Ramazan Ayı ve Oruç Zamanlaması Hakkında Görüşler





Merhaba,


Uzun zamandır kimilerine hak vermek, kimilerine de karşı çıkmak için Kuran ile mücadele etmeye çabaladığım bu konu hakkında yazabildiğim için çok mutluyum. Ramazan ayı ve önemi hakkında Kuran içinde ne şekilde bahsediliyor, oruç tutulması gereken gün sayısı, karşılaması ve vedalaması ne şekilde olmalıdır… Bu konular her yıl televizyonlarda kaynağı belli olmayan kanallardan bin bir farklı dilden anlatılıyor ancak bugün ufak bir cesaret ile Allah’ın verdiği Kuran’ı araştırıp, yine onun her fertten istediği şekilde düşünerek bu sorulara cevap arayacağız.


Ramazan Orucu Hakkında Kuran’da Yer Alan Ayetler


2:183,184,185,187- Gerçeği onaylayanlar, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, sakınmanız için size de farz kılındı. (Namaz, hac ve zekât gibi oruç da İbrahim'den bize ulaşmaktadır (22:73,78). Herhangi bir düzeltme veya değişiklik varsa bize bildirilir. Örneğin 2:187 ile (yeni bir kural getirilerek)Ramazan gecelerinde cinsel ilişkiye izin verilmiştir. Ayrıca Kuran'ın dışındaki kitaplarda oruç bozmanın cezası (kefaret) olarak öngörülen 60 gün oruç, Kuran'a aykırıdır. Kuran, oruç bozmayı oruç tutmama olarak değerlendirir ve fazla oruç tutmakla cezalandırmaz.) Sayılı günlerde… Hasta olanlarınız veya yolculukta bulunanlarınız tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Güç yetirenler bir yoksulu doyurarak adakta bulunsunlar. Kim gönül isteğiyle iyilik yaparsa kendisi için daha iyidir; ancak oruç tutmanız sizin için en iyisidir, bir bilseniz! Ramazan, insanlara yol gösterici, apaçık bir öğreti ve yasa kitabı olan Kuran'ın indirildiği aydır. Kim o aya ulaşırsa oruç tutsun. Hasta veya yolcu olanlarınız, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde oruç tutar. ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Böylece sayıyı tamamlar, sizi doğruya ulaştıran ALLAH'ı yüceltip şükredersiniz. Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel ilişkide bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ALLAH, kendinizi kandırıp durduğunuzu bildi de tövbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık ALLAH'ın sizin için belirlediğini dileyerek onlarla cinsel ilişkide bulunabilirsiniz. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırt edinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Bunlar ALLAH'ın koyduğu sınırlardır; onları çiğnemeyin. ALLAH korunmaları için ayetlerini halka böyle açıklar. (Kuran literatüründe "gece" sözcüğü, güneşin batışından doğuşuna kadar olan süreyi tanımlar.)


Ramazan Ayı Allah’ın Kullarından Beklediği Oruç Farzı Dışında Oruç Tutma Gereklilikleri:


2:196- Hac ve umreyi ALLAH için tamamlayın. Engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başınızı traş etmeyin; ancak hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunanlar, oruç, sadaka veya herhangi bir ibadetle fidye vermeli. Güven ortamında, her kim Konferans zamanına kadar ziyaretten yararlanırsa, kolayına gelen bir kurban göndermeli. Bunu yerine getiremeyenler, hac anında üç gün ve döndükten sonra da yedi gün olmak üzere toplam on gün oruç tutmalı. Bu, ailesi Sınırlanmış Mescid civarında oturmayanlar içindir. ALLAH'ı dinleyin ve bilin ki ALLAH'ın azabı çetindir.


4:92- Gerçeği onaylamış bir kişi, kaza hali hariç gerçeği onaylamış birisini öldüremez. Kim bir gerçeği onaylayanı kazara öldürmüşse gerçeği onaylamış bir köleyi salmalı ve ölenin ailesine diyet ödemeli. Ancak diyetten vazgeçip sadaka olarak kabul ederlerse başka. Öldürülen, sizinle savaş halinde olan bir topluluğa mensup bir gerçeği onaylayan ise, o zaman gerçeği onaylayan bir köleyi salmalısınız. Ancak, maktul aranızda anlaşma olan bir topluluktan ise ailesine diyet vermeli ve gerçeği onaylamış bir köleyi salmalısınız. Kim (gerekli parayı veya salacağı bir köle) bulamıyorsa, ALLAH tarafından tövbesinin kabul edilmesi için iki ay aralıksız oruç tutmalıdır. ALLAH Bilendir, Bilgedir.


5:89- ALLAH rastgele ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile ettiklerinizden sizi sorumlu tutar. Yemininizi bozarsanız cezası, ailenize genellikle yedirdiğiniz yemeklerden on yoksulu doyurmak veya giydirmek veya bir köleyi salmaktır. Kim bulamazsa üç gün oruç tutmalı. Bu, bile bile ettiğiniz yeminlerinizin cezası. Yeminlerinizi tutun. ALLAH güzel karşılık veresiniz diye ayetlerini böyle açıklıyor.


5:95- Gerçeği onaylayanlar, yasaklıyken/sınırlanmışken av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası, aranızdan iki adaletli kişinin kararlaştıracağı ona denk bir evcil hayvanı kurban olarak Kâbe'ye göndermesidir. Yahut ceza olarak, yoksulları doyurması ya da buna denk oruç tutması gerekir. Böylece yaptığının vebalini tatmış olsun. Geçmiştekileri ALLAH affetti. Kim bunu tekrarlarsa ALLAH ondan öç alır. ALLAH Üstündür, Öç alandır.


58:3,4- Kadınlarını annelerine benzeterek yabancılaştırdıktan sonra sözlerinden dönenler, karılarıyla cinsel ilişkiye girmeden önce bir köleyi özgürlüğe kavuştursunlar. Size öğütlenen budur. ALLAH yaptığınız her şeyi haber alır. Azad edecek bir köle bulamayan, cinsel ilişkiden önce üst üste iki ay boyunca oruç tutmalı. Buna güç yetiremeyen ise altmış yoksulu doyurmalı. ALLAH'a ve elçisini onaylamalısınız. Bunlar, ALLAH'ın belirlediği sınırdır. İnkarcılar acı bir azaba mahkûm olmuşlardır.


Edip Yüksel’in faydalı olabileceğini düşündüğüm oruç hakkındaki özgün fikir paylaşımlarına aşağıdaki linkten daha sonra kulak verebilirsiniz.






Ramazan niçin her yıl aynı günde başlamıyor?  Ramazan ayının ne zaman başlayıp bittiğini ne şekilde anlayabiliriz?


Hicri Takvim, Kameri Yıl, Ay Takvimi
Ölçü Nasıl Belirlenir?


Ay’ın hareketleri dünyadan çıplak gözle görünebildiği için, ay, eski çağlardan beri bir çok kültürde takvimler için zaman birimi olmuştur ve halen de olmaya devam etmektedir. Ay’ın dünya etrafında bir tam devir yapması için geçen zaman dilimine 1 ay denilir. Böyle bakınca, ay takvimini yapmak çok kolay gibi görünür. Ama, ayın bir tam devrinin nasıl ölçüldüğüne göre, farklı zaman dilimleri ortaya çıkar. Dolayısıyla, yalnızca tek periyotlu ay takvimini ya da Ay’ın ve güneşin periyotlarını hesaba katan ay-güneş ya da güneş-ay takvimlerini yapmak çok zorlaşır. O nedenle, tarih boyunca takvimleri iyileştirme çabaları devam edegelmiştir.      


Ay'ın üç türlü haraketi vardır. 1. Kendi ekseni etrafındaki hareketi. Bu hareket yaklaşık 29,5 günde tamamlanır. Bu yavaş dönüş nedeniyle, Ay'da yaklaşık 15 gün gündüz, 15 gün gece yaşanır. 2. Dünya etrafındaki hareketi. Bu hareket de yaklaşık 29.5 günde tamamlanır. Bu nedenle, dünya'dan bakıldığında Ay'ın hep aynı yüzü görülür. Bu döngünün ayrıntısını biraz sonra ele alacağız. 3. Dünya ile birlikte Güneş etrafındaki hareketi. Bu hareket yaklaşık 365 gün 6 saatte tamamlanır. Ay’ın dünya etrafındaki hareketi nedeniyle bazan ay dünya ile güneş arasına, bazan dünya güneş ile ay arasına girer. Bu hareketler her ay periyodik olarak tekrarlanır ve Ay’ın evreleri denilen farklı görünümleri yaratır.  


Ay dünya ile güneş arasında iken, güneş-ay-dünya aynı hizada olduğunda, güneş Ay’ın dünyadan görünmeyen yüzünü aydınlatır. Ay’ın karanlık yüzü dünyaya dönüktür, dolayısıyla Ay dünyadan görünmez. Buna Ay’ın karanlık yüzü diyoruz. Bir süre sonra Ay, güneş-dünya doğrultusunun dışına çıkmaya başlar. Güneş battıktan hemen sonra, ayın çok küçük bir aydınlık parçası batı ufkunda dünyadan görünür ve hemen ufuktan batar. Karanlık yüzünden sonra dünyadan görünen bu incecik hilale yeni ay denilir. Yeni Ay’ın görünmesi, bazı ay takvimleri için, ayın başlangıcı sayılır. Ondan sonra, sırasıyla ayın dörtte birinin göründüğü ilk dördün, tamamının göründüğü dolunay, ve Ay’ın öteki tarafındaki dörtte birinin göründüğü son dördün evreleri gelir.


Ayın başlangıcı genellikle çıplak gözle yapılan gözlemlerle belirlenmiştir. Ayın başlangıcı, yeni ayın ortaya çıktığı gün olarak alınabileceği gibi, dolunay olarak da alınabilir. Farklı kültürlerde farklı uygulamalar olmuştur.


Ayın dünya etrafındaki bir devri için geçen zaman dilimine 1 ay demiştik. Ama bu devri takvim hesabına katmak, göründüğü kadar kolay olmuyor. Çünkü ayın dünya etrafındaki devrini iki farklı biçimde ölçebiliriz. Birincisi, sabit bir yıldız nirengi noktası alınarak, ayın dünya etrafındaki bir tam dönüşü için geçen zaman dilimi. Yıldız ayı diyeceğimiz bu zaman dilimi 27.32166 gündür. İkincisi, ay da dünya ile birlikte güneş etrafında dönmektedir. Güneş nirengi noktası alınırsa, ayın dünya etrafında bir tam devri için geçen süre 29.53058773 gündür. Bu zaman dilimine de güneş ayı diyelim. Burda ortaya önemli bir soru çıkıyor. Takvimlerimiz yıldız ayını mı, yoksa güneş ayını mı esas almalı?  Çoğunlukla sivil takvimlerde güneş ayı esas alınır. Astronomik gözlemlerde yıldız ayı daha önemlidir. Tabii, her ay periyotun kesri olarak gelen  0.53058773 günleri, her iki ayda 1 günden fazla olur. Bu fazlalığın takvime katılması gerekir. Farklı takvimlerin bunu nasıl yaptığını göreceğiz.


Hicri takvim, Muhammet Peygamberin Mekke’den Medine’ye göç ettiği günü takvimin başlangıcı olarak alır. Bu tarih, bizim kullandığımız takvimde M.S.622 yılına raslar Hicretin 17. yılında alınan bir kararla o yılın 16 Temmuz 622 tarihi Hicri Takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Hicri Takvimde ayların sayısı 12 dir. Bazan Hicri-Kameri takvim diye anılan bu takvim, ayın dünyanın etrafındaki dönüşüne göre tanımlanır. Bir yıl Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce adı verilen aylardan oluşur. Her ayın başlangıç günü, yeni ay evresinin göründüğü günden başlar, ardışık yeni ay evresinin görünmesine kadar devam eder.  Ayın dünya etrafındaki devri, yani bir Kameri Ay (güneş ayı) yaklaşık 29.5 gün sürer. Bunu 12 ile çarparsak bir Kameri Yıl’ın 354 gün olduğunu görürüz. Yılın gün sayısını 12 aya düzenli dağıtırsak, Kameri Takvimde 6 tane 29 günlük, 6 tane 30 günlük ay olması gereği ortaya çıkar. Ama asıl sorun burada başlar. Hangi ayların 29 gün, hangi ayların 30 gün süreceği bilgisi, ayın evreleri gözlenerek bulunur.


Fanatik yorumculara göre, yeni ay evresinin olacağı günün astronomik gözlemler veya astronomik hesaplarla yapılması günahtır; o anın mutlaka çıplak gözle yapılması gerekir. Oysa, atmosfer koşulları hesaba katılmasa bile, gözlemin sonucu dünyanın neresinden yapıldığına bağlıdır. O halde, ayın başlangıç anı gözlemcinin konumuna bağlıdır. Daha önemlisi, bir ayın 29 gün mü, 30 gün mü olacağı bilgisi o ay bitmeden bilinemez. Bu görüşe göre, Hicri Takvimin aylarının uzunluğu, öteki takvimler gibi, önceden bilinemez. Öyleyse, Hicri Takvim önceden basılıp dağıtılamaz. Kimilerimiz anımsayacaktır, bir kaç yıl önce Ramazan ayının bitişi ve bayramın başlangıç günü Türkiye ile Suudi Arabistan’da farklı günlere rasladı. Bunun nedeni, Türkiye’nin ayın devirlerini astronomik hesaplamalara dayanarak bulması, Suudilerin gözlemlere dayanması idi.


Kameri Yılın Düzenlenmesi


Ay’ın devrini temel alan her takvimde kaçınılmaz olan düzeltmenin Hicri Takvimde nasıl yapıldığına bakalım. Ayın güneşe göre bir tam devri, yani  Kameri Ay 29.5 günden 44 dakika 3 saniye daha uzundur. Dolayısıyla bir Kameri Yıl  354 gün 8 saat 48 dakika 36 saniye olmalıdır. Yılın kesirleri olan 08:48:36 zaman dilimleri biriktirilerek bazı yıllara tam gün olarak eklenir. Bu kesirler biriktirilirse,  her 30 yılda 11 gün 0 saat 18 dakika 0 saniye olur. Eşzamanlılığı sağlamak için 30 yıl boyunca 19 tane 354 gün süreli ve 11 tane 355 gün süreli yıl oluşturulur. 355 günlük yıllar son aya bir gün eklenerek gerçeklenir. Geriye kalan 18 dakikalar da birikerek 2400 yılda bir gün oluşturur. Dolayısıyla, her 2400 yılda, takvime 1 gün daha eklemek gerekir.


Takvimler Arasında Dönüşümler


Kameri Yıl’ın ortalama uzunluğu (19x354+11 x 355) / 30=354 gün 8 saat 48 dakika olarak hesaplanır. Bugün kullandığımız güneş yılı yaklaşık 365 gün 5 saat 48 dakikadır. Kameri yıl güneş yılından yaklaşık 10 gün 21 saat daha kısadır. Buna göre, 1 Kameri yıl güneş yılının 0.9702 katıdır; 1 güneş yılı da Kameri yılın 1.0307 katıdır. Bu katsayılardan yararlanarak Hicri Takvim günleri ile kullandığımız güneş takvimi günlerini birbirlerine dönüştürebiliriz. Kameri Yıl’ın başlangıcı güneş takvimine göre 621-inci yılın 196-ıncı günüdür. 196 gün 0.536 yıl eder. O halde aralarında 621.536 yıl fark vardır.  Buna göre, örneğin, 1 Ocak 2009 tarihinin hicri takvimdeki karşılığını bulmak için (2009-621.536) x l.0307=1430,059145 işlemini yaparız. Demek ki, 1 Ocak 2009 tarihi, Hicri takvimde 1430 yılı içindedir. İstenirse, 0,059145 yıl kesrinin Hicri Takvimde Muharrem ayının 5-inci gününe karşılık geldiği de bulunabilir.


Bazen kışa bazen yaza gelen bayramlar


Güneş yılı, dünyanın bahar ekinoksundan ardışık iki geçişi arasındaki zaman dilimidir. Dünya bahar ekinoksuna her yıl 21 Mart’ta erişir. O tarihte bahar mevsimi başlar. Dolayısıyla, güneş takviminde mevsimlerin yeri sabittir. Kameri yıl, güneş yılından yaklaşık 10 gün 21 saat daha kısa olduğu için, mevsimlerin gelişi Hicri Takvimde her yıl yaklaşık 11 gün gecikir. Buna karşılık, islami günler (dini günler ve bayramlar) her yıl güneş takvimine göre 11 gün önce gelir. Bu nedenle, dini bayramlarımız bazan yaza bazan kışa raslar. Hicri Takvim, yaklaşık 33 yılda bir periyotunu tamamlar. Örneğin,  01 Ekim 2008 gününe raslayan Ramazan Bayramı, ancak 33 yıl sonra tekrar 1 Ekim gününe raslayacaktır. Dolayısıyla, bir müslüman 1 Ekim’deki Ramazan Bayramını en çok üç kez görebilir. Ama 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını yaşadığı her 29 Ekim’de görmeye devam eder; çünkü resmi bayramlarımız Hicri Takvime değil, güneş takvimine ayarlıdır; o takvimde gün ve mevsim değişikliği olmaz. (Timur Karaçay
Başkent Üniversitesi)


Çıkan ayrışmaların sebeplerine ekleme yapmak gerekirse birçok fikrine katılmadığım ancak Ramazan'da oruç tutulan saatler ve Kameri ayların hesaplanmasında kullanılması gereken yöntem fikrine katıldığım Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır'ın kendi inanışına göre bir mantığa oturttuğu fikirlerini Milliyet gazetesinde paylaştığı yazıdan bir kısmı aşağıda aktarıyorum.


"Kameri ayın ilk günü, güneşin batmasından sonra battığı görülen hilali takip eden gündür. Ayetlere göre kameri ayların hesapla belirlenmesi gerekir. Nebimizin yanında bu hesabı yapacak bir kimse olmadığı için şöyle demişti:


“Biz ümmi bir toplumuz; yazı yazamaz, hesap yapamayız.” Sonra 10 parmağını üç kere açıp üçüncüsünde başparmağını kapayarak “Ay; şöyle, şöyle ve şöyledir” demiş; arkasından, “Ay, şöyle, şöyle ve şöyledir” demişti.  Böylece o, işaret diliyle kameri ayın 29 günden az, 30’dan fazla olamayacağını bildirmişti. Onun bir sözü de şöyledir:


“Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın, hava bulutluysa ayı otuza tamamlayın. “Hesap yapacak uzman olmayınca tek çare hilali gözlemekti. Nebîmiz de onu yapmıştı. Artık uzmanlarımız olduğu için bir yeri merkez alıp Kurân’ın emrettiği hesaba geçmek gerekir. Oruca, ikinci fecirle başlandığından Mekke’yi merkez almalı, Mekke’de ikinci fecir doğuncaya kadar dünyanın herhangi bir yerinde, güneşin batmasından sonra batan hilalin görülmesiyle birlikte yeni kameri ayı başlatılmalıdır.Hiçbir ayette hilalin gözlemlenmesi emredilmemiş insanlar hesaba yönlendirilmiştir. Hesabı yapacak kişilerin olmadığı dönemde Nebîmizin tek çare olarak uyguladığı, hilalin çıplak gözle görülmesi uygulamasını, tek emir gibi saymak, kabul edilebilir bir şey değildir."


Edip Yüksel’in bu konu hakkında fikirleri düşünmenizi sağlayacak cinsten olup Mesaj çevirisinin dipnotları arasında yer almaktadır.


“Güneş ve ayın hareketleri alabildiğine hassas bir sistemi izler. Nitekim konumları saniyesi saniyesine, seneler öncesinden bilgisayarla hesaplanarak bilinmektedir. Ramazan orucunu ve bayramları, birbirleriyle çelişen ve yalan söyledikleri defalarca kanıtlanan tanıklara göre belirleyerek her sene bu konuda tartışmalar içine girenler, uydurma Hadisleri izleyeceklerine bu ayeti izleseler bu kronik problemlerini çözeceklerdir. Namaz vakitleri konusunda takvimlerdeki hesaba uyanların, oruç sözkonusu olunca hesabı sapkın işi görmeleri, Hadis ve Sünnet adındaki öğretileri izlemelerinin oluşturduğu çelişkili tavırlardan biridir.”


Bu konuda bir de İslam hukuku profesörlüğü olan Hayrettin Karaman’ın görüşlerinden alıntı yapmak istiyorum.


Türkiye'de bu konuda yetkili olarak kabul edilen merciler Kandilli Rasathanesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. Bir kanunla, kamerî aybaşlarının tesbiti görevi rasathaneye verilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı da burada tesbit edilen aybaşlarını ilân etmektedir.


Astronomiye göre ay ile güneşin aynı zamanda batmaya başladıkları zamana içtima (kavuşum) zamanı denilmekte ve kamerî ay, bir kavuşumdan diğerine kadar sürüp tamamlanmaktadır. Dine göre kavuşum zamanını ve onu takip eden günü, aybaşı olarak kabul etmek mümkün değildir. Çünkü kavuşum günü ayın görülmesi imkânsızdır. Kavuşumu takip eden günün akşamında da her zaman ay görülmez. Hadis kaynaklı bilgiye göre aybaşı, ayın gözle görülmesinin mümkün hale geldiği akşamı takip eden gündür.


Diyanet İşleri Başkanlığı 1974 yılında, rasathane, İ.Ü Fen Fakültesi ve Harita Genel Müdürlüğü yetkilileri ile seri toplantılar düzenlemiş, bu toplantılarda, İslâm dünyasında dinî günlerin başı ve sonu konusunda meydana gelen ihtilafı ve farkı ortadan kaldıracak tedbirleri tesbit etmiştir. Yapılan çalışmalara göre ayın ilk görüleceği, en Batı'daki yer olarak tesbit ettiği Fas'taki bir tepe terkedilmiş, bunun yerine dünyanın neresinde olursa olsun Ramazan hilâlinin ilk görülebileceği yer esası getirilmiştir. Bundan önce hiçbir yerde hilâlin görülmesi mümkün olmayacağına göre hiçbir yerde Ramazan ve bayram daha önce başlamayacaktır.


Bundan maksat, İslâm dünyasının bir yerinde hilâl görülünce, başka yerde -Doğu'dan Batı'ya farklı bölgelerde- hilâl görülsün, görülmesin Ramazan ve bayramın başlamasının gerekli bulunduğu hükmüdür. 1978 Yılında İstanbul'da toplanan İslâm Milletleri-arası Rü'yet-i Hilâl Konferansı da bu hüküm ve kararı benimsemiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı takvimini bu esaslara göre yapmakta, dinî gün ve bayramları buna göre ilân etmektedir. Bu usul ilme ve dine uygun bulunduğu için muteberdir ve kabul edilebilir niteliktedir.


Bu konuda, şu ana kadar niçin bir görüş birliğine varılamamasının sebebi sadece 1978 yılında İstanbul'da yapılan "Kamerî Aybaşlarını Tesbit Konferansı" kararlarına, altında imzası bulunan birkaç ülkenin uymamasıdır. Hilâlin rü'yet edilebilmesi için belli bir yer şart değildir. Yeryüzünün herhangi bir bölgesinde hilâlin görülmesi mümkün olursa, buna dayanılarak ayın başladığına hükmetmek doğru olur. Hem ilme, hem de dine uygun bulunan bu karara, başta Suudi Arabistan olmak üzere birkaç ülke ısrarla uymamaktadır. Uzun çalışmalardan sonra elde edilen birlik, bazı ülkeler tarafından -makul bir gerekçe göstermeden- fiilen ihlâl edilmektedir. Bunlara sorulduğu zaman "biz rü'yete göre hareket ediyoruz" cevabını vermektedirler. "Yukarıda sözü edilen karar da rü'yeti esas almıştır, bundan önce herhangi bir yerde ayın görülmesi mümkün değildir" denildiği zaman, "biz onu bunu bilmeyiz, bizde bir müslüman ayı gördüm diye mahkemeye başvurursa hakim bunu kabul etmek ve aybaşının geldiğine hükmetmek durumundadır, biz de hakimin kararına uyarız" cevabını vermektedir. Öyle anlaşılıyor ki, yönetime dokunmadığı için böyle bir uygulama ve karara uyarak "şeriati uygulamış görünmek" bu ülkelerin işine gelmektedir.


Namaz vakitleri de Kitab ve Sünnet'te güneşin hareketine, ışık ve gölge durumlarına bağlanmıştır. Fecir, zeval, gölgenin -eşyaya nisbetle- bir veya iki misli olması, güneşin batması, şafak namaz vakitlerini gösteren alâmetlerdir. Bu gün hemen bütün müslümanlar namazlarını, bu alâmetleri gözleyip tesbit ederek değil, takvime bakarak, ezanı dinleyerek kılmaktadırlar. Müezzinler de ezanlarını takvime bakarak okumaktadırlar. Güneşin hareketini ve buna göre ışık ve gölge durumunu hesap ederek takvim yapmak ile ayın hareketini hesap ederek aybaşı takvimi yapmak arasında ilmî ve şer'i bakımdan bir fark yoktur.


Okuduğumuz görüşlerden sonra kimilerimizin aklına şöyle bir soru gelebilir: Madem hilali gözleme durumu hadise dayanan bir olguysa o zaman neden dini ayları belirlerken de güneş takvimini baz almayalım?


2:189- Sana ayın evrelerini soruyorlar. De ki o, insanlar ve hac ibadeti için bir zaman ölçüsüdür. İyilik, lafı dolandırmak değildir, iyilik sakınmaktır. Dürüst olun. Kurtuluşunuz için ALLAH'ı dinleyin.


36:39- Aya da çeşitli evreler belirledik. Nitekim eski ve eğri bir hurma dalı gibi döner.


6:96- Sabahı ortaya çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da bir hesaplama aracı yapmıştır. Bu, her şeyden Üstün ve her şeyi Bilen'in planıdır.


10:5- O, güneşi bir ışık kaynağı, ayı da bir ışık yaptı. Yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona evreler düzenleyip belirledi. ALLAH bunları ancak bir gerçek için yaratmıştır. Bilen bir topluma ayetleri böyle açıklar.


Kuran’da ölçüyü ve mizanı korumamızı emreden Allah bize ölçüyü hangi koşullarda gözetebileceğimizi de açıklamıştır. Kuran’a göre bir ölçü anlayışı belirlenmediğinde ayrışmalar ve kaos çıkmaktadır. Uyum azaldıkça güven de azalmaktadır. Buna güzel bir örnek geçen yıllarda ve ara ara yaşanması ölçüye uyulmadığı için kaçınılmaz olan “Araplar'ın hilal hesabı şaştı, bayram bir gün ertelendi!” haberidir.




Ölçü sadece güneş ile değil ay ile de olmaktadır. Allah Ay’ın  insanlar ve hac ibadeti için bir zaman ölçüsü olduğundan bahsetmektedir. Bu nedenle ibadetler hususunda ay takviminin kıstas alınmasında bir sorun görünmemektedir.


Güneş ve ayın evrensel değerlerde bir hesaplama aracı olması için subjektif değerlendirmeye imkan vermemesi gerekmektedir. Bunun sebepleri olabilecek durumlara yazının önceki kısımlarında değinmiştim.


Orucun neden bir ay boyunca tutulduğunu düşünenleriniz için de ufak bir hatırlatma ekleyeceğim. Allah Kuran’da 2:185  numaralı ayette “Kim o aya ulaşırsa oruç tutsun” şeklinde bir ifade kullanarak orucun tüm ayı kapsayan bir uygulama olduğuna açıkça işret etmektedir.


Özellikle ülkemizde son zamanlarda tartışılmaya cesaret edilen günün oruçlu geçirilmesi gereken saatler konusu üzerinde de fikrimi ve katıldığım görüşleri paylaşmak istiyorum.


“Orucun vakti tan yerinin ağarmasıyla başlar. Bu vakitte (tan yerinde) siyah ipliğin beyaz iplikten ayrılması ifadesi açıklanırken; tan yerinde beyazlığın, ufukta yatay uzanan bir ip gibi görülmesinden dolayı, tan yeri ağarmasına ip dendiği söylenir. Ayrıca kimileri Arapça’daki “hayt(ip)” kelimesinin mecazen renk anlamında kullanıldığını söylerler. Bu açıklamalarla ve “sizce” ifadesiyle, orucun başlangıç vaktinin tan yerinin hemen başı değil, aydınlık ve karanlığın birbirinden seçilebildiği zaman olduğu söylenmiştir. Şimdiki takvimlerde orucun başlangıcı tedbiren tan yerinin hemen başı olan ilk ışık belirtileriyle başlamaktadır. Yani bu izahlara göre orucun başlangıcında bir miktar daha esneklik olduğu düşünülebilir. Orucun süresi geceye dek devam eder. Kuran’da günün gece ve gündüz diye iki kısım olduğunu görüyoruz. Orucun bitiş zamanı gecenin başı yani gündüzün sonudur. (http://www.kurandakidin.com/)”


2:187- Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel ilişkide bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ALLAH, kendinizi kandırıp durduğunuzu bildi de tövbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık ALLAH'ın sizin için belirlediğini dileyerek onlarla cinsel ilişkide bulunabilirsiniz. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırt edinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Bunlar ALLAH'ın koyduğu sınırlardır; onları çiğnemeyin. ALLAH korunmaları için ayetlerini halka böyle açıklar. (Dipnot: Kuran literatüründe "gece" sözcüğü, güneşin batışından doğuşuna kadar olan süreyi tanımlar.)


Hal böyleyken “36:40- Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece, gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.” ayeti aklıma geliyor ve nasıl oluyor da Allah’ın yasasının Ramazan ayına mahsus olmak üzere değişebileceğini düşünebiliyorlar diye söylenmekten kendimi alamıyorum.


Blog yazılarını takip ettip ettiğim bir arkadaş konuya espirili bir şekilde yaklaşmış çok hoşuma gittiği için burada da paylaşıyorum: “Sabah ezanı önümüzdeki Pazartesi sabahı, 1 gün önceki sabah ezanından yaklaşık 1 saat erken okunacak. Neden? Çünkü İsviçreli bilim adamlarının ve NASA'nın da onayladığı üzere ramazan aylarında Dünya, yörüngesinden sapar ve daha erken sabah olur. Ramazan ayı bitince de Dünya eski yörüngesine tekrar oturur ve sabah ezanı normal saatinde okunur.
İşte Diyanet bu yüzden, biz müslümanları düşündüğünden 30 dk veya 1 saat fazla oruç tutturuyor. Sahur vaktinde, Diyanet'e değil de Kuran'a uyarsanız suyunuzu ve yiyeceğinizi mideye 1 saat geç depolama hakkına sahipsiniz ki bu yaz sıcağında 1 saat bile büyük fark yaratır.


Yaz aylarında oruç zaten zor bir ibadet iken, bunu daha da zorlaştıran Diyanet'e teşekkürlerimi bildirir, Diyanet'e uyup fazladan oruç tutanlara ise Allah'tan akıl fikir dilerim. "Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır." - Yunus 100
(https://www.facebook.com/sikkofieldmichael/posts/1105317952859412)


Birkaç gün önce Twitter da, uzun zamandır kendi kendime Kuran’a uyarak tutmaya çalıştığım oruç kurallarına sadık kalacak şekilde ölçüyü gözeten bir uygulama linki paylaşılmıştı. (Emre Karaköse, @Emre_1974tr. ) Uygulama çok güzel olmuş, buradan linkini paylaşarak sizinde aradaki farkı görmenizi ve eğer fikrinizde bir değişiklik olduysa rahat bir şekilde oruç tutabilmenizi sağlayacağını umut ediyorum.


http://imsakiye.suleymaniyetakvimi.com/




Son olarak Kuran’ da Ramazan bayramından detaylı olarak bahsetmez. Yazmız içerisinde bahsedilen ayetler dışında Ramazan uygulamaları hakkında bir bilgi mevcut değildir. Teravih namazı ise peygamberden bile çok sonraları dine yerleşmiş, insanları robotlaştıran bir uygulamadır. Bunun da Kuran’da yeri yoktur. Ancak isteyen dilediği kadar Allah’ı anmakta serbest olmakla beraber dine bu yolla haramlar veya helaller koymaya çalışmak doğru değildir.


En kısa zamanda yeni konu ve görüşlerle blog kütüphanemizi zenginleştirebilmeyi diliyorum.
Allah’tan tüm müslüman alemi için hayırlı ve huzur dolu bir Ramazan ayı geçirmeyi niyaz ediyorum.


Hoşça kalın.

Yorumlar