İki Doğunun ve İki Batının Rabbi



Merhaba,

Röportaj yapmak istediğimi varsayalım ve herhangi bir üniversitenin kapısından girelim. Karşımıza çıkan eğitimli on tane öğrenciye aşağıdaki ayetleri okuyalım ve bu satırları duydukları anda konuya açıklık getirip getiremeyeceklerini soralım. Kaç tanesi 1400 yıl önce, etrafı çöllerle kaplı bir kavimde yaşarken, ticaretle uğraşan bir insanın, halkı ailelerinden ayırmak ve kendisine çekmek istediği için aklından geçirdiği fanteziden sözlerle kandırmaya çalıştığı için, büyülü kelimeler ürettiği bile söylenen bir kişinin aktardığı bu sözlerin açıklamasını layıkıyla yapabilecektir.


55:17  İki doğunun ve iki batının Rabbi.


37:5 Göklerin, yerin ve her ikisinin arasında bulunanların Rabbidir, doğuların Rabbidir.


70:40 Doğuların ve batıların Rabbine andolsun; bizim gücümüz yeter…


35:28 … kulları arasında ALLAH'ı gereği gibi sayanlar bilim adamlarıdır…


Muhammed peygamber yaşadığı dönemde bu sözlerin Allah’ın mesajı olduğunu söylediğinde, bunun evrensel bir mesaj olduğunu ve ayetlerinin zamanla ortaya çıkacağını da söylemişti. O dönemin insanlarının anlayabileceği ayetler de vardı, ileri zamanlarda yaşayacak insanların ihtiyacı olan kanıtlar da.


38:87 "Bu, tüm dünyaya bir mesajdır."


68:52 Halbuki o, tüm evrene bir mesajdır.


81:27 Bu, tüm halklara bir mesajdır.


38:88 "Ve onun haberlerini bir süre sonra öğreneceksiniz."  

Bu konuyu sizlere iki farklı açıdan aktarmaya çalışacağım. Bir tanesi kozmoloji evren bilim alanında ileri bilgiler ışığında yansıma bulacak ancak çok kolay bir dille sadece konuyu anlamaya ihtiyacımız olan kadar vereceğim için bence sorun olmayacaktır. Ancak öncesinde temel seviyede bir coğrafya bilgisyle akla ilk gelebilecek olan hususlarla ayetleri anlamaya çalışalım.


Dünya’nın ekseni eğik olduğu için Dünya’nın tek bir doğusu veya tek bir batısı yoktur. 21 Haziran’da Güneş ışınlarının düşme açısı ve batma yeri farklı, 21 Aralık’ta Güneş ışınlarının düşme açısı öğlen ve batma yeri (açısı) de farklıdır. Örneğin 21 Haziran’da Güneş, Dünya’ya büyük açıyla geldiği için yaz mevsimini yaşıyoruz. 21 Aralık’ta küçük açıyla geldiği için de kış mevsimini yaşıyoruz. Bu şekildeki milimetrik farklılıklarla Güneş’in doğuş ve batış yerleri değişiyor.


21 Mart ve 23 Eylül tarihleri Güneş’in ekvatora dik geldiği tarihlerdir. Esas doğu ve batılar o zaman belli olur. Ancak 21 Haziran - 21 Aralık tarihleri Güneş’in en uçta battığı tarihlerdir. Yani aslında doğuyu ve batıyı temsil eden iki nokta vardır. Güneş hep bu iki nokta arasında doğar ve batar.


Bu konuyu açıklamaya çalışırken Tanrı tanımaz şüpheciler ve Kuran’ın insan sözünden ibaret olacağını düşünenler için Kuran’da yer alan eksen eğikliği ile ilgili ayetlere de değinmeden geçemeyeceğim.


25:45 Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığına dikkat ettin mi? Nitekim dileseydi onu hareketsiz de yapardı. Nitekim, güneşi ona delil kıldık (gölgenin varlığını ışığa bağlı kıldık).


13:15 Göklerde ve yerde olan herkes ister istemez ALLAH'a secde eder. Gölgeleri de sabah akşam…


16:18 ALLAH'ın yarattığı şeylere bakmıyorlar mı ki, gölgeleri ALLAH'a secde ederek sağdan ve soldan sürünerek gidip gelir.


16:81 Ve ALLAH yarattığı şeylerden sizin için gölgeler oluşturdu.


21:33 O ki geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratmıştır. Bunların hepsi bir yörüngede yüzer.


36:38  Güneş belirlenmiş olan rotasında akıp gitmektedir. Bu Üstün ve Bilgin olanın kurduğu bir düzendir.


55:5  Güneş ve ay bir hesap ile (hareket etmekte) dir.







Eksen Eğikliği ve Sonuçları

Dünya’nın eksen eğikliğinin anlaşılabilmesi için şu terimlerin bilinmesi gerekmektedir.

1. Ekliptik Düzlem (Yörünge Düzlemi): Dünya’nın Güneş etrafında izlediği yola Ekliptik Düzlem denir.

2. Ekliptik Eksen (Yörünge Ekseni): Ekliptik düzlemi dik kestiği kabul edilen hayali çizgiye Ekliptik Eksen denir.

3. Dünya’nın Ekseni: Kutuplardan ve yerin merkezinden geçtiği kabul edilen hayali çizgiye Dünya’nın Ekseni denir.

4. Ekvator Düzlemi: Dünya’yı iki eşit parçaya bölen hayali çizginin meydana getirdiği düzleme Ekvator Düzlemi denir.

Ekliptik eksen ile Dünya’nın ekseni birbiri ile çakışmaz aralarında 23° 27’ lık bir eğiklik vardır. Bu eğikliğe Dünya’nın Eksen Eğikliği adı verilir.

Eksen eğikliği, Dünya’nın hem kendi ekseni hem de Güneş etrafındaki hareketiyle hiçbir zaman değişmez. Sade-ce ekinoks tarihlerinde etkisi ortadan kalkar.

Eksen Eğikliğinin Sonuçları:

1. Mevsimlerin oluşmasına neden olur.

2. Bir noktaya düşen güneş ışınları yıl içerisinde değişir.

3. Bir noktaya dikilen çubuğun gölge boyu yıl içinde değişir.

4. Dönenceler ve Kutup Daireleri oluşur.

5. Kuzey ve Güney yarım kürelerde aynı anda farklı mevsimler yaşanır.

6. Aydınlanma dairesi sürekli yer değiştirir.

7. Gece ve gündüz süreleri uzayıp kısalır.

8. Mevsimlik sıcaklık ve basınç farkları oluşur.

9. Matematik iklim kuşakları meydana gelir.

10. Güneşin doğuş-batış saati ve yeri değişir.

Dünyanın Eksen Eğikliği İle İlgili İhtimaller:

a. Eksen Eğikliği Olmasaydı:


1. Güneş ışınları daima ekvatora dik açıyla gelirdi ve bu durum hiçbir zaman değişmezdi.

2. Mevsimler ortadan kalkardı.

3. Yıllık sıcaklık farkı meydana gelmezdi.

4. Aydınlanma çizgisi daima kutuplardan geçerdi.

5. Daima gece gündüz eşitliği yaşanırdı.

6. Güneşin doğuş batış yer ve saati değişmezdi.

7. Güneş ışınlarının öğle vakti gelme açıları değişmezdi.

8. Kutuplarda alaca karanlık yaşanırdı.

9. Dönenceler ve Kutup Daireleri ortadan kalkardı.

10. Matematik İklim kuşakları ortadan kalkardı.

11. Bitki ve hayvan türleri azalırdı.


b. Eksen Eğikliği 23° 27’ dan Fazla Olsaydı (33°):


1. Güneş ışınlarının dik açıyla geldiği saha genişlerdi.

2. Dönenceler 33° ve kutup daireleri 57° enlemlerinden geçerdi.

3. Kutup ve Ekvatoral kuşak genişler Orta kuşak daralırdı.

4. Güneş ışınlarının gelme açıları ve gölge boyları daha fazla değişirdi.

5. Yıllık sıcaklık farkları artardı.

6. Gece ile gündüz arasındaki fark artardı.

7. Ekvatoral Kuşakta sıcaklık değerleri azalırken, Kutup Kuşağında artardı. Orta Kuşakta ise yazlar daha sıcak, kışlar daha soğuk olurdu.

8. Aydınlanma çizgisi daha fazla yer değiştirirdi.


c. Eksen Eğikliği 23° 27’ dan Az Olsaydı (15°):


1. Güneş ışınlarının dik açıyla geldiği saha daralırdı.

2. Dönenceler 15° ve kutup daireleri 75° enlemlerinden geçerdi.

3. Kutup ve Ekvatoral kuşak daralır, Orta kuşak genişlerdi.

4. Güneş ışınlarının gelme açıları ve gölge boyları daha az değişirdi.

5. Yıllık sıcaklık farkları azalırdı.

6. Gece ile gündüz arasındaki fark azalırdı.

7. Ekvatoral Kuşakta sıcaklık değerleri yükselirken, Kutup Kuşağında düşerdi. Orta Kuşakta ise yazlar daha serin, kışlar daha ılık olurdu.

8. Aydınlanma çizgisi daha az yer değiştirirdi.

Şimdi biraz daha ileri kozmolojik bilgiler içeren ancak açık şekilde anlatmaya çalışacağımız diğer bölüme geçelim.

Evrende polarite denen çift kutupluluk vardır. Yani tek kutup yasaklanmış olduğu için ister mıknatıs kutupları, ister elektrik yükleri, ister malde- anti madde kutuplaşması, isterse polarizasyon olayları, kuark ve kuant yaratılışları hepsi bu çift kutupluluk yasasına tabidir. Böylece zıt eğilimlerin etkisiyle hareket halinde olmaktadır. 

47. Göğü gücümüzle biz kurduk ve onu biz genişletmekteyiz.
  
48. Yeri biz döşedik; ne güzel döşeyiciyiz.
  
49. Öğüt almanız için de her şeyi çiftler halinde yarattık.

Kutupların biri etki diğeri tepki kutbudur. Kutuplar arası akım alanı ise nedenden sonucu akma biçimindedir ve bu dış uzayda tersinmez. Örneğin elektrik akımı eksiden artıya akar. Mıknatıs örneğindeki gibi bir çubuk dışında herhangi bir çift nokta da birbirini bu etki ile çeker ve iter. Örneğin kara delik ve akdelik yutup yayması gibi bu da yaratılış yani başlangıç kutbu ile yok oluş sonuç kutbu arasına evrenin sıkışmasıdır. Akdelikler çekim dalgalarını yutar, uzay zamanı ve termik ışımayı yayarlar. İşte bu diyalektik yasanın derin sonuçları vardır. Bir çift enerji ışınımı yeterri kadar şiddetli ise bir çift madde oluşturur. Bunlar madde ve anti maddedir. Buna çift üretimi diyoruz. Bunlar birbiriyle karşı karşıya gelince bu kez birbirini yok ederek tek ve asıl olan enerji çiftine dönmeleri gerekir ama bu enerji çifti de polarizleşmektedir.

Polarizasyon ise ışığın kutupsallaşmasıdır. Bir enine dalga olan ışık, bir alan içinde polarizlenir. Işık titreşimi arasında ortalama bir bileşke yol oluşur. Normal ışık, ışınlarını çevresinde her yana saçar ancak kutuplandığı zaman iki aynı yolda yayınlanmaya başlar. İşte polarize olayı da budur. Bir çift eşlenik madde yani örnek verelim; elektron ve pozitron diyelim, birbirlerine rastladıklarında hemen yok olarak yani enerjiye dönüşerek iki ayrı yol tutarlar-polarizlenirler.

Bu polarizelerin birini izlediğimizde ötekinin de nasıl davrandığını izlemeden bilebiliriz çünkü mutlaka konumu zıt olacaktır. Bu aynı zamanda evrenin çift yaratıldığı anlamına gelen parite yani eşlenik bir çift yaratılış savunucuları içinde zafer olmuştur. Çünkü bir çift polarizlenme ile elektron ve pozitron zıt spinleri seçer zıt kutuplanır ve birbirlerini çift üretimle var ederler. Yok ederken de yine bir çift polarize kuant olarak yok olurlar. Bu ikisi zaten aynı anda olmaktadır. Güneş lekelerindeki gibi bir öncü Güneş fırtınasını taklit eden izleyici fırtına gibi olmaz çünkü foton ya da elektron-pozitron çiftinin birbirinin aynı davranması sıfır anında olur ve biri ötekini taklit edemez araya nedensellik kavramı girmez.

Peki birbirinden uzaktaki bir çift kont nasıl birbirinden haberdar olamaz? Bir başka deyişle Evren ilk patladığında birbirinden uzak bölgelerinde nasıl birbirinin eşi gibi davrandığı bir fizikçi daima sormuştur. Gözlenen evrenin her yeri her doğrultuda binde bir sapma dışında aynıdır.

Rosen'e göre tünel (Compansating Tunnel) içinde iki olay birbirini dengelemekte birbirini ödemektedir. İki parçacık arasındaki birbirine eşit davranışın nedeni bu iki parçacığın birbiriyle bu tünelden haberleşip karşılıklı birbirini dengelemeleri ve ödemeleridir. 

Hawking, büyük patlamanın çok şiddetli etkilerinin milyarlarca mini kare noktacık oluşturduğunu ispat ettiğine göre bu mini kare noktacıklar ışığı yuttuklarından ışığı milyarlarca yılda ulaşamayacakları uzaklara, evrenin ışık değmemiş kesimlerine taşımaktadırlar. Yani ışığı yuttuklarından uzayı da yürütmektedirler. Böylece ışık hızı yasağına hiç dokunmadan ışıktan hızlı olarak evrenin bütün kesimleri ile haberleşebilmekte oluruz. Bu şekilde aynı zamanda da zamanda tersine bir akma mümkün olmuş olacaktır. Takyonlar yani soyut kütle yola çıkmadan önce amacına ulaşabilir bu kanıtlanmış olmaktadır. 

Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin bir parçacık çiftinden birini şaşırttığınızda bu parçacık kuantum bilgisini zaman içinde geriye giderek en baştaki bir çift olarak yaratıldığı geçmişteki tarihsel doğuşuna, mazisindeki doğum anına ulaştırıp diğer çifti yani ikizi olan parçacığa doğumları sırasında kuantum bilgisini naklederek gelecekte onu da kendisiyle aynı davranışa mecbur etmektedir. Dolayısıyla bu şaşırtmadan anında haberi olan öteki ikiz de kendini hiçbir şaşırtan olmadığı halde aynı anda, önce veya sonra olmaksızın, aynı tıpatıp davranışı yapmaktadır. Bu da bir izotropi olayıdır.

Bu durum anlaşıldığına göre şimdi Evren varoluşunun saniyesinin on binde birinden başlayarak günümüze kadar süren dönemden gelen, bir bilgiyidaha aktarmalıyız ki bu anlattıklarımızla konuyu bağlayabilelim. Bu dönemde kararsız çekirdek parçacıkları ve nükleonlar ardından piyon denenmez onlar da aynı yolla birbirini bir anda yok ederek ışımaya dönüşürler. Sıra muonlara gelir ve onlar da yok olurlar. Bu aşamada evrenin ısısı da ilk ankinden 1 milyar derece daha düşüktür. Evren ise henüz 10 kilometre kadar yol almıştır yani bir kasabanın boyu kadardır. Bu evre zamanında birbirini yok eden madde ve anti madde birimlerinin topolojik bir uzayda istatistiksel dağılıma göre serpişmesi gerekmektedir. Şimdi tam bu noktada durup antimadde demişken onun hakkında daha ufak bir bilgi verelim ki konunun nereye gidebileceğini anlayabilelim. 

Az önce evrende her şeyin çiftler halinde yaratıldığını anlatmıştım. Çiftler birbirinin aynısı demektir. Bunlar da hem cins ve karşıt cinsiyet iki türlü olmaktadır yani özdeşlik ve eşleniklik olarak düşünelim. Her ikisine birer örnek vermek gerekirse özdeşlik için iki hidrojen atomu örnek gösterilebilir. Fakat eşlenikte iki kare farkı denen cebirsel bir olay doğduğu için eksi ve artı olan durumlar birbirinin eşleniği haline gelir yani -1 ve artı 1 gibi düşünebiliriz. Bu şekilde baktığımızda bir hidrojen atomunun eşleniğinin de anti hidrojen atomu olduğu rahatça anlaşılır.

2 hidrojen atomu özdeş olduğunda çekim gücü ile bir araya gelirler ve dış yörüngelerini paylaşan bir çift hidrojen molekülü oluşturabilirler ancak eşlenik olan hidrojen atomu bir anti hidrojen atomu ile bir araya geldiğinde aralarındaki çekim nedeniyle çok kısa ve anlık bir molekülerliğe yanaşırken matematiksel hesaplamalar sonucunda hemen sıfırlanacaklardır. Bunu matematik işlemlerinden de hatırlarsınız…  (+1) + (-1)=0

Elektron ve onun anti- elektron eşleniği yani anti maddesi olan pozitron çok kısa bir an birbiri çevresinde dönme hareketinden sonra çözünerek birbirlerini maddeden yok ederler. Ve yerlerini bir çift polarize foton yani bir çift ışık alır. Bu ışıklar yüksüz enerjidir. İşte bu durum maddenin enerjiye dönüşmesi olayıdır herkesin çok iyi bildiği E = mc² .

Matematik hesaplamaları sonucu evrende madde ile anti madde çifti ortaya çıkar. Madde ve anti madde ayrımı ise genelde yüklerin zıtlığına dayanır. Yükler kanununa göre bir elektronun değeri -1 ve bir protonun değeri artı 1 olduğundan elektromanyetik kuvvet bunları bir arada tutar denir. İşte bu ikisinden de evrenin en basit atomu ve elementi olan hidrojen doğmaktadır. Eğer hidrojen atomu anti hidrojen atomu ile bir araya gelmezse atomların sağlığı bozulmaz ama bir araya geldiklerinde küçük bir kıyamet koparabilirler. 

Kuantum hesaplamalarında Schrödinger denklemlerinin bir negatif bir de pozitif iki çözümü olduğunu fark eden bilim adamları maddenin karşısında bir de anti madde olması gerektiğini fark ettiler, yalnız yükleri değil spin ve üçüncü bileşenleri de terstir. Bu 3 özellik dışında eşlenik parçacıklar kütle ve diğer sabitler olarak tıpatıp birbirinin aynıdır öyle ki yüksek enerjili iki foton çarpıştığında bu eşlenik maddecik çifti yaratılır. Her ikisini de bir molekül olarak birleştirmek isteyen çekim yasası onları bir araya getirdiğinde onlar birbirini yok eder ve kısa yoldan enerjiye dönüşürler bir anti madde bombası ile dünyasal bir kıyamet kopabilir. Geçimsiz bu eşlenik çiftlerin birbirini yok etme olayına da annihilation denmektedir.
 
Peki simetri uyarınca her iki eşlilik madde türünün eşit yaratılması gerekirken nasıl oluyor da galaksimizde kümelenmiş bir anti madde izi bulamıyoruz. Biz anti maddeyi yalnızca atomik hızlandırıcılarda üretebiliyoruz. Ancak biraz öncesinde aktardığım gibi evrenin, patlama sonrasında 10 kilometrelik bir çapa sahipkenki döneminde madde ve anti maddenin birlikte yaratıldığını biliyoruz. Şunu gözden kaçırmamalıyız ki evrenin o dönemki cehennem sıcağında anti madde ve madde etkileşemezler yani birbirlerini yok edemezler tam tersine süratle sayıları durmadan çoğalacaktır. Peki eğer bunlar eşit olarak yaratıldıysa şimdi evrende madde olarak biz var olamazdık evrensel enerji durumunda kalmalıydı çünkü birbirine eşit miktarda yok eden eşleniklerin ardından geride yalnızca ışıma kalır. Evren yani madde oluşamaz bu güçlüğü gidermek için başka planlar geliştirilmiştir. Şu soruları soralım: madde ve anti maddeden biri diğerinden daha mı fazlaydı? Ancak evrende bir simetri var bunu biliyoruz, peki bunlar sonradan mı ayrıldılar da başka bölgelere mi dağıldılar?

Evrenin erken dönemlerinde Pozitronlar, elektron olan karşıtları ile buluşup birbirlerini yok ederek ışımaya dönüşürken, kuarklardan "+ 1 bakiye" kalır işte bizim Evren veya bizler bu kuarklardan ortaya çıkmış ancak farklarda evrenden yok edilmiş olurlar. (Kaon asimetrisi ve Guts) 

Madde ve anti madde parçacıklar birlikte yaratıldıkları ilk andan itibaren zaman faktörü onları etkilediği için zamanları da çalışmaya başlar. Ama bunlar henüz bir asıl da enerji çift olduklarında zamanları sonsuz genleşmekte ve zamandan münezzeh duruma gelmekteydiler. Bunlar yaratılmadan önce hilbert uzayındaydılar. Bunlar evrenin yan penceresinden dışarıya spin kazanarak çıktıklarında yaratılmış oluyorlardı. Bir dizi karmaşık hesaplamadan sonra anlaşıldı ki nötrino'ların zamanı izim bildiğimiz gibi ileri ok yönünde gider ancak anti nötrino'ların zamanı gelecekten geçmişe doğru akar. Bunu anladığımızda bütün anti parçacıkların zamanda ters yönde aktığını da anlayabiliriz.

Kur'an'da bildiğiniz gibi cinler ve insanlar birlikte muhatap alınır, Süleyman peygamber zamanında cinlerden bir kısım yardımcılar bu boyutta insanlarla beraber çalışmışlardı. Madde ve enerji varlıkların aynı yerde olabildiklerini ufak bir örnekle hatırlatmış oldum. Bunu şu nedenle aktarıyorum; gelinen noktada evrende madde ile anti maddenin oluşturduğu galaksilerden de ötede 2 ayrı evrenin aynı yerde oldukları halde birbiri arasına zaman ve takvim farkı girmesi ile birbirlerini algılayamadıkları etkileşemedikleri ortaya çıkmıştır.

Hatırlarsanız konunun başlarında, Evren çok sıcak olduğu bir dönemde madde ve anti maddenin birbirini yok edemediklerini ancak onbinde birinci saniyesinden sonra yeterli soğuma nedeniyle yok olma işleminin başladığını ve bu yok olma işlemi de milyarda bir artık gösterdiğini aktarmıştım. Bu durum ise her iki madde ve anti madde fazını zaman içinde ileri ve geri götürerek evrende birbirinden ayırmıstır. 

Madde olan Evren o andan günümüze kadar bildiğimiz gelişmesini zaman içerisinde ileri yönde yani zaman algımızda olduğu gibi geçmişten günümüze doğru sürdürdü. 

Ancak antimadde evreninde ise artık olan artı bir madde zamanın tersine doğru aktığı için zamanda bizim gerimize gitti.

Bu iki Evren arasında düz bir doğru şeklinde ayrılma durumu yani, 180 derecelik bir açı ile ayrılma durumu söz konusu değildir bu iki Evren arasında 45 derecelik bir düzlem vardır ve buna polarize düzlem denir. 

İşte Kur'an'da "rabbimizin iki doğunun ve iki batının rabbi" olması" durumu bu bilgilerle daha ileri seviyede anlaşılmış oluyordur diye düşünüyorum. Bir de az önce aktardığım Annihilation durumunu tekrar incelerseniz Rabbim bizi iki kez öldürdün iki kez dirilttin ayetinin kavrayışı da artacaktır. Çünkü ilk önce madde ve antimadde yaratılmıştı, (buna birinci yaradılış dersek) sonra bunlar birbirlerini yok ederek (birinci ölüm) sonucunda +1 artık bırakmışlardı. Daha sonra bu artıklar evrimleşmişlerdi ( Allah'ın cansız olan kuantlara bir oluş ile hayat kazandırması) ve onları ileride ikinci ölümleri bekliyordu (ölüp ahiret hayatına aktarılmamız ve evrenin komple yok oluşu) bu kıyametin ardından ikinci kez yeniden dirilecek ve hiç ölmeyeceklerdir. 

Madde ve anti madde evrenleri arasında polarize bir düzlem olduğundan bahsetmiştik. Her ikisi 45 derecelik bir açıyla zıt düşmüştü, dolayısıyla 45 derecelik açı derecesi ile kaymış iki doğu ve iki de batı bulunuyordu. Anladığımız üzere birbirinden 45 derecelik faz açısı ile ayrılarak polarizlenmiş iki düzlem evrende hem madde hem antimadde evrenleri çifti vardır.

Neden 45 derecelik bir düzlemdeler?

Normalde iki şiddetli foton çarpıştığında şiddetin değerine göre madde ve antimadde çiftleri ortaya çıkar. Ancak ikisi 180 derece zıt yönde birbirlerinden uzaklaşırlar ve manyetik alanda bir daire çizerek bir eşleniğine rastlayan pozitron yani anti elektron yok olur. Diğeri yok olan elektronun yerine var edildiğinden yaşayabilir ve baryon sayısını sürekli olarak sabit korur. Yani 180 derecelik bir açıyla birbirinden uzaklaşma durumu olsaydı yok olmaya uğrayan elektron ve pozitronun zamanı birleşecekti. Ancak yapılan hesaplamalardan anlıyoruz ki madde evreni ve antii madde evrenlerinin matematiksel skalada zamanları biraz önce aktardığım gibi ileri ve geri gitmektedir bu nedenle 180 derecelik bir açı söz konusu olamaz.

Madde ve antimadde evrenlerinin ikisi de kütleli olduklarından bildiğimiz geometrik çekime bağlılıkları nedeniyle yuvarlak evrende (yani küre modelini hatırlayın) bir çember skala üzerinden birbirlerinden uzaklaşırlar. Böyle bir geometrik uzaklaşma nedeniyle sonsuza yani lineer bir açılmadan da söz edilemez. Hal böyleyken iki Evren bir çember üzerinden birbirlerinden uzaklaştıkları halde yaratıldıkları büyük patlama noktasına da rastlamaları kaçınılmaz olacaktır. Yani zaman kendi çocuklarını yiyecek ve yılan kuyruğunu en nihayetinde yutacaktır! Kim bilir belki de ezoterik simgeler bunu anlatmaya çalışıyordur. Madde ve hangi madde evrenleri bir zamanda ileri diğeri de geri gittiği halde birbirlerine rastlayacaklar Ve ikisi birbirine o noktada yok edeceklerdir.

Sevgilerimle.
Hoşça kalın!



Kaynaklar:

https://bit.ly/2Sn6MR4

https://bit.ly/2LUXHhc

Arzdan arşa miraç 

Kuran

Caner Taslaman

Yorumlar