GÖBEKLİ TEPE ARGÜMANLARI - Ateistlerin “DİN” kavramı üzerine getirdikleri teze bir antitez



Göbeklitepe ya da Göbekli Tepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 22 km. kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer alan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğudur.




Aşağıdaki videoda geçen röportajın ilgilendiğimiz kısmıyla ilgili bölümünden yazılı olarak bir kesiti paylaşmak istiyorum.


(https://www.youtube.com/watch?v=i1lXJ0PKrtM)


Soru: Burayı herkesten daha iyi bilen biri olarak burasının sizin için önemi nedir? Siz aslında dinin insanları birleştirici güç olduğunu düşünüyorsunuz. Göbekli Tepe’de de bunun ispatlandığını düşünüyorsunuz. Ve organizasyonun yani yerleşik hayata geçişin aslında din olgusuyla gerçekleştiğini düşünüyorsunuz doğru mu?


Prof. Dr. Klaus Schmidt Cevap: Burada bu anıtsal taşları dikmiş bu alanı mimarisiyle bize bırakmış insanlar, binlerce yıl öncesinin avcı toplayıcıları. Günlük hayatlarını geçirmek için buraya yerleşmeye gelmemişler. Burayı yaparken çiftçiliğe henüz geçiş aşamasındalar. İlginç olan şu ki bu kadar devasa, anıtsal bu şeyi yapmak için çok fazla sayıda insan gücüne ve belirli bir organizasyona ihtiyaç var. İnsanları buraya getiren dini fikirler olmalı. İnsanları buraya gelmeye zorlayan, burada el ele verip bu yapıları yaptıran mutlaka ortak bir fikir, inanış olmalı. Bu da bu güne kadar var olan inanışa tezat oluşturuyor. Çünkü bu güne kadar insanların yerleşik hayata yani çiftçiliğe dışarıdan gelen koşullar nedeniyle geçtiği düşünülüyordu. Onları çevresel koşulların buna zorladığına inanılmıştı. Kazılarda bugüne kadar ortaya çıkarılanlarla ancak bu koşullarla avcı toplayıcılığın sona erdiği düşünülüyordu. Şimdi artık bunun doğru olmadığını biliyoruz. Çiftçiliğe geçişte bu büyük değişimde insanların kendi istekleri ya da dinin etkisi çok önemliydi. Bence bu Göbekli tepe kazılarının sonucunda ortaya çıkan en önemli gerçek.

Yukarıda bahsi geçen konu Ateizmin savunduğu aşağıda belirtilen konuya tezat oluşturmaktadır.


Ateistler: “Bu kainat ve içindekiler tesadüfen oluşmuştur. İnsanlar yeryüzünde evrimleştikten sonra kendilerindeki zeka ile diğer varlıklara üstünlük sağlamışlardır. Günümüzden yaklaşık 6- 7 bin yıl öncesine kadar Avcı-Toplayıcılar olarak bağımsız yaşamışlar ve bu tarihten sonra Yerleşik Hayata geçerek tarım ve hayvancılığı öğrenmişler ve ilk köyleri ve kentleri kurmaya başlamışlardır. Bu esnada ilişkileri, duygu dünyaları da gelişmiş, korkularından, ölümden, umutlarından, bir arada yaşamanın getirdiği koşullardan dolayı “TANRI” kavramını uydurmuşlar ve buna bağlı olarak DİN denilen kavram ve düzenleri meydana getirmişlerdir. MÖ 5000’lerden sonra her kavim birbirinden etkilenerek bu TANRI ve DİN kavramlarını kopyalayarak ve zenginleştirerek kuşaklar içerisinde birbirlerine aktarmışlardır”


“Somut delil yok, insanların yerleşik hayata geçtikten sonra birçok dini kalıntı bulundu ve lakin bundan öncesine ait zerre somut bir şey bulunmamaktadır”


Bu savlar ileri sürüldüğü zamanlarda 1995 de keşfedilip yaklaşık 20 yıldır kazıları devam eden ve en azından bir süre daha devam edeceği belli olan,  Urfa şehrine 15 km. uzaklıktaki Göbeklitepe arkeolojik alanında ortaya çıkartılan “ŞEY”, kazının başkanlığını yapan Prof. Klaus Schmidt ve ekibini şu itirafı yapmak zorunda bırakmıştır:
"Tüm bu ipuçları bir araya toplanırsa, Göbeklitepe’nin oldukça gelişmiş ve FARKLI DİN SİSTEMİNE SAHİP avcı-toplayıcı topluluklar için önemli bir DİNİ MERKEZ olduğu kesinleşir. Göbeklitepe’deki anıtsal dini mimari, tarihteki kilit olaylardan biri olan tarım ve hayvancılık hakkındaki kanılarımızı DERİNDEN DEĞİŞTİRİR. “İlk önce TAPINAK olmuştur sonra KENT” cümlesi bu süreç için uygun bir tanımlamadır” Aktüel Arkeoloji Dergisi Röportajı -Mayıs Haziran 2012


“İnsan, Kültürel Antropoloji ve Dinler Tarihi hakkında bu güne kadar söylediklerimizin, kabullerimizin kökten yanlış olduğu anlaşılmıştır, tüm bunların Göbeklitepe’den sonra yeniden düşünülmesi gerekmektedir” Prof. Klaus SCHMIDT- Göbeklitepe Resmi Tanıtım Filmi Röportajı

göbeklitepe.JPG


3- Göbeklitepe’de bulunan “ŞEY” ne anlama gelmektedir?
Bu noktada günümüze kadar yapılan tüm çalışmalar ve bulgular neticesinde ulaşılmış olan kronolojik tabloya bir göz atmakta fayda var. İnsanın yeryüzünde bundan yaklaşık 100 bin yıl önce “Akıllı İnsan – Homo Sapiens” olarak Afrika’da yaşamaya başladığı ve gene bundan yaklaşık 30-40 bin yıl önce Afrika’dan diğer kıtalara göç ederek yayıldığı bilimin kabulüdür.
MÖ 6.000 lere kadar Avcı-Toplayıcı Taş Devirleri
MÖ 5.000 ler Tarım ve Hayvancılık ve Kentler – “Tanrı ve Din kavramlarının ortaya çıkışı”
MÖ 3.200 Yazının Bulunuşu
Bu kabaca verilen tarih cetveli Göbeklitepe buluntularına kadar mantıklı gözükmekteydi. Buna kadar yeryüzünde bulunan en eski Tanrı ve Din içerikli buluntular en geç MÖ 5000’lere kadar tarihlenebiliyordu.
Bugüne kadar yapılan kazılar ve buluntulara uygulanan Radyo-karbon14 ve Dendrokronoloji testleri ile ulaşılan sonuç Göbeklitepe’deki yapıların yaklaşık M.Ö 10.000-11.000‘lerde meydana getirildiğini göstermiştir.
Bu avcı-toplayıcıların bugünkü Ateist tezin aksine MÖ 10.000 lerde yaklaşık 300 metre çapında bir dairesel alan içerisinde devasa bir TAPINAK SİTESİ inşa ettiklerini ve  TANRI ve DİN ile iç içe yaşadıkları ve burada ritüeller yaptıklarını göstermektedir.


Uyarı: Bu buluntulara yine aynı hataya düşerek “İLK TAPINAK” dememeleri gerekmektedir. ” ŞU ANA KADAR BULUNANLARIN EN ESKİSİ” doğru tabirdir, çünkü dünyanın başka bölgelerinde de aynısını ya da daha eski tarihlisini bulmaları çok muhtemeldir.


Göbeklitepe kazı bulgularının özet tanıtımı


Urfa il merkezine yaklaşık 15 km uzaklıkta, Mezopotamya’nın Andolu’dan giriş kapısı olan tarihi Harran bölgesinin hemen kuzeyinde, doğu, batı, kuzey ve diğer ara yönlerden gelen yolların içinde olduğu uçsuz bucaksız dümdüz platoların tam bu giriş kapsının önündeki kilometrelerce uzaklıklardan görülebilen tek tepenin üzerinde yer alan “TAPINAK” konum itibarı ile de inanılmaz özel bir yer olduğunu göstermektedir.
MÖ 10.000′lerde ormanlarla kaplı bu  topraklarda avcı-toplayıcı olarak yaşayan kavimlerin tam geçiş noktalarında olması bunun özellikle seçilmiş bir yer olduğunu çok açık göstermektedir.
Şu ana kadar yapılan kazılarda 4 adet tapınak ortaya çıkarılmış, yaklaşık 22 adet tapınağın daha yer altında olduğu lazer testleri ile tespit edilmiştir.
Tapınaklarda kullanılan ana form, çevresi tribünlerle çevrilmiş, tabanı düz, ortada 2 adet T biçimli taş ( Üzerinde GÜNEŞ ve AY sembolleri olanı ve üzerinde BOĞA sembolü olanı ) ve çevresinde bunlardan daha kısa 12, 7, 4 v.b. adetlerde “T” biçimli taş ( üzerinde çeşitli ve zengin hayvan figürleri ve semboller olan ) şeklinde özetleyebileceğimiz bir şekildedir.
Arkeologlar, Antropologlar ve Sembol bilimcileri Taşlar üzerindeki sembolizm ve figürler ve anlatıları çözmeye çalışmaktadır.


Tüm Mezopotamya uygarlıklarının MÖ 5.000 lere kadar uzanan ve genel adı GEZEGEN KÜLTÜ olan, en üstte yaratıcı Tek Tanrı (sembolü Güneş – Samî dilde Şameş), bunun altında O Tek Tanrının Oğlu diye nitelenen Ay Tanrısı (Genelde Peygamberler ve sonradan Krallar – sembolü Ay – sami dilde Sin) ve Dişi Tanrıça ya da diğer kutsal kişiler için kullanılan YıldızTanrısı (sembolü Yıldız – Samî dilde İştar ) dini inançlarının köklerinin nereye dayandığı da bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Tepenin üst kısmında yer alan tapınak alanı yaklaşık 1000 yıl kullanıldıktan sonra, sebebi anlaşılamayan bir nedenden dolayı insan gücü ile toprak doldurularak örtülmüş, tam olarak gömülmüştür.
Ayrıca, gene Anadolu da verimli hilal içerisinde yer alan, Çayönü, Hallan Çemi, Nevali Çoli kazı alanlarında, MÖ 7-8 binli yıllara tarihlenen ve tip olarak Göbeklitepe Tapınağının minyatürleri sayılabilecek tapınaklar da bulunmuştur.
Ayrıca, İngiltere’de bulunan ve kendisine en eski tapınak denen megalitik STONEHENGE, Adıyaman (MÖ 8000), Çatalhöyük (MÖ 7000), Ege Latmos (MÖ 6000) ve İspanya’ya bağlı Menorca adasındaki (MÖ 5000) Tapınak kalıntılarının formları da Göbeklitepe ile benzerdir.


Göbeklitepe’de 12.000 yıl önce kurulan bu alan çevresinde tabii ki hiç bir ev v.b. yerleşim yeri bulunmamaktadır, o dönemde insanların hepsi avcı-toplayıcılar olarak yaşamaktadır. Köylerin ve kentlerin kurulmasına yaklaşık 4-5 bin yıl vardır. İlginç olan bir diğer buluntuda bu Tapınakların biraz ilerisinde bulunan insan kemikleridir. O dönemde bu tapınaklara gelen insanların orada yapılan faaliyet esnasında ölenlerine ait olduğu anlaşılan bu kemikler üzerinde yapılan testler sonucunda buraya gelen insanların “FARKLI IRKLARA MENSUP OLDUKLARI” görülmüş ve bu durum da ayrıca kazı heyetini ve konu ile ilgilenen bilim adamlarını bir başka şoka uğratmıştır. (!) Yapılan jeo radar taramalarında bölgede 23 tapınak merkezi daha olduğu öğrenildi.  Kazı alanında bulunan “T” biçimindeki dikilitaşların, o dönemin insanları tarafından inandıkları kutsal varlığı sembolize ettiği düşünülüyor. Ayrıca müzede sergilenen küçük boyutlu bir domuz figürü ‘C’ tapınağındaki merkez stellerin önünde adanmış tarzda bulunmuştu. Burada insanların  yılın belli bir dönemi kurban ve ibadet için toplandıkları ve ibadet bittikten sonra gerçek yaşam alanları olan ovalara geri döndükleri düşünülüyor. (!)


Göbeklitepe kazılarında bulunanların resmi raporunu ve tüm detaylarını incelemek isteyenler, Kazı başkanı Prof. Klaus SCHMIDT tarafından yazılan ve ISBN:978-9944-75-021-9 ile Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından basılan “TAŞ ÇAĞI AVCILARININ GİZEMLİ KUTSAL ALANI – GÖBEKLİTEPE – En Eski Tapınağı Yapanlar” isimli kitabı ve MAKER PRODUCTIONS TANITIM TİC LTD ŞTİ ( Tel: 0.212.245 4860 ) tarafından dağıtımı yapılan “GÖBEKLİTEPE-DÜNYANIN İLK TAPINAĞI” adlı Belgesel DVD’yi edinebilirler.


Urfa Göbeklitepe’de bulunanlar sonucunda:


a) Ateistlerin en güvendikleri  meşhur tezleri olan “İnsanlar TANRI ve DİNİ yerleşik düzene geçtikten sonra korkuları, çatışmaları ve çıkarları uğuruna kendileri yaratmışlardır” önermesi bir kere daha ve tam kendi istedikleri SOMUT BİLİMSEL DELİL ile çökmüştür.
b) Muazzez İlmiye Çığ şahsında somutlaşan "Muhammed, Kuran’ı Yahudilerden, Yahudiler Mısırlılardan, Mısırlılar Sümerlerden kopyaladı” tezi çökmüştür. Hatta kendisine zamanında sorduğumuz "Sümerliler nerden kopyaladı” sorusu da cevabını bulmuştur. Hatırlatmak isteriz ki buna da “e işte onlar da Göbeklitepe’dekilerden kopyalamış” cevabını verirlerse, bu sürecin sonunda gerçekten bölgenin ilk Peygamberlerine ulaşabilecekler ve Rabbe gönülden bağlı dosdoğru, tertemiz yaşayan Erdemliler’in çelişkisiz önermesinin sağlamlığına bir delil de kendileri getirmiş olacaklar.
c) Ehli Mushafların İlahiyat Dinler Tarihi Kürsüleri ve alimleri çökmüştür. Semavi Dinler-İlkel Dinler şeklindeki ateistlerinkinden bile daha mantıksız olan önermeleri tarihin çöplüğüne gitmiştir.
d) Kültürel Antropolojinin İNSAN-TOPLUM-DİN-KÜLTÜR konularındaki tüm kabulleri kökünden çökmüştür.
e) O TEK TANRI Allah, Rabbe gönülden bağlı dosdoğru, tertemiz yaşayan Erdemlilerin kendisine olan güvenlerini bir kere daha boşa çıkarmamış ve yerin altından 12.000 yıl sonra onların güvenen kalplerini daha mutmain edecek ayetini bütün muhteşemliği ile insanlara bir göndermiştir.


(Bu yazı çeşitli video, araştırma ve www.temizfikir.com sitesinde 15 Temmuz 2012 de yayınlanan “Göbeklitepe: Yerin Altından Gelen 12.000 Yıllık Ayet“ başlıklı yazıdan kurgulanmıştır.)

Yorumlar