ŞÜKRETMEK



Merhaba,


Bugün sizlerle paylaşmak istediğim konu yaratan ve yaratılan ilişkisinin en bağlayıcı unsurlarından biri olan “şükretmek” konusu üzerine olacak. Bu konuyla ilgili bilmek istedikleri veya öğrenilmemiş, bir şey kalmadığını düşünen kişilerin kendilerine sadece geçirdikleri bir gün içinde Allah’ın bağışladığı zaman, nefes, yemek, sağlık ve tüm nimetler için ne kadar içten ve ne kadar sıklıkla şükrettiklerini sormak isterim. Evet belki aklınıza gelen en yakın zaman dilimi içinde bile şükretmemiş veya minnet duygunuzu gösterecek bir iyilik yapmamış olduğunuzu fark etmiş olabilirsiniz. (Bu konuda farkındalığı olan kişileri çerçeve içine almadan devam ediyorum.) Bunun en büyük sebebi insanın tüm bu nimetlerin içinde dünyaya gelmesi ve hayata dair olup biten her şeyi normal olarak içselleştirmesi olabilir.


Şimdi “şükretmek” kelimesinin anlamına sözlük üzerinden bir bakalım...


1. Tanrı'ya minnet duygusunu sunmak, şükreylemek, teşekkür etmek.
2. Bir kimseye minnet duymak, gönülden borçlu olmak.


Her açıdan ele almak için iki manası üzerinde de düşünmeye başlayabiliriz. Teşekkür etmeyi önce aile içinde öğrenmeye başlarız. “Hadi çocuğum abiye sana aldığı hediye için teşekkür et.” “Kızım annene yaptığı yemek için eline sağlık de, babana sana istediğini aldığı için teşekkür et.” “Sana sevgimi veriyorum eğer bunu yapmazsan seni sevmem.” “Hayat boyu senin için saçımı süpürge ettim sen bizi başka birine/başka bir şeye tercih ettin.” “Sana sadık kaldım beni aldattın” “Sabahtan beri sana dil döküyorum boğazım şişti ama sen beni dinlemedin notların yine düşük gelmiş” bu ve benzeri örnekleri edinilen her türlü nimet için çoğaltabiliriz. Tam aksi yapıldığı durumlarda da nankörlük, vefasızlık veya en uzak noktasında hainlik ile suçlar/suçlanırız.


O halde görüyoruz ki minimum seviyede minnet göstermek karşımızda bize iyiliği dokunan kişiye verdiği emeklerin karşılığında, o kişiye karşı bizden beklediği en düşük oranda ancak samimiyetle ilgi, sevgi, manevi huzur, bağlılık, vefa vb. duyguları veya maddi olanakları sağlamaktır.


Yapılan iyiliğe vereceğimiz karşılık “bizim içimizden geldiği için ne yaptığımız” ile belirlenmez, yapılan iyiliğe karşı göstereceğimiz tavır, bize iyiliği dokunan kişinin bizden, yaptığı iyiliğin karşılığında neyi beklediği ile ilgili olmalıdır. Örneğin bizden sadece yaşlandığında veya büyüdüğümüzde vefalı bir tavır ya da teşekkür bekleyen ailemizin büyüklerine, bize muhtaç oldukları ilk anda ellerine para verip başınızın çaresine bakın desek ne kadar uygun bir minnet gösterme şekli olurdu?


Bütün gün bizim için sofra hazırlamaya çalışan ve ayakta duran birinin yemekten sonra beklediği tavır iki çift mutlu göz ve güzel bir iki sözdür. Bu tavır ev sahibini  bir sonraki iyilik için motive ettiği gibi söyleyeni de vefalı ve değer bilen bir insan haline getirir. Böylece iki insan karşılıklı olarak yapılanlardan hoşnut olmuş olarak, ikili ilişkileri için olumlu bir adım daha atmış olurlar. Kuvvetli bir dostluk veya yakınlık için ilişkiyi pekiştirici ve bağlayıcı ufak bir adımdır aslında tüm bu olan biten.


Manevi değerlerin gün geçtikçe yozlaştığı dünyamızda ufacık iyilikler ayaklar altında ezilip giderken, büyük iyilikler yaptığını düşündüğümüz insanlar da iyilik yapmak için değil karşılığını bekleyerek çıkar sağlamak için fırsat kollar durumda, o nedenle şimdiki ilişkilerimizden yola çıkarak minnet etmeyi anlamaya çalışmak da ziyadesiyle zor. Şahsen ben bu konuda bu kadar geç olgunlaşmaya başlamamın sebebini içinde bulunduğumuz bu çıkar dünyasında çırpınıp durmama bağlıyorum. İşe yaramayan, yapılanı görmeyen, ilişkilerime katkı sağlamadığı gibi vefa da göstermeyen bu çark içindeki insanlar, bana sadece mümkün olduğunca en elzem anlarda ve en denk şekilde minnet gösterebileceğim bir savunma mekanizması edindirdiler. Ben gençliğimde edindiğim eğitim ve tecrübenin iki üç basamağından sonra, olgunluk çağlarımda yapılan herhangi bir durumda ve ya edinilen herhangi bir şey için ne şekilde karşılık vermeliyim ve bunun karşılığında nasıl hoşnutluk sağlayabilir, değer bilen bir insan olurum Allah’ın öğretmenliği ve aramızda bulunan miras Kuran sayesinde öğrendim. Ancak bunu öğrenmem beni sadece daha iyi bir insan olabilmem adına teşvik edebilir.


Öğrenmiş olmak veya bir konuyu bilmek o konuda en iyi olmak veya yanlışsız olmak değildir. Kuran içerisinde iyi bir insan olabilmek adına, insani ilişkilerimizi korumak ve karşılıklı geliştirebilmek adına koyulan bütün kurallar aslında bizi daha mutlu kılan ve dünyamızı daha ölmeden kavuşulabilecek bir cennet haline getiren mesajlardır.


Kuran, insanların arasındaki toplumsal kuralları belirlemekle kalmaz, Allah ile kul arasındaki bağı da kuvvetlendirmeye yarayan tavsiyeler içerir. Şükür de bunlardan biridir. Allah yaratan, bahşeden,verdiği halde bir karşılık beklemeyendir. Tek istediği kendimize zulmetmememiz, birbirimize iyilik yapmamız ve onun hoşnut olacağı doğrultuda iyi bir kul olmamızdır. Bu tanım herkese daha küçücükken aile içinde öğrendiği bir kültü hatırlattı değil mi? “Yavrum biz senin için her şeyi yapıyoruz ama senden hiç bir şey istemiyoruz. Sen sadece iyi bir insan ol, hayırlı bir vatandaş ol, ailene saygılı ol yeter.” gibi çeşitlendirebiliriz bu beklentileri. Ama hiçbiri bizlere verilenlerin yanında denk bir beklenti değildir. Her ikisi de temennidir. Sonunda iyi veya kötü bir insan olmayı biz seçeriz, tıpkı iyi veya kötü bir evlat olmayı seçtiğimiz gibi.


Allah’a yöneldiğimizde sürekli ağzımızla teşekkür eden bir kul olmak ile Allah’ın verdiği dil ve para ile Allah’ın bizlere yaptığı iyiliği anlayarak çoğaltmaya çalışan insanın yaptığı iyilik diğeriyle denk midir?


Muhammed peygamberin sürekli şükreden bir peygamber olduğu geçer tüm kaynaklarda, düşünüyordum da bu farkındalığı ve motivasyonu nasıl sağlıyordu acaba? Sonra Kuran da bunun bir formülü olabileceği aklıma geldi. Sonuçta peygamber de Allah’ın hidayeti ve öğrettikleri olmadan önce bu konuları bilmiyordu.


42:52- Biz böylece sana katımızdan bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir gerçeği onaylama nedir bilmezdin. Ancak onu, dilediğimiz kulları doğruya ulaştıran bir ışık kıldık. Sen elbette doğru yola kılavuzluk ediyorsun.


Kuran içerisinde Allah’ın insanlardan beklediği şükür yani minnet ne şekilde olabilirdi bunu öğrenmek için dikkatimi bu konu üzerine verdim. Paylaşacağım bir takım ayetler olacak ancak kaba taslak sıralamak gerekirse teşekkür, yenilen bir yemeğin karşılığında hemen o olayın sonunda veya başında “eline sağlık” demek gibi yerinde olmalıydı. Sürekli sağlık, para, evlat, güzellikler, beden, tat gibi nimetlerle donatıldığımız için, sürekli Allah’ı hatırlama halinde olmalı ve bunların ondan geldiğini düşünerek aslında bu fiille de şükretmeliydik. İyilik yapacak paramız yoksa iyi bir çift söz söylemeliydik. Malımız yoksa bilgimizi paylaşmalıydık. Kötülüklerle sınandığımız bir anda sabırlı ve toleranslı olmalıydık, tıpkı Allah’ın bizim hatalarımızı telafi etmesi gibi… Aslında yaşadığımız ve bize ait olduğunu sandığımız her şeyin “sahibinin” farkında olmalı dil, beden ve mal ile yapılan tüm iyiliklerle onu hatırlamalıydık, tabi ki  teşekkür etmek için. Bu da Kuran içindeki yasa ve tavsiyelere riayet ederek olabilirdi. Kuran’ı en iyi uygulayan insanlardan biri Muhammed peygamber olduğuna göre tüm bu tavırlarıyla tabi ki en çok minnetini gösterenlerden biri de o olacaktı. Bu çok açıktı…


55:60/61 - İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir? Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?


17:26- Akrabalara haklarını ver. İhtiyaç sahiplerine ve yolcuya da… Ancak saçıp savurma.
17:28- Rabbinden umduğun bir rahmeti elde etmek için onlardan yüz çevirmek zorunda kalırsan onlara yumuşak söz söyle.
17:29- Elini boynuna bağlama ve tümüyle de açma yoksa pişman olur, üzülürsün.


93:6- Seni bir öksüz olarak bulup barındırmadık mı?
93:7- Seni yolunu şaşırmış olarak bulup doğruya iletmedik mi?
93:8- Seni fakir bulup zengin etmedik mi?
93:9- Öyleyse, öksüzü yüzüstü bırakma.
93:10- Dilenciyi de azarlama.
93:11- Ve Rabbinin sana yaptığı iyilikleri de anlat.


“Şükretmek” ile ilgili birkaç ayet paylaştıktan sonra geçen günlerde yaşadığım bir hadiseyi de sizlerle paylaşıp yazıma son vereceğim.


2:152- Beni hatırlayın ki ben de sizi hatırlayayım. Bana teşekkür edin; nankörlük etmeyin.


2:172- Gerçeği onaylayanlar, size verdiğimiz rızıkların iyilerinden yiyin. ALLAH'a şükredin, sadece O'na hizmet ediyorsunuz.


2:185- Ramazan, insanlara yol gösterici, apaçık bir öğreti ve yasa kitabı olan Kuran'ın indirildiği aydır. Kim o aya ulaşırsa oruç tutsun. Hasta veya yolcu olanlarınız, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde oruç tutar. ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Böylece sayıyı tamamlar, sizi doğruya ulaştıran ALLAH'ı yüceltip şükredersiniz.


2:243- Sayıları binlerce olduğu halde ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenler dikkatini çekti mi? ALLAH onlara "Ölün" dedi de sonra onları diriltti. ALLAH insanlara lütuf sahibidir; ancak insanların çoğu şükretmez.


3:123- ... Allah'tan sakının ki, O'na şükretmiş olasınız.


3:144- Muhammed sadece bir elçidir ve ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Ölür yahut öldürülürse geriye mi döneceksiniz. Dönekler ALLAH'a hiçbir zarar veremez. ALLAH şükredenleri ödüllendirecektir.


5:89- ... İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.


6:63- De ki: "Gizli ve açık olarak ‘Bizi bundan kurtarsan şükredenlerden olacağız.' diye O'na yalvardığınızda sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarabilir?"


7:10- Sizleri yeryüzüne yerleştirdik ve orada size yaşama imkânları sağladık. Ne kadar da az şükrediyorsunuz.


7:144 - Allah buyurdu: Ey Musa! Sana verdiğim peygamberlikle ve kelâmımla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Sana verdiğime sıkı sarıl ve şükredenlerden ol!


7:189 - Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. O, eşini kucaklayıp sarılınca (ona yaklaşınca), eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden Rableri olan Allah'a şöyle dua ettiler: "Eğer bize salih bir evlat verirsen, biz muhakkak şükredenlerden olacağız."


8:26 - Düşünün ve hatırlayın o zamanları ki, hani bir vakitler siz yeryüzünde güçsüzdünüz, hor görülen bir azınlıktınız. İnsanların sizi hırpalamasından korkuyordunuz, öyle iken O, sizi barındırdı ve sizi yardımıyla destekleyip güçlendirdi ve şükretmeniz için temizlerinden rızık verdi.


10:22 - Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah'a yalvarır ve dindar olurlar: "Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız." derler.


10:60- ALLAH adına yalan uyduranlar diriliş gününü düşünmezler mi? ALLAH insanlara karşı bol lütuf sahibidir; ancak onların çoğu şükretmez.


14:7- Rabbin, "Şükrederseniz size daha bol veririm, ama nankörlük ederseniz azabım çetindir" diye bildirmişti.


16:14 - Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren Allah'tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır.


16:78 - Allah sizi annelerinizin karnından çıkardığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz. Şükredesiniz diye size işitme (duygusu), gözler ve gönüller verdi.


16:114 - Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O'na ibadet edecekseniz.


21:80 - Ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik, artık şükreder misiniz?


22:36 - Kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz.


23:78 - Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri ve o gönülleri yaratan O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz!


25:62 - İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O'dur.


27:73 - Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler.


28:73 - Rahmetinden dolayı, Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz (gündüzün) ise O'nun lütuf ve kereminden (rızkınızı) arayasınız. Umulur ki şükredersiniz.


30:46 - Rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, size rahmetinden tattırması, emriyle gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan rızık isteyip kazanmanız O'nun âyetlerindendir. Hem gerek ki şükredesiniz.


31:12 - Andolsun ki biz, Lokman'a "Allah'a şükret!" diye hikmet verdik. Kim şükrederse kendi iyiliğine eder. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye layıktır.


31:14 - Gerçi biz insana, anasına ve babasına itaati de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. (Biz insana): "Bana, anana ve babana şükret" diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak banadır.


32:9 - Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!


35:12 - Hem iki deniz eşit olmuyor. Şu tatlı, hararet keser, içerken (boğazdan) kayar; şu da tuzlu, yakar kavurur. Bununla beraber her birinden taze bir et yersiniz ve bir ziynet çıkarır, giyinirsiniz. Allah'ın lütfundan nasib arayasınız diye suyu yara yara giden gemileri de görürsün. Gerek ki şükredeceksiniz.


36:35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?


36:73 - Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?


39:7 - Eğer inkâr ederseniz, şüphe yok ki Allah'ın size ihtiyacı yoktur. Bununla beraber kulları hesabına küfre razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin hesabınıza ona razı olur. Hiçbir günahkar da diğerinin günahını çekecek değildir. Sonra dönüşünüz, Rabbinizedir. O vakit, O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir. Çünkü O, bütün kalplerin özünü bilir.


39:66 - Hayır, onun için yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.


40:61 - İçinde dinlenesiniz diye geceyi, göz açıcı bir aydınlık olarak da gündüzü sizin için yaratan Allah'tır. Gerçekten Allah insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.


42:23 - İşte Allah iman edip salih amel işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: "Ben bu tebliğime karşı sizden akrabalıkta sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum." Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verir.


42:33 - Eğer O dilerse rüzgarı durdurur da yelkenle giden gemiler denizin üzerinde duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler vardır.


45:12 - Allah O (yüce) zâttır ki, emriyle içinde gemilerin seyretmesi, sizin de O'nun lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için denizi emrinize vermiştir.


46:15 - Biz insana ana ve babasına iyilik yapmayı tavsiye ettik. Anası onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu. Onun ana karnında taşınması ile sütten kesilme süresi otuz aydır. Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp, kırk yaşına geldiğinde der ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine şükretmemi ve senin hoşnut olacağın salih amel işlememi ilham et. Benim neslimden gelenleri de salih kimseler kıl. Doğrusu ben tevbe edip sana yöneldim. Ve ben gerçekten müslümanlardanım."


54:35 - Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.


67:23 - De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar gözler ve gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!"


76:2 - Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.


76:3 - Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.

KARGA MİSALİ ASLAN KISSASI


lion-man-630.jpg


Yanlış hatırlamıyorsam geçenlere Animal Planet kanalında izlediğim bir belgeselde şahsına münhasır birini tanıdım ve yaptıklarına şahit oldum. Bu kişi Craig Busch.


Craig, öksüz beyaz aslan yavrusu Jabullah'ı sahiplenip yetiştiren ve birkaç Berberi aslan yavrusunu biberonla besleyen, neslini tükenmekten kurtarmaya çalıştığı bu nadir görülen kedi soyunu iyileştirmek üzere aslan yavrularını değiş tokuş etmek için dünyayı dolaşan duyarlı bir insan. Deneyimli ve kendine has bir “vahşi kedi terbiyecisi” olan Yeni Zelandalı Craig Busch aynı zamanda beyaz Bengal kaplanları, Berberi aslanlar ve beyaz aslanlar gibi nadir görülen, nesli tükenmekte olan kediler için Johannesburg yakınında bir barınak kurarak burada kayıp çitaları araştırmasının yanı sıra, ölümcül hastalıklara yakalanmış kaplanları iyileştiren ve vicdansız gergedan katillerinin izini süren bir profesyonel.


Adamımız, etrafında yavru bir aslan daha koşturduğu halde belgesel çekimi yapılırken fotoğrafta gördüğünüz her bakımdan şahane hayvanı yedirmekle de uğraşıyordu. Kocaman kanlı bir et parçasını kafesin dışındaki bahçeye bıraktı ve bahçeden çıktı. Busch kameraya doğru konuşmaya devam ederken sırtı aslana dönük bir halde olduğu için aslanın hareketlerini göremiyordu ama aslan kafasını kedilerin kendini sahibine sevdirmek istediği zamanlarda yaptığı gibi tellere sürtünce varlığını hissetti ve şöyle dedi: “ Bu aslan hiçbir şekilde yaradılışında bu tarz bir duygu veya minnet gösterme şekli olmadığı halde, her ne kadar uzun zamandır aç kalmiş olsa da yemeğini yemeden önce mutlaka onu beslediğim için bana teşekkür eder ve daha sonra yemeğini yer. Ben de bu nedenle onun gelişimiyle daha yakından ilgileniyorum ve onun yemek yemesi veya iyi olması beni daha çok sevindiriyor.”


O an oturduğum yere resmen mıhlandım. Sanki bütün dünya bir an için durdu. Bir “insan” olduğum halde Allah’ın hiç durmadan bize verdiği nimetlere karşı göstermek istediğim motivasyonu bir aslan kadar düzenli olarak kendi içimde bulamadığım için utandım. Kuran’da bahsedildiği gibi bir karganın kardeşini öldüren Adem’ın oğluna kardeşini gömeceği mezarı nasıl kazması gerektiğini öğrettiği gibi bende bir aslandan şükretmeyi öğrenmiştim…


5:27 Onlara Adem’in iki oğlunun olayını doğru anlat. Birer kurban adamışlardı da, birisinden kabul edilmiş, diğerinden edilmemişti. “Seni öldüreceğim!“ dedi. “ALLAH ancak erdemli olanlardan kabul eder“ dedi.


5:28 “Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, seni öldürmek için ben elimi sana uzatmayacağım. Ben, tüm yaratıkların sahibi ALLAH’tan korkarım.“


5:29 “Günahımı günahınla birlikte yüklenerek cehenneme girmeni isterim. Zalimler böyle cezalandırılır.”


5:30 Egosu onu, kardeşini öldürmeye kışkırttı. Onu öldürdü ve böylece kaybetti.


5:31 ALLAH kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazık bana; kardeşimin cesedini gömme konusunda bu karga kadar bile olamadım“ diyerek pişman oldu.

Yorumlar