İsa Peygamber ve Meryem Ana Kimdir? (Karşılaştırmalı)


 
Hristiyanlık İnanışına Göre İsa Peygamber ve Meryem Ana Kimdir?


Hristiyanlığın inanç sistemi ve ibadetleri İsa tarafından; 1. yüzyılda, Roma İmparatoru Tiberius'un iktidarında Filistin'de ortaya konmuş, havarileri ve diğer takipçileri tarafından öğretilerek yayılmıştır.


İsa (MÖ 7-2 – MS 30-33), birçok Hristiyan mezhebi tarafından Tanrı'nın Oğlu ve Hristiyanlığın kurucusu olarak kabûl edilen, Hristiyanlığın temel kişisidir. Bugün dünyanın çoğu ülkesinde kullanılan miladi takvimdeki “milat” İsa'nın doğduğu kabûl edilen târihtir. Bazı Hristiyanlar İsa'nın ne 25 Aralık'ta ne de 6 Ocak'ta doğduğuna inanıyorlar onlara göre bu tarihsel ve dinsel kaynaklara göne imkansız çünkü İsa kış mevsiminde doğmamıştır. Ancak Roma İmparatorluğundan kalma bir gelenek olan 25 Aralık'ta yapılan kutlamalar nedeniyle İsa'nın doğum gününü değil onlara vaat edilen bu muhteşem doğum gerçekleşti diye tanrılarına hamdediyor ve bunu kutluyorlar.


Hristiyanlara göre İsa beklenen Mesih'tir.Hristiyanlar tarafından İsa'nın Tevrat’ta vaat edildiği gibi yüzyıllar sonra tanrının bir mucizesi ve ruhu olarak geldiğini ve gerçekleşen vahyin bir bedene yüklendiğini düşünülüyor. Hristiyanların tümü olmasa da kayda değer bir kısmı teslis inancına sahiptir. Bu inanca göre İsa, hem Tanrı, hem insan, hem de kutsal ruhtur.


Günümüzdeki neredeyse bütün âlimler tarafından gerçekten yaşadığı düşünülen İsa'nın varlığının araştırılması için tarihçiler Sinoptik İnciller'i (Matta, Markos ve Luka) en iyi kaynaklar olarak gösterir. Çoğu araştırmacı İsa'nın Celileli Yahudi bir haham olduğu ve kelamını sözel olarak iletip Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edildiği ve Roma valisi Pontius Pilatus'un emriyle çarmıha gerildiği konusunda hemfikirdir.


Bugün genel olarak kabul edilen görüşe göre İsa Yahudiliğin düzelmesi için çaba harcayan kıyametçi bir vaizse de kimi önemli araştırmacıya göre kıyametçiliği tartışma konusudur. Hristiyanlar, ölümünün hemen ardından İsa'nın dirildiğine ve kurduğu topluluğun Hristiyan kilisesine dönüştüğüne inanır.


Hristiyanlara göre İsa'nın "dünyada kendine özgü bir önem"i vardır. Hristiyan doktrinlerine göre İsa Kutsal Ruh tarafınfan Meryem adında bir bakireden dünyaya gelmiş, birçok mucize gerçekleştirmiş, Hristiyan Kilisesi'ni kurmuş, kefaret için kurban edilerek çarmıha gerilerek ölmüş, tekrar dirilmiş ve tekrar geleceği tarihe kadar Cennet'e yükselmiştir. Çoğu Hristiyana göre İsa insanları Tanrı'ya yaklaştırmış ve Mahşer Günü dirilerek insanları bedensel dirilişlerinden önce ya da sonra yargılayacaktır. Kimilerine göre ise İsa'nın kurtarıcı rolü öteki dünyadan çok varoluşçu ya da toplumsal bir kimliktir; ve bazı kayda değer araştırmacılar İsa'nın evrensel uzlaşıyı getireceğini savunur. Çoğu Hristiyan İsa'ya Kutsal Ruh'un insana dönüşmüş hali ve Kutsal Teslis'teki üç tanrısal ilkenin ikincisi olarak inanırken az sayıdaki bazı gruplar teslis inancını kısmen ya da tamamen reddeder.


Bazı tarihçi ve araştırmacılar, İsa'nın gerçek bir şahsiyet olduğu konusunda şüphecidirler. Adının Yeni Ahit kaynaklı dini metinlerde sıkça geçmesine rağmen tarihi belgelerde kendisinden bahsedilmemesi, kendisi hakkındaki bazı anlatıların daha önceki efsanelerde de aynen yer alması gibi sebeplerle onun mitolojik bir karakter olabileceğini düşünmektedirler. Bu görüşte olan araştırmacıların İsa hakkındaki teorilerine genel olarak Mesih Efsânesi teorisi denilmektedir. Bu teoriyi savunanların hemfikir oldukları noktalar şöyle sıralanabilir: İsa'dan bahseden ve miladi birinci asra ait birincil derecede kaynağın olmaması ve Hristiyanlıktaki ibadetlerin, kendisinden önce ortaya çıkmış putperest dinlerde köklerinin olması.


Meryem Ana ise İsa'nın annesidir. Hristiyanlık ve İslam dinlerine göre önemli ve kutsal kişilerden biridir. Meryem Ana ve Bakire Meryem olarak da anılır.


Meryem annesi tarafından daha doğmadan erkek olacağı varsayımı ile Süleyman Mabedi'ne (Beyt-i Makdis) adanmıştı. Meryem'in bugünkü İsrail topraklarında yaşadığı, Beytüllahim'de babasız olarak İsa'yı dünyaya getirdiğine inanılır.


Meryem'in aile yapısı konusunda İslam ve Hristiyan kaynakları arasında açıkça bir çelişki bulunmaktadır. Hristiyan yazarlara göre Kuranda kişi ve zaman (Musa'nın ablası ile İsa'nın annesi) karışıklığı söz konusudur. Ancak İslami yazarlara göre İncil tahrifata uğramıştır. Meryem’in babası olan İmran ile Musa ve Harun’un babası olan İmran birbirinden tamamen farklı ayrı kişilerdir. İsim benzerliğinden başka, zaman ve mekân bakımından bir yakınlıkları söz konusu değildir.


Bazı Hrıstiyanlara inanışlara göre Meryem'in son yıllarını geçirdiği yerlerden olan Efes ve Meryem Ana Evi günümüzde Selçuk ilçesi sınırları içerisindedir.


Yeni Ahit'te Meryem hakkında en çok bilgi verilen bölüm, Luka İncili'dir. (Yeni Ahit: Yeni Ahit veya Yeni Antlaşma, Kitab-ı Mukaddes'te Eski Ahit'in ardından gelen ve Hristiyanlarca kutsal kabul edilen 27 kitapçıktan oluşan bölüm. Özgün metinlerin çoğu MS 45 ile MS 140 yılları arasında Yunancanın Koini lehçesinde kaleme alınmıştır. Bu 27 kitapçık yüzyıllar içerisinde yavaş yavaş tek bir ciltte toplanmıştır. Yeni Ahit Hıristiyanlıktaki en önemli kutsal metinleri kapsar.


Meryem Ana Figürünün Kurgusal olduğu iddiaları:


Bazı yazarlara göre Meryem diğer bazı dini kişilikler gibi kurgusal bir kişiliktir. Buna göre İmparator Konstantin tarafından toplanan 1. İznik Konsilinde tanrıça İsis'in metamorfozu (yeni yorumlarla yeniden yaratılması) ile Meryem yaratılmıştır.


Örneğin hiçbir erkekle ilişkisi olmayan "kutsal bir bakire"nin doğum yapması figürü budizm, Zerdüştizm ve Katolik hristiyanlığın ortak figürlerindendir.


İNCİLLER


Ana madde: İncil
Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri Nasıralı İsa'nın vaizliğini nakleder. Modern ilim bu incillerin tam olarak kim tarafından nerede, hangi formatta yazıldığı konusunda farklılık gösterir.


İlk üç İncil genellikle Sinoptik İnciller olarak sınıflandırılırlar. Üçü de İsa'nın hayatıyla ilgili oldukça benzer anlatımlar içerir. Öte yandan Yuhanna İncili başka yerlerde geçmeyen bir takım mucizeler ve İsa'nın deyişleriyle ilgili başka örneği olmayan kayıtlarıyla diğerlerinden ayrılır.


Elçilerin işleri
Bu kitapçıkta İsa'nın ölümünden sonraki otuz-kırk yıl içinde havarilerinin yaptıkları ve ilk kilisenin tarihi anlatılır.


Pavlus'un mektupları
Yeni Antlaşma'nın içindeki mektupların on üç tanesi elçi Pavlus tarafından yazılmıştır. Bunlar Yeni Ahit'teki sırasıyla: Romalılar, 1. ve 2. Korintoslular, Galatyalılar, Efesliler, Filipililer, Koloseliler, 1. ve 2. Selanikliler, 1. ve 2. Timoteos, Titus ve Filimun mektuplarıdır. Bunlardan Galatyalılara Mektup bütün İncil içindeki en eski mektuptur (İ.S. 48-49).


İbranilere Mektup adındaki kitapçığın yazarı bilinmemekle birlikte Yahudi dinsel geleneklerine paralel yazılmış olan bu metni İsa'nın havarileri ile çalışan bir Hristiyan'ın yazdığı düşünülmektedir. Önerilen adlar arasında Apollos ve Barnaba da vardır. Kimileri bu kitapçığı da Pavlus'a atfeder.


Diğer mektuplar
Sonrakiler ise, İsa Mesih'in kardeşi Yakup'un yazdığı mektup, Petrus tarafından kaleme alınan iki mektup, Yuhanna'nın üç mektubu ve Yahuda mektubudur.


Vahiy
Yeni Ahit'in son kitapçığı Yuhanna'nın 90 yıllarında yazdığı Vahiy'dir. Hristiyanların yoğun sıkıntı çektiği dönemde yazılan kitapçık, gelecek olayları ve İsa'nın gökten dönüşünü anlatır.)


İSA MESİH İNANCI- ALLAH’IN OĞLU İSA - İSA  MESİH’İN TANRILIĞI KAVRAMI


**Bu konuyu aktarmaya çalışırken yukarıdaki başlıkta geçen kavramlar hakkında dünya üzerinde yapılan hristiyan görüş ile yazılmış taraflı ama kanıtlı tartışmaları ve İskender Cedid’ten yaptığım alıntıları tarafsızca ve aynen sizlerle paylaşacağım. Çünkü biliyorum ki aklını kullanan herkes doğru yolu elindeki objektif veriler üzerinde düşünerek kendi kendine bulabilir. “ (Kuran) 39:18- O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler,sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.”  Daha sonra da sadece Kuran’a sadık kalarak aynı konuyu Allah’ın bana verdiği ilim kadarıyla sizlere sunmaya çalışacağım. Eksiğim kendimden, doğrularım ise Allah’ın lütfundandır.


İslam, İsa’nın, yalnızca insani bir varlık ve Tanrı’nın bir peygamberi olduğunu ve peygamberlerin sonuncusu ve en büyüğü olan Muhammed’in onun yerine geçtiğini ileri sürer. Hristiyan­lık ise, İsa’nın, beden alan Tanrı olduğu konusunda ısrar eder. Tektanrıcılığın bu iki şekli arasında ortak başka noktalar olabilse bile, bu ortak noktalar sözü edilen çatışmayı uyumlu hale getiremezler. Her iki inanç da kendi sistemlerinin özünde yer alır ve her biri diğeri ile taban tabana zıt bir karşıtlık sergilerler. Muhammed’in iddiası ile ilgili kanıt üzerinde zaten daha önce durmuş olduğumuz için, şimdi yapılacak olan, Mesih’in Tanrı’nın biricik Oğlu olduğuna ilişkin Hristiyan iddiasını incelemektir. Hristiyan iddiaları ile ilgili kanıt İsa’nın çarmıhtaki ölü­mü ve üç gün sonraki dirilişini merkez aldığı ve Müslümanlar bu her iki iddiayı da reddettikleri için, bu iddialar bu bölümün odak noktası olarak inceleneceklerdir.


Müslümanlar’ın Yanlış Anladıkları


Hristiyan tektanrıcılığına göre Tanrı, özünde bir’dir (aynı İslam tektanrıcılığında olduğu gibi), ama üç kişilikten oluşan bir’dir. Bu kişiliklerden biri Tanrı’nın Oğlu olan Mesih’tir, Mesih, aynı insan oğulları gibi Babası ile aynı doğaya sahiptir, ama farklı bir kişidir. Müslümanlar’ın, Hristiyan tektanrıcılığı ile ilgili olarak yanlış anladıkları nokta, Ajijola gibi şu iddiayı ileri sürdükleri zaman ortaya çıkar: “İsa, Tanrı’nın yalnızca bir peygamberi ya da elçisi olduğunu ileri sürdü. Aynı zamanda Müjdeler de İsa’ya bir Peygamberin ve Elçinin konumundan daha yüksek bir konum atfetmezler.”1. Ünlü Müslüman yorumcu Abdalati şu beyanda bulunur: “Hepsi Kuran’daki İsa hakkındaki bölümler. İsa’nın hiçbir zaman bir Tanrı ya da Tanrı’nın Oğlu olduğunu ileri sürmediği gerçeğini vurgularlar ve onun yalnızca kendisinden önce gelen diğerleri gibi Rab’bin bir kulu ve elçisi olduğunu bildirirler.”2. Mufassir, bu düşüncelere şu eklemede bulunur: “Kutsal Kitap’a özgü ‘Tanrı’nın Oğlu’ ifadesi, hiçbir zaman İsa’nın kendi ağzından çıkmış sözler olamaz.”3.


Blogcu Eki (Kuran 6:22,23,24- Hepsini topladığımız gün ortak koşanlara, "Nerede iddia etmekte olduğunuz ortaklarınız?"


On the day when we summon them all, we will ask the idol worshipers, "Where are the idols you set up?",


Onların tek savunması şu olacak: "Rabbimiz ALLAH'a an­dolsun ki biz ortak koşmadık."


Their disastrous response will be, "By GOD our Lord, we never were idol worshipers.",


Kendilerine karşı nasıl yalan söylediklerine dikkat et. Uydurdukları şeyler kendilerini nasıl da terk etti.


Note how they lied to themselves, and how the idols they had invented have abandoned them.,)


Hristiyanlığın özünde Mesih’in ölümü ve dirilişi yer alır. Müslümanlar, İsa’nın çarmıhta öldüğünü ve üç gün sonra tekrar ölümden dirildiğini inkâr ederler. Öte yandan, Hristiyanlar bu ifadenin yalnızca Hristiyanlığın temel gerçeği olduğunu ileri sürmek ile kalmazlar, aynı zamanda Mesih’in beden alan Tanrı Oğlu olduğuna ilişkin iddiasının temel kanıtı olduğuna da inanırlar. Bu nedenle, Müslümanlar’ın Mesih’in ölümü hakkındaki yanlış anlamalarına hitap etmek gerekir. Mesih’in ölümünün önemi ile ilgili konu daha sonra (Bölüm 13) tartışılacağı için burada yalnızca Mesih’in ölümünün gerçekliği üzerinde duracağız.


İslam düşüncesine aykırı olarak, İsa’nın çarmıhta öldüğüne ve üçüncü gün tekrar dirildiğine dair kesin tarihi ve gerçek kanıtlar mevcuttur. Mesih’in ölümü ile ilgili kanıt bu yüzden neredeyse tarihte yer alan olayların içinde yer alan en büyük olaydır.


Pek çok kuşkucu ve Müslümanlar İsa’nın çarmıhta ölmediğine inanırlar. Bazı kişiler, onun bir uyuşturucu içtiğini ve bu nedenle komaya benzer bir duruma girdiğini ve daha sonra mezarda yeniden kendine geldiğini söylerler. Ama, Kutsal Kitap sürekli olarak Mesih’in çarmıhta öldüğünü belirtir (Romalılar 5:8; 1. Korintliler 15:3; 1. Selanikliler 4:14). Tüm iddialara rağmen İsa çarmıhta asla bayılmadı, kendinden geçmedi ya da uyuşturucu bir sıvı içerek koma benzeri bir durum yaşamadı. Aslında işin gerçeği, çarmıha gerilmeden önce, kurbanlara verilen, acının uyuşmasına yardımcı olsun diye geleneksel olarak sunulan sıvıyı içmeyi reddetti (Matta 27:34) ve daha sonra susuzluğunu gidermek amacı ile yalnızca kendisine verilen “sirkeyi” içti (Matta 27:48).


Müslüman inancının aksine Mesih’in gerçekten çarmıhta öldüğüne ilişkin kanıt Hristiyanlıkta karşı konulamaz temel bir delildir.4. Aşağıda belirtilenler üzerinde düşünmenizi öneriyoruz.


Her şeyden önce, Eski Antlaşma’da Mesih’in öleceği önceden bildirildi (Yeşaya 53:5-10; Mezmur 22:16; Daniel 9:26; Zekeriya 12:10). Ve İsa Mesih hakkında önceden bildirilen Eski Antlaşma peygamberliklerinin hepsini yerine getirdi (Matta 4:14; 5:17-18; Yuhanna 4:25-26; 5:39).


İkinci olarak, İsa, hizmeti sırasında, öleceğini, pek çok kez beyan etti (Yuhanna 2:19-21; 10:10-11; Matta 12:40; Markos 8:31). Bu konuda Matta 17:22-23 ayetleri tipik bir özellik sergilerler: “İn­sanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün diriltilecek.”


Üçüncü olarak üzerinde duracağımız nokta, İsa’nın dirilişine ilişkin hem Eski Antlaşma’daki (Mezmur 16:10; Yeşaya 26:19; Daniel 12:2), hem de Yeni Antlaşma’daki ayetler (Yuhanna 2:19-21; Matta 12:40; 17:22-23) O’nun öleceği gerçeği üzerine bina edilmişlerdir. Yalnızca ölmüş olan bir beden diriltilebilir.


Dördüncü nokta, İsa’nın aldığı yaraların doğası ve derecesi nedeni ile, onun ölmüş olması gerektiğini belirtir. İsa, çarmıha gerilmeden önceki gece hiç uyumamıştı. Pek çok kez dövülmüş ve kırbaçlanmıştı. Ve çarmıha gerilmeye götürülürken yolda, taşıdığı çarmıhın ağırlığına dayanamayarak yere yıkıldı. Gerileceği çarmıhta taşıyacağı acılar bir yana, daha yoldayken bile acıları öylesine büyüktü ki, tamamen tükenmişti ve gördüğü zulüm ve haksızlık yüzünden canından yaşam çekiliyordu.


Beşinci olarak, çarmıha gerilmenin doğası, çarmıha gerilecek olan kişinin öleceğini kesinlikle garanti eder. İsa’yı çarmıha gerdiklerinde sabah saat dokuzdu (Markos 15:25). Yaralı elleri ve ayakları ile dikenlerden delinen başı kanıyordu. Altı saatten daha fazla bir zaman boyunca bu acıya katlanmak çok fazla miktarda kan kaybetmesine neden olacak bir durumdu. Buna ek olarak, çarmıha gerilmiş olan biri nefes almak için kendisi sürekli yukarı doğru çekmek zorundaydı, bu hareket büyük bir ıstıraba neden olurdu. Bütün gün boyunca böyle bir hareket yapmak, önceden sağlığı yerinde olan birinin ölmesine neden olacak kadar şiddetli acıya yol açardı.


Altıncı nokta, İsa’nın böğrünün kargı ile delinmiş olması, ve böğründen “kan ve su” gelmesi (Yuhanna 19:34), onun, böğrü delinmeden önce fiziksel olarak ölmüş olduğunun kanıtıdır. Böğründen kan ve su gelmiş olan birinin, zaten daha önceden ölmüş olduğu, tıbbi açıdan kesin bir kanıttır.


Yedinci nokta, İsa “Baba, Ruhumu ellerine bırakıyorum” (Luka 23:46) dediği anda ölmek üzere olduğunu beyan etti. Ve “bunu söyledikten sonra son nefesini verdi” (ayet 46). Yuhanna bu sözleri, “Ruhunu teslim etti” (Yuhanna 19:30) olarak tercüme eder. Olayı seyretmek için toplanan halk, onun ölmeden önceki sözlerini işitti (Luka 23:47-49).


Sekizinci nokta, çarmıha gerilenlere ve onların ölümlerine alışkın olan Romalı askerlerin, İsa’nın öldüğünü ilan etmeleridir. Çarmıha gerilen kurbanın ölümünü hızlandırmak için onun ayaklarını kırmak (öyle ki, kişi, nefes almak amacı ile kendisini ayaklarını kullanarak yukarı doğru kaldıramasın) her zaman yapılan bir uygulamaydı, ama onlar İsa’nın ayaklarını bile kırmadılar (Yu. 19:33).


Dokuzuncu nokta, Pilatus, İsa’nın bedenini, gömmesi için Yusuf’a vermeden önce emin olmak için İsa’nın ölüp ölmediğini iki kez kontrol etti. “Yüzbaşıyı çağırıp, ‘Öleli çok oldu mu?’ diye sordu. Yüzbaşıdan durumu öğrenince Yusuf’a, cesedi alması için izin verdi” (Markos 15:44-45).


Onuncu nokta, İsa, otuz litre kadar karışık mür ve sarı sabır özü baharatı ile keten bezlere sarıldı ve üç gün için kapısı mühürlenmiş bir mezara yerleştirildi (Yuhanna 19:39-40; Matta 27:60). Öldüğü kesindi, ama eğer o zamana kadar ölmemiş olsaydı, yiyecek ve su ihtiyacı karşılanmadığı ve tıbbi tedavi görmediği için zaten ölmüş olacaktı.


On birinci nokta, Mesih’in ölümünün koşullarını ve doğasını incelemiş olan tıp yetkilileri onun çarmıhta gerçekten ölmüş olduğu sonucuna vardılar.5. Journal of the American Medical Association (Mart 21, 1986) dergisindeki bir yazıda varılan sonuç şöyle belirtilir:


Tarihi ve tıbbi kanıtların çokluğu, İsa’nın böğründeki yara açılmadan önce ölmüş olduğunu açıkça belirtir ve sağ kaburgasından giren kargının büyük olasılıkla yalnızca sağ akciğerini değil, aynı zamanda kalbinin dış zarı olan perikardını ve kalbini de bir baştan öbür başa deldiğini ve böylece ölümünü garantilediğini ifade eden geleneksel görüşü de destekler. Bu nedenle, İsa’nın çarmıhta ölmediğine dair varsayımlar üzerinde temellenen yorumlar, modern tıp bilgisine karşıt bir görüş arz ederler.6.


On ikinci nokta, ilk ve ikinci yüzyıllara ait Hristiyan olmayan tarihçiler ve yazarlar Mesih’in ölümünü kaydettiler. Mesih’in dönemindeki Yahudi tarihçi Josephus, İsa’nın çarmıhta öldüğüne inandı. Josephus şöyle yazdı: “Aramızdaki önderlerin önerisi üzerine Pilatus onu çarmıhta ölmeye mahkum etti.”7. Aynı şekilde Romalı tarihçi, Cornelius Tacitus, kayıtlarına şu sözleri yazdı: “İsa olarak adlandırılan bilge bir adam… Pilatus O’nu yargıladı ve ölüme mahkum etti.” Cornelius Tacitus, aynı zamanda kayıtlarına şunları da ekledi: “İsa’nın öğrencileri O’nun çarmıha gerilmesinden üç gün sonra kendilerine göründüğünü ve diri olduğunu beyan ettiler.”8. Julius Africanus’a göre (M.S. 221), ve birinci yüzyıl tarihçisi Thallus (M.S. 52), “Mesih’in çarmıha gerildiği süre içinde ükenin üzerine inen karanlık tartışıldığı zaman”, Thallus bu olaydan bir güneş tutulması olarak söz etti.9. İkinci yüzyıl döneminde yaşayan Grek yazar Lucian, Mesih’ten “Yeni inancı ile dünyada bir çığır açtığı için Filistin’de çarmıha gerilen kişi” olarak söz eder. Ve O’nu, “çarmıha gerilen sofist”– yalan sözler ile başkalarını ikna etmeye çalışan kişi) olarak adlandırır.10. Britanya Müzesinde korunan “Mara Bar-Serapion mektubu” (M.S. 73), yönelttiği şu soru ile Mesih’in ölümüne değinir: “Bilge krallarını öldürmekle Yahudiler’in eline ne geçti?”11. Aslında Yahudi Talmud’u bile şöyle yazar: “Fısıh Bayramı akşamı (Nasıralı) Yeşu’yu astılar.”12. Son olarak, Chronicles adlı eserinde Mesih’in ölümünden ve dirilişinden söz eden Romalı yazar Phlegon’un sözlerine kulak verelim: “İsa, hayattayken kendine yardımı yoktu, ama ölümden dirildikten ve üstlendiği cezanın izlerini sergiledikten sonra, ellerinin çiviler tarafından nasıl delindiğini gösterdi.”13. Phlegon, “Yönetimi sırasında İsa’nın çarmıha gerildiği ve büyük yer sarsıntılarının meydana geldiği Tiberius Sezar’ın zamanındaki güneş tutulmasından” dahi söz etti.14.


On üçüncü nokta, Mesih’in zamanından sonraki ilk Hristiyan yazarlar, O’nun çarmıha gerilerek öldüğünü onayladılar. Elçi Yu­hanna’nın bir öğrencisi olan Polycarp, Mesih’in ölümünü kabul ettiğini sürekli olarak şu ifadeleri ile kabul etti: “Günahlarımız uğruna ölüm acısını dahi tadan Rabbimiz İsa Mesih!”15. Ignatius (M.S. 30–107), Polycarp’ın bir arkadaşıydı. Igna­tius, Mesih’in çek­tiği ıstırabı ve ölümünü şu sözleri ile açıkça onayladı: “Ve O gerçekten acı çekti ve öldü ve tekrar dirildi.” Bu sözlerine eklemede bulunur: “Aksi takdirde, bu inanç uğruna acı çekmiş olan elçilerinin hepsi boş yere ölmüş olacaklardı. Ama (gerçektir) çekilen bu acıların hiçbiri boş yere çekilmedi, çünkü Rab tanrısızlar tarafından gerçekten çarmıha gerildi.”16. Yahudi Justin Martyr, Dialogue With Trypho adlı eserinde kendi zamanında yaşayan Yahudiler’in “İsa’­nın çarmıha gerdiğimiz Celileli bir hilekâr olduğuna” inandıklarını belirtir.17.


Eski Antlaşma’dan ilk kilise babalarına kadar, imanlılar ve imansızlar, Yahudiler ve diğer uluslar dahil olmak üzere değişmeden süren bu tanıklık, İsa’nın gerçekten, acı çektiğine ve ölümden dirildiğine dair karşı konulamaz, çok güçlü bir kanıttır. Ama eğer İsa’nın öldüğü temelleri bulunan bir gerçek ise, o zaman aynı zamanda ölümden dirildiği de bir gerçektir, çünkü ölümden dirildiğine ilişkin kanıt da eşit derecede güçlüdür. Bu nedenle, bu kanıt, onun Tanrı’nın Oğlu olduğuna dair eşsiz iddiasını da mucizevi bir şekilde onaylar. Şimdi birlikte bu kanıta bir göz atalım.


İsa’nın Tanrı’nın Oğlu Olduğuna İlişkin Kanıt


İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğuna ilişkin kanıtların içinde çeşitli temel adımlar mevcuttur. İlk önce sorulması gereken şudur: Mesih’in sözlerinin kayıtlı olduğu Yeni Antlaşma belgeleri doğru mudur? İkincisi, el yazması belgelerin yazarları, İsa’nın öğrettiklerine uygun güvenilir anlatımlar verirler mi? Üçüncüsü, İsa, Tanrı’nın Oğlu olduğunu gerçekten iddia etti mi? Dördüncüsü, İsa, Tanrı’nın Oğlu olduğunu onaylayan eşsiz mucizeler yaptı mı?


Yeni Antlaşma Belgelerinin Güvenilirliği


Yeni Antlaşma’nın güvenilirliğine ilişkin mevcut olan belgelerin sayısı, Eski Çağ dünyasında mevcut olan başka kitapların belgelerinin sayısından çok daha fazladır. Bu gerçek, bu konudan habersiz olan kişilere şaşırtıcı bir sürpriz olabilir.18. Her şeye rağmen, göreceğimiz gibi, bu gerçek çeşitli nedenlerden dolayı doğrudur.


Eski dönemlere ait büyük klasiklerin bazıları için yalnızca az miktarda el yazması belgelerin kopyaları ile hayatta kalmak alışılmadık bir durum değildir. Büyük Manchester bilgini F. F. Bruce’un düşüncesine göre elimizde mevcut olan kopyalardan bazıları şunlardır: Caesars’ın Gallic War adlı eserinin iyi durumdaki dokuz ya da on kopyası, Livy’nin Roman History adlı kitabının yirmi kopyası, Tacitus’un Annals isimli eserinin iki koyası, ve Thucydides’in History adlı eserinin sekiz adet el yazması belgesi.19. Eski dönemin en fazla belgelenmiş dünyasal eseri olan Homer’in İlyada adlı yapıtı, 643 el yazması belge kopyasında sağlam olarak hayatta kalmıştır. Bunun karşıtı olarak, şu anda elimizde Yeni Antlaşma’ya ait olan 5.686 adet Grekçe el yazması belge mevcuttur. Yeni Antlaşma, eski dünya döneminde var olan en çok sayıda belgeye sahip olan kitaptır!20.


İyi bir el yazması belgenin işaretlerinden biri belgenin yaşıdır. Genellikle belge ne kadar eski ise o kadar iyidir, çünkü belgenin yaşı orijinal düzenlemenin tarihine ne kadar yakın ise, metnin tahrife uğramış olması olasılığı o kadar azdır. Eski Çağ dönemine ait kitapların çoğu, yalnızca el yazması belgeler içinde hayatta kalmamış, ama orijinal olarak düzenlendikten yaklaşık bin yıl sonra hazırlanmış el yazması belgelerde de bozulmamış olarak kalmışlardır. Bu gerçek yukarıda belirtilen kitaplar için doğrudur. (Odise gibi orijinalinden beş yüzyıl sonra kopyalanmış yalnızca tek bir el yazması belgeye sahip olan bir kitabın varlığı ender rastlanılan bir durumdur). Bunun aksine Yeni Antlaşma, kitapların düzenlenmesinden yaklaşık 150 yıldan biraz daha fazla bir zaman içinde tamamı mevcut kitaplar içinde bozulmadan hayatta kalmıştır. Ve bu kitaplar arasındaki bir parça,21. düzenlendiği zamandan itibaren yaklaşık bir kuşağı kapsayan bir dönem süresince hayatta kalan bir bölümdür. Eski Çağ dönemine ait hiçbir kitap Yeni Antlaşma kadar küçük bir zaman aralığına (düzenleme ve ilk el yazması belgeler arasındaki) sahip değildir.


Müslümanlar, Kuran’ın bütünüyle korunmuş olduğu iddiası üzerinde ısrarla dururlar. Bu konu, en azından Osman’ın yaptığı yeniden gözden geçirme çalışmalarından sonra büyük ölçüde doğru olmasına rağmen, asıl fikri gözden kaçırır, çünkü Kuran yalnızca orta çağa ait bir kitaptır (M.S. yedinci yüzyıl). Ama Müslümanlar’ın çoğu, eski döneme ait bir kitap olan (M.S. ilk yüzyıl) Yeni Antlaşma’nın dünya üzerindeki en doğru kopyalanmış kitap olduğundan tamamıyla habersizdirler.22.


Müslümanlar ve diğer kişiler arasında Kutsal Kitap’a ait el yazması belgelerde mevcut olan sözde hatalar konusunda yaygın bir yanlış anlaşılma bulunur. Bazı kişiler, bu hataların sayısının yaklaşık 200.000 civarında olduğunu düşünürler. Bunlar gerçek “hatalar” olmayıp yalnızca farklı okumalardır, ve bu okumaların büyük çoğunluğu dil bilgisi kuralları ile kesin bir uygunluk içindedirler. Bu okumalar, 5.300 el yazması belgeden fazla sayıda belge aracılığı ile yayılmışlardır, öyle ki 3.000 adet el yazması belge içinde yer alan bir ayetin bir harfinin farklı bir okunuşu 3.000 “hata” olarak kabul edilir. Metinleri inceleme konusunda ünlü bilginlerden olan Westcott ve Hort, bu çeşitlemelerin yalnızca altıda birinin “önemli” oldukları konusunda bir değerlendirme yapmışlardır. Bu değerlendirme, bir metnin % 98.33 oranında değişmemiş olduğunu ortaya koyar.23. Ünlü bilgin A. T. Robertson, gerçek ilgi alanının “metnin tamamının yalnızca binde birini” kapsadığını söyledi.24. Bu ifade, Yeni Antlaşma’nın % 99.9’unun önemli farklılıklardan uzak olduğunu ortaya koyar. Saygın tarihçi Philip Schaff şöyle bir hesaplama yaptı: Kendisinin döneminde bilinen 150.000 farklılığın yalnızca 400 tanesi bölümün anlamını etkilemektedir ve bunlardan yalnızca 50 tanesi gerçek öneme sahiptir, ancak bir tanesi bile “Kutsal Kitap’ın öğretisini ya da Hristiyanlığın iman esasını etkilememekte”dir.25.


Yeni Antlaşma’ya ait el yazması belgelerin eski döneme ait diğer kitaplardan üstün güvenilirliği konusunda mevcut olan karşı konulamaz kanıt aşağıdaki kıyaslamalar aracılığı ile özetlenmiştir:26.


1.JPG
2 tfg.JPG


Her eski kitapta olduğu gibi, elbette kopyalarda da az sayıda transkripsiyon (kopyasını çıkarma) hataları mevcuttur. Ancak bu küçük kopyalama hatalarından hiçbiri, Kutsal Kitap’ın mesajını etkilemez. Bu konu ile ilgili bir örnek olarak aşağıda verdiğimiz, biri bir gün diğeri ertesi gün alınan telgraflara dikkatinizi çekmek isteriz.


“S#Z ON MİLYON DOLAR KAZANDINIZ.”
“Sİ# ON MİLYON DOLAR KAZANDINIZ.”
Eğer yalnızca ilk telgrafı almış olsaydık bile, telgraftaki küçük hataya rağmen, mesajın tam içeriğini yine de bilecektik. Ve eğer her birinin farklı yerinde benzer bir hata bulunan böyle yirmi telgraf almış olsaydık, yine de mesajın mantıklı hiçbir kuşkuya yer vermediğini rahatlıkla söyleyecektik. Bu örnek ile dikkatinizi çekmek istediğimiz nokta şudur: Yeni Antlaşma’ya ait el yazması belgelerde bulunan önemli kopyalama hatalarının oranı, bu telgrafta bulunandan çok daha düşüktür.27. Ayrıca, Yeni Antlaşma’nın, 5.700 el yazması belge ile ifade edilen gerçek mesajı (birkaç telgraf ile kıyaslanan), bu telgrafın mesajının uğradığı etkiden daha fazla etkiye uğramamıştır.


Eski dünya dönemine ait kitapların çoğu Yeni Antlaşma ile kıyaslandıkları takdirde, Yeni Antlaşma’nın güvenilirlik oranına sahip olmadıkları görülür. İyi tanınan ünlü Yeni Antlaşma bilgini Bruce Metzger, şu değerlendirmeyi yapmıştı: Hinduizm inancına ait Mahabharata yalnızca yaklaşık yüzde 90 oranında bir doğruluk ile kopyalanmıştır ve Homer’in İlyada’sının kopyalanma doğruluğunun oranı yaklaşık yüzde 95’tir. Bruce Metzger yaptığı bu kıyaslama ile Yeni Antlaşma’nın yaklaşık 99.5 oranında kopyalanma doğruluğuna sahip olduğunu ortaya koyar.28. Böylece, Yeni Antlaşma metni yüzde 99’un üzerinde bir doğruluk oranı ile onaylanmıştır. Ayrıca bunların ötesinde belirtilmesi gereken bir nokta daha vardır, o da Yeni Antlaşma’nın mesajının kendi el yazması belgelerinin içinde yüzde 100 oranında korunmuş olduğu gerçeğidir!


İslam bilginleri, metin alanında uzman olan Sir Frederic Kenyon’u bu konuda bir yetkili olarak kabul ederler. Kuran bilgini ve çevirmeni olan ünlü Müslüman bilgini Yusuf Ali, Kenyon’un, eski el yazması belgeler üzerinde yetkisi kabul edilen bir otorite olduğunu pek çok kez ifade eder. Ancak Kenyon’un bu konuda vardığı sonuç yine de şöyledir:


Yeni Antlaşma’nın el yazması belgelerinin ilk çevirilerinin sayısı ve Kilisenin en eski yazarlarının bu çevirilerden yaptıkları aktarmalar öylesine çoktur ki, doğruluğundan kuşku duyulan her bölümün gerçek çevirisinin bu eski yetkililerin bir ya da bazı çevirilerinin içinde korunmuş oldukları uygulamada kesin olarak görülür. Dünyadaki hiçbir eski kitabın böyle bir özelliğe sahip olduğu söylenemez.29.


Yeni Antlaşma Tanıklarının Güvenilirliği


El yazması belgelerin ilk yüzyılda kopyalanmış olmaları, elbette onları yazan kişilerin içten ya da hata yapmayan kişiler olduklarını kanıtlamaz. El yazması belgelerin ortaya koydukları gerçeği bina etmek için tanıklar ile ilişkisi olan kanıtın incelenmesi gerekir.


Yeni Antlaşma Yazarları Olayların Gerçekleştiği Dönemde Yaşadılar


Yeni Antlaşma ile ilgili ileri sürülen iddiaların çoğu (hepsi olmasa da), Yeni Antlaşma’yı yazan kişilerin olaylara bizzat tanık olan kişiler oldukları ve İsa’nın hizmetleri sırasında meydana gelen bu olayların gerçekleştiği dönemde yaşamış olmalarıdır (M.S. 29-33). Matta İsa hakkında uzun ve doğrudan aktarmalar yapan bir öğrenci tarafından yazıldı (örneğin, 5-7; 13; 23; 24-25). Bu öğrenci, bir vergi görevlisi olarak kayıt tutmaya çok alışkın biriydi (Matta 9:9). Markos, Petrus’un bir öğrencisiydi (1. Petrus 5:13) ve Mesih’i bizzat görmüş bir kişiydi (2. Petrus 1:16). Luka, Mesih’in döneminde yaşamış olan eğitimli biriydi; Luka şöyle dedi: “Başlangıçtan beri bu olayların görgü tanığı ve Tanrı sözünün hizmetkarı olanlar” (yani, elçiler), “bunları bize ilettiler Ben de bütün bu olayları ta başından özenle araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm” (Luka 1:1-3). Elçi Yuhanna doğrudan bir görgü tanığıydı (Yuhanna 21:24; 1. Yuhanna 1:1), Petrus da aynı Yuhanna gibi doğrudan bir görgü tanığıydı (2. Petrus 1:16). Pavlus, dirilen Mesih’i gören ve mektuplarını yazdığı zaman çoğu hala hayatta olan beş yüz kişinin üzerinde bir grup ile birlikte pek çok başka kişiden söz eder (1. Korintliler 15:6).


İleri sürülen bu iddialara değer verilmesi gerektiğinin kanıtı hatırı sayılır bir öneme sahiptir. Öncelikle, düşünür Emmanuel Kant tarafından ifade edilen tarihi araştırmanın genel bir kuralı mevcuttur. Bu kural, esas olarak şunu belirtir: Tarihi kayıtlar, “suçlu oldukları kanıtlanıncaya kadar masumdurlar.” Yani, güvenilir olduğu anlamını taşıması gereken şey, güvenilir olmadığı gösterilinceye kadar güvenilir olarak kabul edilecektir. Pek çok kişinin belirtmiş olduğu gibi, bu kural aslında yaşamın normal karşılıklı konuşmalarında da kullanılır. Eğer bu kuralın aksi kullanılmış olsaydı, günlük iletişimin tamamı bozulur ya da çökerdi.


İkinci nokta, yasada “eski belge kuralı” olarak bilinen kuraldır. Bu kurala göre, “eski belgeyi sunan taraf, yargıcı, belgenin otuz yıllık olduğunu, yani varlığının kuşku götürmez olduğunu ve ayrıca yazının böyle bir belge için doğal olan bir muhafaza yerinden üretildiğini kanıtladığı takdirde, yazı eski bir belge olarak yeterince güvenilirdir.” Ünlü Amerikalı yasal otorite McCormick’e göre, “Bir içtenlik bulunduğunu yeterli derecede kanıtlayan koşulların herhangi bir bileşimi güvenilirliği kanıtlayacaktır.”30. Bu durumda, sözü edilen kural kullanıldığı zaman Yeni Antlaşma’nın güvenilir olduğuna inanılmalıdır. Aslında, pek çok büyük düşünür, Hristi­yanlığın gerçeği ile ilgili kanıtlar karşısında ikna olmuşlardır. Yasal kanıt konusunda kitap yazan Harvard’da bir hukuk profesörü olan Simon Greenleaf, Hristiyanlığı bu şekilde kabul etti.31. Greenleaf, yasal kanıtları kullanarak şu sonuca vardı: “Evrensel olarak kabul edilen ve Dört Müjde olarak bilinen kopyalar, herhangi bir adalet salonunda en ufak bir tereddüde bile düşülmeden doğru olarak kanıtlanırdı.”32.


Üçüncü nokta, Yeni Antlaşma’ya ait el yazması belgelerin ilk tarihleri onların doğruluklarını desteklerler. En üstün bilgiye sahip bilginler Yeni Antlaşma kitaplarına, görgü tanıklarının ve kaynak gösteren yetkililerin yaşam süreleri içinde yer alan bir tarih koyarlar. Arkeolog Nelson Glueck şöyle yazar: “Daha şimdiden üzerinde durarak Yeni Antlaşma’nın herhangi bir kitabına M.S. yaklaşık 80 yılından sonra tarih koymak için sağlam hiçbir zemin bulunmamaktadır.”33. Eski dönemlere ait yazıları okuma konusunda uzman ünlü bilgin William F. Albright, şu beyanda bulundu: “Yeni Antlaşma’nın her kitabı M.S. ilk yüzyılın kırklı ve seksenli yılları arasında (çok büyük olasılıkla yaklaşık M.S. 50 ve 75 yılları civarında) vaftiz olmuş bir Yahudi tarafından yazıldı.”34.


Yeni Antlaşma için daha geç bir tarih kabul eden, daha eski ve daha liberal Hristiyan bilginlerini izleme konusunda Deedat gibi Müslüman bilginlerinin eğilimi, talihsiz bir yaklaşımdır. Bu bilginlerin pek çoğu, daha yeni deliller ortaya çıktığı zaman, görüşlerindeki konumu değiştirmek zorunda kalmışlardır (bakınız Ek 4). Tanrı’nın temelde ölü olduğu düşüncesinden yana olan ve Honest to God adlı eseri ile ünlü olan teolog Piskopos John Robinson bile gerçekler karşısında Yeni Antlaşma’nın o dönemde yaşayan kişiler tarafından yazıldığını beyan etti: Bu kişiler yedi yıl gibi erken bir süre ya da olaylardan sonra yazmaya başladılar ve olayların diğer görgü tanıkları ve /veya çağdaşları arasında yazdıklarını elden ele dağıttılar.35. Alman teologu Bultmann yanlısı bir diğer bilgin, Müjdelerin İsa’nın öğrencilerinin görgü tanıklıkları aracılığı ile yazıldığını ileri sürerek temel görüş ile ilgili dereceleri sona erdirdi. Bu bilgin, eleştiriye açık varsayımların iflas ettiğini ifşa ettikten sonra içten bir şekilde şu beyanda bulundu: “Tarihi-eleştirisel teolojiye ‘Hayır’ dememin nedeni işte bu yüzdendir. Ben öğrettiğim ve yazdığım her şeyi göz önüne aldığım gibi, reddetmeyi de göz önüne alırım. Bu fırsatı size yaptığım bir şeyi açıklamak için kullanmak istiyorum; Gleichnisse Jesu ve Studien zur Passionsgeschichte adlı iki kitabımı fırlatıp attım. Her iki kitabımı da 1978 yılında kendi ellerim ile çöpe attım.”36. Bu olayın ardından iki kitabını çöpe atan bu bayan bilgin Müjdeler ile ilgili ürettiği bir araştırma kitabı yazdı; bir zamanlar Kutsal Kitap’ı eleştiren biri olarak öne sürdüğü düşünceleri değişmişti ve bu yeni büyük kitabında önceki kaynaklara hiçbir edebi bağımlılığın mevcut olmadığını gösteriyordu.37.


Gerçekten de, Müjde yazarlarının İsa’nın söylediklerini ve yaptıklarını ilk ağızdan ve bağımsız olarak anlatan öyküleri yazan Mesih’in ilk yüzyıldaki çağdaşlarının güvenilir olduklarına ilişkin pek çok haklı neden mevcuttur.38. El yazması belgeler ile ilgili kanıt (yukarıda listelenmiştir) Yeni Antlaşma’nın bir ilk yüzyıl belgesi olduğunu açıklar. Yeni Antlaşma belgelerinin güvenilir olduklarına karşı gelen eleştirisel iddialar gerçek kanıtları temel almazlar, ama Müslümanlar’ın bile reddettikleri doğruluğu kanıtlanmamış doğaüstü bir eğilime karşı olan bir zemin üzerine bina edilmişlerdir. Bu durumu başka bir şekilde ortaya koyacak olursak, eğer Müslüman bilginler tarafından kabul edilen Kutsal Kitap’a karşı olan bu aynı eleştirisel eğilim, Kuran’a uygulansaydı, aynı şekilde Kuran’ı da reddetmek zorunda kalırlardı! Yeni Antlaşma yazıları, Shepherd of Hermas gibi, ilk yüzyılda var olduklarının kesin olduğunu gösteren, ilk yüzyıl ile çağdaş belgeler aracılığı ile aktarıldı. Yuhanna Müjdesi, olaylara görgü tanığı olan bir elçi (Yuhanna) tarafından yazıldığını ileri sürer. Yuhanna, kitabında şu sözleri belirtir: “Bütün bunlara tanıklık eden ve bunları yazan öğrenci budur. Onun tanıklığının doğru olduğunu biliyoruz” (Yuhanna 21:24).


Luka, kaydettiği olayların özenli ve çağdaş bir tarihçisi olduğunu ileri sürer ve şöyle der: “Ben de bu olayları ta başından özenle araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm. Öyle ki, sana verilen bilgilerin doğru olduğunu bilesin” (Luka 1:3,4). Yıllarını bu alanda pek çok araştırma yaparak geçirmiş, ünlü bir ilk-yüzyıl Yakın Doğu uzmanı olan Sir William Ramsay, Luka’nın birinci derecede bir tarihçi olduğu sonucuna vardı. Çünkü otuz iki ülke, elli dört şehir ve dokuz ada konusunda tek bir hata bile yapmadı!39. Yeni Antlaşma yazarları inançları uğruna isteyerek ölen samimi kişilerdi. Ve kendi sözleri ile İsa’nın sözlerini birbirinden ayırt etme konusunda özenli davrandılar; her zaman, bu sözlerin kendilerine ait olmadığını, yalnızca duyduklarını aktardıklarını açıkladılar (Elçilerin İşleri 20:35; 1. Korintliler 7:10,12,25; Vahiy 1:17-20; 2:1f; 3:1f; 22:16-20). Yeni Antlaşma, Hristiyan halk bilgisinden dikkat çekecek şekilde farklıdır; Hristiyan halk bilgisi, ikinci ve üçüncü yüzyıla ait, doğruluğu kabul edilmeyen Hristiyan kitaplarında yer alır. Edebiyat ve efsane konularında ün kazanmış Oxford uzmanı C. S. Lewis Yeni Antlaşma eleştirmenleri hakkında işin iç yüzünü açıklayan bir yorum yapar:


Ben bu kişilerin eleştirmenlik özelliklerine güven duymam. Bu kişiler bana okudukları metinlerin kalitesi hakkında anlama yeteneğine sahip olmayan ve edebi hükme varabilecek yeterlilikte bulunmayan kişiler gibi görünürler. Eğer böyle bir kişi bana Müjde’deki konunun bir efsane ya da roman olduğunu söyleyecek olursa, onun şimdiye kadar kaç efsane ve roman okuduğunu bilmek isterim. Ben, tüm yaşamım boyunca şiir, roman, görsel edebiyat, birçok efsane ve mit okudum. Tüm bunların nasıl olduklarını biliyorum. Bunlardan hiçbirinin Müjdeler gibi olmadığını biliyorum.40.


Kısaca söyleyecek olursak, Yeni Antlaşma’nın daha erken kaynaklara bağımlı olduğuna dair ileri sürülen Müslüman iddiasının hiçbir temeli mevcut değildir. Aksine, Yeni Antlaşma, çok aşikâr bir şekilde Mesih’in öğrencileri ve çağdaşları tarafından yazılmış olan birinci elden çıkmış, bir ilk yüzyıl anlatımıdır. Ve yaygın çapta inanılan liberal efsanelere karşıt olarak her anlatım kendi içinde bağımsızdır. Bu anlatımların güvenilir olduklarını ortaya koymak için gerekli olan her şey, Yuhanna ve Luka arasındaki farklılıkları ve bağımsızlıkları herkese kabul ettirir. Ve, Mesih’in temel yaşamının ve sözlerinin güvenilirliği için gerekli delil gereksiz olmasına rağmen, bir konuyu aynı yönden ele alan, yani Sinoptik Müjdelerin (Matta, Markos ve Luka) bağımsız olduklarına ilişkin yine de uygun bir neden gösterilebilir. 41.


Dördüncüsü, arkeoloji bilimi, Müjde kayıtlarının tarihi doğruluğunu onaylamıştır. Bu durum, Sir William Ramsay’ın yazıları aracılığı ile dramatik bir şekilde resmedilebilir; Sir W. Ramsay’ın Yeni Antlaşma ile ilgili kuşkucu görüşünün değişmesi Yakın Doğu dünyasında ömür boyu süren bir araştırma aracılığı ile desteklendi. Ramsay bu konudaki düşüncesini kendi sözleri ile şöyle aktarır:


Araştırmaya, Yeni Antlaşma’nın Elçilerin İşleri. aleyhinde olan bir zihniyet ile başladım, çünkü Tubingen teorisinin samimiyetsizliği ve görünürdeki bütünlüğü beni bir süre ikna etti. O zamanlar bu teori benim yaşam çizgime bu konuda inceden inceye yatırım yapmam için uygun değildi; ama zaman geçtikçe Elçiler’in İşleri kitabı ile kurduğum ilişki daha sık hale geldi ve bu kitabı Küçük Asya’nın topografyası, eski dönemleri ve toplumu ile ilgili konularda bir otorite olarak görmeye başladım. Anlatımın çeşitli ayrıntılar vererek harika gerçeği gösterdiğini yavaş yavaş kavramaya başladım.42.


Daha önce de belirtilmiş olduğu gibi Ramsay, Luka’nın kontrol edebildiği sayısız ayrıntılar arasında tek bir hata bile yapmayan, birinci derecede bir tarihçi olduğunun farkına vardı. Ünlü Romalı tarihçi Colin Hemer, Yeni Antlaşma’nın tarihi niteliğini ve güvenilirliğini muhteşem bir şekilde sergilemiştir.43. Eserinde şu düşünceleri belirtir: 1) Elçilerin İşleri en geç M.S. 62 yılında yazıldı; 2) Dakikaları dahi belirten bir titizlik taşıyan tarihi ile, İsa’nın yaşamı dönemindeki olaylara görgü tanıklığı eden ve o tarihte hayatta olan bir kişi tarafından yazıldı; 3) Aynı özene ve titizliğe sahip çağdaş tarihçi Dr. Luka da bir Müjde yazdı (Elçilerin İşleri 1:1 ve Luka 1:1), bu Müjde, diğer Müjdeler gibi aynı temel öyküyü anlatır, yani, İsa, çok sayıda ve harika mucizeler aracılığı ile Tanrı’nın Oğlu olduğunu ileri sürdü ve Çarmıhta ölerek, ve üç gün sonra mezardan dirilerek bu iddiasını kanıtladı. Bu olay elbette Hristiyan mesajının özünün güçlü bir onaylanmasıdır ve bu nedenle, İslam’ın, Tanrı’nın Oğlu olmadığı ve İsa’nın Çarmıhta ölmediği ve üç gün sonra ölümden dirilmediği gibi temel mesajlarını yalanlar. Bu yüzden, Luka’nın, İsa’nın yaşamı ve mucizeleri ile ilgili öyküsünün aynı şekilde güvenilir olarak kabul edilmesi gerekir. Ve Luka’nın Mesih’in yaşamı ve mucizeleri ile ilgili öyküsü diğer Müjdeler ile ilgili öyküler ile uyumlu olduğu için burada Mesih’in mucizelerini ve dirilişini kaydeden Müjdeler hakkında arkeolojik yönden bir onaylamaya sahibiz. Kısaca, kesin bir tarihi görüş açısından bakıldığı zaman, Yeni Antlaşma’da kayıtlı olan Mesih’in yaşamındaki olayların güvenilirliği konusunda bu kanıtlardan daha iyilerine sahip olamazdık.


Hume’un Güvenilirlik Konusundaki Ölçütü


Modern zamanların belki de en büyük kuşkucularından olan David Hume, görgü tanıklarının güvenilirliğini kontrol etmek için gerekli olduğuna inandığı temel ölçütü ana hatları ile şöyle belirtir: “Şu durumlarda kuşkulara sahip olabiliriz; görgü tanıklarının ifadeleri birbirleri ile çeliştikleri zaman, bu kişilerin bazılarının karakterlerinden kuşkulandığımız zaman, kabul ettikleri konuda bir çıkarları bulunduğu zaman, tanıklıklarını tereddüt ederek ilettikleri zaman, ya da tanıklıklarında şiddetli iddialara (beyanlara) yer verdikleri zaman.”44. Temel olarak bu durumlar dört soru şeklinde çevrilebilirler: Görgü tanıklarının ifadeleri birbirleri ile çelişiyor mu? Görgü tanıklarının sayıları yeterli mi? Tanıklar güvenilir kişiler miydi? Ön yargıya yer vermeyen bir tanıklık mı yaptılar? Hume’un kontrol için yaptığı testleri Mesih’in dirilişine tanıklık eden Yeni Antlaşma tanıklarının ifadelerine uygulayalım.


Kanıt, görgü tanıklarının ifadelerinin birbirleri ile çelişmediğini ortaya koyar.45. Yeni Antlaşma’nın her yazarı, tüm öykünün önemli ve örtüşen kısımlarını anlatır. Mesih, Yeruşalem’de, Pontius Pilatus’un yönetimi altında çarmıha gerildi (M.S. 30). Mesih, Tanrı’nın Oğlu olduğunu iddia etti ve bu iddiasını destekleyen mucizeler sundu. Çarmıha gerildi, öldüğü ve mezara gömüldüğü onaylandı, ama yine de üç gün sonra gömülmüş olduğu mezar boştu. Ayrıca, bir sonraki ayda ve diğer günlerde İsa, pek çok insan gruplarına öldüğü zaman sahip olduğu çivi delikleri taşıyan aynı bedeni ile fiziksel olarak göründü. Fiziksel gerçekliğini göründüğü bu kişilere öylesine ikna edici bir şekilde kanıtladı ki, bu kuşkucu kişiler, bir aydan daha kısa bir süre içinde aynı kentteki binlerce Yahudi’nin Hristiyan olmasına neden olan bir cesaret ile O’nun dirildiğini vaaz ettiler.


Kesin olarak belirtecek olursak, Müjde öykülerinde küçük farklılıklar olduğunu söylemeliyiz. Bir öyküde (Matta 28:5), mezarın yanında bir meleğin bulunduğu söylenir; Yuhanna, iki meleğin olduğunu yazar (Yuhanna 20:12). Ama bu tür farklılıklar konusunda iki noktaya dikkat edilmesi gerekir. Birinci nokta, bunların karşıtlıklar değil, farklılıklar olmalarıdır. Yani, bu farklılıklar uzlaşamaz nitelikte değildirler. Matta, orada yalnızca tek bir meleğin olduğunu yazmaz, eğer böyle yazmış olsaydı, o zaman bu bir karşıtlık olurdu. Uyumun basit kuralı şudur: “İki kişinin bulunduğu bir yerde, bir kişinin bulunduğu kesindir.”46. İkinci nokta, tanıklıklarda mevcut olan bir çelişki, sadece güvenilir ve bağımsız tanıklardan beklenecek bir durumdur. Çeşitli tanıkların aynı tanıklığı verdiğini işiten anlayışlı herhangi bir yargıç, onların danışıklı bir dövüş içinde olduklarını varsayarak tanıklıklarına aldırmayacak ya da ciddiye almayacaktır.


Yeni Antlaşma’da yirmi yedi kitap mevcuttur. Daha önce de belirtilmiş olduğu gibi, bu kitaplar dokuz farklı kişi tarafından yazıldılar, bu kişilerin hepsi de kaydettikleri olayların görgü tanıklarıydılar ya da olayların geçtiği dönemde yaşamış kişilerdi. Bu kitaplardan altı tanesi, Yeni Antlaşma’da yer alan mucizelerin (Matta, Markos, Luka, Yuhanna, Elçilerin İşleri ve 1. Korintliler) konuları açısından büyük öneme sahiptirler. Ayrıca, şimdi bu konuyu eleştiren bilginler bile Mesih’in çağdaşlarının halen hayatta oldukları M.S. 70 yılından önce yazılmış olan bu kitapların çoğunun ilk yüzyıla ait belgeler olduklarını kabul ederler. Hemen hemen bilginlerin tümü 1. Korintliler kitabının elçi Pavlus tarafından M.S. 55 ya da 56 yılı civarında, Mesih’in ölümünden yalnızca yaklaşık yirmi yıl sonra yazılmış olduğunu kabul ederler. Bu görüşleri, çeşitli nedenlerden ötürü diriliş mucizesinin gerçekliğine ilişkin güçlü bir tanıklıktır. Bu belge, oldukça eskidir; olayın gerçekleşmesinden yaklaşık yirmi yıl sonra yazılan bir belgedir. Diriliş Mesih’i gören ve tanıklık eden biri tarafından kaydedildi (1. Korintliler 15:8; Elçilerin İşleri 9). Belge, diriliş ile ilgili bu görgü tanıklarının çoğunun beş yüz kişiden fazla olduğunu belirten bir liste sağlar (1. Korintliler 15:6). Bu tanıkların çoğunun halen hayatta oldukları gerçeği ve diriliş ile ilgili kanıtın güvenilir olduğunun kanıtlanabilmesi açısından bir referans içerir.


Bazı kişiler, Yeni Antlaşma’nın, İsa’nın sevgi konusundaki vurgulamasının (Matta 22:36-37) insan tarafından bilinen ahlak ölçütlerinin en büyüklerinden birini sağladığı gerçeğine ve Dağdaki Vaazı ile (Matta 5-7) meydan okurlar. İsa’nın elçileri bu aynı öğretişi, kendi yazılarında tekrarladılar (Romalılar 13; 1. Korintliler 13; Galatyalılar 5). Ayrıca, elçilerin yaşamları, yazdıkları ahlak öğretişine uygundu. Elçilerin çoğu, Mesih hakkında öğrettikeri uğruna yaşamlarını dahi verdiler (2. Timoteos 4:6-8; 2. Petrus 1:14), bu konuda feda ettikleri yaşamları içtenliklerinin kesin bir belirtisiydi.


Gerçeğin tanrısal bir buyruk olduğu öğretişine ek olarak, Yeni Antlaşma yazarlarının, bu konuyu yazılarında ifade ederken son derece titiz davrandıkları aşikârdır. Petrus şu beyanda bulundu: “Uydurma masallara başvurmadık” (2. Petrus 1:16). Elçi Pavlus’un üzerinde ısrar ile durduğu konu şuydu: “Birbirinize yalan söylemeyin” (Koloseliler 3:9). Yeni Antlaşma yazarları dürüst kişilerdi, bu kişilerin çoğu yazmış oldukları gerçek uğruna kendi istekleri ile ölerek tanıklıklarındaki gerçeği mühürlemiş oldular. Yeni Antlaşma yazarlarının ifadelerinin tarihçi ve arkeologların keşifleri ile örtüştükleri yerde bu ifadelerin doğru oldukları kanıtlandı. Ünlü arkeolog Nelson Glueck şu sonuca varır: “Arkeolojik keşiflerin hiçbirinin Kutsal Kitap’a ait hiçbir referans ile asla karşıt olmadığı sınıflandırılarak ifade edilebilecek bir gerçektir. Kutsal Kitap’taki aşikâr bilgileri ya da tarihi ifadelerdeki kesin ayrıntıları onaylayan arkeolojik bulgular tespit edilmiştir.”47. Millar Burrows, bu konuda şu düşüncesini ifade eder: “Birçok arkeolog, Filistin’deki kazı sırasında edindikleri deneyim aracılığı ile Kutsal Kitap’a duydukları saygının arttığını görmüşlerdir.”48. Clifford A. Wilson Kutsal Kitap’ın tarihi güvenilirliğine daha fazla destek sağlamıştır.49. Aslında, Yeni Antlaşma yazarlarının yazılarında yalana yer verdiklerine ya da kasti olarak olayın gerçeklerini çarpıttıklarına dair hiçbir kanıt mevcut değildir. Eğer Yeni Antlaşma yazarlarına mahkemede “gerçeği, tüm gerçeği ve yalnızca gerçeği söyleyeceklerine dair yemin ettirilseydi”, tanıklıkları dünyada taraf tutmayan herhangi bir jüri tarafından geçerli olarak kabul edilirdi. Kısaca söyleyecek olursak, Harvard’lı büyük yasa uzmanının vardığı sonuca göre, tanıklık verirken yalan yere yemin ettiklerine ilişkin hiçbir belirti olmayacaktı.50.


Diriliş İle İlgili Kanıt


Yeni Antlaşma tanıklarının Mesih’in mucizeleri ve özellikle dirilişi hakkında verdikleri tanıklığa inanmak için her tür yeterli neden mevcuttur; Yeni Antlaşma tanıkları tanıklık verdikleri olaylara inanmak için önceden eğilimli değillerdi.


Öncelikle, elçilerin kendileri Mesih’in ölümden dirildiğine ilişkin diğer kişilerin tanıklığına inanmadılar. Kadınlar, elçilere Mesih’in dirildiğini söyledikleri zaman: “Kadınların sözleri elçilere saçma geldi ve kadınlara inanmadılar” (Luka 24:11).


Elçilerin bazıları, Mesih’i kendi gözleri ile gördükleri zaman bile, “inanmakta ağır davrandılar” (Luka 24:25). Gerçekten de İsa, on elçiye göründüğü ve onlara çarmıhta aldığı yaraları gösterdiği zaman, “sevinçten hala inanamadılar, şaşkınlık içindeydiler” (Luka 24:41). Ve hatta İsa’nın yemek yediğini gördükten ve ikna olduktan sonra bile, aralarında bulunmayan arkadaşları Tomas, İsa’nın ellerinde çivilerin izlerini görmedikçe, çivilerin izine parmağı ile dokunmadıkça ve elini böğrüne sokmadıkça inanmayacağını söyleyerek itiraz etti (Yuhanna 20:25).


İkinci olarak söyleyeceğimiz, İsa’nın yalnızca inananlara görünmediğidir; İsa, aynı zamanda imansızlara da göründü. Kendisine inanmayan, üvey kardeşi Yakup’a da göründü (Yuhanna 7:5; 1. Korintliler 15:7). Aslında İsa, o dönemin en büyük imansızı olan Tarsuslu Saul adındaki Yahudi Ferisi’ye de göründü (Elçilerin İşleri 9). Eğer İsa yalnızca imanlı olanlara ya da iman etme eğilimine sahip olan kişilere görünmüş olsaydı, o zaman belki de tanıkların önyargılı olduklarına dair yapılacak bir itham yasal nitelik taşıyabilirdi. Ama durum bunun tamamen aksidir.


Üçüncü noktada belirteceğimiz, dirilişe tanık olan kişilerin dirilişe tanıklık etmek ile kazanacakları kişisel hiçbir çıkara sahip olmadıklarıdır. İnançları nedeni ile zulüm gördüler ve ölüm ile tehdit edildiler (Elçilerin İşleri 4, 5, 8). Aslına bakılacak olursa, elçilerin çoğu inançları nedeni ile şehit edildiler. Dirilişe tanık olmak yerine dirilişi inkâr etmelerinin kendileri için çok daha yararlı olacağı kesindi. Ama onlar, öleceklerini bile bile dirilişi ilan ettiler ve onu savundular.


Dördüncü gerçek, dirilmiş olan Mesih’e inandıkları için tanıklıklarının sonucunu göz önünde tutarak hesaba katmaları, bir cinayetin işlenişini gördüğü için tanıklık etmekten kaçınan bir görgü tanığının durumuna benzer bir durumda kaldıklarıdır! Bu olaydaki önyargı, tanıklar ile değil, onların tanıklıklarını reddeden kişiler ile ilgilidir.


İsa’nın Tanrı Oğlu Olduğunu İleri Sürdüğüne Dair Kanıt


Müslümanlar, İsa’nın Tanrı adına konuştuğuna dair iddialarını kabul ettirmek için mucizeler yaptığına inanırlar, bu konu üzerinde fazla zaman geçirmemiz gereksizdir. Kuran, İsa’nın bir bakireden doğduğunu onaylar (19:16-21; 3:37-47), ve O’nun verdiği şifalar ve ölüleri diriltme gibi (bakınız, 19:29-31; 5:110). Yeni Antlaşma’da O’nun yaptığı pek çok mucize kayıtlıdır. Kuran bile Tanrı’nın “onu göğe yükselttiğini” kabul eder (4:158).51. Ama Müslümanlar yine de bu ifadenin İsa’nın, Müjdelerde kayıtlı olduğu gibi çarmıha gerildikten üç gün sonra dirildiğine işaret ettiğine inanmazlar.52. Ama İsa’nın Tanrı’dan olduğunu kanıtlamak için mucizeler yaptığı hatta ölüleri dirilttiği gerçeği, Kuran tarafından açık bir şekilde kabul edilir. Bu nedenle, Müslümanlar Mesih’in yeryüzündeki doğaüstü doğumuna, yaşamına ve yaşamının son bulduğuna (yani, göğe alındığına) inanırlar. Aslında İsa tüm bu üç özelliğe sahip olan tek peygamberdir. Bu durum, onu Müslümanlar’ın kendi öğretişleri açısından bile şimdiye kadar yaşamış olan en eşsiz doğaüstü kişi haline koyar.


Hristiyanlar elbette bundan daha fazlasına inanırlar. Hristiyanlar, Müslümanlar’dan farklı olarak, İsa’nın aynı zamanda Tanrı’nın eşsiz Oğlu olduğuna da inanırlar. Ama Müslümanlar, İsa’nın öğrettiği her şeyin doğru olduğuna inandıkları için Mesih’in, Tanrı’nın Oğlu olduğuna ilişkin iddiasına dair kanıt tedarik edilmesi gerekir.


Kuran gibi aynı zamanda Kutsal Kitap da bir peygamberin güvenilir olup olmadığının kontrol edilmesi için mucize yapıp yapmadığına önem verir (Mısır’dan Çıkış 4; 1. Krallar 18; Yuhanna 3:2; İbraniler 2:3-4). O zaman bu durumda yapılacak şey, Yahudi Öğretmen Nikodemus’un, İsa’ya söylediği şu sözlerin doğru olup olmadığını görmek için kanıtı incelemektir: “Rabbi, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisi ile olmadıkça hiç kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz” (Yuhanna 3:2).


Daha önce Yeni Antlaşma belgelerinin ve tanıklarının güvenilir olduklarını zaten göstermiş olduğumuz için, şu anda incelememiz için geriye kalan tek konu, bize Mesih’in iddiaları hakkında neler söylediğidir. Kısaca değinecek olursak, bize bakire Meryem’den doğan Nasıralı İsa’nın insan bedenine bürünmüş Tanrı ve Tanrı’nın eşsiz Oğlu olduğunu iddia ettiğine ilişkin bilgi verirler. İsa, Tanrı’nın Oğlu olduğuna dair ileri sürdüğü iddiaları çeşitli yollar aracılığı ile belirtti. Bu varılan sonucu desteklemek için yapılan bir girişimde, Müslüman bilginler genellikle Mesih hakkındaki Kutsal Kitap’a özgü iddialara yanlış anlam verirler. Bu konular daha ilerde gözden geçirileceklerdir (Bölüm 12).


Müslümanlar Tanrı’nın Oğlu Kavramını Yanlış Anlarlar


İsa’nın, Tanrı’nın Oğlu olduğuna ilişkin özel iddialarını tartışmaya geçmeden önce, bu iddianın Müslümanlar tarafından yanlış anlaşıldığı konusuna kısaca karşılık vermek gerekir. Pek çok Müslüman, Tanrı Oğlu teriminin şu ifadeyi ima ettiğini düşünür: İsa, fiziksel ilişkiler sonucu ortaya çıkmıştır. Gerçekten de bu konuda 19:35 ayetine başvurulur; bu ayet şunu beyan eder: “Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez.” Ne yazık ki, pek çok Müslüman İsa’nın Tanrı ve bakire Meryem arasındaki cinsel ilişkinin bir sonucu gibi kötü bir şekilde algılarlar. Bu yanlış algılama elbette hayalidir ve İsa’nın herhangi bir cinsel ilişki sonucu olmaksızın mucizevi bir döllenme ile dünyaya geldiğine ilişkin referanslar veren Kutsal Kitap tarafından kolayca çürütülen yanlış bir iddiadır (Matta 1:18-24; Luka 1:26-35). Ancak yine de her şeye rağmen Müslüman zihninde “Tanrı Oğlu” terimi ile ilgili bir başka sorun mevcuttur. Arapça dilinde “oğul” için kullanılan ve birbirlerinden ayrılmaları gerekli olan iki sözcük mevcuttur. Veled sözcüğü, cinsel ilişki sonucu doğan bir oğlu ifade eder. İsa, kesinlikle bu sözcüğün anlamını içeren şekilde bir oğul değildir. ancak, Arapça dilinde oğul içn kullanılan bir başka sözcük daha vardır; ‘ibn’, bu sözcük daha geniş bir mecazi anlam içinde kullanılabilir. Örneğin, bir yolcudan, bir “yolun oğlu” (ibnnussabil) olarak söz edilir. İsa’dan “Tanrı Oğlu (ibn)” olarak söz etmek, bu geniş anlam ile bir mana ifade eder.


İsa’nın Tanrı Olduğuna İlişkin İddiası


Yehova ya da Yahve (YHWH) Tanrı’nın, kendisine verdiği özel isimdir. Bu isim Eski Antlaşma’da yer alır; Mısır’dan Çıkış 3:14 ayetinde Musa’ya açıklanan isimdir. Tanrı, adını, “BEN BEN’İM” olarak bildirdi. İnsanlar tarafından Tanrı için başka unvanlar da kullanıldı (Yaratılış 18:12 ayetinde Adonay Rab. ya da Yasa’nın Tekrarı 6:14 ayetindeki tanrılar anlamında Elohim). Yehova adı yalnızca tek gerçek Tanrı’yı ifade etmek için kullanılır. Yeho­va’dan başka hiçbir kişiye ya da nesneye tapınılamaz ya da hizmet edilemezdi (Mısır’dan Çıkış 20:5) ve adının ve yüceliğinin bir başkasına verilmemesi gerekirdi. Yeşaya şöyle yazdı: “Her Şeye Egemen Rab diyor ki, ‘İlk ve Son Ben’im. Benden başka Tanrı yoktur” (Yeşaya 44:6 ASV)53. ve “Ben Rab'bim, adım budur. Onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmam” (42:8).


Tüm bunlara rağmen İsa, pek çok kez Yehova olduğunu iddia etti. İsa şöyle dua etti: “Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelik ile şimdi beni yanında yücelt” (Yuhanna 17:5). Ama Eski Antlaşma’nın Yehovası şöyle der: “Yüceliğimi bir başkasına bırakmam” (Yeşaya 42:8). İsa aynı zamanda şu beyanda da bulunur: “İlk ve Son Ben’im!” (Vahiy 1:17) – bu sözler, Yehova’nın Yeşaya 42:8 ayetinde kul­landığı sözler ile aynıdır. İsa şöyle der: “Ben İyi Çoban’ım” (Yuhanna 10:11), ama Eski Antlaşma şu ifadeye yer verir: “Ye­hova çobanımdır” (Mez­mur 23:1). Ayrıca, İsa tüm insanların yargıcı olduğunu ileri sürer (Yuhanna 5:27f; Matta 25:31f.), ama Yoel peygamber Yehova’nın şu sözlerini aktarır: “Çünkü çevredeki bütün ulusları yargılamak için orada olacağım” (Yoel 3:12). Aynı şekilde İsa kendisinden “damat” olarak söz eder (Matta 25:1), Eski Antlaşma da Yeho­va’ya aynı kimliği verir (Yeşaya 62:5; Hoşea 2:16). Mezmur yazarı, “Yehova ışığımızdır” (Mezmur 27:1) beyanında bulunurken, İsa da, “Ben dünyanın Işığıyım” der (Yuhanna 8:12).


İsa’nın, Yehova olduğuna ilişkin ileri sürdüğü en güçlü iddia belki de “İbrahim doğmadan önce, Ben varım” dediği Yuhanna 8:58 ayetlerinde yer almaktadır. Bu sözleri söylerken yalnızca İbrahim’den önceki varlığını ifade etmez, ama aynı zamanda Mısır’dan Çıkış 3:14 ayetindeki “BEN BEN’İM” ifadesi ile eşitliğe sahip olduğunu da söyler. İsa’nın çevresindeki Yahudiler bu sözlerin manasını gayet iyi anladılar ve küfür ettiği iddiasıyla onu taşlamak üzere eğilip yerden taş aldılar (Yuhanna 8:58; 10:31-33). Aynı iddia Markos 14:62 ve Yuhanna 18:5-6 ayetlerinde de görülür.


İsa, diğer başka yollar aracılığıyla da Tanrı ile eşit olduğunu iddia etti. Bunlardan biri, kendisinin Tanrı’nın yetkisine sahip olduğunu ileri sürmesiydi. İsa bir felçliye şöyle dedi: “Oğlum, günahların bağışlandı” (Markos 2:5).Yazıcılar haklı olarak şu karşılığı verdiler: “Günahları Tanrı’dan başka kim bağışlayabilir ki?” Bu nedenle, bu iddiasının boş bir övünme olmadığını kanıtlamak için İsa adamı iyileştirdi, aynı zamanda günahları bağışlamak konusunda söylemiş olduklarının gerçek olduğunu da doğrudan bir kanıt ile göstermiş oldu.


İsa’nın, sahip olduğunu iddia ettiği bir başka yetki de, ölüleri diriltmek ve yargılamaktı: “Size doğrusunu söyleyeyim, ölülerin Tanrı Oğlunun sesini işitecekleri ve işitenlerin yaşayacakları saat geliyor, geldi bile. İyilik yapmış olanlar yaşamak, kötülük yapmış olanlar yargılanmak üzere dirilecekler” (Yuhanna 5: 25, 29). Eklediği şu sözleri ile söyledikleri hakkındaki tüm kuşkuları uzaklaştırdı, “Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere yaşam verir” (ayet 21). Ama Eski Antlaşma yal­nızca Tanrı’nın yaşam verdiğini net bir şekilde öğretir (1. Samuel 2:6; Yasa’nın Tekrarı 32:39) ve yine yalnızca Tanrı’nın ölüleri dirilttiğini belirtir (Mezmur 2:7) ve Tanrı’nın tek yargıç olduğunu ifade eder (Yoel 3:12; Yasa’nın Tekrarı 32:35). İsa, yalnızca Tanrı’nın sahip olduğu güçleri cesur bir şekilde kendine mal etti.


İsa aynı zamanda Tanrı gibi yüceltilmesi gerektiğini de ileri sürdü. Ve şöyle dedi: “Öyle ki, herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi, Oğul’u da onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Baba’yı da onurlandırmaz” (ayet 23). O’nu dinleyen Yahudiler’e göre hiç kimse Tanrı ile kendisini bu şekilde eşit kılan bir iddia ileri sürmemeliydi ve bu yüzden ellerine tekrar taşlar aldılar (Yuhanna 5:18).


İsa’nın Mesih olduğunu Kuran da kabul eder (5:14, 75). Ancak, Eski Antlaşma gelecek olan Mesih’in Tanrı’nın Kendisi olacağını öğretir. Bu nedenle, İsa sözü edilen Mesih olduğunu ileri sürdüğü zaman, aynı zamanda Tanrı olduğunu da söylemiş oluyordu. Örneğin, peygamber Yeşaya, 9:6 ayetinde Mesih’i, “Kadir Tanrı” olarak adlandırır. Mezmur yazarı, Mesih hakkında şunları yazar: “Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır” (Mezmur 45:6; İbraniler 1:8). Mezmur 110:1 Baba ve Oğul arasındaki bir konuşmayı kaydeder: “RAB (Adonay) efendime: ‘Ben düşmanlarını ayaklarının altına serinceye kadar sağımda otur’ diyor.” İsa, bu bölümü Matta 22:43-44 ayetlerinde kendisine uyarladı. Daniel kitabının 7. bölümündeki Mesih ile ilgili büyük peygamberlik ayetinde, İnsanoğlu, “eskiden beri var Olan” sözleri ile adlandırılır (ayet 22), bu ad Baba Tanrı ile ilgili aynı bölümde iki kez kullanılır (ayetler 9, 13). İsa aynı zamanda başkâhinin önünde yargılanırken de Mesih olduğunu söyledi. Kendisine, “Yüce Olan’ın (Mübarek’in-Tan­rı’nın) Oğlu Mesih sen misin?” diye sorulduğu zaman, İsa şu yanıtı verdi: “Benim. Ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları ile geldiğini göreceksiniz.” Bunun üzerine başkâhin giysilerini yırtarak, ‘Artık tanıklara ne ihtiyacımız var? Küfürü işittiniz. Buna ne diyorsunuz?’ dedi” (Markos 14:61-64). İsa, Mesih olduğunu iddia ederken, hiç kuşkusuz aynı zamanda Tanrı olduğunu da iddia etmiş oluyordu (aynı zamanda bakınız, Luka 24:27; Matta 26:54).


Eski Antlaşma Tanrı’dan başka hiç kimseye tapınılmaması gerektiğini belirtir ve bu tür bir tapınmayı yasaklar (Mısır’dan Çıkış 20: 1-4; Yasa’nın Tekrarı 5:6-9). Yeni Antlaşma, bu konuda aynı düşünceye sahiptir, meleklerin yaptığı gibi (Vahiy 22:8-9) insanların da tapınmayı reddettiğini gösterir (Elçilerin İşleri 14:15). Ama İsa pek çok kez, Tanrı olduğunu destekleyen bir şekilde kendisine tapınılmasını kabul etti. İyileştirdiği bir cüzamlı ona tapındı (Matta 8:2) ve ondan bir ricada bulunan bir önder ayaklarının dibinde onun önünde diz çöktü (Matta 9:18). İsa, fırtınayı dindirdikten sonra, “teknedekiler, ‘Sen gerçekten Tanrı’nın Oğlu’sun’ diyerek O’na tapındılar” (Matta 14:33). Kenanlı kadınlardan oluşan bir grup (Matta 15:25), Yakup ve Yuhanna’nın annesi (Matta 20:20), Gerasalı kötü ruha tutulmuş bir adam (Markos 5:6), hepsi de İsa’ya tapındılar ve İsa onları tek bir kelime ile dahi azarlamadı. Ama Mesih aynı zamanda bazı durumlarda tapınmayı temin dahi etti. Örneğin, Tomas, dirildiği Mesih’i gördüğü zaman O’na “Rabbim ve Tanrım” dedi (Yuhanna 20:28). Böyle bir davranışta bulunabilecek tek kişi, yalnızca kendisinin Tanrı olduğunu ciddi şekilde düşünen bir kişi olabilirdi.


İsa aynı zamanda Tanrı’nın sözleri ile kendi sözlerini eşit tuttu. “Atalarımıza... dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki” (Matta 5:21-22) sözleri İsa tarafından pek çok kez tekrarlanan sözlerdir. “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle, gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin” (Matta 28:18-19). Tanrı, On Buyruğu, Musa’ya vermişti, ama İsa şöyle dedi, “Size yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin” (Yuhanna 13:34). Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da nokta bile yok olmayacak” (Matta 5:18). Ama daha sonra İsa kendi sözleri hakkında şu beyanda bulundu, “Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır” (Matta 24:35). İsa, kendisini reddeden kişiler hakkında şu sözleri söyledi: “Beni reddeden ve sözlerimi kabul etmeyen kişiyi yargılayacak biri var. O kişiyi son günde yargılayacak olan, söylediğim sözdür” (Yuhanna 12:48). İsa’nın, Tanrı’nın, Eski Antlaşma’daki beyanları ile kendi söylediği sözlerin eşit yetkiye sahip olmasını beklediği kuşku götürmez bir gerçektir.


İsa, insanlardan yalnızca kendisine inanmalarını ve buyruklarını yerine getirmelerini istemedi, insanlardan aynı zamanda kendi adı ile dua etmelerini de istedi. “Benim adım ile dilediğiniz her şeyi yapacağım. Benim adım ile benden ne dilerseniz yapacağım” (Yu­hanna 14:13-14). “Eğer bende kalırsanız, ve sözlerim sizde kalırsa, ne isterseniz dileyin, size verilecektir” (Yuhanna 15:7). Hatta İsa, “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez” diyerek ısrar dahi etti (Yuhanna 14:6). Öğrenciler O’nun bu sözlerine karşılık olarak yalnızca İsa’nın adı ile dua etmek ile kalmadılar (1. Ko­rintliler 5:4), ama aynı zamanda O’na Mesih olarak da dua ettiler (Elçilerin İşleri 7:59). İsa, adının hem Tanrı’nın önünde hem de dua ederken Tanrı olarak belirtilmesi konusunda kesin kararlıydı.


İsa’nın, Tanrı olduğunu iddia ettiği bu pek çok aşikâr durum göz önüne alındığı zaman, Müjdeleri bilen ve taraf tutmayan herhangi bir gözlemcinin farkına varması gereken şudur: İddianın doğruluğunu kabul etsin ya da etmesin, Nasıralı İsa, beden alan Tanrı olduğunu gerçekten iddia etmiştir. Yani, Eski Antlaşma’nın Yeho­vası ile aynı kişi olduğunu ileri sürmüştür.


İsa’nın, kendisi hakkındaki iddiasına ek olarak, öğrencileri aynı zamanda O’nun Tanrı olduğuna ilişkin iddiasını da kabul ettiler. Ve bu iddiayı kabul ettiklerini pek çok şekilde gösterdiler.


Efendileri ile aynı fikirde olan İsa’nın elçileri O’nu, “İlk ve Son” olarak adlandırdılar (Vahiy 1:17; 2:8; 22:13), İsa, “gerçek ışık” (Yuhanna 1:9), onların “kaya”sı ya da “köşe taşı” idi (1. Korintliler 10:4; 1. Petrus 2:6-8; Mezmur 18:2; 95:1), İsa aynı zamanda “damat” (Efesliler 5:28-33; Vahiy 21:2), “baş Çoban” (1. Petrus 5:4), ve “büyük Çoban” (İbraniler 13:20) idi. Eski Antlaşma’da “fidye ile kurtaran”ın (Hoşea 13:14; Mezmur 130:7) rolü, Yeni Antlaşma’da İsa’ya verildi (Titus 2:13; Vahiy 5:9). İsa, günahları bağışlatan ve (Elçilerin İşleri 5:31; Koloseliler 3:13; Yeremya 31:34; Mezmur 130:4) ve dünyanın kurtarıcısı (Yuhanna 4:42; Yeşaya 43:3) olarak da kabul edilir. Elçiler aynı zamanda şunu da öğrettiler, “İsa Mesih, diriler ile ölüleri yargılayacaktır” (2. Timo­teos 4:1). Tüm bu unvanlar Eski Antlaşma’da Yehova’ya, Yeni Antlaşma’da ise İsa’ya verilir.


Yeni Antlaşma İsa’nın İmmanuel (Tanrı bizimledir) olduğu sonucuna varan, Yeşaya 7:14 ayetindeki Mesih ile ilgili ön bildiriye işaret eden bir bölüm ile başlar. “Mesih” unvanı İbranice dilindeki “Mesih” (Meshedilmiş Olan) adı ile aynı anlamı taşır. Zekeriya 12:10 ayetinde Yehova şöyle der: “Bana, yani deştiklerine bakacaklar.” Ama Yeni Antlaşma yazarları bu bölümü iki kez İsa’ya uyarlarlar (Yuhanna 19:37; Vahiy 1:7).


Bu uyarlama ile işaret ettikleri, İsa’nın çarmıha gerilişidir. Pavlus, Yeşaya’nın mesajını şöyle yorumlar: “Çünkü Tanrı benim, başkası yoktur… Her diz önümde çökecek, her dil bana ant içecek”, (Yeşaya 45:22-23) ve aynı sözleri Rabbi için uyarlar, “İsa’nın adı anıldığı zaman, gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil Baba Tanrı’nın yüceltilmesi için İsa Mesih’in Rab olduğunu açıkça söylesin” (Filipililer 2:10). Bu ifadenin taşıdığı imalar güçlüdürler, çünkü Pavlus tüm yaratılmış varlıkların İsa’yı hem Mesih hem de Yehova (Rab) olarak çağıracaklarını söyler.


Bazı şeyleri yalnızca Tanrı yapabilir, ama bu şeyler İsa’nın öğrencileri tarafından İsa’ya atfedilirler. İsa’nın ölüleri diriltebildiği (Yuhanna 5, 11) ve günahları bağışladığı (Elçilerin İşleri 5:31; 13:38) söylenir. Ayrıca, evrenin yaratılmasında öncelikli aracı İsa olmuştur (Yuhanna 1:2; Koloseliler 1:16) ve evrenin varlığını sürdüren yine O’dur (Koloseliler 1:17). Her şeyi Yaratan’ın yalnızca Tanrı olduğu kesinlikle söylenebilir, ama öğrencileri, bu gücün İsa’ya ait olduğunu ileri sürerler.


Öğrencilerin İsa’nın adını duanın aracısı ve kabul edicisi olarak kullandıkları belirtilmiştir (1. Korintliler 5:4; Elçilerin İşleri 7:59). Dualarda ve kutsamalarda İsa’nın adı genellikle Tanrı’nın adı ile birlikte kullanılır, “Babamız Tanrı’dan ve Rab İsa Mesih’ten sizlere lütuf ve esenlik olsun” (Galatyalılar 1:3; Efesliler 1:2). İsa’nın adı Üçlü Birlik adları kullanılırken Tanrı’nın adı ile eşit şekilde kullanılarak görünür. “Gidin, onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adı ile vaftiz edin” buyruğu (Matta 28:19,) örneğinde bu kullanım açıkça görünmektedir. Üçlü birlik adlarındaki bu kullanım 2. Ko­rintliler kitabının sonunda da ortaya çıkar, “Rab İsa Mesih’in lütfu, Tanrı’nın sevgisi, ve Kutsal Ruh’un paydaşlığı hepinizle olsun” (13:14). Eğer yalnızca tek bir Tanrı var ise, o zaman doğaları itibarıyla eşit tutulmaları gerekir.


Tomas, İsa’nın yaralarını gördü ve şöyle dedi: “Rabbim ve Tanrım!” (Yuhanna 20:28). Pavlus, İsa’dan, “Tanrı’nın bütün doluluğu bedence Mesih’te bulunuyor” diyerek söz eder (Koloseliler 2:9). Titus kitabında İsa şöyle adlandırılır: “Ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih” (2:13) ve İbraniler kitabının yazarı, ona, “Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır” ifadesi ile hitap eder (1:8). Pavlus, Mesih var olmadan önce, O’nun gerçekten insan olduğuna açıkça işaret eden bir ifade olan “insan biçiminde” sözlerini kullanır, ve “Tanrı özüne sahip olduğu halde ululuğunu bir kenara bıraktı” der (Filipililer 2:5-8). Birbirine paralel olan terimlerin ortaya koyduğu gerçek şudur: Eğer İsa tam olarak bir insan oldu ise, o zaman aynı zamanda tam olarak da Tanrı idi. Koloseliler 1:15 ayetinde kullanılan “Tanrı’nın görünümü” ifadesi Tanrı’nın kendisinin görünmesi anlamında kullanılır. Bu tanım, İbraniler kitabında yer alan şu ifadede güçlendirilir, “Oğul Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözü ile her şeyi devam ettirir” (İbraniler 1:3). Aynı zamanda Yuhanna Müjdesi’nin ilk sözleri de şöyledir: “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı ile birlikteydi ve Söz (İSA) Tanrıydı” (Yuhanna 1:1, vurgu bize aittir).


Öğrencileri, İsa’nın yalnızca bir insandan daha fazlası olduğuna inanmakla kalmadılar, O’nun melekler dahil olmak üzere yaratılmış olan herhangi bir varlıktan çok daha büyük olduğuna inandılar. Pavlus, İsa hakkında şunları yazar: “Tanrı, O’nu bütün yönetimlerin, hükümranlıkların, güç ve egemenliklerin, yalnız bu çağda değil, gelecek çağda da anılacak bütün adların çok üstüne çıkardı” (Efesliler 1:21). Kötü ruhlar, O kendilerine buyruk verdiği zaman boyun eğdiler (Matta 8:32) ve kendilerine tapınılmasını reddeden meleklerin bile O’na tapındıkları görüldü (Vahiy 22:8-9). İbraniler kitabının yazarı, şu sözleri ile Mesih’in melekler üzerinde sahip olduğu üstünlüğe ilişkin tam bir kanıt sunar: “Çünkü Tanrı, meleklerin herhangi birine ‘Sen benim Oğlumsun, bugün ben sana Baba oldum’ demiş midir? Yine Tanrı ilk doğanı dünyaya gönderirken diyor ki, ‘Tanrı’nın bütün melekleri O’na tapınsın’ (İbraniler 1:5-6). Mesih’in asla bir melek olmadığı, ama meleklerin tapındığı Tanrı olduğuna ilişkin bundan daha açık ve net bir öğretiş olamazdı.


Özetleyecek olursak, hem İsa’nın kendisinin hem de O’nu en yakından tanıyanların İsa’nın Tanrı olduğunu iddia ettiğine ve O’nun izleyicilerinin bu iddiasının doğru ve gerçek olduğuna inandıklarına dair çok sayıda tanıklık mevcuttur. Nasıralı marangoza yalnızca Tanrı’ya uygulanabilecek olan eşsiz unvanlar, güçler, ayrıcalıklar, yetkiler ve eylemler atfettiler. Durum bu olsun olmasın, onların buna ve İsa’nın kendi hakkında öğrettiklerine inandıkları konusunda hiçbir kuşku yoktur. C. S. Lewis’in Mesih’in iddialarındaki cesaret ile yüz yüze gelerek doğru bir şekilde gözlemlediği gibi, bizler, farklı seçenekler ile karşı karşıyayızdır:


Ben burada, insanların genellikle O’nun hakkında söyledikleri gerçekten akılsızca şeyler söylenmesin diye insanları hataya düşmekten korumaya çalışıyorum. Örneğin, herhangi birinin şu sözleri söylemesine engel olmayı arzu ediyorum: “İsa’yı büyük bir ahlak öğretmeni olarak kabul etmeye hazırım, ama O’nun, Tanrı olduğu iddiasını kabul etmiyorum.” Bu ifade, söylemememiz gereken şeylerden biridir. Yalızca insan olan ve İsa’nın söylediği türde sözler söyleyen biri, büyük bir ahlak öğretmeni olamazdı. Ancak aklını yitirmiş biri olabilirdi –sıcak suya kırılıp pişirilmiş yumurta olduğunu söyleyen bir kişi ile aynı seviyedeki birinden farkı olmazdı– ya da böyle biri Cehennemin Şeytan’ı dahi olabilirdi.54.


İsa’nın Tanrı Olduğuna Dair Mucizevi Peygamberlik Onayı


İsa’nın ve öğrencilerinin, İsa’nın beden alan Tanrı olduğu ile ilgili iddialar ileri sürdüklerini söylemeleri, O’nun Tanrı olduğunu kanıtlamak için yeterli değildir. Asıl önemli olan, bu iddiaların gerçek olup olmadığına dair herhangi bir haklı neden bulunup bulunmadığıdır. İsa, Tanrı olduğunu iddia ederken, bu iddialarını desteklemek için ne tür bir kanıt sundu? Bu sorunun yanıtı şudur: İsa iddiaları ile ilgili, onları onaylayan eşsiz ve tekrarlanan sayıda doğaüstü onaylar sürdü. Kutsal Kitap’a ait dönemlerde Muhammed bu doğaüstü onayları gerçek bir peygamber olmanın belirtisi olarak kabul etti (bakınız, 2:92, 210, 248). Bu delil ile ilgili yürütülen mantık şu şekilde devam eder:


Bir mucize, kendisi ile bağlantısı olan gerçek iddiasını onaylayan bir Tanrı eylemidir.
İsa, Tanrı olduğu hakkındaki iddiasını onaylamak için mucizevi kanıtın eşsiz ve çok sayıda örneğini sundu:
İsa, peygamberlikleri yerine getirdi.
İsa’nın yaşamı günahsızdı ve mucizeler yaptı ve
Ölümden dirildi.
Bu nedenle, İsa’nın eşsiz mucizeleri O’nun Tanrı olduğunu onaylar.
Eski Antlaşma’da Mesih ile ilgili olarak düzinelerce ön bildiri niteliğinde peygamberlikler mevcuttu. Aşağıda, yüzlerce yıl önce İsa hakkında yazılmış olan ön bildirilere yer verilmiştir. Bu ön bildiriler üzerinde düşünmenizi öneriyoruz:


Bir kadından doğdu (Yaratılış 3:15; Galatyalılar 4:4);
Bir bakireden doğdu (Yeşaya 7:14; Matta 1:21f);
İ.Ö. 444 yılında Yeruşalim kentinin yeniden bina edilmesi için yapılan duyurudan 483 yıl sonra “kesilecek” (ölecek) (Daniel 9:24f);55.
İbrahim’in tohumu (Yaratılış 12:1-3 ve 22:18; Matta 1:1 ve Galatyalılar 3:16);
Yahuda soyundan gelecek (Yaratılış 49:10; Luka 3:23, 33 ve İbraniler 7:14);
Davud’un evi (2. Samuel 7:12f; Matta 1:1);
Beytlehem’de doğdu (Mika 5:2; Matta 2:1 ve Luka 2:47);
Kutsal Ruh tarafından meshedildi (Yeşaya 11:2; Matta 3:16-17);
Rab’bin elçisi tarafından ilan edildi (Yeşaya 40:3; ve Malaki 3:1; Matta 3:1-2);
İsa mucizeler yapacaktı (Yeşaya 35: 5-6; Matta 9:35);
Tapınağı temizleyecekti (Malaki 3:1; Matta 21:12f);
Yahudiler tarafından reddedilecekti (Mezmur 118:22; 1. Pet­rus 2:7);
Aşağıdaki şıklarda belirtilen şekillerde aşağılanarak ölecekti (Mezmur 22 ve Yeşaya 53; Matta 9:35);
kendi halkı tarafından reddedilme (Yeşaya 53:3; Yuhanna 1:10-11; 7:5, 48);
kendisini suçlayanların önünde ağzını açmadı (Yeşaya 53:7; Matta 27:12-19);
onunla alay edildi (Mezmur 22:7-8); Matta 27:31);
elleri ve ayakları delindi (Mezmur 22:16; Luka 23:33);
haydutların ortasında öldü (Yeşaya 53:12; Matta 27:44);
kendisine zulmedenler için dua etti (Yeşaya 53:12; Luka 23:43);
böğrü delindi (Zekeriya 12:10; Yuhanna 19:34);
zengin bir adamın mezarına gömüldü (Yeşaya 53:9; Matta 27: 57-60);
giysileri için zar atıldı (Mezmur 22:18; Yuhanna 19:23-24);
Ölümden dirilecekti (Mezmur 2:7 ve 16:10; Elçilerin İşleri 2:31 ve Markos 16:6);
Göğe yükseltildi (Mezmur 68:8; Elçilerin İşleri 1:9);
Baba’nın sağında oturdu (Mezmur 110:1; İbraniler 1:39.
Bu peygamberliklerin Mesih’in doğumundan yüzlerce yıl önce yazılmış olduklarının farkında olmak çok önemlidir.


Ayrıca, Kuran’da belirtilen peygamberliklerden farklı olarak (bakınız Bölüm 9), Mesih’in kesin zamanına, geleceği soya (Yahuda), soyağacına (Davut), doğacağı kente (Beytlehem) işaret eden Kutsal Kitap’taki ön bildirilerin özel doğasına dikkat edin. Tüm bunlara ek olarak en özgür eleştirmenler dahi peygamberlik kitaplarının en az Mesih’ten dört yüzyıl ve İ.Ö. yaklaşık 165 yılında yazılmış olan Daniel kitabından önce tamamlandıklarını kabul ederler. Bu kitapların çoğuna daha erken bir tarih vermek (Mezmurların bazıları ve daha önceki peygamberler İ.Ö. sekizinci ve dokuzuncu yüzyılların tarihlerini taşırlar) için yeterli kanıt mevcut olmasına rağmen, böyle yapmak çok az bir fark oluşturacaktır. Gelecekte yer alan iki yüzyıl için net, tekrarlanan ve kesin ön bildiriler yapmak insan için mümkün değildir. Ama Tanrı her şeyi bilir ve geleceği önceden bildirmek onun için zor değildir. Bu nedenle, eleştirmenler tarafından Eski Antlaşma için verilen geç tarih kullanıldığı zaman bile, bu peygamberliklerin Tanrı’ya inanan bir evrende bile yerine gelmeleri mucizevi bir durumdur ve İsa’nın, Mesih olduğuna ilişkin tanrısal bir onaya işaret eder.


Bazı kişiler burada yalnızca doğaüstü ön bildiriler gibi görünen şeyler için dağla bir açıklamanın mevcut olduğunu ileri sürdüler. Açıklamaların biri, peygamberliklerin bir rastlantı sonucu İsa’da yerine gelmiş olduklarıdır. Başka bir deyişle, İsa tesadüfen doğru yerde doğru zamanda bulunmuştur. Ama mucizeler içeren peygamberlikler hakkında ne söylememiz gerekir? İsa’nın, kör adamın görmesini sağlaması yalnızca tesadüf müydü? Yine İsa, ölümden yalnızca rastlantı sonucu mu dirildi? Tüm bu olayların yalnızca rastlantısal olmaları çok zor gibi görünmektedir. Söylediğimiz gibi, eğer evreni kontrol eden bir Tanrı mevcut ise, o zaman rastlantıdan söz edilemez. Ayrıca, tüm bu olayların tek bir kişinin yaşamında bir araya gelmiş olması imkansızdır. Matematikçiler56. 16 ön bildirinin tek bir kişinin yaşamında yerine gelme olasılığının 1045 de 1 olduğunu hesaplamışlardır. Eğer bu ön bildirilerin sayısını kırk sekize yükseltecek olursak, olasılık 10157 de 1 haline gelir. Bizim için böylesine yüksek sayıdaki bir rakamı algılamak neredeyse imkansızdır.


Ama bu teoriyi geçersiz kılan yalnızca mantığa dayalı bir olasılık dışı durum değildir; bu teori ahlaksal açıdan inanılmazdır; Gücü her şeye yeten ve her şeyi bilen bir Tanrı, bir kişi yalnızca doğru yerde doğru zamanda bulunduğu için peygamberlikleri ile ilgili yaptığı tüm planların mahvedilmesine, her şeyin kontrolden çıkmasına izin vermez. Tanrı yalan söyleyemez, ya da sözünden dönemez (İbraniler 6:18). Bu nedenle, Tanrı’nın, peygamberlik vaatlerinin rastlantılar tarafından engellenmesine izin vermeyeceği sonucuna varmamız gerekir. Tüm kanıtlar, Mesih ile ilgili peygamberliklerin Tanrı’nın istediği şekilde İsa’da yerine geldiğine işaret eder. İsa, Tanrı’nın belirtileri tarafından onaylanan Tanrı’nın adamıydı. Kısaca, eğer Tanrı, ön bildirileri Mesih’in yaşamında yerine gelmeleri için verdiyse, o zaman bu ön bildirilerin başka birinin yaşamında yerine gelmelerine izin vermezdi. Gerçeğin Tanrısı, bir yalanın gerçekmiş gibi onaylanmasına izin vermezdi.


İsa’nın Mucizevi ve Günahsız Yaşamının Kanıtı


Mesih’in yaşamının doğası O’nun, Tanrı olduğuna ilişkin iddiasını ortaya koyar. Gerçekten günahsız bir yaşam sürmek, herhangi bir insani varlık için önemli bir başarı olurdu, ama birinin Tanrı olduğunu iddia etmesi ve bu iddianın kanıtı olarak günahsız bir yaşam sürmesi, farklı bir konudur. Muhammed hiçbir zaman böyle bir iddiada bulunmadı.57. İsa’ya düşman olan kişilerden bazıları, O’na karşı sahte suçlamalarda bulundular, ama İsa’yı yargılayan Pila­tus’un verdiği hüküm, tarihin hükmü olmuştur: “Bu adamda hiçbir suç görmüyorum” (Luka 23:4). Çarmıhın yanında duran ve olayları gören bir yüzbaşı, “Bu adam gerçekten doğru biriydi” (Luka 23:47) diyerek Pilatus’un düşüncesini paylaştı, ve İsa’nın yanında çarmıha gerilmiş olan iki suçludan biri, “Bu adam hiçbir kötülük yapmadı” dedi (Luka 23:41). Ama bu konudaki gerçeğin kanıtlanması İsa’ya en yakın olan kişilerin O’nun hakkında söylediklerinin incelenmesi ile mümkündür. İsa’nın öğrencileri birkaç yıl boyunca O’nun çok yakınında bulundular, O’nunla yaşadılar ve O’nunla çalıştılar. Ve O’nun hakkındaki düşünceleri hiçbir zaman değişmedi, her zaman aynı kaldı. Petrus, Mesih’ten, “kusursuz ve lekesiz bir kuzu” (1. Petrus 1:19) olarak söz etti ve bu sözlerine şunları ekledi: “O günah işlemedi, ağzından hileli söz çıkmadı” (2:2). Yuhanna O’nu, “adil olan İsa Mesih” (1. Yuhanna 2:1; 3:7)) olarak adlandırdı. Pav­lus, ilk kilisenin, “günahı bilmeyen” (2. Ko­rintliler 5:21) Mesih’e duyduğu ortak inancı ifade etti. Ve İbraniler kitabının yazarı, İsa’nın bir insan olarak denendiğini ve “günah işlemediğini” (4:15) söyler. İsa’nın kendisi, bir gün O’nu suçlayan kişilere şu sözleri ile meydan okudu: “Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir?” (Yuhanna 8:46), ama hiç kimse O’nda hiçbir suç bulamadı. İsa, bir kişinin, düşmanından intikam almasını yasakladı (Matta 5:38-42) ve Muhammed’den farklı olarak, İsa mesajını yaymak için hiçbir zaman kılıç kullanmadı (Matta 26:52). Durum böyle olduğu için, Mesih’in kusursuz ve günahsız karakteri O’nun iddiasının gerçek olduğuna ilişkin çifte tanıklıkta bulunur. Bu günahsız karakteri, O’nun söylediklerini destekleyen kanıt sağlar, ama aynı zamanda bize, Tanrı olduğunu söylediği zaman yalan söylemediği konusunda da güvence verir.


İsa’nın yaşamının ahlaki görünümlerinin yanı sıra İsa’nın hizmetinin mucizevi doğası da gözlerimizin önündedir. Müslümanlar bile bu mucizevi doğayı kabul ederler ve bu doğanın bir peygamberlik iddiasını tanrısal bir biçimde onaylayan yeterlilikte olduğuna inanırlar. Ancak İsa, benzeri görülmemiş pek çok mucize yaptı. Suyu şaraba çevirdi (Yuhanna 2:7f.), suyun üzerinde yürüdü (Matta 14:25), ekmeği çoğalttı (Yuhanna 6:11f.), körlerin gözlerini açtı (Yuhanna 9:7f.), kötürümleri yürüttü (Markos 2:3f.), cinleri kovdu (Markos 3:11f.), çok sayıdaki her tür hastalığı iyileştirdi (Matta 9:35), iyileştirdiği bu hastalıklara cüzam da dahildi (Markos 1:41-42), ve hatta pek çok kez ölüleri tekrar yaşama döndürerek diriltti (Yuhanna 11:43-44; Luka 7:11-15; Markos 5:35f.). Kendisine Mesih olup olmadığı sorulduğu zaman, İsa, iddiasını destekleyen mucizelerini şu sözleri ile kanıt olarak kullandı, “Gidin, işitip gördüklerinizi Yahya’ya bildirin. Körlerin gözleri açılıyor, kötürümler yürüyor, cüzamlılar temiz kılınıyor, sağırlar işitiyor ve ölüler diriliyor” (Matta 11:4-5). Mucizelerin böyle özel bir şekilde bol olmaları Mesih’in gelmiş olduğuna dair özel bir belirtiydi (Yeşaya 35:5-6). Hatta Yahudi önderlerden biri olan Nikodemus bile şöyle dedi: “Rabbi, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz Çünkü tanrı kendisi ile olmadıkça, kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz” (Yuhanna 3:2). Birinci yüzyılda yaşayan bir Yahudi için Mesih’in yaptığı türdeki mucizeler, Tanrı’nın, mucizeleri yapan bu kişinin mesajını onayladığını gösteren aşikâr belirtilerdi. Ama İsa’nın konumunda, verilen bu mesajın bir bölümü O’nun beden alan Tanrı olduğunu da kapsıyordu. Böylelikle, İsa’nın yaptığı mucizeler, O’nun Tanrı olduğu iddiasını gerçekten doğrularlar.


İsa’nın Mucizevi Dirilişi


İsa’nın Tanrı olduğuna dair iddiasını destekleyen kanıtın üçüncü çizgisi, tüm diğerleri arasındaki en büyüğüdür. Bu çizgi, diğer başka hiçbir din tarafından iddia edilmemiştir ve bu iddiayı onaylamak için başka hiçbir mucize, böylesine çok sayıda tarihi kanıta sahip değildir. İsa Mesih, üçüncü günde öldüğü aynı fiziksel beden ile ölümden dirildi, ama şimdi bu beden değişikti. Dirilmiş olan bu fiziksel bedende İsa kırk günden fazla süren bir dönem içinde, on iki farklı yerde beş yüzden fazla öğrencisine göründü ve onlar ile konuştu. Aşağıdaki çizelgede özetlenen, üstünlüğü kesin kanıtlar üzerinde düşünün:


nm.JPG
* İma edilen
** Dokunmaları için kendisini sundu
İsa’nın bu görünümlerinin doğası, kapsamı ve zamanları İsa’nın öldüğü bedendeki sayıca aynı et ve kemikler ile gerçekten dirildiğine ilişkin kuşkuların hepsini yok eder. O’nun kırk günlük bir zaman dönemi içinde on iki farklı yerde beş yüzden fazla sayıda kişiye göründüğüne (Elçilerin İşleri 1:3) dikkat edin. Her göründüğü zaman gören kişinin doğal duyuları ile görüldü ve işitildi. Dört farklı olayda, ya kendisine dokunuldu ya da O, görenlerden kendisine dokunmalarını istedi. İki olayda kendisine fiziksel eller ile dokunulduğu kesindi. Bazı kişiler O’nun boş mezarını dört kez gördüler ve O iki kez onlara çarmıhta aldığı yaralarını gösterdi. Mezardan bedeni ile dirildiğini kanıtlamak için mümkün olan her imkanı birebir denedi. Eski çağdaki hiçbir olay, İsa’nın dirilişini doğrulayan tanıkların sayısı kadar çok sayıda tanıklığa sahip değildir.


Mesih’in dirilişi hakkındaki en şaşırtıcı şey, hem Eski Antlaşma’nın hem de İsa’nın kendisinin ölümden dirileceğini önceden bildirmiş olduğu gerçeğidir. Bu durum, Mesih’in dirilişinin kanıtsal değerini eşsiz bir biçimde ön plana çıkarır.


Yahudi peygamberler dirilişi hem belirgin ifadeler ile hem de mantıksal tümdengelim aracılığı ile önceden bildirdiler. Öncelikle belirtmemiz gereken, elçilerin Eski Antlaşma’dan alıntı yaparak Mesih’in dirilişine uyarladıkları özel bölümlerin mevcut olduğudur. Petrus şöyle der: “Davut’un öldüğünü ve gömüldüğünü bildiğimize göre, söylediği şu sözleri ile Mesih’ten söz etmiş olması gerekir: “Sen beni ölüler diyarına terk etmezsin, sadık kulunun çürümesine izin vermezsin” (Mezmur 16:8-11; Elçilerin işleri 2:25-31 ayetlerinde aynı ifadenin aktarması yapılmıştır). Pavlus, “Yahudi sinagoglarında onlarla Kutsal Yazılar üzerinde tartışırken, Mesih’in acı çekip ölümden dirilmesi gerektiğine dair açıklamalarda bulunup kanıtlar gösterirken” (Elçilerin İşleri 17:2-3), bu gibi bölümleri kullandığına dair kuşku yoktur.


Eski Antlaşma, aynı zamanda dirilişi mantıksal tümdengelim aracılığı ile öğretir. Mesih’in ölmesi gerektiğine dair açık ve kesin öğretiş mevcuttur (Yeşaya 53: Mezmur 22) ve aynı zamanda Yeruşa­lim’de sonsuza kadar sürecek olan bir egemenlik süreceği (Yeşaya 9:6; Daniel 2:44; Zekeriya 13:1) de aşikâr bir şekilde ifade edilmiştir. Ölen Mesih sonsuza kadar egemenlik sürmek üzere ölümden dirilmediği takdirde bu iki öğretişi bir araya getirip uzlaştırmak için hiçbir tutarlı yol bulunmamaktadır.58. İsa, egemenlik kurmaya başlayamadan önce öldü. Ancak İsa dirildiği takdirde Mesih’in egemenliği ile ilgili peygamberlikler yerine gelebilirdi.


İsa, aynı zamanda pek çok olayda ölümden dirileceğini de önceden bildirdi. Hizmetine başladığı ilk günlerde bile öleceğine dair bilgi verdi: “Bu tapınağı bedenimi. yıkın, üç günde onu yeniden kuracağım” (Yuhanna 2:19-21). Daha sonra Mata 12:40 ayetinde şöyle dedi: “Yunus nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacaktır.” O’nun mucizelerini görmüş olan ama hala inat ederek inanmayanlara hitap ederek sık sık şöyle derdi: “Kötü ve vefasız kuşak bir belirti istiyor! Ama ona peygamber Yunus’un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecektir” (Matta 12:39; 16:4). Petrus’un itirafından sonra İsa, “İnsanoğlu’nun çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı” (Markos 8:31) ve o andan ölümüne kadar geçen zaman içinde bu söyledikleri öğretişinin ana bölümü haline geldi (Markos 14:58; Matta 27:63). Ayrıca, İsa, kendisini ölümden dirilteceğini de kendi yaşamı hakkındaki şu sözleri ile ifade etti: “Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de geri almaya da yetkim var” (Yuhanna 10:18)59.


Kısaca özetleyecek olursak, İsa Tanrı olduğunu iddia etti ve Tanrı olduğunu kanıtladı. İsa, Tanrı olduğunu, önceden vaki olmamış üç tane mucizenin birbirine yaklaşması aracılığı ile kanıtladı. Bu doğaüstü olayların birbirlerine olan eşsiz yaklaşımları O’nun yalnızca beden alan Tanrı olduğu iddiasını onaylamak ile kalmaz, ama aynı zamanda İsa’nın iddiasının Tanrı’ya giden tek yol olduğunu da ortaya koyar. İsa şöyle dedi: “Yol, Gerçek ve Yaşam Ben’im. Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez” (Yuhanna 14:6; 10:1, 9-10). İsa’nın elçileri, O’nun bu sözlerine şöyle karşılık verdiler, “Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur” (Elçilerin İşleri 4:12; 1. Timoteos 2:5).


Son Bir İtiraz


Daha önce mucize iddialarının kendi kendilerini iptal eden doğası hakkında David Hume’un ileri sürdüğü delilin Müslümanlar’ın, Muhammed hakkında ileri sürdükleri iddiayı nasıl zayıflattığını göstermiştik (bakınız Bölüm 4). Ve biraz önce bu aynı delilin Mesih’in iddialarını nasıl mucizevi bir şekilde onayladığını da gösterdik. Şimdi geriye kalan, bu tanrısal onaylamanın başka hiçbir dine değil, yalnızca Hristiyanlığa özgü bir onay olduğunu göstermektir.


Hume, şu delili ileri sürer: “Bu nedenle, bu dinlerden herhangi birinde (ve hepsi de mucizeler ile doludur) gerçekleştiği varsayılan her mucize daha dolaylı yoldan olmasına rağmen, diğer her sistemi yok etmek için aynı güce sahiptir: ve rakip bir sistem yok edildiği zaman, bu sistem aynı şekilde sistemin üzerine kurulu olduğu bu mucizelerin değerini de yok etmiş olur.” Kısaca, bir mucizenin doğrudan faaliyet alanı, nasıl kendisinin atfedilmiş olduğu belirli sistemi bina etmek ise, benzer şekilde diğer her sistemi bozmak için de aynı güce sahiptir.”60. Başka bir deyişle, her bir türü aynı olan mucizeler, dini bir sistemin gerçeğine tanıklık ederek kendi kendilerini iptal etme özeliğine sahiptirler.


Hume’un ileri sürdüğü delil, Yeni Antlaşma’daki mucizelerin aksini kanıtlamak yerine farkında olmadan İsa’nın mucizelerinin güvenilirliğini destekler. Çünkü bu delil, İslam’ın iddialarında olduğu gibi Hristiyan olmayan tüm mucize iddialarına karşı sağduyulu bir delildir, Mesih’in yapmış olduğu eşsiz mucizelere karşı bir delil değildir. Bu delili aşağıda yeniden ifade edelim.


Hristiyan olmayan tüm dinler (mucize iddiasında bulunan) benzer “mucizeler” iddiaları tarafından destek görürler.61.
Ama bu tür “mucizeler” kanıtsal değere sahip değildirler (çünkü kendi kendilerini iptal ederler ve yetersiz tanıklıklar üzerine bina edilmişlerdir).
Bu nedenle, Hristiyan olmayan hiçbir din mucizeler tarafından destek görmez.
Eğer durum böyle ise, o zaman biri, yalnızca Hristiyanlığın gerçek olduğuna dair tanrısal onayı tartışabilir.


Yalnızca Hristiyanlık yeterli tanıklık aracılığı ile onaylanan eşsiz mucize iddialarına sahiptir.
İddiaları hakkında eşsiz mucizevi onaya sahip olan, gerçektir (karşıt görüşlerin aksi olarak).
Bu nedenle, Hristiyanlık gerçektir (İslam gibi karşıt görüşlerin aksi olarak).
Özet


Eşsiz mucizelerin bir araya getirilişi konusunda onay gören tek dünya din önderi, İsa’dır. Gerçekten de, (Bölüm 8’de) görmüş olduğumuz gibi, Muhammed, İsa’nın yaptığı şekilde iddiasını desteklemek için mucizeler yapmayı reddetti (bakınız, 3:181-84). Aslında Muhammed dahil olmak üzere hiçbir dünya din önderi Tanrı olduğunu iddia etmedi. Ve kendileri hakkında iddia ettikleri dikkate alınmaksızın hiçbir dünya din lideri asla yüzlerce yıl önce yapılmış çok sayıda peygamberliği yerine getirmek suretiyle iddialarını kanıtlamadı, mucizevi ve günahsız bir yaşam sürmedi ve ölümünden kendisini dirilteceğini önceden bildirmedi ve dirilmedi. Bu nedenle, yalnızca İsa, Tanrı’nın Oğlu, beden almış Tanrı olarak kabul görmeyi hak eder.


Kaynakçası :
1. Ajijola, 183.


2. Abdalati, 158.


3. Mufassir 22.


4. Ahmed Deedat’ın, Mesih’in çarmıhta asla ölmediğine ilişkin ileri sürdüğü delillere bir karşılık olarak bakınız, McDowell ve Gilchrist, 47f.


5. Saygı gören tıp uzmanlarının bazıları Mesih’in çarmıhtaki ölümünü onaylayan yazılar yazdılar, bu tıp uzmanlarının adlarından ve eserlerinden söz edelim; Dr. Pierre Barbet, A Doctor at Calvary, ve W. Stroud, Treatise on the Physical Cause of the Death of Christ and Its Relation to the Principles and Practice of Christianity, ikinci baskı. (Londra: Hamilton & Adams, 1871), 28-156, 489-94.


6. Bakınız The Journal of the American Medical Association (Mart 21, 1986), 1463.


7. Flavius Josephus, “Antiquities of the Jews” 18:3, çeviri William Whiston, Josephus: Complete Works (Grand Rapids: Kregel, 1963), 379, vurgulama bize aittir.


8. Cornelius Tacitus (M.S. 55? – 117’den sonra), Annals, 15,44.


9. Bakınız F. F. Bruce, The New Testament Documents: Are They Reliable? (Ch, cago: Inter-Varsity Press, 1968), 113.


10. Lucian, On the Death of Peregrine.


11. Bakınız Bruce, 114.


12. Babylonian Talmud (Sanhedrin 43a, “Eve of Passover”).


13. Phlegon’un “Chronicles” adlı eserinden Origen’in aktarması, “Against Celsus”, The ante-Nicene Fathers’dan alıntı çeviri, Alexander Roberts ve James Donaldson (Grand Rapids: Eerdmans, 1976), cilt 4, 444, vurgulama bize aittir.


14. Aynı kitapta.


15. Polycarp, “The Epistle of Polycarp to the Philippans,” The Apostolic Fathers,’daki bölüm, 1. baskı. A. Cleveland Coxe, in roberts and donaldson, 33.


16. Ignatius, The Epistle of Ignatius to the Tarsians, “The Apostolic Fathers” daki Bölüm, 3. baskı, A. Cleveland Coxe, in Roberts and Donaldson, The Ante-Nicene Fathers 107; vurgulama bize aittir.


17. Justin Martyr, Dialogue With Trypho.


18. Kuran, Eski Çağ dünyasından değil, Orta Çağ dünyasından gelir.


19. Bakınız Bruce, 16.


20. Geisler ve Nix, bölüm 26.


21. John Rylands’ın papirüsü (P52), tarihi M.S. 117-38.


22. Burada yalnızca Yeni Antlaşma ile ilgileniyoruz, çünkü yalnızca Yeni Antlaşma Mesih’in iddialarının temellendirilmesi açısından önem taşır. Ama yine de, el yazması belgeler ile ilgili kanıt aynı zamanda karşı konulamaz bir şekilde Eski Antlaşma’ya ait el yazması belgelerin doğruluğunu da destekler. Geisler ve Nix’in 21. bölümünde yer alan tartışmaya bakınız.


23. Bakınız Geisler ve Nix.


24. T. Robertson, An Introduction to the Textual Criticism of the New Testament (Nashville, Broadman, 1925), 22.


25. Philip Schaf, Companion to the Grek Testament and English Version (New York: Harper, 1883), 177.


26. Bakınız Geisler ve Nix, 408.


27. Yazıcı hataları ile ilgili örnekler ve sınıflandırmalar için bakınız, aynı kitapta, 469-73.


28. Bruce Metzger, Chapters in the History of New Testament Textual Criticism (Grand Rapids: Eerdmans, 1963).


29. Frederic Kenyon, Our Bible and the Ancient Manuscripts, 4. baskı. (New York: Harper, 1958), 55.


30. McCormick’s Handbook of the Law of Evidence, 2. baskı. (St. Paul, Minn.: West, 1972), sec. 223.


31. John W. Montgomery, The Law Above the Law (Minneapolis: Bethany, 1975).


32. Greenleaf, 9-10.


33. Nelson Glueck, Rivers in the Desert: A History of the Negev (Philadelphia: Jewish Publication Society, 1969), 136.


34. William F. Albright ile görüşme, Christianity Today, January 18, 1963, 359.


35. John A. T. Robinson, Honest to God (Philadelphia: Westminster, 1963), esp.352-53.


36. Eta Linnemann, Historical Criticism of the Bible: Methodology or Ideology? (Grand Rapids: Baker, 1990), 20.


37. Aynı kitapta.


38. Daha ayrıntılı bir delil için, bakınız Geisler ve Nix, 440-47.


39. Sir William Ramsay, St. Paul the Traveller and the Roman Citizen (New York: G. Putnam’s sons, 1896), esp. 8.


40. C. S. Lewis, Christian Reflections (Grand Rapids: Eerdmans, 197), 154-55.


41. Müjdelerin birbirleri ile birebir bağımlılık içinde olmadıklarına ilişkin eski bir Kutsal Kitap eleştirisi tarafından öne sürülen güçlü bir delil için bakınız, Linnemann, aynı kitapta.


42. Bakınız Ramsay, 8.


43. Bakınız Colin Hemer, Acts in the Setting of Hellenic History, (Winona Lake, IN: Eisenbrauns, 1990).


44. Hume, 120.


45. Bu düşünceyi destekleyen daha fazla ayrıntı için bakınız Geisler ve Howe, Bölüm 10.


46. Uyum sağlanma ile ilgili tüm kurallar hakkında daha ayrıntılı bir inceleme için bakınız Geisler ve Howe, Bölüm 1.


47. Glueck, 31.


48. Millar Burrows, What Mean These Stones? (New Haven: American Chools of Oriental Research, 1941), 1.


49. Clifford A. Wilson. Rocks, Relics and Biblcal Reliability (Grand Rapids: Zondervan, 197).


50. Not 31’de aktarıldı.


51. Kuran’da yer alan İsa hakkındaki tüm referanslar ile ilgili harika bir çalışma için bakınız, Parrinder.


52. Aksine, bu surenin, İsa’nın göğe alındığı ile ilgili bir referans olduğuna inanırlar.


53. Bu kısımdaki Kutsal Kitap referansları American Standard Version’dan alınmıştır, çünkü Tanrı’nın kutsal adını (Yahwe) Yehova olarak tercüme etmişlerdir.


54. C. S. Lewis, Mere Christianity (New York: The Macmillan Co., 1943), 55-56.


55. Profesör Harold W. Hoehner, bu olayın İsa’nın çarmıha gerildiği M.S. 33 yılında yerine geldiğini gösterir. Bu kişinin Chronological Aspects of the Life of Christ adlı kitabına bakınız (Grand Rapids: Zondervan, 1976), 115-38.


56. Peter W. Stoner, Science Speaks (Wheaton: Van Kampen Press, 1952), 108.


57. Müslümanlar Muhammed’in ve diğer tüm peygamberlerin temelde günahsız olduklarına, en azından peygamber olduktan sonra günah işlemediklerine inanırlar.


58. Bazı Yahudi bilginlerin öne sürdükleri gibi, Eski Antlaşma’da bir acı çeken ve bir egemenlik süren iki Mesih mevcut olduğuna dair hiçbir ima yoktur. Mesih ile ilgili verilen referanslar her zaman tekildirler (Daniel 9:26; Yeşaya 9:6; 53:1), ve Eski Antlaşma’da ikinci bir Mesih’in adı asla geçmez.


59. Ünlü bilim düşünürü Karl Popper, ne zaman “risk taşıyan bir ön bildiri” konusunda tartışacak olsa, bu ön bildiriyi kendisi ile birlikte gelen teorinin onayı olarak kabul eder. Eğer durum böyle ise, o zaman İsa’nın dirilişi hakkındaki kendi ön bildirisi, O’nun, Tanrı olduğu iddiasının onayıdır. Çünkü birinin kendi dirilişini önceden bildirmesinden daha riskli olan ne olabilir? Eğer bir kişi, bunu gerçek bir iddianın kanıtı olarak kabul etmeyecek ise, o zaman hiçbir şeyi kanıt olarak kabul etmeyecek bir görüşe sahip demektir.


60. Aynı kitapta, 129-30.


61. Şeytan’ın sözde mucizeleri ve diğer iddia edilen mucizeler ile ilgili bir tartışma için, bakınız N. L. Geisler Signs and Wonders, Wheaton: Tyndale House, 1988), özellikle 4-8. Bölümler.


** Şimdi de Hristiyan görüşlerin savunulduğu  bir forum sitesinde paylaşılan İSKENDER CEDİD adlı kişiye ait olduğunu düşündüğüm detaylı savunmaya aşağıda yer veriyorum.


KUTSAL KİTAP’TA MESİH


Mesih’in Tanrılığı


Mesih İnancı üzerinde araştırmada bulunan kişinin bir dizi önemli konuya dikkatle eğilmesi gerekir. Bunların belki de en önemlisi, Mesih’in Tanrılığı konusudur. Bununla, Mesih İnanlıları’nın Filistin’de bakire Meryem’den doğup dünyamızda bir süre yaşayan Allah’ın Oğlu, Oğul Allah İsa Mesih hakkındaki inançlarını anlatmak istiyorum.


Bu inanç çoklarına oldukça zor görünebilir. Ancak zorluk, Mesih İnancı’nın tek Tanrıcı bir din olması gerçeğini değiştirmez. Mesih İnanlıları’nın tek Allah’ın özünde üç ögenin (kişi) varlığına inanmaları, bu kişilerden birinin diğerinden önce ya da sonra, daha büyük ya da daha küçük olmasını gerektirmez. Bunun tam tersi Allah tektir. Bu adları bize, yalnızca kurtarma işinin sırasını anlayalım diye bildirmiştir.


Mesih’in Tanrılığını incelemeye girişmeden önce Kutsal Kitap’ta Allah’ın Mesih’e Babalığını duyuran bildirileri kısaca gözden geçirelim.


A - Baba’nın Duyuruları


“...Gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını İsa koyacaksın” (Luka 1:31).


İsa’nın doğumuyla Yeşaya’daki peygamberlik de gerçekleşti: “...İşte kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak. O’nun adı İmmanuel (Allah bizimle) diye tanınacak” (Yeşaya 7:14, Matta 1:22).


“İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa Tanrı Ruhu’nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü. Göklerden gelen bir ses de şöyle dedi: ‘Sevgili Oğlum budur. O’ndan hoşnudum’” (Matta 3:16-17).


İsa üç öğrencisiyle birlikte Hermon dağındayken Musa ve Elia (İlyas) ile konuşur: “...O daha konuşmakta iken işte parlak bir bulut üstlerine gölge saldı. Buluttan gelen bir ses duyuldu, ‘bu benim kendisinden kıvanç duyduğum sevgili Oğlum’dur. O’nu dinleyin...’”(Matta 17:3-8).


B - Mesih’in Duyuruları


Mesih, mesellerinden birinde şöyle der: “Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır”(Yuhanna 15:1).


“Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm. Asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz” (Yuhanna 10:27-28).


Veda konuşmasında şöyle demişti: “...Çünkü ben Baba’ya gidiyorum. Baba Oğul’da yüceltilsin diye, benim adımla dilediğiniz şeyi yapacağım” (Yuhanna 14:12-13).


Yahudiler, Musa’yı kendilerine çölde man (ekmek) verdiği için övününce şöyle dedi: “...Size doğrusunu söyleyeyim, gökten ekmeği size Musa vermedi, gökten size gerçek ekmeği Babam verir” (Yuhanna 6:32).


“...Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul, Baba’nın yaptıklarını görmedikçe kendiliğinden bir şey yapamaz. Baba ne yaparsa, Oğul da aynı şeyi yapar. Çünkü Baba Oğul’u sever ve yaptıklarının hepsini O’na gösterir... Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere öylece yaşam verir. Baba kimseyi yargılamaz, tüm yargılama işini Oğul’a vermiştir. Öyle ki herkes, Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u da onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Baba’yı da onurlandırmaz” (Yuhanna 5:19-23).


“Size doğrusunu söyleyeyim, ölülerin Tanrı’nın Oğlu’nun sesini işitecekleri ve işitenlerin yaşayacakları saat geliyor, geldi bile” (Yuhanna 5:25).


“İsa, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir’ dedi. ‘Köle ev halkının sürekli bir üyesi değildir; ama oğul sürekli kalır. Bunun için, Oğul sizi özgür kılarsa, gerçekten özgür olursunuz’” (Yuhanna 8:34-36).


“Ama İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum.’ İşte bu nedenle Yahudiler, O’nu öldürmek için daha çok gayret ettiler. Çünkü yalnız Sept günü düzenini bozmakla kalmamış, Tanrı’nın kendi Babası olduğunu söyleyerek kendisini Tanrı’ya eşit kılmıştı”(Yuhanna 5:17-18).


Kendisini dinleyenlere bir gün şöyle dedi: “Babam her şeyi bana emanet etti. Oğul’u Baba’dan başka kimse tanımaz. Oğul’dan ve Oğul’un Baba’yı tanıtmayı dilediği kişilerden başkası da Baba’yı tanımaz. Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size huzur veririm”(Matta 11:27-28).


Bu duyuruyu iyice düşündüğümüz zaman görürüz ki, Yeşaya peygamberin de dediği gibi, İsa Mesih’in doğası sınırsızdır. Öyle ki, onu Baba’dan başkası kavrayamaz. Gerçekten de, İsa Mesih sıradan bir insan olsaydı, bu sözü söylemesi doğru olmazdı. Kuşkusuz, bu yüce bildiri bize şunu öğretiyor: Mesih’in görevlerinden biri de Baba ile ezelî birliği bakımından “görünmeyen” olarak nitelenen Tanrı’yı bize açıklamaktır.


Mesih’in açıkladığı bu duyuru anlaşılması zor bir bulmaca gibi görünebilir. Fakat Kutsal Ruh’un esinlemesiyle Müjdeci Yuhanna onu bize bir dizi ayetle açıklamıştır. Bu ayetlerin en açığı şudur:


“Tanrı’yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir . O’nu, Baba’nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul tanıttı” (Yuhanna 1:18). Bu ayet bize, kesin bir biçimde gerek insanlardan, gerek meleklerden hiçbirisinin Tanrı’yı göremediğini veya O’nu, Kutsal sıfatlarını bilebilecek ölçüde tanımadığını gösteriyor. Peygamberler, O’nun duyurularını, insanlara ya vahiy, ya da rüya sayesinde iletebilirler. Örneğin; Musa ve diğer peygamberler Allah’ı göremediler; duyuruları vahiy ile aldılar. Onların kaynağı Allah’ın ikinci ögesi olan İsa Mesih'tir. Özde tek olan üç ögeli Allah’ın düşünce ve amaçlarını kendiliğinden bir tek O bilir. Çünkü O bedende ortaya çıkan Allah’tır (1. Timoteos 3:16).


İsa öğrencilerine, “Ben ve Baba biriz. Beni gören Baba’yı görmüştür. Ben Baba’da, Baba da bendedir” derken, onlara, kendisiyle Baba’sı arasındaki birliği vurguluyordu. Mesih ve Baba öz, yücelik, yer, güç, irade ve amaçta birdir.


C - Elçilerin Tanıklığı


“İsa onlara, ‘Ya siz’ dedi, ‘ben kimim dersiniz?’ Simun Petrus, ‘Sen, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin’ cevabını verdi” (Matta 16:15-16).


Yuhanna’nın Tanıklığı:


“...Biliyoruz ki, Tanrı’nın Oğlu gelmiş ve Gerçek Olan’ı tanımamız için bize anlama gücü vermiştir. Biz Gerçek Olan’dayız, O’nun Oğlu İsa Mesih’teyiz. Kendisi gerçek Tanrı ve sonsuz yaşamdır” (1. Yuhanna 5:20).


Pavlus’un Tanıklığı:


“Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk hakkını alalım” (Galatyalılar 4:4-5).


D - Peygamberlerin Tanıklığı


Bilge Süleyman:


“Kim göklere çıktı ve indi? Kim yeli avuçlarına topladı? Kim suları giysiye sarıp sarmaladı? Kim yerin tüm uçlarını belirledi? Eğer biliyorsan onun adı nedir, Oğlu’nun adı nedir? Allah’ın her sözü denenmiştir. Kendisine sığınanlara kalkandır”(Süleyman’ın Özdeğişleri 30:4-5).


Daniel:


“Gece rüyetlerinde gördüm. İşte, insan oğluna benzer biri göklerin bulutlarında geldi. Eski günlere kadar ulaştı. O’nun önüne kendisini yaklaştırdılar. Bütün kavimler, milletler ve diller O’na kulluk etsinler diye, kendisine saltanat, izzet ve krallık verildi. O’nun saltanatı yok olmayacak sonsuz bir saltanattır, krallığı yıkılmayacak bir krallıktır” (Daniel 7:13-14).


Vaftizci Yahya:


‘“Ben Mesih değilim, ama O’nun öncüsü olarak gönderildim’ dediğime siz kendiniz tanıksınız... Gökten gelen ise, herkesten üstündür. Ne görmüş, ne işitmişse ona tanıklık eder; ama tanıklığını kimse kabul etmez... Baba Oğul’u sever ve her şeyi O’na emanet etmiştir. Oğul’a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Ama Oğul’un sözünü dinlemeyen, yaşamı görmeyecektir. Tanrı’nın öfkesi böylesinin üzerinde kalır” (Yuhanna 3:28-36).


Bu ayetleri kanıt olarak sunduktan sonra, Mesih’e, Allah’ın ikinci ögesi olmasından dolayı Allah’ın Oğlu dendiğini hatırlatmamız yerinde olacaktır. Bu nedenle şunun bilinmesi gerekir: Mesih İnancı’ndaki “Baba”, “Oğul” kavramlarının beşerî anlamdaki babalık, oğulluk ile en ufak ilgisi yoktur.


Kutsal Kitap’ta Oğul’a ayrıca Söz, Görünmeyen Allah’ın Yüceliğinin Işığı, Tanrı’nın Özünün Resmi, İmmanuel (Allah bizimle) adlarının da verildiğini görüyoruz. Bütün bu ünvanlar Oğul sözcüğünü açıklar.


Söz nasıl düşünceyi açıklıyor, akıldakini duyuruyorsa, insan olan Söz’de Allah’ın düşüncesini insanlara duyurmuştur. Güneşin özünden olan ışığı nasıl güneşin görkemini gösteriyorsa, işte, İsa da Allah’ın yüceliğinin görkemini göstermekte, Tanrılığın ruhsal yüceliklerini açıklamaktadır. Ama O, sevgisinin taşkınlığında kendisini görüp duyabilmemiz için dünyada bulunduğu sürece bedene büründü.
Buna göre Oğul, Tanrılığın açıklanışındaki etkendir. O aynı zamanda, Allah’ın insana hissî yolla duyurulmasında bir aracıdır.


Üçüncü öge Kutsal Ruh da, Allah’ın insan vicdanına duyurulmasında bir diğer vasıtadır. Öyle ki, kutsal duyuruların sırlarını anlamamıza yardım eden Kutsal Ruh’un çalışması olmaksızın duyurunun sırrını anlayamayız.


Elçi Pavlus bu gerçeğin verdiği ilham ile şöyle der: “...Kutsal Ruh’un aracılığı olmadan hiç kimse, ‘İsa Rab’dir’ diyemez” (1. Korintliler 12:3).


Oğul sözcüğü kimilerinin kafalarını karıştırabilir. Çünkü akıllarına hemen “Baba” sözcüğü gelecek, arkasından bir karşılaştırmaya gidecekler, Baba’nın Oğul’dan zamanca önce olduğunu, ikisi arasında temel bir ayrımın bulunduğunu düşüneceklerdir. Fakat, burada şunu vurgulamak isteriz ki, Oğul sözcüğünün denksizliğe ya da zamansal zincirlemeye işarette bulunması kesinlikle mümkün değildir. Çünkü, bizzat “Baba” sözcüğü de, Allah’a verildiğinde, ancak Oğul’un varlığı durumunda söz konusu olabilir.


Kutsal Kitap, Allah’a öncesizden beri “Baba” ünvanının verildiğini öğretiyor. Bu ünvan, zorunlu olarak, Oğul’un da öncesizden bu yana var olduğunu gösterir. Burada çoklarının düştüğü şaşkınlık ve karıştırmanın nedeni, galiba, babaların oğullardan önce olması, ikisi arasındaki zaman farkıdır. Doğrusunu söylemek gerekirse, kişi ancak, oğlun vücuda geldiği anda baba olabilir. Böyle bir fark, Allah ve Oğlu İsa açısından ise hayalîdir, vehimden ibarettir. Buna, insanların anladığı biçimde, Allah’ın doğurmadığı ve doğurmayacağı da eklenecek olursa, Yüce Allah’ı bütün bunların dışında tutmamız gerekecektir. Kavrayışa yakın anlamları ancak, bunu yaptığımız takdirde anlayabiliriz.


Örneğin, biz de günlük dilde, birisine “hakkın yoldaşı” veya “gerçeğin yolcusu” deriz. Bununla, kişi ile hak ya da gerçek arasındaki büyük yakınlığı, benzerliği anlatmak isteriz. İsa Mesih’e de, tek Allah’ın özünde Baba ile Oğul arasındaki ezelî benzerlikten ötürü “Allah’ın Oğlu” denilmiştir. Mesih’e bu ünvanın verilmesinin bir nedeni de, Allah’ın özünün insanlara yetkin ve biricik duyurusu olmasıdır:


“Tanrı, eski zamanlarda peygamberler aracılığı ile birçok kez ve çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeyin mirasçısı olarak belirlediği ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu’yla bize seslenmiştir” (İbranilere 1:1-2).


İsa, Baba’nın yüceliğini duyurdu: “...O’nun yüceliğini Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul’un yüceliğini gördük”(Yuhanna 1:14).


İsa hakkında söylenmiş değişik görüşler


A - Salt Tanrılık


Bunlar, Mesih’in tanrılığını kabul etmişler; ama insanlığını tanımamışlardır. “Mesih” dediler, “gerçek insan bedenine sahip olmaksızın insan bedeninde göründü. Doğmadı, acı çekmedi ve gerçekte ölmedi. Çünkü O, bedeni insanlara görünen bir gölge, hayaldir.” Onlardan bir grup, İsa’nın vücudunun insanlarınkine benzemeyip özel, göksel bir cevherden olduğunu söyledi.


B - Salt İnsanlık
sözcüleri, Mesih’in yalnızca insanlığına inanıyorlar. “Mesih” diyorlar, “mükemmel bir insandır, insanların en büyüğüdür. O halde en büyük önder, en yüce şehit ya da kahraman gibi onurlandırılması gerekir.”
Dr. Conrad: ...Çünkü O, kendisinin yüceltilmesini istedi, önünde yapılan secdeleri kabul etti ki, Allah değilse bu noktada kesinlikle haklı çıkarılamaz.”


C - Tanrılık ve İnsanlığın İsa’nın Kişiliğinde Birleşmesi


Yüzyıllar ve nesiller boyunca Kilise İman Yasalarının tüm dünyaya duyurdukları görüş budur. Bu görüş özetle, Mesih’in iki yetkin doğaya sahip olduğunu bildirir. O kusursuz bir Tanrı ve kusursuz bir insandır.


Bu inanış için gösterilen deliller:


a/ Ön bildiriler: bu ayetler vahiy kayıtlarında Mesih İnancı’ndan önce yazılmıştır. En son ayetin yazım tarihi, İsa’nın bedene girmesinden dört yüz yıl önceye gider. Bu ayetler özetle; dünyanın kurtarıcısı olmak üzere insanlık doğasına bürünerek gökten gelecek Tanrısal bir kişiden söz etmektedir. Bu kişi, kadının neslinden olacak, İbrahim’in soyundan, –daha açıkçası Yahuda torunu ve Davut’un evinden– gelecek, eksiksiz ve kirsiz olarak bakireden ve Davut’un kenti Beytlehem’de doğacaktır. O aynı zamanda her şeye gücü yeten, öncesiz ve sonsuz Allah’tır. Bu ise ancak bedene girme ve Tanrılığın insanlıkla birleşmesi durumunda gerçekleşebilir. Bu gerçeği vurgulayan ayetler çoktur. Bu nedenle aşağıda onların en açıklarını veriyorum:


Yeşaya’nın Peygamberliği: “Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi. Başkanlık onun omuzu üzerinde olacak, adı: Olağanüstü Öğütçü, Yüce Allah, Sonsuzluk Babası, Esenlik Önderi diye çağrılacaktır”(Yeşaya 9:6). “Bunun için Rab, size bir belirti verecek; işte kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak, ve onun adını İmmanuel koyacak” (Yeşaya 7:14).


Mezmurlar’dan: “Rab Rab’bime dedi: Ben düşmanlarını senin ayaklarına basamak koyuncaya kadar sağımda otur” (Mezmurlar 110:1). Bu, son derece yüce bir ifade olup Baba ile Oğul arasındaki ezelî konuşmanın bizzat Allah tarafından yapıldığını kanıtlamaktadır.
Mika’nın Peygamberliği: “Sen, Yahuda binleri arasında bulunmak için küçük olan Beytlehem Efrata, İsrail üzerine hükümdar olacak adam bana senden çıkacaktır. O’nun çıkışı eski zamandan, sonsuz günlerdendir” (Mika 5:2).


b) Mesih’in Sözlerinden Alınan Kanıtlar:
Öncesizlik:


Bu belki de açıkladığı gerçeklerin en önemlisi, en büyüğüdür. Yahudi din adamlarına şöyle diyordu: “...İbrahim doğmadan önce ben varım” (Yuhanna 8:58). Ayette geçen “ben varım” sözü, Allah’ın, Musa’nın sorusu üzerine, kendisini tanıtırken kullandığı kelimenin aynısıdır: “...Allah, Musa’ya dedi: Ben, BEN OLANIM. İsrail oğullarına şöyle diyeceksin: Beni size BEN’İM gönderdi” (Çıkış 3:13-14).


“Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt... Çünkü, dünyanın kuruluşundan önce sen beni sevdin” (Yuhanna 17:5-24). Bu sözcükler Mesih’in öncesizliğini vurguladığı gibi, O’nun “sonradan olma” olduğunu öne sürenleri susturmaktadır.


Gökten Gelme:


Yahudilerden bir toplulukla konuşurken şöyle demişti: “Siz aşağıdansınız, ben yukardanım. Siz bu dünyadansınız, ben bu dünyadan değilim” (Yuhanna 8:23). Başkan Nikodim ile konuşurken şöyle buyurdu: “Gökten inmiş olan insanoğlundan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır”(Yuhanna 3:13). İncil’in Vahiy bölümünde de şu ayeti okuyoruz: “Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu, başlangıç ve son ben’im” (Vahiy 22:13).


Buna göre İsa, yalnızca gökten geldiğinden değil, yeryüzündeyken de gökteki varlığından söz ediyor.


Her Yer ve Zamanda Bulunması:


“Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada, onların arasındayım” (Matta 18:20). Dirilişinden sonra öğrencilerine şöyle dedi: “...Gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim” (Matta 28:19-20).


Sınırsız Güç:


Patmos adasında Yuhanna’ya göründüğü zaman şöyle dedi: “Var olan, var olmuş ve var olacak olan, gücü her şeye yeten Rab Tanrı diyor ki: Alfa ve Omega benim” (Vahiy 1:8). “...Gökte ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen, şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O’nda yaratıldı. Her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratılmıştır” (Koloseliler 1:16). “Tüm kutsalların en değersiziydim. Yine de Tanrı’da öncesizlikten beri gizli tutulan sırrın nasıl düzenlendiğini tüm insanlara açıklama ayrıcalığı bana verildi” (Efeslilere 3:8-9).


Ölüleri Diriltiyor:


“İsa, kentin kapısına tam yaklaştığı sırada, dul anasının tek oğlu olan bir adamın cenazesi kaldırılıyordu. Kent halkından büyük bir kalabalık da kadınla birlikteydi. Rab kadını görünce ona acıdı. Kadına, ‘Ağlama’ dedi. Yaklaşıp cenaze sedyesine dokundu. Sedyeyi taşıyanlar da durdular. İsa, ‘Delikanlı’ dedi, ‘sana kalk diyorum!’ Ölü doğrulup oturdu ve konuşmaya başladı. İsa onu annesine geri verdi” (Luka 7:12-15).


“...‘Lazar, dışarı çık!’ diye bağırdı. Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü bezle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, ‘Onu çözün ve bırakın gitsin’ dedi” (Yuhanna 11:43-44).


Dünyanın Yargıcı:


“İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtında oturacak. Ulusların hepsi O’nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, onları birbirinden ayıracak”(Matta 25:31-32). “Baba kimseyi yargılamaz, tüm yargılama işini Oğul’a vermiştir” (Yuhanna 5:22).


Kendisine İbadet Edilmeli:


“Böylece, herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Baba’yı da onurlandırmaz” (Yuhanna 5:23).


Oğul’a Baba ile birlikte ibadet etmek, Eski Antlaşma’nın kutsalları arasında biliniyordu: “Rab’be korku ile kulluk edin , titreyerek sevinin. Oğlu öpün ki kızmasın, siz de yolda yok olmayasınız...” (Mezmurlar 2:11-12).


Günahları Bağışlıyor:


Yahudiler, Allah’tan başkasının günahları bağışlama yetkisine sahip olmadığını iyi biliyorlardı. Bu nedenle, O’nun felçli bir kişiye seslenişini duyduklarında şaşkına döndüler: “...İsa felçliye, ‘Çocuk, günahların bağışlandı’ dedi... Akıllarından geçeni hemen ruhunda sezen İsa onlara, ‘Aklınızdan neden böyle şeyler geçiriyorsunuz?’ dedi. ‘Hangisi daha kolay, felçliye, günahların bağışlandı, demek mi; yoksa, kalk, yatağını topla ve yürü, demek mi? Ne var ki, İnsanoğlu’nun yeryüzünde günahları bağışlamak yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye...’ felçliye, ‘Sana söylüyorum, kalk, yatağını topla ve evine git!’ dedi. Adam kalktı, hemen yatağını topladı ve herkesin önünde oradan çıktı. Herkes şaşakalmıştı. Tanrı’yı övüyorlar, ‘böylesini hiç görmemiştik’ diyorlardı”(Markos 2:5-12).


Sonsuz Yaşam Veriyor:


“Koyunlarım sesimi işitirler. Ben onları tanırım, onlar da beni izlerler. Ben onlara sonsuz yaşam veririm. Hiçbir zaman mahvolmayacaklar” (Yuhanna 10:27:28).


Baba’ya Denk:


“Ben ve Baba biriz” (Yuhanna 10:30). “...Beni görmüş olan Baba’yı görmüştür... Bana iman edin, ben Baba’dayım. Baba da bendedir. Hiç değilse bu işlerden dolayı iman edin” (Yuhanna 14:8-11).


Kendisine Secde ve İbadet Edilmesini Kabul Ediyor:


Mesih’in, kendisine yapılan tapınma ve secdeleri kabul ettiğine şüphe yoktur. Halbuki, yaratılmışın bunu yapması caiz değildir.


Anadan doğma kör adamla arasında geçen şu konuşmayı dinleyelim: “İsa, ... ‘Sen İnsanoğlu’na iman ediyor musun?’ diye sordu. Adam şu cevabı verdi: ‘Efendim, O kimdir? Söyle de, kendisine iman edeyim.’ İsa, ‘O’nu gördün. Şimdi seninle konuşan O’dur’ dedi. Adam, ‘Rab, iman ediyorum’ diyerek İsa’ya tapındı ” (Yuhanna 9:35-38).


KUTSAL ÜÇLÜK İNANCI


Mesih İnanlıları Allah’ın görülen, dokunulabilen veya duygularla algılanabilen maddi bir nesne değil, diri bir kişi olduğuna inanırlar.


Mesih’in dediği gibi “Tanrı Ruh’tur, O’na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar” (Yuhanna 4:24). O, aynı zamanda Ruhların Babası’dır. Çünkü onları kendi benzeyişine göre yarattı. “Tanrı, benzerliğimizde ve öz niteliğimizde insanı yapalım dedi” (Yaratılış 1:26). Bu tek Allah’ın üç öğesi vardır: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. Bu inancı incelerken yaşam ve varlık sırlarının en derinlerinden birinin karşısında bulunduğumuzu itiraf etmeliyiz. Aziz Agustin, peşinden de Calvin bu gerçeği dile getirirler. Latince, sahip olduğu zenginlik ve anlatım güzelliğine rağmen bu sırrın derinliğini anlatmaktan âcizdir.


Mesih İnanlıları Birlik ve Üçlük İnancı’nı bir insandan almadılar. Yani bu inanç, onlara insan düşüncesinin bir ürünü olarak gelmedi. Fakat ona, Allah tarafından bildirilmiş Kutsal Kitap’a koşut bir gerçek olarak iman ettiler.


Kilise söz konusu konuyla ilgili çekişmede son sözünü söyleme ihtiyacı duydu.


Sabellius, Allah’ın birliğinin üçlükten tamamen ayrı, Baba, Oğul, Kutsal Ruh’un ise yalnızca Allah’ın görünümleri olduğunu öne sürdü. Arius’a göre Oğul ve Kutsal Ruh Baba’ya denk değildi. Çünkü iddiasına göre, onlar yaratılmıştı. Buna göre Baba, her ne kadar onları Tanrısal doğaya benzer kılmışsa da, Baba’dan daha düşük düzeydeydiler. Kilise bu görüşleri, ögelerin başına buyruk olduğu bir anın bile bulunmadığını öğreten Kutsal Kitap’a ters düştüğü için reddetmiştir. Çünkü, Oğul öncesizden beri Baba ile birlikteydi. “Rab Rab’bime dedi: Ben düşmanlarını ayaklarına basamak koyuncaya kadar sağımda otur” (Mezmurlar 110:1). Oğul ağzından şöyle denilir: “Rab’bi daima önüme koydum; O benim sağımda olduğu için sarsılmam”(Mezmurlar 16:8).


Kilise adamlarının en ileri gelenlerinden biri olan ünlü Athanasius Yasa’sını çıkaran Aziz Athanasius konuyla ilgili şöyle bir açıklama yapmıştır:


"Kurtuluş isteyen her kişinin her şeyden önce Mesih Kilisesi’nin toplu imanına bağlanması gerekir.


Bu toplu iman, Üçlükte Tek bir Allah'a, Birlikte de Üçlüğe tapınmamızdır.


Ne ögeleri birleştirir, ne de özü ayırırız.


Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan her birinin birer ögesi vardır. Bununla birlikte Baba, Oğul ve Kutsal Ruh birlikte sonsuza dek tek Tanrılık ve eşit yüceliktir.


O, Baba olduğu gibi, Oğul ve aynı zamanda da Kutsal Ruh’tur.


Baba, yaratılmamıştır. Oğul yaratılmamıştır. Kutsal Ruh da yaratılmamıştır. Fakat üç yaratılmamış değil, “tek yaratılmamış” vardır.


Baba, sınırsızdır. Oğul sınırsızdır. Kutsal Ruh sınırsızdır. Fakat üç değil, “tek sınırsız” vardır.


Baba süreklidir. Oğul süreklidir. Kutsal Ruh süreklidir. Fakat üç değil, “tek sürekli” vardır.


Baba’nın her şeye gücü yeter. Oğul’un her şeye gücü yeter. Kutsal Ruh’un gücü her şeye yeter. Fakat üç değil, tek "her şeye gücü yeten" vardır.


Baba Allah’tır. Oğul Allah’tır. Kutsal Ruh Allah’tır. Fakat üç değil, tek Allah vardır.


Baba Rab’dir. Oğul Rab’dir. Kutsal Ruh Rab’dir. Fakat üç değil, tek Rab vardır.


Nasıl Mesih İnancı’nın gerçeği bu ögelerin başlı başına Allah olduğunu kabul etmemizi emrediyorsa, aynı şekilde toplu din de “üç ilâh ve Rab’bin varlığı” görüşüne varmaktan bizi engeller.


O halde bizim üç değil; bir Baba’mız, üç değil; bir Oğul, yine üç değil; tek Kutsal Ruh’umuz var.


Bu Üçlük’te önceki-sonraki, daha büyük-daha küçük yoktur. Fakat bütün ögeler denk ve süreklidir.


Bu nedenle Üçlükteki Birliğe, Birlikte de Üçlüğe tapmamız gerekir.


Doğru iman, Rabbimiz İsa Mesih’in Baba’nın özünden Allah olduğuna, zamandan önce doğduğuna, anasının özünden de, o zamanda, doğmuş olduğuna iman etmek, ikrarda bulunmaktır.
O, her ne kadar Allah ve aynı zamanda insan ise de, iki değil, tek Mesih’tir. Tanrılığın bedene dönüşmesiyle değil, Tanrılığına insanlığı katarak insan olmuştur."


Bu inancı Kutsal Kitap’ta inceleyenler ona iman etmişler, Kilise Yasaları’nda dile getirmişlerdir. Bu yasaların en ünlüsü İznik İman Kanunu’dur:


“Ben, tek Allah’a, her şeye gücü yeten, göğün ve yerin, görülen ve görülmeyen her şeyin yaratıcısı Baba’ya iman ederim. Yine iman ederim ki, İsa Mesih Allah’ın biricik Oğlu’dur. Zamandan önce doğmuştur. Allah’tan Allah, ışıktan ışık, gerçek Allah’tan gerçek Allah’tır. Doğmuş, yaratılmamıştır. Baba ile aynı öze sahiptir. Her şey O’nun aracılığıyla, biz insanlar için, kurtuluşumuz için oldu.


Gökten indi, bakire Meryem’den Kutsal Ruh ile beden aldı ve insan oldu. Pontiyus Pilatus zamanında çarmıha gerildi. Acı çekti ve gömüldü. Üçüncü gün dirildi, göğe çıktı. Baba’nın sağında oturmaktadır. Ölüleri ve dirileri yargılamak için yüceliği ile gelecektir. Krallığının sonu yoktur. Diriltici Rab, Baba ve Oğul’dan kaynaklanan, peygamberlerin konuştuğu Kutsal Ruh’a iman ederim.


Tek, kapsayıcı ve Elçisel Kilise’ye inanırım. Günahların bağışlanması için tek vaftizi kabul eder, ölülerin dirilişini ve gelecek zamanın yaşamını beklerim. "


Kutsal Yazı’da Oğul’un Tanrılığı, Baba’nın Tanrılığı kadar açıkça görülür. Mesih şöyle diyor: “...Herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u da onurlandırsın...” (Yuhanna 5:23).


İTİRAZLARA YANIT


A - Oğul’un Tanrılığına İtiraz


Birisi kalkıp Mesih’in Tanrılığına itiraz edebilir, bu itirazını Mesih’in aşağıdaki sözleriyle güçlendirmeye çalışabilir: “Çünkü, kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getiririm...”(Yuhanna 6:38).


Böyle bir itirazda bulunana şunu deriz: Bu ifadeler Baba ile arasındaki bağ bakımından, Mesih’in Tanrılığını geçersiz kılmaz.


Allah’ın ikinci ögesinin bedene girmesi, Kurtulmalık işinin gereklerinden birisidir. Mesih kendisini bir Kurtulmalık olarak sunmak suretiyle, kutsal istemi gerçekleştirmiştir. Bu kutsal işi bitirdikten sonra göğe, yücelere çıkan Mesih, tüm yönetim ve yetkilerden, tüm güç ve egemenliklerden, yalnız bu çağda değil; gelecek çağda da anılan tüm adlardan üstündür. Tanrı her şeyi O’nun ayakları altına serip O’na bağlı kıldı. O’nu bütün varlıkların üzerinde baş olmak üzere, O’nun bedeni ve her şeyi her yönden dolduranın doluluğu olan İmanlılar topluluğuna verdi (Efesliler 1:21-23).


Elçilerin öğretisinden anlıyoruz ki, “Kurtarma” işi, kurtarıcının insan olmasını gerektirmiştir. Çünkü O, bu yolla kendilerini kurtarmaya geldiği kişilerin doğasına ortak olacaktır. Yine kurtarma işi, kurtarıcının günahı yenip yetkisine inanan her kişiyi kurtarabilmesi için sonsuz güç sahibi bir Allah olmasını zorunlu kılmıştır. Kutsal Kitap’ı inceleyen herkes, Yaratılış bölümünden, son bölüm olan Vahiy’e kadar, bu Kurtarıcının gölgelerini izleyebilir. Araştıran bir kişi, Kurtarıcı’yı kimi kez “zaman dolunca Oğulluk hakkını alalım diye, yasanın yönetiminde olanları kurtarmak için gönderdiği, kadından doğan Oğlu” (Galatyalılara 4:4) olarak, kimi kez de seçtiklerinin tapınma merkezi ve iman konusu olan bir Allah olarak görür. Mesih, olağanüstü bir kişidir. Zira O, hem Allah, hem de insandır. Bedene girmesinden önceki dönemlerde, peygamber rüyetleri (görüm / vizyon), bu olağanüstü kişi ile doludur. Yeşaya peygamber, O’nun bedene girişinden, Tanrı’nın en büyük işareti olarak söz eder: “Bunun için, ...kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak. O’nun adını İmmanuel koyacak” (Yeşaya 7:14).


“İmmanuel, ‘Allah bizimle’ demektir” (Matta 1:23). “...O’na Olağanüstü Öğütçü, Her şeye Gücü Yeten Allah, Sonsuzluk Baba’sı, Esenlik Başkanı, denilecektir” (Yeşaya 9:6).


B - Kutsal Ruh’un Tanrılığına İtiraz


Bazıları, “Kutsal Ruh,” derler, “öge değildir. O yalnızca, Tanrı’nın evrende ve insanların kalplerinde etkinliğini gerçekleştirmek için başvurduğu gücüdür.” Ancak, Kutsal Kitap metinleri, Kutsal Ruh’un yalnızca içimizde etkinlik gösteren kutsal bir güç değil; aynı zamanda, bir “kişi” olduğunu vurgular. Çünkü ögelikten ayrı bir güce kutsallık, gerçeklik ve bilgelik nitelikleri verilemeyeceği gibi, böyle bir gücün hitapta bulunması ya da kendisine hitap edilmesi de mümkün değildir.


Mesih’in vaftizi hakkında şöyle denir: “...O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı’nın Ruh’unun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü.


Göklerden gelen bir ses de şöyle dedi: ‘Sevgili Oğlum budur. O’ndan hoşnudum” (Matta 3:16-17).


Bu ayet, üç ögenin varlığını gösterir. Şöyle ki; Kutsal Ruh, gökte konuşan Baba’nın katından yeryüzündeki Oğul’a inmiştir. Mesih’in öğrencilerine, başka bir Yardımcı vaat etmesi ve elçilerin, “Biz Mesih ile tek Ruh’ta Baba’ya gideriz” demeleri bu kabildendir.


Tanrı’nın Kitabı’nı inceleyen herkes, “Kutsal Ruh’un yalnızca kutsal bir güç" olduğugörüşünün geçersizliğini gösteren birçok ayetle karşılaşır: “Kilise’ye tek Ruhla birçok bağışta bulunuldu.” Kutsal Ruh, yalnızca bir güç olsaydı, bu bağışlardan biri olması gerekirdi.


Aşağıdaki ayetler de inancımızı desteklemektedir.


“İsa, Ruh’un gücü ile donanmış olarak Celile’ye döndü...” (Luka 4:14).


“...Tanrı’nın, Nasıralı İsa’yı nasıl Kutsal Ruh’la ve kudretle meshettiğini biliyorsunuz” (Elçilerin İşleri 10:38).


“...Kutsal Ruh’un gücü ile, ümitle dolup taşmanız için iman yaşamınızda sizi tam bir sevinç ve esenlikle doldursun” (Romalılar 15:13).


“...Harikalar yaratan güçle, Kutsal Ruh’un gücüyle...” (Romalılara 15:19).


“...Ruhun ve gücün kanıtıyla...” (1. Korintliler 2:4).


Karşı çıkanlar itirazlarında haklı olsalar, yukarıdaki ayetleri şöyle anlamamız gerekecek: “İsa gücün gücü ile Celile’ye döndü.”


Böylesine bir saçmalığı sağduyu kabul edemez.


C - Üç Öge İnancına İtiraz


Şu soru sürekli ortaya atılır: Tek Allah’ın özünde ögelerin çokluğuna ilişkin kanıtınız nedir? Yanıt: Allah’ın birliğinin Kutsal Kitap’ta açık bir biçimde görülmesi, evrenin Allah’ın bir benzerini barındıramayacağı gerçeğini kabul etmek, Allah’ın özde tek, üç ögede bulunmasını kesinlikle engellemez.


Buna kanıt olarak, Kutsal Kitap’tan ayetler gösterebiliriz. Örneğin, Eski Antlaşma’da Allah için kullanılan ad, çoğul kalıbındaki “Elohim” sözcüğüdür. Yine bu ada bağlı sözcük ve taşıdığı zamir de çoğuldur.


Bunu en açık biçimde Tesniye 6:4 de görüyoruz: “Dinle Ey İsrail: Allah’ımız RAB, bir olan RAB’DİR.” Örneğin, bu ayetteki “Allah’ımız” sözcüğü, konu Rab’bin birliği olmasına karşın çoğul kalıbındadır.


Yüce adın çoğul olarak geçtiği başka ayetler de vardır:


“... Öz benzeyişimize göre insan yapalım” (Yaratılış 1:26).


“İşte adam... bizden biri gibi oldu” (Yaratılış 3:22).


“Gelin inelim... onların dilini karıştıralım” (Yaratılış 11:7).


“Kimi göndereyim, bizim için kim gidecek?” (Yeşaya 6:8).


Bazıları, “Allah, bununla kralların adetinde olduğu gibi kendisini yüceltmeyi amaçladı” diyor. Ancak, “...işte adam, ...bizden biri gibi oldu” ayeti bu iddiayı geçersiz kılar. Zira ifadenin içeriği konuşan bir kişi ile dinleyicilerin varlığına işaret ediyor.


Üçlük İnancı’nın sırrı, kavrayışımızın üzerinde olabilir. Ancak bu, O’nu reddetmemizin nedeni olamaz. Birçok kutsal duyuruyu anlamak gücümüzün üzerindedir. Örneğin, Allah’ın öncesiz, nedensiz oluşu, aynı anda her yerde bulunması, öncesizden sonsuza dek bütün olanı biteni bilmesi gibi.


Yukarda da vurguladığımız gibi, Üçlük İnancı, gerçekten kavrayışımızın üstünde de olsa, birliğe aykırı değildir. Bu inançta, bizi onu reddetmeye veya akıl ve iman bakımından imkânsız bir şeymiş gibi yorumlamaya sevk edecek hiçbir şey yoktur. Çünkü o üç ilâhın varlığı demek değildir.


Üçlük öğretisinin Mesih İnancı’na herhangi bir yararı var mı, diye sorulabilir. Üçlük İnancı’nın yararı, Kutsal Kitap’ta geçen diğer önemli öğretilerin açıklanmasında ortaya çıkar. Örneğin:
O Tanrılığı yüceltir, O’nun üstünlüklerini açıklar. Üçlüksüz bir “birlik” Tanrılığı dar bir çerçeveye hapseder, O’nu her türlü sevgi ve mutluluk anlamından ayırır. Bize göre, ögelerin birbirlerine danışmaları, aralarında karşılıklı sevginin bulunması Tanrılıktaki öncesiz mutluluğun tüm gereklerini sağlar.


Üçlük, Allah’ın kendisini insanlığa gösterme aracıdır. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, tek özden tek Allah’tır. Oğul, Allah’ı kusursuz bir biçimde tanır. O’nu en iyi şekilde bildirebilir. Kutsal Ruh da Tanrılığın özündendir. Bu nedenle Tanrılığı insanların ruhlarına duyurabilir.


İşte bu üç öge aracılığı ile Allah yaratıklarına yaklaşır. Bu yaklaşma olmaksızın Allah, kavrayışımıza kapalı, bizden kopuk olur.
Üçlük tüm gerekleri ile kurtarma işini tamamlamada Allah’ın aracıdır, ikinci öge bedene girmiş, günahlarımızı silmiş, hakkımızda şefaatte bulunmuş, barıştırma ve kurtarma planını hazırlamıştır.


Elçi bu gerçeği şöyle bildirir: “...Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih’te kendisiyle barıştırdı...” (2. Korintliler 5:19). Üçüncü öge Kutsal Ruh hakkında da aynı şeyler söylenir. O kalplerimizi yeniler, akıllarımızı aydınlatır ve bizleri Allah’ın huzuruna girmek için kutsar.


Gerçekten de ögeler olmaksızın, Allah, hem Kurtarıcı, hem de Yargıç olamaz. Oysa günahlının şeriatın lanetinden kurtarılabilmesi için, bu üç sıfatın bir arada olması gereklidir.


Üçlük, Allah’ı sevgi bağlılığı ve aile sıcaklığı konusunda insan yaşamı için bir örnek olarak sunar. Babalığın gerçekliğini birinci ögede, Oğulluğun gerçekliğini ise ikinci ögede buluruz. Bu, insanlar arasındaki Baba-Oğul bağının değerini yüceltir.


Tanrılığı her türlü sevgi duygusundan soyutlamamız durumunda Allah, onunla aramızda sertlik ve zorbalık duvarının bulunduğu bir “Cebbar”a dönüşecektir.


İncil ve Kur'an-ı Kerim'de Hz. İsa Mesih


I MÜSLÜMANLIKTA MESİH


Mesih İsa, Kuran’ın 93 ayetinde geçer. Mesih’in kişiliğini her ele alışta, İslâm düşüncesinin başvurduğu ayetler bunlardır. İslâm bilginleri bu ayetleri açıklamak için çoğu kez Hristiyan metinlerine sığınmışlardır. Bu bilginlerin kitaplarını incelediğimizde görürüz ki; onlar İslâmî düşünceye uygun metinleri benimsemişler, fakat ne zaman Kuran’a ters bir metin karşılarına çıksa, İncil’in değiştirildiğini öne sürmüşlerdir.


Bu araştırmada, İslâm düşüncesini, Mesih İnancı’nı sunarken gösterdiği tarihsel değişkenlik içerisinde ortaya koyacağız.


Başlarken diyebilirim ki, Kuran metinlerini araştıran bir kişi, Mekke’deki ilk ayetlerin Mesih İnanlıları’na karşı son derece yumuşak olduğunu, Mesih, elçileri (Havariler) ve ruhbanlar için övücü ifadeler taşıdığını; fakat, ayetlerin Muhammet’in Medine’deki son günlerinde sertleştiğini görür. Öyle ki, bu dönemin ayetleri Mesih İnanlıları’nı karalamakta, Mesih’in Tanrılığını kesinlikle reddetmektedir.


Şüphesiz, sebep yalnızca inançla (akide) ilgilidir. Çünkü Muhammet, Üçlük inancını İslâm’ın bildirdiği ve inancının temeli yaptığı Tevhit inancına ters buldu. Bu konuda herhangi bir ihtimale yer vermemek için, Üçlük inancını eleştirip Mesih İnanlıları’nı Allah’a ortak koşmak ve dinlerinde aşırı gitmekle suçlayan birkaç Kuran ayeti bildirildi.
Kuran ayetleri, belki de o zamanlar, Arap yarımadasında yaygın olan bazı sapık Mesih inanlılarının üçlük inancını suçluyordu. Çünkü, onların üçlük inancı “Allah, eşi Meryem ve oğlu İsa” biçimindeydi. Hiçbir Mesih İmanlısı böyle bir şeye inanmamakla birlikte ve Mesih İnanlıları’nın sürekli açıklamalarına rağmen Müslümanlar bunu vazgeçemedikleri bir problem haline getirdiler.


Bir başka kronik sorunun sebebi de şu Kuran ayetidir: “Meryem oğlu İsa da şöyle demişti, ey İsrail oğulları, ben size Allah’ın peygamberiyim. Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı, benden sonra gelecek adı Ahmed olan bir peygamberi de doğrulayıcı olarak geldim. Ama O kendilerine açık deliller getirdiğinde, bu düpedüz büyüdür, dediler” (Saff: 6).


Taberî’nin naklettiği bir hadiste şunları okuyoruz: “Allah elçisini şöyle derken duydum: Ben Allah katında nebilerin sonuncusu Hatemu’l-Enbiyâ olarak yazıldım. Adem çamuruna daha yeni atılmıştı. Size ta baştan itibaren bildireyim. İlki babam İbrahim’in çağrısı, İsa’nın beni müjdelemesi ve annemin gördüğü rüyadır. Annem beni doğurduğunda diğer peygamberlerin anneleri ondan çıkan ve Şam saraylarını dahi aydınlatan bir ışık gördüler.”


Müslümanlar bu metinlere harfi harfine inanırlar. İncil, Muhammet’in peygamberliğine veya O’nun Mesih tarafından müjdelendiğine dair herhangi bir işareti içermeyince de İncil’in değiştirildiği hükmüne vardılar.


Üçüncü sorun, İsa’nın acıları ve çarmıha gerilmesiyle ilgili İncil’de bildirilen haberlere, Mesih İnanlıları’nın dinlerinin temel bir gerçeği olarak inanmalarından kaynaklanmaktadır. Oysa Kuran çarmıha gerilmeyi kabul etmez: “Biz, Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük demeleri sebebiyle onları (Yahudileri) lanetledik.


Halbuki O’nu öldürmediler, çarmıha germediler de. Fakat kendilerine öyle gösterildi. O’nun hakkında anlaşmazlığa düşenler şüphe içindedirler. Onların buna dair hiçbir bilgileri yoktur. Ancak bir zanna uymaktadırlar. O’nu gerçekte öldürmemişlerdir” (Nisa 157).


Dördüncü problemin sebebi ise, Mesih İnanlıları’nın, Mesih’in Allah’ın Oğlu olduğuna inanmalarıdır. Kuran bir dizi ayetle bu inancı eleştirmiştir. Bu ayetleri kitapçığımızda, yeri geldikçe, bilginlerin açıklama ve yorumları ile nakledeceğiz.


II MESİH’İN KURAN’DAKİ ÖZELLİKLERİ


Kuran, Mesih’e, O’nu insanüstü bir düzeye çıkaran sıfatlar vermektedir. Bu özellikler O’nun yaşamı, öğretisi ve kişiliğinden kaynaklanır. Biz, bu özellikler ile Kuran’ın diğer elçi ve peygamberler için söz ettiği özellikleri karşılaştırdığımız zaman, İsa’ya vermiş olduğu sıfatları hiçbir peygambere; hatta Muhammet’e dahi vermediğini görürüz.


A - Olağanüstü Hamilelik


“Namusunu koruyan İmran kızı Meryem’i de (Allah örnek olarak verdi). Biz bundan dolayı ona ruhumuzu üfürdük. O, Rab’binin kelimelerini ve kitaplarını doğruladı. O, Rab’bine itaat edenlerdendi” (Tahrim 12).


Fahru’r-Râzî diyor ki: Ayette geçen “Ona ruhumuzu üfürdük” ifadesinde İsa’dan bahsedilmektedir. Çünkü İsa, Meryem’in karnındaydı. Üfüren kimdir? Bu konuda anlaşmazlığa düştüler.


Bazıları üfürmenin “Ona ruhumuzdan üfürdük” ifadesi nedeniyle Allah tarafından olduğunu söylediler. Görünen anlamda da üfüren Yüce Allah’tır. Diğerleri ise üfürenin Cebrail olduğunu ileri sürdüler.


Düştükleri Bir Başka Anlaşmazlık Üfürmenin Niteliğidir:


Vehb’e göre Cebrail Meryem’in yakasına (bir rivayette kalbine) üfürdü ki sonunda rahmine ulaştı.


Arkasına üfürdü ve buradan rahmine ulaştı.


Suddi’ye göre, Cebrail Meryem’in üstündeki gömleğin kolunu tutup üfledi. Üfürük göğsüne ulaştı ve hamile kaldı. Arkasından kız kardeşi olan Zekeriya’nın karısı gelip yanında kaldı. Bir süre sonra onun hamile olduğunu anladı. Meryem durumunu anlattı.


Zekeriya’nın karısı, “Karnımdakinin senin karnındakine secde ettiğini görüyorum” dedi. İşte bu söz şu ayeti doğrular: “Allah’tan bir kelime ile doğrulanmış olarak...”


Üfürme ağzına yapılmıştır. Buradan göğsüne ulaştı ve hamile kaldı.


İbnu Abbas’tan gelen bir rivayet de şöyledir: “Cebrail gömleğin göğüs tarafına üfleyip parmağı ile itti. Gömlekteki her tür yarık ve deliğe ‘Ferc’ (Cinsel organ), namus denilir. Ayette gelen ‘korudu’ anlamındaki ‘Ahsanat’ fiilinin, namusunda son derece titiz olmak anlamına geldiği söylenmiştir. ‘Muhsana’ kelimesi de dilde, iffetli, namuslu kadın demektir. ‘Ona ruhumuzdan üfürdük’ ayetini, elbisesine üfürdük, Ona bedende yaşam meydana getiren bir şey yarattık, diye tefsir edenler de vardır. Mukatil, ‘Rab’binden gelen kelimeleri doğruladı’ ayetinde geçen kelimelerle anlatılmak istenen İsa’dır, diyor. Hasan’ın, bu ayeti ‘Rab’binin kelimesi’ biçiminde tekil okuması da bunu gösterir. İsa, Kuran’in birçok yerinde ‘Allah’ın kelimesi’ olarak vasıflanmıştır.”


B - Olağanüstü Doğum


Kuran, Rab’bin meleği ile Meryem arasında geçen şöyle bir konuşmayı bildirir: “Meryem ona dedi ki; ‘Ben senden, esirgeyici Allah’a sığınırım. Eğer sen kötülükten çekinen biriysen çekil yolumdan!’ (Ruh ona) ‘Ben yalnızca sana pak bir oğlan vermek için Rab’binin elçisiyim’ dedi. O, ‘benim nasıl oğlum olacakmış’ dedi, ‘bana hiçbir insan dokunmadı, iffetsiz de değilim.’ Ruh, ‘evet öyledir’ dedi, ‘ama Rab’bin buyurdu ki, o bana göre çok kolay. Çünkü, biz onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılacağız. Zaten iş tamamlanmıştır’” (Meryem 18-21).


Beydâvî, İsa’nın mucize doğumu için, “O, tüm âlemlerde ve elçiler arasında yalnızca İsa’ya has bir ayrıcalıktır. Zira O, ölümlü rahimlere bürünmeden doğdu” der.


Fahru’r-Râzî ise bu ayeti açıklarken şunları söyler: ‘(1) ‘Sana pak bir oğlan vermek için’ sözü hakkında: Pak (zekî) üç anlama gelir, a) Günahlardan arı, b) Kendi kendini arıtan bitki, c) Temizlik. (2) ‘O’nu insanlara bir ayet ve rahmet kılacağız.’ sözü hakkında: Yani O’nun yaratılışını insanlar için bir delil kılacağız. Zira O, erkeksiz doğdu demektir. ‘Rahmet kılacağız’ sözü de şu anlamdadır: O, doğruluğunun delilleri apaçık, sözünün kabul edilmesi daha kolay olsun diye bu ayetleri açıklamak suretiyle kullarımıza merhamette bulunacaktır.”


Taberî, “Pak bir oğlan” sözünü şöyle tefsir eder: Pak oğlan, günahlardan arı oğlan demektir.


C - Kutlanmış Olması


Meryem Suresi’nde Mesih’in ağzından şu sözleri okuyoruz: “Allah, nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı.”


Taberî, “Beni mübarek kıldı” ayetini, beni hayrı öğreten birisi kıldı, biçiminde yorumlar. Süleyman b. Cebbar’dan nakledildiğine göre bilginler “Allah, nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı” sözünün anlamı üzerinde birleşmişlerdir.


D - Kutsal Ruh’la Desteklenmesi


“...Meryem oğlu İsa’ya açık deliller verdik. O’nu Kutsal Ruh’la destekledik...” (Bakara 253).


İbnu Abbas, “Kutsal Ruh1, İsa’nın ölüleri dirilttiği isimdir” der.


Ebu Müslim diyor ki: “İsa’ya destek olarak verilen Kutsal Ruh, Allah’ın O’na üfürdüğü temiz ruh olabilir. Allah onunla İsa’yı erkek ve kadının birleşmesi sonucu yarattığı diğer yaratıklarından ayırmıştır.” Nisa Suresi 171. ayette şunları okuyoruz: “...Meryem oğlu İsa Mesih, Allah’ın elçisi, Meryem’e bıraktığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. (O halde) Allah ve elçisine inanın...”


Bu ayetlere göre Allah, İsa’ya ruhunu vermiştir. Bu ruh O’nu destekler. Bununla birlikte İslâm bilginleri İsa’nın desteklendiği bu ruh hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdir.


İbnu Enes, “o”, der, “Mesih’e üflenen ruhtur. Allah onu, yüceltmek amacıyla yalnız İsa’ya vermiştir. Kutsal (el-Kuddus) Allah’tır. ‘O’na ruhumuzdan üfledik’ sözü de bunu gösterir.”


Suddî ve Ka’b, “Kutsal Ruh Cebrail’dir. İsa’nın Cebrail ile desteklenmesi ise, Cebrail’in İsa’ya, O göğe kaldırılıncaya dek kendisine yardımda bulunup, nereye giderse gitsin O’na yoldaşlık edecek bir yakını olmasıdır” derler.


Cubeyr, “Kutsal Ruh, Allah’ın en yüce ismidir. İsa ölüleri O’nunla diriltirdi” der.


Kâşânî diyor ki: “Allah İsa’nın vücudunu bütün doğal pisliklerden arındırmıştır. O, ideal, ruhanî bir bedene yerleşmiş bir ruhtur. Bunun nedeni özünün temizliği, hem kendisinin, hem de annesinin paklığıdır. Allah O’nu Kutsal Kutsal Ruh ile destekleyerek, doğal hallerden ve düşük sıfatlardan arındırmıştır.”


İbnu Atâ, “En güzel bitkinin meyvesi bile Allah’ın Ruhu İsa Mesih gibi olamaz” der.


İbnu Abbas, “O, Allah’ın kendisine üfürdüğü ruh, Kutsal ise Allah’tır. O halde İsa, Allah’ın Ruhu’dur” der.


E - Öldüğünde Yükseltilmesi


“Ey İsa, seni öldürecek, kendime yükseltip kaldıracak ve küfredenlerin arasından tertemiz çıkaracak olan... benim” (Al-i İmran 55).


Fahru’r-Râzî diyor ki: “Bu ayetin tefsirinde birkaç nokta vardır:


‘Kaldırmaktan’ amaç Allah’ın O’nu kendi yüceliğine çıkarmasıdır. Bunu, O’nu yüceltmek için yaptı. ‘Rab’bime gidiyorum’ demek de bunun gibidir.


‘Seni kaldıracak olan... benim’ ayeti şu anlamda da anlaşılabilir:


Ben seni, kimsenin hakkında hükmedemeyeceği bir yere çıkaracağım. Zira yeryüzünde insanlar değişik egemenliklere sahip olabilirler ama göklerdeki tek egemen Allah’tır.


F - Yaşamında Olduğu Gibi Elçiliğinde de Kusursuz Olması


Bazıları peygamberlikteki kusursuzluğun yaşam kusursuzluğunu da beraberinde getireceğini sanırlar. Oysa Kuran ayetleri bu sanıyı yıkmaktadır. Zira birçok surede peygamber yaşamlarının, peygamberliklerinden önce ve sonra kınandığını, ayıplandığını görüyoruz. Ancak, Kuran’da Mesih’in yaşantısı, tıpkı peygamberliği gibi kusursuzdur, Meryem’e, “sana pak bir oğlan vermek için” derken Melek buna tanıklık etmişti. Beydâvi pak kelimesini tefsir ederken İsa’nın büyüdükçe yüceldiğini söylüyor.


G - Yalnız O’nun Peygamberliğinin Açık Deliller İle Desteklenmesi
Kutsal Ruh ile desteklenmiş olması nedeniyle nasıl peygamberliği diğerlerinden ayrıldıysa, İsa, aynı şekilde başka kimsede bulunmamış olan açık delilleri bir araya toplamakla da diğerlerinden ayrılır. Bakara Suresi’nde İsa’ya “beyyineler” verildiğini okuyoruz.


“Açık delil” olarak izah edilen bu kelime burada, garip, şaşılacak şeyler anlamına gelir.


Beydâvi diyor ki: “Allah yalnızca O’nu tayin etti. Mucizeleri, diğer peygamberlerden üstün tutulmasına sebep oldu. Bunlar, başka kimsenin bir araya getiremediği deliller ve büyük mucizelerdir.”


H - Gaybı Bilmesi


‘Meryem oğlu İsa örnek verilince kavmin hemen içten gülerler... O saatin (kıyamet günü) ilmidir ” (Zuhruf 57,61).


Celaleyn tefsirinde “saatin ilmi” sözü şöyle tefsir edilir: “İsa kıyametin ilmidir. O’nun ne zaman kopacağını O bilir.” Vahyi,herkes tarafından kabul edildiği üzere, yalnızca Allah’ın bildiğini hatırımıza getirirsek, Kuran’ın bir tek Mesih’e tanıdığı bu seçkinliği daha iyi anlarız.


Şefaatçi Olması:


Zümer Suresi’nin 44. ayeti şefaatin yalnızca Allah’a verildiğini bildiriyor: “Şefaatin hepsi Allah’ındır.” Bununla birlikte Kuran ayetlerinden birisine göre şefaat da, Mesih’in ayrıcalıklarından birisidir. “Melekler şöyle demişlerdi: ‘Ey Meryem! Allah sana, kendinden bir sözü, adı Meryem oğlu İsa olan Mesih’i, dünya ve ahirette şerefli ve Allah’a yakın kılınanlardan olarak müjdeler’” (Âli İmran 45).


Celaleyn tefsirinde, İsa'nın, hem bu dünyada öncü, hem de ahirette şeref ve şefaat sahibi olduğu vurgulanır.


Taberi tefsirinde şu rivayeti okuyoruz: “Dünyada şerefli” olması Allah katında yüksek mevki sahibi olduğunu gösterir. “Allah katında yakınlardan” olması ise, Allah’ın kıyamet günü yanında tuttuklarından biri olması anlamına gelir.


Fahru’d-din Râzi diyor ki: “Dünyada şerefli olması, duasının kabul edilmesi, ölüleri diriltmesi, görmezlerin gözlerini açıp cüzamlıları iyileştirmesinden ötürüdür. Ahirette şerefli olması ise Allah’ın O’nu ümmetine şefaatçi kılmasından dolayıdır.”


“Yakınlardan olması” sözüne gelince burada birkaç nokta var.


Allah bu sıfatı melekler için büyük bir övgü ve saygı kaynağı kılmıştı. Allah Mesih’i de bu yüksek mertebeye sokmuştur.


b) Bu niteleme adeta O’nun göğe kaldırılacağına, meleklerin kendisine eşlik edeceğine dikkatleri çekmek için yapılmıştır.


c) Ahirette her önder için “yakın kılınmış” sıfatı kullanılmamıştır. Çünkü cennettekiler derece derecedirler.


III MESİH’İN KURAN’DAKİ MUCİZELERİ


A - Yaratma (Halk)


“Allah, 'ey Meryem oğlu İsa sana ve anana olan nimetimi hatırla' demişti... 'Sana Kitap’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Sen iznimle, çamurdan kuş gibi bir şey yapmış, ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu…'” (Mâide 110).


İbnu’l Arabi bu ayetin tefsirinde şöyle der: “Allah ‘Ruh’ olma özelliğini yalnızca İsa’ya verdi. O’nun çamurdan kuş yarattığını bildirirken ‘üfleme’yi de buna ekledi. ‘Üflemek’ lafzını hayat verme anlamında kendisi hariç, İsa’dan başka kimse kullanmadı.”


B - Doğar Doğmaz Konuşmak


Meryem İsa’yı doğurduğunda kavmi Meryem’i suçlamaya başladılar.


Çünkü, O’nu zina yoluyla dünyaya getirdiğini sanıyorlardı.


“Meryem çocuğu gösterdi. 'Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?' dediler. Çocuk: 'Ben şüphesiz Allah’ın kuluyum. Bana Kitap verdi ve beni peygamber kıldı...' dedi" (Meryem 29-30).


Güvenilir bilginler diyorlar ki, Meryem’in kavmi onu suçlamak ve kınamakta ileri gidince Meryem susarak çocuğu gösterdi. Sanki onlara, o size cevap verir, demek istiyordu.


Suddî, “Meryem” diyor, “İsa’yı gösterince onlar daha da kızdılar, 'bu, bizimle etmekte olduğu alay, zinasından beter', dediler.” Bir başka rivayet de şöyle: “Meryem İsa’yı emziriyordu. Bunları duyduğu zaman İsa annesini bırakıp yüzünü onlara doğrulttu. Sol yanına dayanıp işaret parmağı ile işaret ederek kendileriyle konuştu.” Râzi’nin naklettiği bir rivayette ise, Zekeriya, Yahudiler Meryem’le münakaşa ederlerken O’nun yanına gelir ve İsa’ya “eğer sana emredildiyse, konuş” der. İsa, “Ben, Allah’ın kuluyum, bana hikmet verdi. Beni nebi kıldı” der.


C - Ölüleri Diriltmesi, Körün Gözünü Açıp Cüzamlıyı Paklaması
Kuran, Mesih’in ağzından şöyle diyor: “...Anadan doğma körleri, cüzamlıları iyileştireceğim. Allah’ın izni ile ölüleri dirilteceğim...” (Âli İmran 49).


Bilindiği gibi körlük ve cüzam, insanlığın tedavisinde çaresiz kaldıkları iki illettir. Musennâ, İbnu İshak, Hafs b. Ömer ve İkrime kanalıyla bildiriyor: “Yüce Allah, İsa’nın bu sözleri İsrail oğullarına söylediğini, bunun nedeninin ise anılan mucizelerle onlara peygamberliğini ispatlamak istemesi olduğunu bildiriyor. Şöyle ki, körlük ve cüzamın tedavisi yoktur... O nedenle bu tür hastaların iyileştirilmesi O’nun peygamberliğinin doğruluğunu gösteren delillerden biri olmuştur.”


“...Ölüleri dirilteceğim” ifadesi için Vehb b. Munebbih anlatıyor:


“İsa, çocuklarla oynarken çocuklardan biri diğerinin üstüne atılıp tekmeledi ve onu öldürdü. Sonra da onu kanlar içersinde İsa’nın önüne attı. Bunun üzerine İsa’yı çocuğu öldürmekle suçladılar, ‘işte katil’ dediler. İsa, hakimin sorusuna cevap olarak, ‘Onu öldüreni bilmiyorum; üstelik arkadaşı da değilim’ dedi. İsa’ya saldırmak istediler ama O, ‘çocuğu bana getirin’ dedi. ‘Ne yapacaksın?’ dediler. ‘Ona kendisini kimin öldürdüğünü soracağım’ dedi. ‘O ölü iken seninle nasıl konuşabilir?’ dediler. Çocuğu yanına getirdiler. İsa dua etmeye koyuldu ve Allah onu diriltti.”


Yine Vehb b. Munebbih, “Bazen İsa’nın önünde toplanan hastaların sayısı elli bini bulurdu. Gücü yeten yanına ulaşır, gücü yetmeyene ise tedavi etmek için bizzat İsa’nın kendisi giderdi. Onları yalnızca dua ile iyileştirirdi” demektedir.


El-Kelbi bildiriyor: “İsa, O’na selam olsun, ölüleri ‘Ey diri olan Allah’, ey her şeye gücü yeten’ diyerek diriltirdi. Arkadaşı Azer’i [Lazar’ı kastediyor] diriltti. Nuh oğlu Sam’ı kabrinden dışarı çağırdı, çıktı. Bir oğlan ölmüştü. Yaşlı bir kadının çocuğuydu, Allah’a dua etti ve oğlan yatağından indi, ailesine döndü. Daha sonra bu oğlanın çocuğu oldu.”


D - Gaybı (Görünmez âlemi/geleceği) Bilmesi


“Evlerinizde ne yiyor, ne biriktiriyorsanız size haber veririm ” (Âli İmran 49).


Bilginler burada iki husus var diyorlar.


a) Mesih, ta baştan itibaren gaybe ilişkin haberler vermiştir. Suddî rivayet ediyor: “İsa çocuklarla oynar, sonra onlara analarının babalarının yaptıklarını haber verirdi. Mesela, bir çocuğa, annen sana şunu yasakladı, der. Çocuk da ailesine gidip o şeyi alıncaya kadar ağlardı. Sonra, bu ana babalar çocuklarına, ‘o sihirbazla oynamayın’ dediler. İsa onları çağırmaya gitti. Aileleri, ‘evde yoklar’ dediler. İsa, ‘o halde bu evde kim var?’ dedi. ‘Domuzlar’ dediler. İsa, ‘öyle olsunlar’ dedi. Birden domuza dönüştüler.”


b) Gaybten bu şekilde haber vermek mucizedir. Haber çıkardıklarını iddia eden müneccimler bunu ancak kendilerinden bilgi isteyenlere bazı sorular sormak yoluyla yapabilirler. Bu tür sorulardan yardım almaksızın gaybten haber vermek ise ancak vahiy yolu ile mümkündür.


E - Gökten Sofra İndirmesi


“Havariler, ‘Ey Meryem oğlu İsa! Rab’bin bize gökten sofra indirebilir mi?’ demişlerdi. O, ‘inanıyorsanız Allah’tan sakının’ cevabını vermişti. Onlar, ‘Diliyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın, senin bize gerçekten doğru söylediğini bilelim ve buna tanık olalım’ dediler. Meryem oğlu İsa, ‘Allah’ım! Rab’bimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve Sen’den bir delil olarak gökten bir sofra indir, bizi rızıklandır, Sen rızk verenlerin en hayırlısısın dedi” (Maide 112-114).


Bilginler sofranın iniş biçimi, niteliği ve üzerinde bulunan şeyler hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Katade’nin Yâsir b. Ammar ve Muhammet’ten rivayet ettiği habere göre, sofra indirildiğinde üzerinde ekmek ve et vardı. Çünkü onlar İsa’dan yemek için tükenmeyecek bir yemek istediler. İsa onlara, “bunu yapacağım. Saklayıp hainlik yapmadığınız takdirde o, sürekli yanınızda kalacaktır. Aksi halde acı çekersiniz” dedi. Daha o gün geçmeden hainlik yapıp yiyecekleri sakladılar. Bunun üzerine sofra kaldırıldı, onlar da domuzlara, maymunlara dönüştüler. İbnu Abbas, “İsa” diyor, “İsrail oğullarına, otuz gün oruç tutun” dedi. Onlar da, “Ey İsa, oruç tuttuk acıktık. Bize gökten bir sofra indirmesi için Allah’a dua et” dediler. Bunun üzerine İsa çuhalar giyip küle oturdu ve Allah’a dua etti. Melekler, üzerinde yedi ekmek ve yedi balık bulunan bir sofra getirip önlerine koydular. Herkes ondan yedi.


IV KURAN’DA MESİH’İN OĞULLUĞU


Kuran, Mesih’in Tanrı’nın Oğlu olduğunu kesinlikle reddeder. Kuran’a beş nedenden ötürü, Mesih’in Tanrı’nın Oğlu olamayacağını söyler:


A – “Bu Tanrı’yı İnkârdır!”


“Allah çocuk edinmemiştir. O bu tür şeylerden uzaktır. O bir şeyi dileyince ‘ol’ der ve hemen olur ” (Meryem 35).


“Esirgeyici Allah, bir çocuk edindi, dediler. Ant olsun ki, siz çirkin bir şey söylediniz. Esirgeyici Allah’a çocuk yakıştırmalarından dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar göçecekti...” (Meryem 88-92).


Râzi’nin Tefsiru’l-Kebir’inde şunlar yazılıdır: "Bil ki yüce Allah putçulardan sonra kendisine oğul yakıştıranlara cevap verdi. Yahudiler, 'Uzeyr Allah’ın oğludur', Hristiyanlar, 'Mesih Allah’ın Oğlu’dur', dediler. Araplar da, melekler Allah’ın kızlarıdır, dediler. Hepsi bu ayete dahildir. Allah Yüce öfkesini göklerin parçalanması, yerin yarılması, dağların çökmesi ile dile getirdi."


B - "Bu Bir Yaratığın Parçasını Yaratıcı'ya Katmaktır!"


“Allah’a kullarından bir parça verdiler. İnsan çok inkârcıdır. Yoksa o, yarattıkları arasından kızları kendisine alıp oğlanları size mi verdi?” (Zuhruf 15-16).


Burada bir soru ortaya çıkıyor. Yaratılmışın bir parçasını yaratıcıya ekleyebilmeleri için yaratılan ve Yaratıcı arasında nasıl bir ilişki olabilir? Bu, hem akla, hem de doğaya terstir. Ayrıca, “gökte ve yerde ne varsa hepsi O’na boyun eğer” ayetinden hareketle, kulun Rab olamayacağını, “Allah göklerin ve yerin yaratıcısıdır” ayetinden de yaratılmışın Yaratıcı olamayacağını söylediler.


Biz Mesih İnanlıları da Allah’a yaratılmışlardan bir parça eklenemez diyoruz; ancak yukarıda anlatılanlar, inancımızda mevcut Allah ve Oğul arasındaki ilişkiye uymamaktadır. Çünkü Oğul Baba ile birlikte tek öze sahiptir. “Kuran’ın kendisi de Mesih’in Allah’ın Kelimesi ve Ruh’u olduğunu söyler.” O halde Allah’a yaratıklarından bir parça eklenmesi meselesi Mesih için söz konusu değildir.


C - “Oğul Ancak Erkek ve Kadının Birleşmesi Sonucu Doğar”


Sorun burada, İslâm’ın “oğulluk” kavramında yatmaktadır. “...O’nun nasıl çocuğu olabilir? O’nun bir eşi de yoktur” (En’âm 101). Beydâvi bu ayeti yorumlarken şöyle diyor: “Çocuk denilince makul olan, cinsel ilişkide bulunan kadın ve erkekten dünyaya gelen çocuktur.”
İşte, çocuğun Allah’a dönüşmesi konusunda İslâm’ın görüşü! Allah’ın eşi yoktur, olamaz da. O halde Allah, Mesih’in babası olamaz. Kuran düşüncesinde cinsel oğulluktan başka oğulluk yoktur.


Taberi’nin Câmiu’l-Beyân isimli tefsirinde anlatılanlar da bu görüşümüzü doğrular: “Ebu Zeyd, İbn Vehb’den bildiriyor: Allah’ın eşi olamaz ki çocuğu olsun. Çünkü her şeyi yaratan Allah’tır. Her şeyi O yaratınca çocuğu nereden olur?”


Güvenilir araştırmacılar bu ayetin kiliseye sızmış, putçu kökenli bazı sapık inançlılar hakkında inmiş olmasının güçlü bir ihtimal olduğunu söylerler. Bu kişiler Kilise’ye Meryem’in Tanrı (ilahe) olduğu yolunda sapık bir inanç sokma girişiminde bulunmuşlardı. Belki de onlar Meryem’i daha önce taptıkları Venüs’ün yerine koymak amacındaydılar. Büyük bilgin Makrizi El-Kavlu’l-İbrizi isimli eserinde onlara işaret eder. İbnu Hazm da El-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâ ve’n-Nihal adlı kitabında bu gruptan söz eder. Sapık inançlarına göre Allah’ın eş edinmesi ve bu yoldan çocuk sahibi olması gerektiğinden Kuran’ın onları eleştireceği bellidir. Fakat bu düşünce Mesih İnancı’ndan tamamen uzaktır. Buna inanan bir tek Mesih İmanlısı bile yoktur. Çünkü böyle bir inanış, her türlü bedensel özellikten uzak Kutsal Tanrı’nın yüceliğine yöneltilmiş bir hakarettir.


Gerçekten de Mesih İnanlıları’nın İncil temeli üzerine kurulu inançlarını araştıran kişi görecektir ki, onlar Mesih’in, cinsel anlamda, Tanrı’nın Oğlu olduğuna kesinlikle inanmazlar. “O, Tanrısal varlıkta Allah’tan kaynaklanmış, Meryem’de de Kutsal Ruh aracılığı ile gebe bırakılmış olan Allah’ın Oğlu’dur.”


Elçi Pavlus bu gerçeğe değinmiştir: “İsa Mesih’in kulu, Tanrı’nın müjdesini yaymak için seçilip elçi olmaya çağırılan ben Pavlus’tan selam! Tanrı, öz Oğlu Rabbimiz İsa Mesih ile ilgili olan bu müjdeyi peygamberleri aracılığıyla Kutsal Yazılar’da önceden vaat etti. Bedence Davut’un soyundan doğan Rab’bimiz İsa Mesih’in kendi Kutsal Ruh’u sayesinde ölümden dirilişi ile Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilân edildi” (Romalılar 1:1-4).


D - Yemek Yerdi


“Meryem Oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelmiş geçmiştir. Anası çok doğru bir kadındı. İkisi de yemek yerlerdi. Bak, biz ayetleri onlara nasıl apaçık bildiriyoruz. Sonra da bak, onlar nasıl sapıtıyorlar” (Mâide 75).


İslâm düşüncesine göre Mesih’in Allah olmasının imkânsızlığı, O’nun “insanlığında” açıktır: “Yemek yiyen, nasıl Allah olabilir?”


Râzi bu ayetin tefsirinde şöyle diyor:


Anası olan, sonradan olmadır. (Yani öncesizliği yoktur.) Bu durumda her varlık da Allah değil, mahlûktur.


İkisi de (Meryem ve İsa) muhtaçtı. Her ikisinin de şiddetli bir yemek ihtiyaçları vardı. Halbuki, Allah’ın böyle şeylere ihtiyacı yoktur. O halde Mesih nasıl Allah olabilir?


“Yemek yerlerdi” cümlesinde anlatılmak istenen dışkıda bulunmadır. Çünkü yemek yiyenin dışkıda bulunması kaçınılmazdır.


E - Yaratılmış, Fayda ya da Zarar Vermekten Âcizdir


“De ki Allah’ı bırakıp size ne bir zarar ne de fayda vermeye gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Allah hem işitir, hem de bilir” (Mâide 76).


Kuran tefsircileri bu ayeti, Mesih İnanlıları’nın sözlerindeki yanlışlığın bir göstergesi olarak kabul edeler. Onun birçok konuda kanıt olabileceğini söylerler:


"Yahudiler İsa’ya düşmanlıkta bulunur, O’na kötülük yapmak isterlerdi, İsa’nın onlara zarar vermeye gücü yetmedi. Kendisini seven yardımcı ve arkadaşlarına dünyalık bir fayda da veremedi. O halde zarar ve fayda vermekten âciz birinin Allah olması nasıl makul sayılabilir?"


Beydavî bu ayetin tefsirinde “Ayrıca İsa, bu ayrıcalığa Allah’ın vermesiyle sahip olsa bile kendiliğinden sahip değildir” diyor.
Biz diyoruz ki, eğer İsa yalnızca Kuran’ın İsa’sı kul İsa olsaydı, O’nun kendiliğinden fayda ya da zarar verme gücüne sahip olamayacağını kabul ederdik; ama İsa, Yeşaya peygamberin de dediği gibi güçlü bir Allah’tır. O’na şükrediyoruz; çünkü öğretisi maddî bir zarar veya fayda amacını gütmüyordu. O bir kurtuluş öğretisi idi. Kuran da O’nun “âlemlere rahmet” olarak geldiğini söyler. Beydavi ayrıca şunları da belirtiyor:


“Hristiyan mezhebine göre Yahudiler Mesih’i çarmıha germişler, göğsünü parçalamışlar, susayıp kendilerinden su isteyince de burnundan içeri sirke dökmüşler. Bu derece zayıf birisinin Allah olmasını nasıl akıl alır?”


“Alemin Allahı’nın kimseye muhtaç olmaması gerekir. İsa böyle olsaydı, Yüce Allah’a ibadet etmemesi gerekirdi. Çünkü, Allah hiçbir şeye ibadet etmez. Allah’a ibadet eden yalnızca kuldur. Sağlam haberlerden, O’nun sürekli Tanrı’ya ibadet ve itaat ettiği biliniyor. Bunun nedeni fayda ya da zarar vermekten âciz oluşudur. Öyleyse diğer kullardan bir farkı yoktur.”


V MÜSLÜMANLIKTA MESİH’İN TANRILIĞI


Mesih İnancı ile Müslümanlık arasındaki en büyük anlaşmazlık Mesih İnanlıları’nın Mesih’in Tanrılığına inanmalarıdır ki, Kuran bunu “kâfirlik” sayar. Kuran bu konuya birkaç ayetle karşı çıkar. Bunların başlıcası Mâide Suresi’ndeki dört ayet ile Nisa Suresi’nden bir ayettir.


“Allah, Meryem oğlu Mesih’in kendisidir diyenler ant olsun ki kâfir olmuştur. De ki, Allah Meryem oğlu Mesih’i, anasını ve yeryüzünde bulunanların hepsini öldürmek istese, kim O’na engel olabilir...” (Mâide 17).


Râzi bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Hristiyanlar Tanrı’nın Meryem oğlu İsa’nın bedenine girdiğine inanırlar. Çünkü onlar sözün İsa ile birleştiğini söylerler...onlara göre Tanrı’nın Sözü, yani özü İsa’ya yerleşmiş, O’nunla birleşmiştir. Buna göre İsa –Hristiyanların inancında– ilahtır.”


Râzi, Mesih İnanlıları’nın inancını şu şekilde sunar: “Hristiyanların tek öze, üç ögeye (uknum) inandıkları söylenir. Bu üç öge; Baba Oğul ve Kutsal Ruh olup tek bir Allah’tır. Tıpkı güneş isminin hem güneş yuvarlağını, hem ışığı, hem de ısıyı içermesi gibi... Baba sözcüğü ile Öz’ü, Oğul ile Söz’ü, Ruh ile de Hayat’ı kastederler. Söz derler, Allah’ın kelamı olup suyun şarapla veya sütle karışması gibi İsa’nın bedeniyle birleşmiştir. Onlar ayrıca Baba’nın da, Oğul‘un da, Ruh’un da Allah olduğunu iddia ederler.” Râzi, tefsirini şu cümleyle bitirir: “Bil ki bunun saçmalığı mantıken meydandadır. Ne üç, bir olur; ne de bir, üç!”


“Allah, ‘Ey Meryem Oğlu İsa! Sen mi insanlara beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin dedin?’ demişti de, ‘Haşa! Hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz. Eğer söylemişsem, şüphesiz sen onu bilirsin; sen benim içimde olanı bilirsin, ben senin içinde olanı bilmem... demişti'” (Mâide 116).


Kuran yorumcuları Allah’ın bu soruyu İsa’ya sorduğu zamanı belirlemekte anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Örneğin Suddî, “Allah,” diyor, “Meryem oğlu İsa’yı yanına kaldırdıktan sonra O’na sordu:


İnsanlara beni ve anamı iki ilâh kabul edin diyen sen misin?” Katâde ise, “soru henüz sorulmadı, kıyamet günü sorulacak” diyor.


“Ey kendilerine Kitap verilenler, dininizde aşırı gitmeyin. Allah’a karşı, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, yalnızca Allah’ın peygamberi, Meryem’e bıraktığı kelimesi, O’ndan bir ruhtur. Artık Allah'a ve peygamberine inanın da üçtür demeyin. Vazgeçmeniz, sizin için hayırlıdır. Allah ancak bir tek tanrıdır...” (Nisa 171).


Taberî bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Ey İncil sahibi Hristiyanlar, dininiz konusunda gerçeği bırakıp aşırı gitmeyin. İsa hakkında yalnızca gerçeği söyleyin... Allah üçün üçüncüsüdür diyenler! Bu iftiradan ve Tanrı’ya şirkten (ortak koşmaktan) vazgeçin. Bundan vazgeçmek sizin için onu söylemekten daha hayırlıdır. Çünkü bu yolda devam eder, gerçeğe dönmezseniz Allah katında sizin için tez bir azap vardır.”


İslâm’da içinden çıkılamayan sorun, “teslis”in (üçleme) Allah, Mesih ve Meryem’den oluşan üç Allah olduğuna inanılmasıdır. Halbuki, Mesih İnancı nesiller boyu, İslâm’dan önce de, sonra da, bu sözcüğün varolmadığını haykırmıştır. Bu sözcük Kilise’nin kovup, bozuk öğretilerini geçersiz kıldığı bir grup sapık inançlının hayal ürünüdür. İşte Hristiyanlık hakkındaki yanlış düşüncesini İslâm, Cahiliye dönemi Araplarına sığınan bu sapık inançlılardan almıştır.


VI MÜSLÜMANLIKTA MESİH’İN İNSANLIĞI


A - Rab Değil Kuldur


Kuran Mesih’in ağzıyla şöyle der: “...Ben Allah’ın kuluyum. O bana Kitap verdi, beni peygamber yaptı. Beni her nerede olursam kutsal kıldı. Diri olduğum sürece namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı yaptı. Beni bir zorba, bir bedbaht kılmadı” (Meryem 30-32).
Râzi tefsirinde “Allah’ın kulu” ifadesinin dört önemli noktaya işaret ettiğini söyler:


Hristiyanların Allah olduğuna inandıkları İsa üzerindeki belirsizliği kaldırmıştır.


Mesih kulluğunu itiraf ettiğine göre; eğer sözünde doğru ise, amaç gerçekleşmiştir. Ama eğer yalancı ise, güç ilâhî değil; şeytanî bir güçtür. Her iki takdirde de İsa’nın Allah olması batıldır.


O zamanlar şiddetle ihtiyaç duyulan şey, Meryem’e yöneltilmiş zina suçlamasını geçersiz kılmaktı. Oysa bunu değil, kulluğunu bildirdi. Sanki anaya yöneltilmiş suçlamayı kaldırmaktansa, Allah’a yöneltilmiş suçlamayı kaldırmayı tercih etmişti.


Bu suçlamayı Allah üzerinden kaldırmak, aynı zamanda ana üzerinden de kaldırmak anlamına gelir. Çünkü Allah, bu denli yüksek derecede çocuğu kötü bir kadına vermez.


Râzi, daha sonra Mesih İnanlıları’nın Mesih’in Tanrılığı hakkındaki inançlarını açıklıyor: “Hristiyanlar gerçekten şaşkınlar. Örneğin, Allah’ın cisim olmadığında, herhangi bir yer işgal etmediğinde birleşmişlerdir. Bununla birlikte biz, onların inancını her yönden geçersiz kılacak bir bölümlemeden söz etmek istiyoruz. Eğer Allah’ın yer kapladığına inanıyorlarsa, cisimlerin sonradan meydana geldiği yolundaki sözlerini geçersiz kılarız. Yok eğer, yer kaplamaz derlerse, o zaman da şu inançları geçersiz olur: ‘Söz insanlık (insanlık doğası) ile suyun şarap, ateşin kömürle karışması gibi karıştı.’ Çünkü böyle bir şey, ancak cisimler için söz konusu olabilir.”


Kanımca, Kuran’ın Mesih’e ilişkin düşüncesi doğal insanın kavrayamayacağı bir sır taşıyan iki gerçeğe dayanmaktadır. Birinci gerçek, Mesih’in, Meryem’in oğlu olması bakımından Allah’ın da kulu olmasıdır ki bu deyime peygamberlerin dilinde de rastlıyoruz: “İşte kulum akıllıca davranacak yüksek ve yükselmiş, çok yüce olacak... Salih kulum birçoklarını kendi bilgisiyle salih kılacak, fesatlarını yüklenecek”(Yeşaya 52:13, 53:11). İkinci gerçek: Kul sıfatı Kuran’ın şu sözünü geçersiz kılamaz: “O Meryem’e bıraktığı kelimesi, kendisinden bir ruhtur.”


Bu çift yönlü Kuran ayeti üzerine derinlemesine düşünen bir kişi, hemen elçi Pavlus’un duyurusunu hatırlayacaktır: “Bedence Davut’un soyundan doğan Rab’bimiz İsa Mesih’in kendi Kutsal Ruh’u sayesinde ölümden dirilişiyle Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilân edildi” (Romalılar 1:2-4).


B - Mesih Adem Gibidir


“İsa’nın hâli Allah katında Adem’in hâli gibidir. O’nu topraktan yarattı. ‘Ol’ dedi, o da oluverdi” (Âli İmran 59).


Taberi’nin Camiu’l-Beyan’ında şunları okuruz: “Allah, ‘Ey Muhammet!’ dedi, ‘Necran Hristiyanlarına haber ver. Erkeksiz yarattığım İsa, erkeksiz ve kadınsız, yalnızca ‘ol’ diyerek yarattığım Adem’e benzer. Buna göre erkeksiz olarak anasından İsa’yı yaratmam Adem’i yaratmamdan daha garip değildir.’’


İbnu Abbas bildiriyor: “Necranlılardan bir topluluk Muhammet’in yanına geldi. İçlerinde başkan ve papaz da, vardı. Muhammet’e ‘Neden önderimizden bahsediyorsun?’ dediler. Muhammet, ‘O kimdir?’ dedi. ‘Allah’ın kulu olduğunu iddia ettiğin İsa’dır’ dediler.
Muhammet, ‘Evet, O Allah’ın kuludur’ dedi. ‘İsa gibisini görüp duydun mu?’ dediler ve yanından ayrıldılar. Bunun üzerine Cebrail her şeyi bilen ve duyan Rabbimiz’in buyruğunu getirdi: ‘Sana gelirlerse onlara de ki, Allah katında İsa’nın hali Adem’in hali gibidir.’“


Suddî’nin bildirdiği bir başka rivayet de şöyledir: “Muhammet’in çağrısını Necranlılar duyunca, en ileri gelenlerinden dört kişi geldi: Papaz, başkan, Ma-Cercis ve Ma-Ricez Muhammet’e ‘İsa hakkında ne dersin?’ diye sordular. ‘Allah’ın kulu, kelimesi ve ruhudur’ dedi. ‘Hayır’ dediler, ‘O melekler ve ruhlar âleminden inip Meryem’in karnına giren, oradan da çıkan Allah’tır. Sen hiç babasız doğmuş bir insan gördün mü?’ Bunun üzerine Allah bu ayeti indirdi.”


İkrime kanalı ile gelen üçüncü rivayet de şöyledir: “Öğrendiğimize göre Necran Hristiyanları’nın heyetleri, içlerinde başkan ve papaz olduğu halde, Muhammed’e gelip sordular: ‘Ey Muhammet neden liderimize sövüyorsun?’


Lideriniz kimdir?


Kul olduğunu iddia ettiğin Meryem oğlu İsa.


Evet, O Allah’ın kulu, Meryem’e bıraktığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur.


Bunun üzerine kızdılar ve şöyle dediler: ‘Eğer doğruysan, bize ölüleri dirilten, körü ve cüzamlıyı iyileştiren, çamurdan kuş yaratan bir kul göster. O Allah’tır.’ Muhammet sustu. Sonunda Cebrail, ‘Ey Muhammet, Meryem oğlu İsa Mesih’tir, diyenler kâfir olmuşlardır’ dedi. Muhammet de, ‘Ey Cebrail, benden İsa’ya benzeyen birini söylememi istiyorlar’ dedi. Cebrail, ‘İsa’nın hali Adem’in hali gibidir’ dedi.”


VII KUTSAL KİTAP’TA MESİH


Mesih’in Tanrılığı


Mesih İnancı üzerinde araştırmada bulunan kişinin bir dizi önemli konuya dikkatle eğilmesi gerekir. Bunların belki de en önemlisi, Mesih’in Tanrılığı konusudur. Bununla, Mesih İnanlıları’nın Filistin’de bakire Meryem’den doğup dünyamızda bir süre yaşayan Allah’ın Oğlu, Oğul Allah İsa Mesih hakkındaki inançlarını anlatmak istiyorum.


Bu inanç çoklarına oldukça zor görünebilir. Ancak zorluk, Mesih İnancı’nın tek Tanrıcı bir din olması gerçeğini değiştirmez. Mesih İnanlıları’nın tek Allah’ın özünde üç ögenin (kişi) varlığına inanmaları, bu kişilerden birinin diğerinden önce ya da sonra, daha büyük ya da daha küçük olmasını gerektirmez. Bunun tam tersi Allah tektir. Bu adları bize, yalnızca kurtarma işinin sırasını anlayalım diye bildirmiştir.


Mesih’in Tanrılığını incelemeye girişmeden önce Kutsal Kitap’ta Allah’ın Mesih’e Babalığını duyuran bildirileri kısaca gözden geçirelim.


A - Baba’nın Duyuruları


“...Gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını İsa koyacaksın” (Luka 1:31).


İsa’nın doğumuyla Yeşaya’daki peygamberlik de gerçekleşti: “...İşte kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak. O’nun adı İmmanuel (Allah bizimle) diye tanınacak” (Yeşaya 7:14, Matta 1:22).


“İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa Tanrı Ruhu’nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü. Göklerden gelen bir ses de şöyle dedi: ‘Sevgili Oğlum budur. O’ndan hoşnudum’” (Matta 3:16-17).


İsa üç öğrencisiyle birlikte Hermon dağındayken Musa ve Elia (İlyas) ile konuşur: “...O daha konuşmakta iken işte parlak bir bulut üstlerine gölge saldı. Buluttan gelen bir ses duyuldu, ‘bu benim kendisinden kıvanç duyduğum sevgili Oğlum’dur. O’nu dinleyin...’”(Matta 17:3-8).


B - Mesih’in Duyuruları


Mesih, mesellerinden birinde şöyle der: “Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır”(Yuhanna 15:1).


“Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm. Asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz” (Yuhanna 10:27-28).


Veda konuşmasında şöyle demişti: “...Çünkü ben Baba’ya gidiyorum. Baba Oğul’da yüceltilsin diye, benim adımla dilediğiniz şeyi yapacağım” (Yuhanna 14:12-13).


Yahudiler, Musa’yı kendilerine çölde man (ekmek) verdiği için övününce şöyle dedi: “...Size doğrusunu söyleyeyim, gökten ekmeği size Musa vermedi, gökten size gerçek ekmeği Babam verir” (Yuhanna 6:32).


“...Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul, Baba’nın yaptıklarını görmedikçe kendiliğinden bir şey yapamaz. Baba ne yaparsa, Oğul da aynı şeyi yapar. Çünkü Baba Oğul’u sever ve yaptıklarının hepsini O’na gösterir... Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere öylece yaşam verir. Baba kimseyi yargılamaz, tüm yargılama işini Oğul’a vermiştir. Öyle ki herkes, Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u da onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Baba’yı da onurlandırmaz” (Yuhanna 5:19-23).


“Size doğrusunu söyleyeyim, ölülerin Tanrı’nın Oğlu’nun sesini işitecekleri ve işitenlerin yaşayacakları saat geliyor, geldi bile” (Yuhanna 5:25).


“İsa, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir’ dedi. ‘Köle ev halkının sürekli bir üyesi değildir; ama oğul sürekli kalır. Bunun için, Oğul sizi özgür kılarsa, gerçekten özgür olursunuz’” (Yuhanna 8:34-36).


“Ama İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum.’ İşte bu nedenle Yahudiler, O’nu öldürmek için daha çok gayret ettiler. Çünkü yalnız Sept günü düzenini bozmakla kalmamış, Tanrı’nın kendi Babası olduğunu söyleyerek kendisini Tanrı’ya eşit kılmıştı”(Yuhanna 5:17-18).


Kendisini dinleyenlere bir gün şöyle dedi: “Babam her şeyi bana emanet etti. Oğul’u Baba’dan başka kimse tanımaz. Oğul’dan ve Oğul’un Baba’yı tanıtmayı dilediği kişilerden başkası da Baba’yı tanımaz. Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size huzur veririm”(Matta 11:27-28).


Bu duyuruyu iyice düşündüğümüz zaman görürüz ki, Yeşaya peygamberin de dediği gibi, İsa Mesih’in doğası sınırsızdır. Öyle ki, onu Baba’dan başkası kavrayamaz. Gerçekten de, İsa Mesih sıradan bir insan olsaydı, bu sözü söylemesi doğru olmazdı. Kuşkusuz, bu yüce bildiri bize şunu öğretiyor: Mesih’in görevlerinden biri de Baba ile ezelî birliği bakımından “görünmeyen” olarak nitelenen Tanrı’yı bize açıklamaktır.


Mesih’in açıkladığı bu duyuru anlaşılması zor bir bulmaca gibi görünebilir. Fakat Kutsal Ruh’un esinlemesiyle Müjdeci Yuhanna onu bize bir dizi ayetle açıklamıştır. Bu ayetlerin en açığı şudur:


“Tanrı’yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir . O’nu, Baba’nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul tanıttı” (Yuhanna 1:18). Bu ayet bize, kesin bir biçimde gerek insanlardan, gerek meleklerden hiçbirisinin Tanrı’yı göremediğini veya O’nu, Kutsal sıfatlarını bilebilecek ölçüde tanımadığını gösteriyor. Peygamberler, O’nun duyurularını, insanlara ya vahiy, ya da rüya sayesinde iletebilirler. Örneğin; Musa ve diğer peygamberler Allah’ı göremediler; duyuruları vahiy ile aldılar. Onların kaynağı Allah’ın ikinci ögesi olan İsa Mesih'tir. Özde tek olan üç ögeli Allah’ın düşünce ve amaçlarını kendiliğinden bir tek O bilir. Çünkü O bedende ortaya çıkan Allah’tır (1. Timoteos 3:16).


İsa öğrencilerine, “Ben ve Baba biriz. Beni gören Baba’yı görmüştür. Ben Baba’da, Baba da bendedir” derken, onlara, kendisiyle Baba’sı arasındaki birliği vurguluyordu. Mesih ve Baba öz, yücelik, yer, güç, irade ve amaçta birdir.


C - Elçilerin Tanıklığı


“İsa onlara, ‘Ya siz’ dedi, ‘ben kimim dersiniz?’ Simun Petrus, ‘Sen, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin’ cevabını verdi” (Matta 16:15-16).


Yuhanna’nın Tanıklığı:


“...Biliyoruz ki, Tanrı’nın Oğlu gelmiş ve Gerçek Olan’ı tanımamız için bize anlama gücü vermiştir. Biz Gerçek Olan’dayız, O’nun Oğlu İsa Mesih’teyiz. Kendisi gerçek Tanrı ve sonsuz yaşamdır” (1. Yuhanna 5:20).


Pavlus’un Tanıklığı:


“Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk hakkını alalım” (Galatyalılar 4:4-5).


D - Peygamberlerin Tanıklığı


Bilge Süleyman:


“Kim göklere çıktı ve indi? Kim yeli avuçlarına topladı? Kim suları giysiye sarıp sarmaladı? Kim yerin tüm uçlarını belirledi? Eğer biliyorsan onun adı nedir, Oğlu’nun adı nedir? Allah’ın her sözü denenmiştir. Kendisine sığınanlara kalkandır”(Süleyman’ın Özdeğişleri 30:4-5).


Daniel:


“Gece rüyetlerinde gördüm. İşte, insan oğluna benzer biri göklerin bulutlarında geldi. Eski günlere kadar ulaştı. O’nun önüne kendisini yaklaştırdılar. Bütün kavimler, milletler ve diller O’na kulluk etsinler diye, kendisine saltanat, izzet ve krallık verildi. O’nun saltanatı yok olmayacak sonsuz bir saltanattır, krallığı yıkılmayacak bir krallıktır” (Daniel 7:13-14).


Vaftizci Yahya:


‘“Ben Mesih değilim, ama O’nun öncüsü olarak gönderildim’ dediğime siz kendiniz tanıksınız... Gökten gelen ise, herkesten üstündür. Ne görmüş, ne işitmişse ona tanıklık eder; ama tanıklığını kimse kabul etmez... Baba Oğul’u sever ve her şeyi O’na emanet etmiştir. Oğul’a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Ama Oğul’un sözünü dinlemeyen, yaşamı görmeyecektir. Tanrı’nın öfkesi böylesinin üzerinde kalır” (Yuhanna 3:28-36).


Bu ayetleri kanıt olarak sunduktan sonra, Mesih’e, Allah’ın ikinci ögesi olmasından dolayı Allah’ın Oğlu dendiğini hatırlatmamız yerinde olacaktır. Bu nedenle şunun bilinmesi gerekir: Mesih İnancı’ndaki “Baba”, “Oğul” kavramlarının beşerî anlamdaki babalık, oğulluk ile en ufak ilgisi yoktur.


Kutsal Kitap’ta Oğul’a ayrıca Söz, Görünmeyen Allah’ın Yüceliğinin Işığı, Tanrı’nın Özünün Resmi, İmmanuel (Allah bizimle) adlarının da verildiğini görüyoruz. Bütün bu ünvanlar Oğul sözcüğünü açıklar.


Söz nasıl düşünceyi açıklıyor, akıldakini duyuruyorsa, insan olan Söz’de Allah’ın düşüncesini insanlara duyurmuştur. Güneşin özünden olan ışığı nasıl güneşin görkemini gösteriyorsa, işte, İsa da Allah’ın yüceliğinin görkemini göstermekte, Tanrılığın ruhsal yüceliklerini açıklamaktadır. Ama O, sevgisinin taşkınlığında kendisini görüp duyabilmemiz için dünyada bulunduğu sürece bedene büründü.
Buna göre Oğul, Tanrılığın açıklanışındaki etkendir. O aynı zamanda, Allah’ın insana hissî yolla duyurulmasında bir aracıdır.


Üçüncü öge Kutsal Ruh da, Allah’ın insan vicdanına duyurulmasında bir diğer vasıtadır. Öyle ki, kutsal duyuruların sırlarını anlamamıza yardım eden Kutsal Ruh’un çalışması olmaksızın duyurunun sırrını anlayamayız.


Elçi Pavlus bu gerçeğin verdiği ilham ile şöyle der: “...Kutsal Ruh’un aracılığı olmadan hiç kimse, ‘İsa Rab’dir’ diyemez” (1. Korintliler 12:3).


Oğul sözcüğü kimilerinin kafalarını karıştırabilir. Çünkü akıllarına hemen “Baba” sözcüğü gelecek, arkasından bir karşılaştırmaya gidecekler, Baba’nın Oğul’dan zamanca önce olduğunu, ikisi arasında temel bir ayrımın bulunduğunu düşüneceklerdir. Fakat, burada şunu vurgulamak isteriz ki, Oğul sözcüğünün denksizliğe ya da zamansal zincirlemeye işarette bulunması kesinlikle mümkün değildir. Çünkü, bizzat “Baba” sözcüğü de, Allah’a verildiğinde, ancak Oğul’un varlığı durumunda söz konusu olabilir.


Kutsal Kitap, Allah’a öncesizden beri “Baba” ünvanının verildiğini öğretiyor. Bu ünvan, zorunlu olarak, Oğul’un da öncesizden bu yana var olduğunu gösterir. Burada çoklarının düştüğü şaşkınlık ve karıştırmanın nedeni, galiba, babaların oğullardan önce olması, ikisi arasındaki zaman farkıdır. Doğrusunu söylemek gerekirse, kişi ancak, oğlun vücuda geldiği anda baba olabilir. Böyle bir fark, Allah ve Oğlu İsa açısından ise hayalîdir, vehimden ibarettir. Buna, insanların anladığı biçimde, Allah’ın doğurmadığı ve doğurmayacağı da eklenecek olursa, Yüce Allah’ı bütün bunların dışında tutmamız gerekecektir. Kavrayışa yakın anlamları ancak, bunu yaptığımız takdirde anlayabiliriz.


Örneğin, biz de günlük dilde, birisine “hakkın yoldaşı” veya “gerçeğin yolcusu” deriz. Bununla, kişi ile hak ya da gerçek arasındaki büyük yakınlığı, benzerliği anlatmak isteriz. İsa Mesih’e de, tek Allah’ın özünde Baba ile Oğul arasındaki ezelî benzerlikten ötürü “Allah’ın Oğlu” denilmiştir. Mesih’e bu ünvanın verilmesinin bir nedeni de, Allah’ın özünün insanlara yetkin ve biricik duyurusu olmasıdır:


“Tanrı, eski zamanlarda peygamberler aracılığı ile birçok kez ve çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeyin mirasçısı olarak belirlediği ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu’yla bize seslenmiştir” (İbranilere 1:1-2).


İsa, Baba’nın yüceliğini duyurdu: “...O’nun yüceliğini Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul’un yüceliğini gördük”(Yuhanna 1:14).


VIII MESİH’İN TANRILIĞI VE İNSANLIĞI


“İnsanlar benim kim olduğumu söylüyorlar?” İsa bu soruyu öğrencilerine iki bin yıl önce yöneltti. Önemi, bu sorunun günümüze kadar dillerde dolaşmasını sağladı. Tarihin, en can alıcı bu sorusu dünya durdukça önemini koruyacaktır. O, değişik düşünce ve akımların kesin bir ayrımıdır. Her insanın tavır ve durumu O’na verdiği cevaba göre belirlenecektir.


Mesih İnancı’nın ayrıcalıklarından birisi de efendisi İsa hakkında söylenenlerden korkmaması, sıkıntıya düşmemesidir. Çünkü Mesih, öğretisini o denli sağlam kurmuştur ki, “cehennem kapıları bile güç getiremez.” Düşünce özgürlüğünü en geniş anlamda teşvik eden, Mesih’tir. O’nun, bir insanı inanmaya veya istemediği bir şeyi yapmaya zorladığına ilişkin hiçbir kayıt yoktur.


Mesih İnancı, uzun tarih boyunca Carnegie Simpson’un dediği gibi, insanlardan asla kılıç zoruyla iman kabul etmemiştir. O’nun benimsediği iman, hem kalp, hem de düşünceye hâkim olan, kuşkusuz bilgiden doğan imandır. Bu ilkeden hareketle diyoruz ki, biz kimsenin İsa’nın Tanrılığına zorla inanmasını, yahut atasının inancına bağlanıp o inancı savunmak uğrunda yobazlık yapmasını, ona aykırı bir şey gördüğünde kinle dolmasını istemiyoruz. Tam tersi, herkesin önüne İsa hakkında söylenmiş değişik görüşleri seriyoruz. Sonunda doğru ve düzgün bir düşünceye ulaşmak için bu görüşleri eleyeceğiz.


A - Salt Tanrılık


Mesih İnanlıları arasında kullanılan anlamda “bedene girme” düşüncesini inkâr eden Gnostiklerin öğretileri belki en garip görüşlerden biridir. Bunlar, Mesih’in tanrılığını kabul etmişler; ama insanlığını tanımamışlardır. “Mesih” dediler, “gerçek insan bedenine sahip olmaksızın insan bedeninde göründü. Doğmadı, acı çekmedi ve gerçekte ölmedi. Çünkü O, bedeni insanlara görünen bir gölge, hayaldir.” Onlardan bir grup, İsa’nın vücudunun insanlarınkine benzemeyip özel, göksel bir cevherden olduğunu söyledi. Ancak bu görüş de Tanrısal vahyin gerçeği önünde tutunamadı: “Sevgili kardeşlerim, her ruha inanmayın. Tanrı’dan olup olmadıklarını anlamak için ruhları sınayın; çünkü, birçok sahte peygamber dünyanın her tarafına yayılmışlardır. İsa Mesih’in beden alıp bu dünyaya geldiğini kabul eden her ruh Tanrı’dandır. Tanrı’nın Ruhu’nu bununla tanıyacaksınız. İsa’yı kabul etmeyen hiçbir ruh Tanrı’dan değildir. Böylesi Mesih karşıtının ruhudur. O’nun geleceğini duydunuz. Zaten, o şimdiden dünyadadır” (1. Yuhanna 4:1-3).


B - Salt İnsanlık


Gariplik bakımından bu görüşün yukarıdakinden aşağı kalır tarafı yoktur. Çünkü sözcüleri, Mesih’in yalnızca insanlığına inanıyorlar. “Mesih” diyorlar, “mükemmel bir insandır, insanların en büyüğüdür. O halde en büyük önder, en yüce şehit ya da kahraman gibi onurlandırılması gerekir.”


Bu sapıkların düşüncelerini çürüten en güzel cevap, belki de Dr. Conrad’a aittir: “Bunlar görüşlerinde yanılgı içindedirler. Çünkü, artık Mesih’in kendisi hakkında kabul ettiği şeyleri de reddettikten sonra, O’nu bir önder ya da kahraman bile yapamayız. Zira bu durumda Mesih şu ikisinden biri olabilir: Ya sahtekârların en büyüğü, ya da kandırılmış bir zavallı. Her iki durumda da, O’na bir onur payesi vermemiz saçmalık olur. Gerçekten de Mesih, ibadet edilmeye lâyık değilse; en küçük bir saygıya da lâyık değildir. Çünkü O, kendisinin yüceltilmesini istedi, önünde yapılan secdeleri kabul etti ki, Allah değilse bu noktada kesinlikle haklı çıkarılamaz.”


C - Tanrılık ve İnsanlığın İsa’nın Kişiliğinde Birleşmesi


Yüzyıllar ve nesiller boyunca Kilise İman Yasalarının tüm dünyaya duyurdukları gerçek ve doğru görüş budur. Bu görüş özetle, Mesih’in iki yetkin doğaya sahip olduğunu bildirir. O kusursuz bir Tanrı ve kusursuz bir insandır.


Birisi sorabilir: “Kişileri, Kilise konsillerini Mesih’in Tanrılığına inanmaya iten sebepler nedir? Bu iman, insanların uğrunda yaşayıp sırası gelince canlarından vazgeçtikleri bir düzeye nasıl erişti? İnsanlar O’nun Tanrılığına neden inanıyorlar? Aralarında seçkin kişilerin, fikir dünyasının en büyük isimlerinin bulunduğu bu insanların dayandıkları kesin ve susturucu kanıtlar nelerdir?”


İman etmeden ve insanları, Mesih’in Tanrılığına olan imanımızın doğruluğu konusunda ikna etmeden önce bu sorulara cevap vermemiz gerekmektedir. Bu ise kuşkusuz, konu hakkındaki kesin kanıtları ortaya koymamızı gerektirir.


a) Ön Bildiriler:


Dört bin yıllık bir zaman kesimi içersinde bildirilmiş, tarihin başlangıcından Eski Antlaşma’nın son kitapçığına kadar uzanan birçok ayet vardır. Mesih İnanlıları’nın bu ayetleri uydurmakla suçlanmaları mümkün değildir. Çünkü, bu ayetler vahiy kayıtlarında Mesih İnancı’ndan önce yazılmıştır. En son ayetin yazım tarihi, İsa’nın bedene girmesinden dört yüz yıl önceye gider. Bu ayetler özetle; dünyanın kurtarıcısı olmak üzere insanlık doğasına bürünerek gökten gelecek Tanrısal bir kişiden söz etmektedir. Bu kişi, kadının neslinden olacak, İbrahim’in soyundan, –daha açıkçası Yahuda torunu ve Davut’un evinden– gelecek, eksiksiz ve kirsiz olarak bakireden ve Davut’un kenti Beytlehem’de doğacaktır. O aynı zamanda her şeye gücü yeten, öncesiz ve sonsuz Allah’tır. Bu ise ancak bedene girme ve Tanrılığın insanlıkla birleşmesi durumunda gerçekleşebilir. Bu gerçeği vurgulayan ayetler çoktur. Bu nedenle aşağıda onların en açıklarını veriyorum:


Yeşaya’nın Peygamberliği: “Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi. Başkanlık onun omuzu üzerinde olacak, adı: Olağanüstü Öğütçü, Yüce Allah, Sonsuzluk Babası, Esenlik Önderi diye çağrılacaktır”(Yeşaya 9:6). “Bunun için Rab, size bir belirti verecek; işte kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak, ve onun adını İmmanuel koyacak” (Yeşaya 7:14).


Mezmurlar’dan: “Rab Rab’bime dedi: Ben düşmanlarını senin ayaklarına basamak koyuncaya kadar sağımda otur” (Mezmurlar 110:1). Bu, son derece yüce bir ifade olup Baba ile Oğul arasındaki ezelî konuşmanın bizzat Allah tarafından yapıldığını kanıtlamaktadır.
Mika’nın Peygamberliği: “Sen, Yahuda binleri arasında bulunmak için küçük olan Beytlehem Efrata, İsrail üzerine hükümdar olacak adam bana senden çıkacaktır. O’nun çıkışı eski zamandan, sonsuz günlerdendir” (Mika 5:2).


b) Mesih’in Sözlerinden Alınan Kanıtlar:


Tanrı Yoldaşı ünlü vaiz Spurgeon şöyle diyor: “Mesih dünya tarihindeki en büyük gerçektir. O’nun önünde her şeyin gerçek değeri ortaya çıkar. Tarihin tüm hatları O’nda birleşir. Tüm lütuf kervanları, O’nun istemine göre seyreder. Yaşamın tüm büyük amaçları, O’nun kişiliğinde gerçekleşmiştir. Bütün bunlara bir de mucizeleri, ağzından çıkan her kelimenin, her harfin doğruluğuna tanık olan olağanüstü işleri eklenecek olduğunda; O’nun sözlerinden alınan kesin kanıtı kabul etmekten başka çare kalmayacaktır.”


Mesih, kendisinde en az yirmi gerçeğin varlığını belirtmiştir. Bunların en önemlileri şunlardır:


Öncesizlik:


Bu belki de açıkladığı gerçeklerin en önemlisi, en büyüğüdür. Yahudi din adamlarına şöyle diyordu: “...İbrahim doğmadan önce ben varım” (Yuhanna 8:58). Ayette geçen “ben varım” sözü, Allah’ın, Musa’nın sorusu üzerine, kendisini tanıtırken kullandığı kelimenin aynısıdır: “...Allah, Musa’ya dedi: Ben, BEN OLANIM. İsrail oğullarına şöyle diyeceksin: Beni size BEN’İM gönderdi” (Çıkış 3:13-14).


Demek Mesih, kişiliğinde, Musa’ya, Horeb dağındaki çalıda görünen Öncesiz Allah’ın kendisini görmektedir. Yine İncil’in Yuhanna bölümünde Mesih’i bağış duasında şunları söylerken buluyoruz:


“Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt... Çünkü, dünyanın kuruluşundan önce sen beni sevdin” (Yuhanna 17:5-24). Bu sözcükler Mesih’in öncesizliğini vurguladığı gibi, O’nun “sonradan olma” olduğunu öne sürenleri susturmaktadır.


Gökten Gelme:


Yahudilerden bir toplulukla konuşurken şöyle demişti: “Siz aşağıdansınız, ben yukardanım. Siz bu dünyadansınız, ben bu dünyadan değilim” (Yuhanna 8:23). Başkan Nikodim ile konuşurken şöyle buyurdu: “Gökten inmiş olan insanoğlundan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır”(Yuhanna 3:13). İncil’in Vahiy bölümünde de şu ayeti okuyoruz: “Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu, başlangıç ve son ben’im” (Vahiy 22:13).


Görüyoruz ki İsa, yalnızca gökten geldiğinden değil, yeryüzündeyken de gökteki varlığından söz ediyor.


Her Yer ve Zamanda Bulunması:


“Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada, onların arasındayım” (Matta 18:20). Dirilişinden sonra öğrencilerine şöyle dedi: “...Gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim” (Matta 28:19-20).


Sınırsız Güç:


Patmos adasında Yuhanna’ya göründüğü zaman şöyle dedi: “Var olan, var olmuş ve var olacak olan, gücü her şeye yeten Rab Tanrı diyor ki: Alfa ve Omega benim” (Vahiy 1:8). “...Gökte ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen, şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O’nda yaratıldı. Her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratılmıştır” (Koloseliler 1:16). “Tüm kutsalların en değersiziydim. Yine de Tanrı’da öncesizlikten beri gizli tutulan sırrın nasıl düzenlendiğini tüm insanlara açıklama ayrıcalığı bana verildi” (Efeslilere 3:8-9).


Ölüleri Diriltiyor:


“İsa, kentin kapısına tam yaklaştığı sırada, dul anasının tek oğlu olan bir adamın cenazesi kaldırılıyordu. Kent halkından büyük bir kalabalık da kadınla birlikteydi. Rab kadını görünce ona acıdı. Kadına, ‘Ağlama’ dedi. Yaklaşıp cenaze sedyesine dokundu. Sedyeyi taşıyanlar da durdular. İsa, ‘Delikanlı’ dedi, ‘sana kalk diyorum!’ Ölü doğrulup oturdu ve konuşmaya başladı. İsa onu annesine geri verdi” (Luka 7:12-15).


“...‘Lazar, dışarı çık!’ diye bağırdı. Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü bezle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, ‘Onu çözün ve bırakın gitsin’ dedi” (Yuhanna 11:43-44).


Dünyanın Yargıcı:


“İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtında oturacak. Ulusların hepsi O’nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, onları birbirinden ayıracak”(Matta 25:31-32). “Baba kimseyi yargılamaz, tüm yargılama işini Oğul’a vermiştir” (Yuhanna 5:22).


Kendisine İbadet Edilmeli:


“Böylece, herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Baba’yı da onurlandırmaz” (Yuhanna 5:23).


Oğul’a Baba ile birlikte ibadet etmek, Eski Antlaşma’nın kutsalları arasında biliniyordu: “Rab’be korku ile kulluk edin , titreyerek sevinin. Oğlu öpün ki kızmasın, siz de yolda yok olmayasınız...” (Mezmurlar 2:11-12).


Günahları Bağışlıyor:


Yahudiler, Allah’tan başkasının günahları bağışlama yetkisine sahip olmadığını iyi biliyorlardı. Bu nedenle, O’nun felçli bir kişiye seslenişini duyduklarında şaşkına döndüler: “...İsa felçliye, ‘Çocuk, günahların bağışlandı’ dedi... Akıllarından geçeni hemen ruhunda sezen İsa onlara, ‘Aklınızdan neden böyle şeyler geçiriyorsunuz?’ dedi. ‘Hangisi daha kolay, felçliye, günahların bağışlandı, demek mi; yoksa, kalk, yatağını topla ve yürü, demek mi? Ne var ki, İnsanoğlu’nun yeryüzünde günahları bağışlamak yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye...’ felçliye, ‘Sana söylüyorum, kalk, yatağını topla ve evine git!’ dedi. Adam kalktı, hemen yatağını topladı ve herkesin önünde oradan çıktı. Herkes şaşakalmıştı. Tanrı’yı övüyorlar, ‘böylesini hiç görmemiştik’ diyorlardı”(Markos 2:5-12).


Sonsuz Yaşam Veriyor:


“Koyunlarım sesimi işitirler. Ben onları tanırım, onlar da beni izlerler. Ben onlara sonsuz yaşam veririm. Hiçbir zaman mahvolmayacaklar” (Yuhanna 10:27:28).


Baba’ya Denk:


“Ben ve Baba biriz” (Yuhanna 10:30). “...Beni görmüş olan Baba’yı görmüştür... Bana iman edin, ben Baba’dayım. Baba da bendedir. Hiç değilse bu işlerden dolayı iman edin” (Yuhanna 14:8-11).


Kendisine Secde ve İbadet Edilmesini Kabul Ediyor:


Mesih’in, kendisine yapılan tapınma ve secdeleri kabul ettiğine şüphe yoktur. Halbuki, yaratılmışın bunu yapması caiz değildir.


Anadan doğma kör adamla arasında geçen şu konuşmayı dinleyelim: “İsa, ... ‘Sen İnsanoğlu’na iman ediyor musun?’ diye sordu. Adam şu cevabı verdi: ‘Efendim, O kimdir? Söyle de, kendisine iman edeyim.’ İsa, ‘O’nu gördün. Şimdi seninle konuşan O’dur’ dedi. Adam, ‘Rab, iman ediyorum’ diyerek İsa’ya tapındı ” (Yuhanna 9:35-38).


c) Öğrencilerin Tanıklıkları:


O’nun yüceliğini gözleriyle gören öğrencilerin tanıklıkları en ufak bir şüpheye yer vermeyecek kadar açık ve kesindir. Örnek olarak, yalnızca üçünü aktarıyoruz.


Tomas:


Bu öğrenci dirilişten sonra elindeki çivi izlerine dokunup mızrak ile delinmiş böğrüne elini koyunca, “Rab’bim, Tanrım”diyerek tapındı (Yuhanna 20:28).


Yuhanna:


“...Biz Gerçek Olan’dayız, O’nun Oğlu İsa Mesih’teyiz. Kendisi Gerçek Tanrı ve Sonsuz yaşamdır” (1. Yuhanna 5:20).


Pavlus:


Bu elçi vaazında şöyle der: “...Mesih de bedence onlardandır. O, her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı’dır”(Romalılar 9:5).


IX KUTSAL ÜÇLÜK İNANCI


Mesih İnanlıları Allah’ın görülen, dokunulabilen veya duygularla algılanabilen maddi bir nesne değil, diri bir kişi olduğuna inanırlar.


Mesih’in dediği gibi “Tanrı Ruh’tur, O’na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar” (Yuhanna 4:24). O, aynı zamanda Ruhların Babası’dır. Çünkü onları kendi benzeyişine göre yarattı. “Tanrı, benzerliğimizde ve öz niteliğimizde insanı yapalım dedi” (Yaratılış 1:26). Bu tek Allah’ın üç öğesi vardır: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. Bu inancı incelerken yaşam ve varlık sırlarının en derinlerinden birinin karşısında bulunduğumuzu itiraf etmeliyiz. Aziz Agustin, peşinden de Calvin bu gerçeği dile getirirler. Latince, sahip olduğu zenginlik ve anlatım güzelliğine rağmen bu sırrın derinliğini anlatmaktan âcizdir.


Şunu kesinlikle biliyoruz ki, Mesih İnanlıları Birlik ve Üçlük İnancı’nı bir insandan almadılar. Yani bu inanç, onlara insan düşüncesinin bir ürünü olarak gelmedi. Fakat ona, Allah tarafından bildirilmiş Kutsal Kitap’a koşut bir gerçek olarak iman ettiler. Bu inancı incelemeye koyulmadan önce, Mesih Kilisesi’ndeki tarihi ve son biçimini alana dek onu ele alan düşünceler hakkında bir parça açıklamada bulunmak sanırım yerinde olur.


Mesih İnanlıları, Elçiler döneminden miladi ikinci yüzyılın başlarına kadar inançları için belirli bir formül koymayı düşünmemişlerdi. Çünkü, onlar bu inançlara bağlıydılar, ilkelerini belirli bir biçime koymaksızın Kutsal Kitap’ta anlatıldığı gibi uyguluyorlardı. Bir zorluk ya da sorunla karşılaştıklarında elçilere, daha sonra da öğrencilere başvuruyorlardı.


Fakat bazı sapık inançlar ortaya çıkıp Mesih’in konumu, Kutsal Ruh’un Tanrılık karşısındaki yeri gibi konular etrafında çekişmeler yaşanınca, Kilise’nin bu önemli çekişmede son sözünü söylemesi zorunlu oldu. Özellikle Sabellius ve Arius’un düşüncelerinin yayılması bu “son söz”ün önemini kat kat artırdı. Sabellius, Allah’ın birliğinin üçlükten tamamen ayrı, Baba, Oğul, Kutsal Ruh’un ise yalnızca Allah’ın görünümleri olduğunu öne sürdü. Arius’a göre Oğul ve Kutsal Ruh Baba’ya denk değildi. Çünkü iddiasına göre, onlar yaratılmıştı. Buna göre Baba, her ne kadar onları Tanrısal doğaya benzer kılmışsa da, Baba’dan daha düşük düzeydeydiler. Kilise bu görüşleri, ögelerin başına buyruk olduğu bir anın bile bulunmadığını öğreten Kutsal Kitap’a ters düştüğü için reddetmiştir. Çünkü, Oğul öncesizden beri Baba ile birlikteydi. “Rab Rab’bime dedi: Ben düşmanlarını ayaklarına basamak koyuncaya kadar sağımda otur” (Mezmurlar 110:1). Oğul ağzından şöyle denilir: “Rab’bi daima önüme koydum; O benim sağımda olduğu için sarsılmam”(Mezmurlar 16:8).


Sapık inançlara karşı savaşıp imanı savunan Kilise adamlarının en ileri gelenlerinden biri de bu sapık inançları çürüten ve aşağıda özetlediğimiz ünlü Athanasius Yasa’sını çıkaran Aziz Athanasius’tur:
Kurtuluş isteyen her kişinin her şeyden önce Mesih Kilisesi’nin toplu imanına bağlanması gerekir.


Bu toplu iman, Üçlükte Tek bir Allah'a, Birlikte de Üçlüğe tapınmamızdır.


Ne ögeleri birleştirir, ne de özü ayırırız.


Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan her birinin birer ögesi vardır. Bununla birlikte Baba, Oğul ve Kutsal Ruh birlikte sonsuza dek tek Tanrılık ve eşit yüceliktir.


O, Baba olduğu gibi, Oğul ve aynı zamanda da Kutsal Ruh’tur.


Baba, yaratılmamıştır. Oğul yaratılmamıştır. Kutsal Ruh da yaratılmamıştır. Fakat üç yaratılmamış değil, “tek yaratılmamış” vardır.


Baba, sınırsızdır. Oğul sınırsızdır. Kutsal Ruh sınırsızdır. Fakat üç değil, “tek sınırsız” vardır.


Baba süreklidir. Oğul süreklidir. Kutsal Ruh süreklidir. Fakat üç değil, “tek sürekli” vardır.


Baba’nın her şeye gücü yeter. Oğul’un her şeye gücü yeter. Kutsal Ruh’un gücü her şeye yeter. Fakat üç değil, tek "her şeye gücü yeten" vardır.


Baba Allah’tır. Oğul Allah’tır. Kutsal Ruh Allah’tır. Fakat üç değil, tek Allah vardır.


Baba Rab’dir. Oğul Rab’dir. Kutsal Ruh Rab’dir. Fakat üç değil, tek Rab vardır.


Nasıl Mesih İnancı’nın gerçeği bu ögelerin başlı başına Allah olduğunu kabul etmemizi emrediyorsa, aynı şekilde toplu din de “üç ilâh ve Rab’bin varlığı” görüşüne varmaktan bizi engeller.


O halde bizim üç değil; bir Baba’mız, üç değil; bir Oğul, yine üç değil; tek Kutsal Ruh’umuz var.


Bu Üçlük’te önceki-sonraki, daha büyük-daha küçük yoktur. Fakat bütün ögeler denk ve süreklidir.


Bu nedenle Üçlükteki Birliğe, Birlikte de Üçlüğe tapmamız gerekir.


Doğru iman, Rabbimiz İsa Mesih’in Baba’nın özünden Allah olduğuna, zamandan önce doğduğuna, anasının özünden de, o zamanda, doğmuş olduğuna iman etmek, ikrarda bulunmaktır.
O, her ne kadar Allah ve aynı zamanda insan ise de, iki değil, tek Mesih’tir. Tanrılığın bedene dönüşmesiyle değil, Tanrılığına insanlığı katarak insan olmuştur.


Birisi sorabilir: Ama bu gerçeğin temeli nedir? Sağlamlığın delili nedir? Tarihte, bu derece güç ve sağlamlığa nasıl erişti?


Yanıt: Birinci, daha doğrusu biricik temel Kutsal Kitap’tır. Çünkü kişi, düşünme ve inceleme gücü ne olursa olsun, Allah’ın bir duyuru ya da açıklaması olmaksızın Allah’ın doğasını bilemez. Üçlük hakkında, Kutsal Kitap’ın dışındaki felsefi düşünceler ve mantıksal polemikler, yine Kutsal Kitap’taki düşüncelerin “kıyas” yoluyla açıklanıp genişletilmesinden başka bir şey değildir. Konu, insanın karşısına çıkan sırların en zoru, en karmaşıklarından biri olduğu sürece elden başka ne gelir?


Kutsal Kitap’ın bildirdiği, her türlü çekişmeden uzak, Allah’ın doğasındaki “Birlik” kuşkusuz, soyut ya da basit bir birlik değildir.


Kutsal Kitap da tanıklık ediyor ki, bu birlik, Mesih İnanlıları’nın iman ettikleri Kutsal Üçlüğün doğasını açıklayan kapsamlı bir birliktir.


Bu inancı Kutsal Kitap’ta inceleyenler ona iman etmişler, Kilise Yasaları’nda dile getirmişlerdir. Bu yasaların en ünlüsü İznik İman Kanunu’dur:


“Ben, tek Allah’a, her şeye gücü yeten, göğün ve yerin, görülen ve görülmeyen her şeyin yaratıcısı Baba’ya iman ederim. Yine iman ederim ki, İsa Mesih Allah’ın biricik Oğlu’dur. Zamandan önce doğmuştur. Allah’tan Allah, ışıktan ışık, gerçek Allah’tan gerçek Allah’tır. Doğmuş, yaratılmamıştır. Baba ile aynı öze sahiptir. Her şey O’nun aracılığıyla, biz insanlar için, kurtuluşumuz için oldu.


Gökten indi, bakire Meryem’den Kutsal Ruh ile beden aldı ve insan oldu. Pontiyus Pilatus zamanında çarmıha gerildi. Acı çekti ve gömüldü. Üçüncü gün dirildi, göğe çıktı. Baba’nın sağında oturmaktadır. Ölüleri ve dirileri yargılamak için yüceliği ile gelecektir. Krallığının sonu yoktur. Diriltici Rab, Baba ve Oğul’dan kaynaklanan, peygamberlerin konuştuğu Kutsal Ruh’a iman ederim.


Tek, kapsayıcı ve Elçisel Kilise’ye inanırım. Günahların bağışlanması için tek vaftizi kabul eder, ölülerin dirilişini ve gelecek zamanın yaşamını beklerim. Amin.”


Kutsal Kitap, “Allah’ınız Rab, tek Rab’dir. Ben Rab’bim, adım budur ve yüceliğimi kimseye vermem” diyor ama, aynı zamanda Allah’ın toplu birliğini gösteren ayetleri de içeriyor. Bunlardan bir bölümünü daha önce sunmuştum.


Kutsal Kitap’ı incelediğimizde Allah’ın duymak, görmek, konuşmak, bilmek, istemek, sevmek gibi sıfatlarla da nitelendirildiğini görürüz.


Zira Allah da bir kişidir ve bu sıfatlara sahip olan yaratıklarıyla arasında ilgi vardır. Bu sıfatların öncesizde, yani bu varlıklar yaratılmadan önce de varolduğu kesindir. Bunun anlamı, Allah’ın sıfatlarını öncesizde de kullandığıdır. Sıfatların kullanımı ise, ancak birden fazla akıllı varlık arasında olabilir. İşte bu gerçek, Allah’ın birliğinde üç ögenin varlığını gerektirir.


Mesih İnancı’nı derinlemesine inceleyen bir kişinin aşağıdaki gerçekleri bulacağından şüphe yoktur:


Her öge, diğerinin sahip olduğu Kutsal sıfat ve ünvanlara sahiptir.


Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan her biri ibadet, onurlandırma ve güvene lâyıktır.


Kutsal Yazı’da Oğul’un Tanrılığı, Baba’nın Tanrılığı kadar açıkça görülür. Mesih şöyle diyor: “...Herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u da onurlandırsın...” (Yuhanna 5:23).


Mesih İnancı’nı incelediğimizde Kutsal Üçlüğün isimlerinin, bazılarının iddia ettiği gibi; yaratıcı, koruyucu, nimet verici biçiminde; Allah ile kulları arasındaki değişik ilişkileri simgeleyen ifadeler olmadığını görürüz. Aşağıdaki duyurular böyle bir sanıyı geçersiz kılar.


Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan her biri, kendisi hakkında “BEN” diyor.


Onlardan her biri diğerine, hitap anında “SEN”, hazır bulunmadığı takdirde ise “O” der.


Baba Oğul’u, Oğul Baba’yı sever. Kutsal Ruh Oğul’a tanıklık eder ve O’nu yüceltir.


İşte yukarıda anlatılan kutsal gerçeklerin doğal bir sonucu olarak Mesih İnanlıları, bu büyük inançlarını dünyaya sunabilmektedirler.


Bu inanç kısaca, Tek Allah ve Kutsal Üçlüğe inanmaktır.


Çokları, “bu öğreti kavrayış gücümüzün üstünde” diyebilir. Ancak bu, ne Mesih İnancı’nı, ne de dinsel-bilimsel gerçekleri yıkar. Kısır akıllarımızın, “neyin mümkün olduğu, neyin mümkün olmadığı” gibi kavrayışımızın üstündeki şeyleri ölçmek için yaratılmadığını itiraf etmemiz gerekir.


ÖGELERİN BİRLİĞİ


A - Tanrılıkta


Baba’nın Babamız Allah Olduğuna İlişkin Kutsal Bildiri:


“Rab’bimiz İsa Mesih’in kendisi ve bizi sevmiş olup lütfuyla bize sonsuz cesaret ve sağlam bir umut vermiş olan Babamız Tanrı...” (2. Selanikliler 2:16).


Oğul’un Öncesiz Allah Olduğuna İlişkin Duyuru:


“...Oğul için şöyle diyor: Ey Tanrı! Tahtın sonsuzluk boyunca kalıcıdır ve adalet asası senin egemenliğinin asasıdır” (İbraniler 1:8).


Kutsal Ruh’un Bizzat Allah Olduğuna İlişkin Bildiri:


“...Hananya, nasıl oldu da, şeytana uydun? Kutsal Ruh’a yalan söyleyip tarlanın parasının bir kısmını kendine sakladın...” (Elçilerin İşleri 5:3-4).


B - Rab Sözcüğünde


Baba’nın Rab Olduğuna İlişkin:


“O anda İsa Kutsal Ruh’tan coşarak şöyle dedi: ‘Baba, göğün ve yerin Rab’bi...’ ” (Luka 10:21).


Oğul’un Rab Olduğuna İlişkin:


“Tanrı’nın herkesin Rab’bi olan İsa Mesih aracılığıyla esenliği müjdeleyerek İsrail oğullarına ilettiği bildiriden haberiniz vardır” (Elçilerin İşleri 10:36).


Kutsal Ruh’un Rab Olduğuna İlişkin:


“Rab Ruh’tur ve Rab’bin Ruh’u neredeyse orada özgürlük vardır” (2. Korintliler 3:17).


C - Öncesizlikte


Baba Öncesizdir:


“...O diri Allah’tır. Sonsuza dek kalıcıdır....” (Daniel 6:26).
Oğul Öncesizdir:


“Var olan, var olmuş ve var olacak olan, gücü her şeye yeten Rab Tanrı diyor ki: Alfa ve Omega ben’im” (Vahiy 1:8).


Kutsal Ruh Öncesizdir:


“Öyleyse sonsuz Ruh aracılığıyla kendini lekesiz olarak Tanrı’ya sunmuş olan Mesih’in kanının, diri Tanrı’ya kulluk edebilmemiz için vicdanınızı ölü işlerden temizleyeceği ne kadar kesindir!” (İbraniler 9:14).


D - Her Zaman Her Yerde Bulunmak


Baba:


“Her şeyin üzerinde, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrı’sı ve Baba’sı birdir” (Efesliler 4:6).


Oğul:


“Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada, onların arasındayım” (Matta 18:20).


Kutsal Ruh:


“Senin Ruh’undan nereye gideyim? Senin yüzünden nereye kaçayım? Göklere çıksam oradasın, ölüler diyarında yatağımı sersem, işte, oradasın. Seherin kanatlarını alsam, denizin sonlarına konsam; orada da elin bana yol gösterir...” (Mezmurlar 139:7-10).


E - Tapınmaya Lâyık Olmak


Baba:


“Ama içtenlikle tapınanların Baba’ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte o saat şimdidir” (Yuhanna 4:23).


Oğul:


“Öyle ki, İsa’nın adı anıldığında göktekiler, yerdekiler ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı’nın yüceltilmesi için İsa Mesih’in Rab olduğunu açıkça söylesin” (Filipililer 2:10-11).


Kutsal Ruh:


O inanlıları tapınmaya hazırlar. “Bunun gibi, Ruh da güçsüzlüğümüzde bize yardım eder. Nasıl dua etmemiz gerektiğini bilmeyiz, ama Ruh’un kendisi sözle anlatılamayan iniltilerle bizim için aracılık eder” (Romalılara 8.26).


F - Gerçeklik Sıfatında


Baba Gerçektir:


“Onları, gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir” (Yuhanna 17:17).


Oğul Gerçektir:


“Ben de Baba’dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu’nu verecek. Dünya O’nu kabul edemez. Çünkü, O’nu ne görür, ne de tanır. Siz O’nu tanıyorsunuz, çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır” (Yuhanna 14:16-17).


Baba Sevgidir:


“...Beni sevdiğiniz ve Baba’dan çıkıp geldiğime iman ettiğiniz için Baba’nın kendisi sizi seviyor” (Yuhanna 16:27).


Oğul Sevgidir:


“Size buyurduklarımı yaparsanız, benim dostlarım olursunuz. Artık size kul demem. Çünkü kul, efendisinin ne yaptığını bilmez. Size dost dedim; çünkü, Babam’dan bütün işittiklerimi size bildirdim” (Yuhanna 15:14-15).


Kutsal Ruh Sevgidir:


“Çünkü, Tanrı bize korkaklık ruhu değil; güç, sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir” (2. Timoteos 1:7).


G - Kutsallıkta


Baba Kutsaldır:


“...Kutsal Baba, onları bana verdiğin kendi adınla koru ki, bizim gibi bir olsunlar” (Yuhanna 17:11).


Oğul Kutsaldır:


“Melek O’na şöyle cevap verdi: ‘Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en Yüce Olan’ın gücü senin üstüne gölge salacak. Bunun için doğacak olana Kutsal, Tanrı Oğlu denilecek’” (Luka 1:35).


Kutsal Ruh Kutsaldır:


“Tanrı’nın Kutsal Ruh’unu kederlendirmeyin. Kurtuluş günü için o Ruh’la mühürlendiniz” (Efesliler 4:30).


X İTİRAZLARA YANIT


A - Oğul’un Tanrılığına İtiraz


Birisi kalkıp Mesih’in Tanrılığına itiraz edebilir, bu itirazını Mesih’in aşağıdaki sözleriyle güçlendirmeye çalışabilir: “Çünkü, kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getiririm...”(Yuhanna 6:38).


Böyle bir itirazda bulunana şunu deriz: Bu ifadeler Baba ile arasındaki bağ bakımından, Mesih’in Tanrılığını geçersiz kılmaz.


Allah’ın ikinci ögesinin bedene girmesi, Kurtulmalık işinin gereklerinden birisidir. Mesih kendisini bir Kurtulmalık olarak sunmak suretiyle, kutsal istemi gerçekleştirmiştir. Bu kutsal işi bitirdikten sonra göğe, yücelere çıkan Mesih, tüm yönetim ve yetkilerden, tüm güç ve egemenliklerden, yalnız bu çağda değil; gelecek çağda da anılan tüm adlardan üstündür. Tanrı her şeyi O’nun ayakları altına serip O’na bağlı kıldı. O’nu bütün varlıkların üzerinde baş olmak üzere, O’nun bedeni ve her şeyi her yönden dolduranın doluluğu olan İmanlılar topluluğuna verdi (Efesliler 1:21-23).


Elçilerin öğretisinden anlıyoruz ki, “Kurtarma” işi, kurtarıcının insan olmasını gerektirmiştir. Çünkü O, bu yolla kendilerini kurtarmaya geldiği kişilerin doğasına ortak olacaktır. Yine kurtarma işi, kurtarıcının günahı yenip yetkisine inanan her kişiyi kurtarabilmesi için sonsuz güç sahibi bir Allah olmasını zorunlu kılmıştır. Kutsal Kitap’ı inceleyen herkes, Yaratılış bölümünden, son bölüm olan Vahiy’e kadar, bu Kurtarıcının gölgelerini izleyebilir. Araştıran bir kişi, Kurtarıcı’yı kimi kez “zaman dolunca Oğulluk hakkını alalım diye, yasanın yönetiminde olanları kurtarmak için gönderdiği, kadından doğan Oğlu” (Galatyalılara 4:4) olarak, kimi kez de seçtiklerinin tapınma merkezi ve iman konusu olan bir Allah olarak görür. Mesih, olağanüstü bir kişidir. Zira O, hem Allah, hem de insandır. Bedene girmesinden önceki dönemlerde, peygamber rüyetleri (görüm / vizyon), bu olağanüstü kişi ile doludur. Yeşaya peygamber, O’nun bedene girişinden, Tanrı’nın en büyük işareti olarak söz eder: “Bunun için, ...kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak. O’nun adını İmmanuel koyacak” (Yeşaya 7:14).


“İmmanuel, ‘Allah bizimle’ demektir” (Matta 1:23). “...O’na Olağanüstü Öğütçü, Her şeye Gücü Yeten Allah, Sonsuzluk Baba’sı, Esenlik Başkanı, denilecektir” (Yeşaya 9:6).


B - Kutsal Ruh’un Tanrılığına İtiraz


Bazıları, “Kutsal Ruh,” derler, “öge değildir. O yalnızca, Tanrı’nın evrende ve insanların kalplerinde etkinliğini gerçekleştirmek için başvurduğu gücüdür.” Ancak, Kutsal Kitap metinleri, Kutsal Ruh’un yalnızca içimizde etkinlik gösteren kutsal bir güç değil; aynı zamanda, bir “kişi” olduğunu vurgular. Çünkü ögelikten ayrı bir güce kutsallık, gerçeklik ve bilgelik nitelikleri verilemeyeceği gibi, böyle bir gücün hitapta bulunması ya da kendisine hitap edilmesi de mümkün değildir.


Mesih’in vaftizi hakkında şöyle denir: “...O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı’nın Ruh’unun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü.


Göklerden gelen bir ses de şöyle dedi: ‘Sevgili Oğlum budur. O’ndan hoşnudum” (Matta 3:16-17).


Bu ayet, üç ögenin varlığını gösterir. Şöyle ki; Kutsal Ruh, gökte konuşan Baba’nın katından yeryüzündeki Oğul’a inmiştir. Mesih’in öğrencilerine, başka bir Yardımcı vaat etmesi ve elçilerin, “Biz Mesih ile tek Ruh’ta Baba’ya gideriz” demeleri bu kabildendir.


Tanrı’nın Kitabı’nı inceleyen herkes, “Kutsal Ruh’un yalnızca kutsal bir güç" olduğugörüşünün geçersizliğini gösteren birçok ayetle karşılaşır: “Kilise’ye tek Ruhla birçok bağışta bulunuldu.” Kutsal Ruh, yalnızca bir güç olsaydı, bu bağışlardan biri olması gerekirdi.


Aşağıdaki ayetler de inancımızı desteklemektedir.


“İsa, Ruh’un gücü ile donanmış olarak Celile’ye döndü...” (Luka 4:14).


“...Tanrı’nın, Nasıralı İsa’yı nasıl Kutsal Ruh’la ve kudretle meshettiğini biliyorsunuz” (Elçilerin İşleri 10:38).


“...Kutsal Ruh’un gücü ile, ümitle dolup taşmanız için iman yaşamınızda sizi tam bir sevinç ve esenlikle doldursun” (Romalılar 15:13).


“...Harikalar yaratan güçle, Kutsal Ruh’un gücüyle...” (Romalılara 15:19).


“...Ruhun ve gücün kanıtıyla...” (1. Korintliler 2:4).


Karşı çıkanlar itirazlarında haklı olsalar, yukarıdaki ayetleri şöyle anlamamız gerekecek: “İsa gücün gücü ile Celile’ye döndü.”


Böylesine bir saçmalığı sağduyu kabul edemez.


C - Üç Öge İnancına İtiraz


Şu soru sürekli ortaya atılır: Tek Allah’ın özünde ögelerin çokluğuna ilişkin kanıtınız nedir? Yanıt: Allah’ın birliğinin Kutsal Kitap’ta açık bir biçimde görülmesi, evrenin Allah’ın bir benzerini barındıramayacağı gerçeğini kabul etmek, Allah’ın özde tek, üç ögede bulunmasını kesinlikle engellemez.


Buna kanıt olarak, Kutsal Kitap’tan ayetler gösterebiliriz. Örneğin, Eski Antlaşma’da Allah için kullanılan ad, çoğul kalıbındaki “Elohim” sözcüğüdür. Yine bu ada bağlı sözcük ve taşıdığı zamir de çoğuldur.


Bunu en açık biçimde Tesniye 6:4 de görüyoruz: “Dinle Ey İsrail: Allah’ımız RAB, bir olan RAB’DİR.” Örneğin, bu ayetteki “Allah’ımız” sözcüğü, konu Rab’bin birliği olmasına karşın çoğul kalıbındadır.


Yüce adın çoğul olarak geçtiği başka ayetler de vardır:


“... Öz benzeyişimize göre insan yapalım” (Yaratılış 1:26).


“İşte adam... bizden biri gibi oldu” (Yaratılış 3:22).


“Gelin inelim... onların dilini karıştıralım” (Yaratılış 11:7).


“Kimi göndereyim, bizim için kim gidecek?” (Yeşaya 6:8).


Bazıları, “Allah, bununla kralların adetinde olduğu gibi kendisini yüceltmeyi amaçladı” diyor. Ancak, “...işte adam, ...bizden biri gibi oldu” ayeti bu iddiayı geçersiz kılar. Zira ifadenin içeriği konuşan bir kişi ile dinleyicilerin varlığına işaret ediyor.


Üçlük İnancı’nın sırrı, kavrayışımızın üzerinde olabilir. Ancak bu, O’nu reddetmemizin nedeni olamaz. Birçok kutsal duyuruyu anlamak gücümüzün üzerindedir. Örneğin, Allah’ın öncesiz, nedensiz oluşu, aynı anda her yerde bulunması, öncesizden sonsuza dek bütün olanı biteni bilmesi gibi.


Yukarda da vurguladığımız gibi, Üçlük İnancı, gerçekten kavrayışımızın üstünde de olsa, birliğe aykırı değildir. Bu inançta, bizi onu reddetmeye veya akıl ve iman bakımından imkânsız bir şeymiş gibi yorumlamaya sevk edecek hiçbir şey yoktur. Çünkü o üç ilâhın varlığı demek değildir.


Üçlük öğretisinin Mesih İnancı’na herhangi bir yararı var mı, diye sorulabilir. Üçlük İnancı’nın yararı, Kutsal Kitap’ta geçen diğer önemli öğretilerin açıklanmasında ortaya çıkar. Örneğin:
O Tanrılığı yüceltir, O’nun üstünlüklerini açıklar. Üçlüksüz bir “birlik” Tanrılığı dar bir çerçeveye hapseder, O’nu her türlü sevgi ve mutluluk anlamından ayırır. Bize göre, ögelerin birbirlerine danışmaları, aralarında karşılıklı sevginin bulunması Tanrılıktaki öncesiz mutluluğun tüm gereklerini sağlar.


Üçlük, Allah’ın kendisini insanlığa gösterme aracıdır. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, tek özden tek Allah’tır. Oğul, Allah’ı kusursuz bir biçimde tanır. O’nu en iyi şekilde bildirebilir. Kutsal Ruh da Tanrılığın özündendir. Bu nedenle Tanrılığı insanların ruhlarına duyurabilir.


İşte bu üç öge aracılığı ile Allah yaratıklarına yaklaşır. Bu yaklaşma olmaksızın Allah, kavrayışımıza kapalı, bizden kopuk olur.
Üçlük tüm gerekleri ile kurtarma işini tamamlamada Allah’ın aracıdır, ikinci öge bedene girmiş, günahlarımızı silmiş, hakkımızda şefaatte bulunmuş, barıştırma ve kurtarma planını hazırlamıştır.


Elçi bu gerçeği şöyle bildirir: “...Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih’te kendisiyle barıştırdı...” (2. Korintliler 5:19). Üçüncü öge Kutsal Ruh hakkında da aynı şeyler söylenir. O kalplerimizi yeniler, akıllarımızı aydınlatır ve bizleri Allah’ın huzuruna girmek için kutsar.


Gerçekten de ögeler olmaksızın, Allah, hem Kurtarıcı, hem de Yargıç olamaz. Oysa günahlının şeriatın lanetinden kurtarılabilmesi için, bu üç sıfatın bir arada olması gereklidir.


Üçlük, Allah’ı sevgi bağlılığı ve aile sıcaklığı konusunda insan yaşamı için bir örnek olarak sunar. Babalığın gerçekliğini birinci ögede, Oğulluğun gerçekliğini ise ikinci ögede buluruz. Bu, insanlar arasındaki Baba-Oğul bağının değerini yüceltir.


Tanrılığı her türlü sevgi duygusundan soyutlamamız durumunda Allah, onunla aramızda sertlik ve zorbalık duvarının bulunduğu bir “Cebbar”a dönüşecektir.


1 Kuran’ın ifadesiyle: ‘Kutsallığın ruhu’ (Ruhu’l-Quds).


**İSKENDER CEDİD
DIE UNFEHLBARKEIT DER THORA UND DES
EVANGELIUMS
THE INFALLIBILITY OF THE TORAH AND THE GOSPEL

ESENLİK YOLU • PK : 66 CH-8486 RIKON • İSVİÇRE


KURAN’IN KENDİ DİLİNDEN HRİSTİYANLIK, İSA’NIN DURUMU VE MERYEM ANA KONULARI


Daha önceki “Arayış” adlı yazımda Allah’ın varlığının kanıtlarının ve Kuran’ın Allah’tan geldiğine dair fiziksel delillerin bilgilerini paylaşmıştım. Önce yukarıdaki görüşleri inceleyen samimi birinin aşağıdaki bilgileri okurken daha da fazla dikkate almasını sağlayacak bir yazı olduğunu düşünüyorum. Karşılaştırmalı yazılar ele alan kişinin samimiyetine bağlı olarak bize daha doğru yaklaşımlar sunar. Bu nedenle mümkün olduğunca yorum yapmaktan kaçınmaya çalışacağım. Fikrimin Kuran merkezli olduğu açık olduğu için ufak bir bağlama yaparak bitirebilirim diye düşünüyorum. Umarım her iki taraf için de aklın aradığı sorulara ve gözün aradığı bilgilere bu yazıda yer verebilmişimdir.


Kuran 2:111- "Yahudi veya Hıristiyanlardan başkası bahçeye giremez" dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: "Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin."


Some have said, "No one will enter Paradise except Jews or Christians!" Such is their wishful thinking. Say, "Show us your proof, if you are right.",


(Kuran 2:62- Gerçeği onaylayanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğer dinlerden her kim: ALLAH'ı ve ahiret gününü onaylar ve erdemli bir hayat sürdürürse, onların ödülleri Rab'leri katındadır. Onlar için korku ve üzüntü yoktur.


Surely, those who believe, those who are Jewish, the Christians, and the converts; anyone who (1) believes in GOD, and (2) believes in the Last Day, and (3) leads a righteous life, will receive their recompense from their Lord. They have nothing to fear, nor will they grieve.


Kuran 5:59- De: "Kitaplılar! ALLAH'ı, bize indirileni ve önceki indirilenleri onayladık diye mi yoldan çıkmış olan çoğunluğunuzla bize karşı nefret besliyorsunuz?"


Say, "O people of the scripture, do you not hate us because we believe in GOD, and in what was revealed to us, and in what was revealed before us, and because most of you are not righteous?",)


Kuran 2:112- Doğrusu, kim iyilik yaparak kendini ALLAH'a teslim ederse, onun ödülü Rabbinin yanındadır; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.


Indeed, those who submit themselves absolutely to GOD alone, while leading a righteous life, will receive their recompense from their Lord; they have nothing to fear, nor will they grieve.


Kuran 2:113- Yahudiler: "Hıristiyanların bir temeli yok" derken, Hıristiyanlar da: "Yahudilerin bir temeli yok" dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Cahiller de tıpkı onlar gibi konuşur. Diriliş günü ALLAH ayrılığa düştükleri konularda aralarında hüküm verecektir.


The Jews said, "The Christians have no basis," while the Christians said, "The Jews have no basis." Yet, both of them read the scripture. Such are the utterances of those who possess no knowledge. GOD will judge them on the Day of Resurrection, regarding their disputes.,


Kuran 2:116- "ALLAH çocuk edindi" dediler. Haşa, O yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir.


They said, "GOD has begotten a son!" Be He glorified; never! To Him belongs everything in the heavens and the earth; all are subservient to Him.,


Kuran 2:117- Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işin olmasını dilerse, ona sadece "Ol" der ve olur.


The Initiator of the heavens and the earth: to have anything done, He simply says to it, "Be," and it is.,


Kuran 2:165- ALLAH'tan başkasını tanrı edinen ve ALLAH'ı sever gibi onları seven kimseler var. Gerçeği onaylayanlar ise en çok ALLAH'ı sever. O zulmedenler, azabı gördükleri zaman tüm gücün ALLAH'a ait ve ALLAH'ın azabının çetin olduğunu anlayacaklarını bir bilselerdi!


Yet, some people set up idols to rival GOD, and love them as if they are GOD. Those who believe love GOD the most. If only the transgressors could see themselves when they see the retribution! They will realize then that all power belongs to GOD alone, and that GOD's retribution is awesome.


Kuran 2:87- Musa'ya kitabı verdik ve ondan sonra ard arda elçiler gönderdik. Meryemoğlu İsa'ya da apaçık deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Hoşunuza gitmeyen bir şeyle ne zaman size bir elçi geldiyse büyüklük taslamadınız mı? Nitekim, bir kısmınız yalanladınız ve bir kısmınız da öldürüyordunuz.


We gave Moses the scripture, and subsequent to him we sent other messengers, and we gave Jesus, son of Mary, profound miracles and supported him with the Holy Spirit. Is it not a fact that every time a messenger went to you with anything you disliked, your ego caused you to be arrogant? Some of them you rejected, and some of them you killed.


Kuran 2:88- Hatta "Sabit fikirliyiz" dediler. Halbuki, inkârlarından dolayı ALLAH onları lanetlemişti! Bu yüzden onların pek azı gerçeği onaylar.


Some would say, "Our minds are made up!" Instead, it is a curse from GOD, as a consequence of their disbelief, that keeps them from believing, except for a few of them.,


Kuran 2:89- İnkarcılara karşı yardım beklemelerine rağmen, onlara ALLAH katından yanlarındakini doğrulayıcı bir kitap, bu bekledikleri şey, kendilerine gelince onu inkâr ettiler. ALLAH'ın laneti, inkarcılara olsun.


When this scripture came to them from GOD, and even though it agrees with, and confirms what they have, and even though they used to prophesy its advent when they talked with the disbelievers, when their own prophecy came to pass, they disbelieved therein. GOD's condemnation thus afflicts the disbelievers.,


Kuran 2:90- ALLAH'ın, lütfunu kullarından dilediğine indirmesini çekemeyerek ALLAH'ın indirdiğini inkâr etmek için kişiliklerini satmaları ne kötü! Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar. Kafirlere alçaltıcı bir azap var.


Miserable indeed is what they sold their souls for - rejecting these revelations of GOD out of sheer resentment that GOD should bestow His grace upon whomever He chooses from among His servants. Consequently, they incurred wrath upon wrath. The disbelievers have incurred a humiliating retribution.,


Kuran 2:91- Kendilerine, "ALLAH'ın indirdiğini onaylayın" denildiğinde, "Bize indirileni onaylarız" diyerek ondan sonrasını inkâr ederler. Oysa bu, yanlarında bulunanı doğrulayan gerçektir. "Gerçeği onayladı iseniz, neden daha önce ALLAH'ın peygamberlerini öldürüyordunuz" de.


When they are told, "You shall believe in these revelations of GOD," they say, "We believe only in what was sent down to us." Thus, they disbelieve in subsequent revelations, even if it is the truth from their Lord, and even though it confirms what they have! Say, "Why then did you kill GOD's prophets, if you were believers?",


Kuran 2:99- Sana apaçık ayetler indirdik. Yoldan çıkmış olanlardan başkası onları inkâr etmez.


We have sent down to you such clear revelations, and only the wicked will reject them.,


Kuran 2:101- Yanlarındakini doğrulayan bir elçi ALLAH tarafından görevli olarak kendilerine gelince, kitap verilenlerin bazısı, ALLAH'ın kitabını sırtlarının ardına attı. Bilmezlermiş gibi…


Now that a messenger from GOD has come to them, and even though he proves and confirms their own scripture, some followers of the scripture (Jews, Christians, and Muslims) disregard GOD's scripture behind their backs, as if they never had any scripture.,


Kuran 2:106- Daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir mucize veya şeriatı yürürlükten kaldırmaz veya unutturmayız. ALLAH'ın her şeye gücü yettiğini bilmez misin?


When we abrogate any miracle, or cause it to be forgotten, we produce a better miracle, or at least an equal one. Do you not recognize the fact that GOD is Omnipotent?


Kuran 2:170- Onlara, "ALLAH'ın indirdiğine uyun" dense, "Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz" derler. Peki, ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?!


When they are told, "Follow what GOD has revealed herein," they say, "We follow only what we found our parents doing." What if their parents did not understand, and were not guided?,


Kuran 2:135- "Yahudi veya Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" dediler. De ki: "Hayır, biz İbrahim'in tektanrıcı dinine uyarız. O, ortak koşanlardan olmadı." (İslam, bir özel isim değildir. Adem'den itibaren tüm elçiler ve onların mesajını onaylayanlar, kendilerini tanımlamak için, İslam ve Müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını kullanmışlardır (2:131; 3:95; 6:161; 7:126; 10:72; 27:31,32; 28:53). Tanrı yanında tek makbul din İslam'dır, yani Allah'a teslimiyettir, barışseverliktir. İbrahim, namaz, zekât, oruç ve Konferans pratiklerini öğretti (22:78). İbrahim'in izleyicisi Muhammed peygamber (16:123) ise Kuran'ı iletti.)


They said, "You have to be Jewish or Christian, to be guided." Say, "We follow the religion of Abraham - monotheism - he never was an idol worshiper." (The Quran repeatedly informs us that Submission is the religion of Abraham (3:95, 4:125, 6:161, 22:78). Abraham received a practical "scripture,"namely, all the duties and practices of Submission[the Contact Prayers (Salat), the obligatory charity (Zakat), the fasting of Ramadan, and the Hajj pilgrimage]. Muhammad was a follower of Abraham's religion, as we see in 16:123; he delivered this Final Testament, the Quran. The third messenger of Submission delivered the religion's proof of authenticity (see 3:81 and Appendices 1, 2, 24, & 26).)


Kuran 2:136- "ALLAH'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya verilene ve tüm peygamberlere Rab'leri tarafından verilenleri onayladık. Onların hiçbiri arasında ayrım yapmayız. Biz sadece O'na teslim olanlarız" deyiniz.


Say, "We believe in GOD, and in what was sent down to us, and in what was sent down to Abraham, Ismail, Isaac, Jacob, and the Patriarchs; and in what was given to Moses and Jesus, and all the prophets from their Lord. We make no distinction among any of them. To Him alone we are submitters.",


Kuran 2:137- Sizin onayladığınız gibi onaylasalar doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, karşıt olmuş olurlar. Onlara karşı ALLAH sana yeter. O İşitendir, Bilendir.


If they believe as you do, then they are guided. But if they turn away, then they are in opposition. GOD will spare you their opposition; He is the Hearer, the Omniscient.,


Kuran 2:138- Budur ALLAH'ın sistemi! Kimin sistemi ALLAH'ınkinden daha iyidir? "Biz yalnız O'na hizmet ederiz."


Such is GOD's system, and whose system is better than GOD's? "Him alone we worship.",


Kuran 2:139- "Bizimle ALLAH hakkında mı tartışıyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Biz işlediğimizden, siz de işlediğinizden sorumlusunuz. Biz kendimizi sadece O'na adadık" de.


Say, "Do you argue with us about GOD, when He is our Lord and your Lord? We are responsible for our deeds, and you are responsible for your deeds. To Him alone we are devoted.",


Kuran 2:140- İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduğunu mu ileri sürüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa ALLAH mı? ALLAH'ın bildirdiğini gizleyenden daha zalim kim olabilir? ALLAH yaptıklarınızdan gafil değil."


Do you say that Abraham, Ismail, Isaac, Jacob, and the Patriarchs were Jewish or Christian? Say, "Do you know better than GOD? Who is more evil than one who conceals a testimony he has learned from GOD? GOD is never unaware of anything you do.",


Kuran 3:35- İmran'ın karısı demişti ki: "Rabbim, karnımdakini tamamıyla sana adadım, adağımı kabul buyur. Sen İşitensin, Bilensin."


The wife of Amram said, "My Lord, I have dedicated (the baby) in my belly to You, totally, so accept from me. You are Hearer, Omniscient.",


Kuran 3:36- Onu doğurunca, "Rabbim, onu kız doğurdum" dedi – ALLAH onun ne doğuracağını biliyordu– "Erkek kız gibi değil. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu, kovulmuş sapkından koruman için sana yalvarırım."


When she gave birth to her, she said, "My Lord, I have given birth to a girl" - GOD was fully aware of what she bore - "The male is not the same as the female. I have named her Mary, and I invoke Your protection for her and her descendants from the rejected devil.",


Kuran 3:37- Rabbi, adağını güzel bir şekilde kabul etti ve onu Zekeriya'nın himayesinde güzel bir çiçek gibi yetiştirdi. Zekeriya, odanın köşesinde onun yanına her girişinde yanında yiyecekler bulurdu. "Meryem, bunlar sana nereden geliyor" diye sorduğunda, "Bu, ALLAH katındandır. ALLAH dilediğine hesapsız rızık verir" derdi.


Her Lord accepted her a gracious acceptance, and brought her up a gracious upbringing, under the guardianship of Zachariah. Whenever Zachariah entered her sanctuary he found provisions with her. He would ask, "Mary, where did you get this from?" She would say, "It is from GOD. GOD provides for whomever He chooses, without limits.",


Kuran 3:38- Zekeriya oracıkta Rabbine dua etti: "Rabbim" dedi, "katından bana tertemiz bir soy ver, Sen duaları işitensin."


That is when Zachariah implored his Lord: "My Lord, grant me such a good child; You are the Hearer of the prayers.",


Kuran 3:39- Tapınakta durmuş namaz kılıyorken melekler ona, "ALLAH seni, ALLAH'ın Sözünü doğrulayacak, onurlu, iffetli ve erdemli bir peygamber olan Yahya ile müjdeliyor" diye seslendiler.


The angels called him when he was praying in the sanctuary: "GOD gives you good news of John; a believer in the word of GOD, honorable, moral, and a righteous prophet.",


Kuran 3:40- "Rabbim, ben yaşlı ve karım kısırken nasıl olur da bir oğlum olur" deyince, o, "Evet; ama ALLAH dilediğini yapar" dedi.


He said, "How can I have a boy, when I am so old, and my wife is sterile?" He said, "GOD does whatever He wills.",


Kuran 3:41- "Rabbim, bana bir alamet ver" dedi. "Alametin, üç gün işaretle anlaşmanın dışında halk ile konuşmamandır. Rabbini çokça an, akşam sabah O'nu düşün," dedi.


He said, "My Lord, give me a sign." He said, "Your sign is that you will not speak to the people for three days, except through signals. Commemorate your Lord frequently; and meditate night and day.",


Kuran 3:42- Melekler şöyle demişti: "Meryem, ALLAH seni seçip arındırdı; seni tüm kadınların üzerine seçti.


The angels said, "O Mary, GOD has chosen you and purified you. He has chosen you from all the women.,


Kuran 3:43- "Meryem, Rabbine teslim ol, secdeye kapan, eğilenlerle birlikte eğil."


"O Mary, you shall submit to your Lord, and prostrate and bow down with those who bow down.",


Kuran 3:44- Bunlar, sana vahyettiğimiz metafizik haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kura çekerlerken sen onların yanında değildin; çekiştikleri zaman da sen onların yanında değildin.


This is news from the past that we reveal to you. You were not there when they drew their raffles to select Mary's guardian. You were not present when they argued with one another.,


Kuran 3:45- Melekler demişti ki: "Meryem, ALLAH seni kendisinden bir Söz ile müjdeliyor. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir.dipnot Dünyada da ahirette de önderlerdendir ve yakın olanlardandır. (Not: İsa Mesih, Allah'ın ‘ol' sözüyle babasız doğduğu için Allah'ın Sözü olarak adlandırılmıştır. Kuran, İsa'yı putlaştıranları uyarmak için İsa'yı çoğunlukla "Meryem oğlu İsa" diye anar.)


The angels said, "O Mary, GOD gives you good news: a Word from Him whose name is `The Messiah, Jesus the son of Mary. He will be prominent in this life and in the Hereafter, and one of those closest to Me.',


Kuran 3:46- "Beşikteyken de büyüyünce de insanlarla konuşacak ve iyilerden olacak."


"He will speak to the people from the crib, as well as an adult; he will be one of the righteous.",


Kuran 3:47- "Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken nasıl olur da çocuğum olur" deyince, şöyle cevap verdi: "ALLAH dilediğini böyle yaratır. Herhangi bir şeyin olmasını dilediği an ona ‘Ol' der ve o şey oluverir.


She said, "My Lord, how can I have a son, when no man has touched me?" He said, "GOD thus creates whatever He wills. To have anything done, He simply says to it, `Be,' and it is.,


Kuran 3:48- "Ona kitabı, bilgeliği, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.


"He will teach him the scripture, wisdom, the Torah, and the Gospel.",


Kuran 3:49- "İsrailoğullarına gönderilen bir elçi olarak: ‘Ben size, Rabbinizden bir kanıt ile geldim. Size balçıktan kuş heykeli yapıp ona üflerim ve ALLAH'ın izniyle bir kuş oluverir. ALLAH'ın izniyle körü ve cüzzamlıyı iyileştirir, ölüyü diriltirim. Ne yediğinizi ve evlerinizde neler biriktirdiğinizi size bildirebilirim. Onaylayacaksanız bu kanıtlar sizin için yeterlidir.


As a messenger to the Children of Israel: "I come to you with a sign from your Lord - I create for you from clay the shape of a bird, then I blow into it, and it becomes a live bird by GOD's leave. I restore vision to the blind, heal the leprous, and I revive the dead by GOD's leave. I can tell you what you eat, and what you store in your homes. This should be a proof for you, if you are believers.,


Kuran 3:50- " ‘Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram edilen bazı şeyleri helal etmek için gönderildim. Size Rabbinizden bir kanıt getirdim. ALLAH'ı dinleyin ve beni izleyin.


"I confirm previous scripture - the Torah - and I revoke certain prohibitions imposed upon you. I come to you with sufficient proof from your Lord. Therefore, you shall observe GOD, and obey me.,


Kuran 3:51- " ‘ALLAH benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz; O'na hizmet edin. Budur doğru yol.'" (İsa, Yeni Ahit boyunca bunu tekrarlar. Bak, Yuhanna 20:17; Matta 7:21, Markos 12:29-33.)


"GOD is my Lord and your Lord; you shall worship Him alone. This is the right path.",


Kuran 3:52- İsa onlardan inkârcı bir tavır sezince, "ALLAH yolunda kim bana yardımcı olacak" dedi. Öğrencileri, "Biz ALLAH'ın yardımcılarıyız; ALLAH'ı onayladık. Müslüman oluşumuza tanık ol" diye karşılık verdiler.


When Jesus sensed their disbelief, he said, "Who are my supporters towards GOD?" The disciples said, "We are GOD's supporters; we believe in GOD, and bear witness that we are submitters.",


Kuran 3:53- "Rabbimiz, indirdiğini onayladık ve elçiye uyduk, bizi tanıklar listesine yaz!"


"Our Lord, we have believed in what You have sent down, and we have followed the messenger; count us among the witnesses.",


Kuran 3:54- Tuzak kurdular, ALLAH da tuzak kurdu. ALLAH tuzak kuranların en iyisidir. (İsa'nın nefsi/bilinci vücuduna bir daha dönmemek üzere göğe çekildi, yeryüzündeki yaşamına son verildi. Düşmanları ise onun bilinci ayrılmış ama biyolojik olarak yaşayan bedenini astılar.)


They plotted and schemed, but so did GOD, and GOD is the best schemer. (We learn that Jesus' soul, the real person, was raised, i.e., Jesus' life on earth was terminated, prior to the arrest,torture, and crucifixion of his empty, soulless, but physiologically living body(See the details in Appendix 22))


Kuran 3:55- ALLAH İsa'ya şöyle demişti: "Senin dünyadaki hayatına son vereceğim ve kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtaracağım ve sana uyanları Diriliş Günü'ne kadar inkâr edenlerin üzerinde tutacağım. Sonra, dönüşünüz banadır ve anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda ben hüküm vereceğim."


Thus, GOD said, "O Jesus, I am terminating your life, raising you to Me, and ridding you of the disbelievers. I will exalt those who follow you above those who disbelieve, till the Day of Resurrection. Then to Me is the ultimate destiny of all of you, then I will judge among you regarding your disputes.,


Kuran 3:56- "Kâfirleri ise dünyada ve ahirette şiddetli bir şekilde cezalandıracağım; yardımcıları da olmayacak."


"As for those who disbelieve, I will commit them to painful retribution in this world, and in the Hereafter. They will have no helpers.",


Kuran 3:57- Gerçeği onaylayıp erdemli bir hayat sürenlere gelince, ödülleri tam olarak ödenecek. ALLAH zalimleri sevmez.


As for those who believe and lead a righteous life, He will fully recompense them. GOD does not love the unjust.,


Kuran 3:58- Sana bu okuduklarımız, ayetlerden ve hikmetli mesajdandır.


These are the revelations that we recite to you, providing a message full of wisdom.,


Kuran 3:59- ALLAH'a göre İsa'nın örneği, Adem'in örneği gibidir; topraktan biçimlendirdikten sonra ona "Ol" dedi ve o da oldu. (İsa ile Adem arasındaki benzerlik, matematiksel olarak da desteklenmiştir. Her iki isim Kuran boyunca 25'er defa olmak üzere eşit sayıda tekrarlanır.)


The example of Jesus, as far as GOD is concerned, is the same as that of Adam; He created him from dust, then said to him, "Be," and he was. (The "equality" of the creation of Jesus and Adam is confirmed mathematically; Jesus and Adam are mentioned in the Quran the same numberof times; 25 times each.)


Kuran 3:60- Bu, Rabbinden gelen gerçektir; kuşkulananlardan olma.


This is the truth from your Lord; do not harbor any doubts.,


Kuran 3:61- Sana gelen bu bilgiden sonra her kim bu konuda seninle tartışırsa, de ki: "Gelin, çocuklarımızı, çocuklarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağırarak bizlerle sizler bir araya gelelim ve sonra ALLAH'ın lanetinin yalancıların üzerine olması için lanetleşelim.


If anyone argues with you, despite the knowledge you have received, then say, "Let us summon our children and your children, our women and your women, ourselves and yourselves, then let us invoke GOD's curse upon the liars.",


Kuran 3:62- İşte, söylentilerin gerçeği bu. ALLAH'tan başka hiçbir tanrı yoktur ve elbette ALLAH Güçlüdür, Bilgedir.


Absolutely, this is the narration of the truth. Absolutely, there is no god except GOD. Absolutely, GOD is the Almighty, Most Wise.,


Kuran 3:63-Yüz çevirirlerse, elbette ALLAH bozguncuları bilir.


If they turn away, then GOD is fully aware of the evildoers.,


Kuran 3:64- De ki: "Kitaplılar! Bizimle sizin aranızda aynı olan bir ilkeye geliniz: ALLAH'tan başkasına hizmet etmeyelim ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, birimiz diğerini ALLAH'tan sonra rabler edinmesin." Kabul etmezlerse, "Şahit olun, biz Müslümanlarız!" deyin.dipnot


Say, "O followers of the scripture, let us come to a logical agreement between us and you: that we shall not worship except GOD; that we never set up any idols besides Him, nor set up any human beings as lords beside GOD." If they turn away, say, "Bear witness that we are submitters.",


Kuran 4:155- Sözlerini bozmalarından, ALLAH'ın ayet ve delillerini inkâr etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve "Sabit fikirliyiz" demelerinden ötürü, evet inkârlarından ötürü ALLAH onların anlayışlarını mühürledi. Bunun için pek azı gerçeği onaylar.


(They incurred condemnation) for violating their covenant, rejecting GOD's revelations, killing the prophets unjustly, and for saying, "Our minds are made up!" In fact, GOD is the One who sealed their minds, due to their disbelief, and this is why they fail to believe, except rarely.,


Kuran 4:156- İnkârlarından ve Meryem hakkında büyük bir yalan uydurmalarından ötürü…


(They are condemned) for disbelieving and uttering about Mary a gross lie.,


Kuran 4:157- Ve ALLAH'ın elçisi "Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden ötürü… Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar; fakat öyle yaptıklarını sandılar. Tüm mezhepler bu konuda kuşku içindedir. Onların bu konuda bir bilgisi yok; sadece zanna uyuyorlar. Kesin olarak onu öldürmediler. (İsa'nın gerçek kişiliği ve bilinci olan nefsi, her tektanrcının nefsi gibi doğrudan doğruya cennete alındı. Düşmanları ise onun bilinçsiz, ancak yaşayan bedenini işkence ederek astılar.)


And for claiming that they killed the Messiah, Jesus, son of Mary, the messenger of GOD. In fact, they never killed him, they never crucified him - they were made to think that they did. All factions who are disputing in this matter are full of doubt concerning this issue. They possess no knowledge; they only conjecture. For certain, they never killed him. (Jesus, the real person, the soul, was raised in the same manner as in the death of any righteous person. Subsequently, hisenemies arrested, tortured, and crucified his living, but empty, body. SeeAppendices17&22, and thebook "Jesus: Myths and Message" by Lisa Spray (Universal Unity, Fremont,California,1990)).


Kuran 4:158- Tersine, ALLAH onu kendisine yükseltti; ALLAH Üstündür, Bilgedir.


Instead, GOD raised him to Him; GOD is Almighty, Most Wise.,


Kuran 4:159- Kendilerine kitap verilenlerden her biri ölümünden önce bu gerçeği onaylamak zorundadır. Diriliş Günü ise o onlara karşı tanık olacaktır.


Everyone among the people of the scripture was required to believe in him before his death. On the Day of Resurrection, he will be a witness against them.,


Kuran 5:72- "ALLAH, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler elbette inkâr etmiştir. Oysa Mesih, "İsrailoğulları! benim de sizin de Rabbiniz olan ALLAH'a kul olun" demişti. Kim ALLAH'a ortak koşarsa ALLAH ona bahçeyi yasaklar, yeri de ateş olur. Zalimler için yardımcı da bulunmaz.(Bak, İncil, Yuhanna 7:16,28-29; 5:30; 14:28; 12:44-50; 20:127; Markos 10:17-18; 12:29; Matta 7:21. Birçok batılı ilahiyatçı, yaptıkları araştırmalar sonunda Hıristiyanlığın İsa'dan sonra Paul tarafından değiştirildiği sonucuna varmışlardır. Örneğin bak: "Bedenlenmiş Tanrı Efsanesi"(Westminster Press, Philadelphia, 1977) ve "Efsane Yaratanlar" (Harper ve Row, New York, 1986). Ayrıca bak: "Hıristiyan Din Adamlarına 19 Soru (Ozan Yayıncılık, İstan­bul, 1998))


Pagans indeed are those who say that GOD is the Messiah, son of Mary. The Messiah himself said, "O Children of Israel, you shall worship GOD; my Lord and your Lord." Anyone who sets up any idol beside GOD, GOD has forbidden Paradise for him, and his destiny is Hell. The wicked have no helpers. (In John 20:17, we see that Jesus taught that he was neither God, nor the son of God. Many theologians have concluded, after careful research,that today's Christianity is not the same Christianity taught by Jesus. Twooutstanding books on this subject are "The Myth of God Incarnate" (TheWestminster Press, Philadelphia, 1977) and The "Mythmaker" (Harper &Row, New York, 1986). On the front jacket of "The Mythmaker" we read thefollowing statement: " ...Hyam Maccoby presents new arguments to support the view that Paul,not Jesus, was the founder of Christianity....it was Paul alone who createda new religion through his vision of Jesus as a divine Saviour who died tosave humanity.")


Kuran 5:73-"ALLAH, üçün üçüncüsüdür" diyenler inkâr etmiştir. Oysa bir tek Tanrı'dan başka tanrı yok. Bu sözlerine son vermezlerse, inkârcılarına acıklı bir azap dokunacak.


Pagans indeed are those who say that GOD is a third of a trinity. There is no god except the one god. Unless they refrain from saying this, those who disbelieve among them will incur a painful retribution.,


Kuran 5:74- Hâlâ ALLAH'a yönelip ondan bağışlanma dilemeyecekler mi? ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.


Would they not repent to GOD, and ask His forgiveness? GOD is Forgiver, Most Merciful.,


Kuran 5:75- Meryem oğlu Mesih elçiden başka bir şey değildi. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmişti. Annesi de doğru sözlüydü. Her ikisi de yemek yerdi. Ayetlerimizi onlara nasıl açıkladığımıza dikkat et de buna rağmen nasıl da yüz çevirmekte olduklarını gör!


The Messiah, son of Mary, is no more than a messenger like the messengers before him, and his mother was a saint. Both of them used to eat the food. Note how we explain the revelations for them, and note how they still deviate!,


Kuran 5:76- De, "ALLAH'tan başka, size zarar ve yarar veremeyenlere mi hizmet ediyorsunuz? ALLAH İşitir, Bilir."


Say, "Would you worship beside GOD powerless idols who can neither harm you, nor benefit you? GOD is Hearer, Omniscient.",


Kuran 5:110- ALLAH diyecek ki: Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene bağışladığım nimetimi hatırla. Seni Kutsal Ruh ile desteklemiştim; böylece beşikteyken de yetişkin iken de halkla konuşuyordun. Sana kitabı, bilgeliği, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle balçıktan kuş heykeli yaratıyordun ve ona üfleyince de iznimle kuş oluveriyordu. Körü ve cüzzamlıyı iznimle iyileştiriyordun. Yine benim iznimle ölüleri diriltiyordun. İsrailoğullarına apaçık kanıtlar götürmene rağmen, içlerindeki inkârcılar, "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil" demişlerdi de seni onlardan kurtarmıştım.


GOD will say, "O Jesus, son of Mary, remember My blessings upon you and your mother. I supported you with the Holy Spirit, to enable you to speak to the people from the crib, as well as an adult. I taught you the scripture, wisdom, the Torah, and the Gospel. Recall that you created from clay the shape of a bird by My leave, then blew into it, and it became a live bird by My leave. You healed the blind and the leprous by My leave, and revived the dead by My leave. Recall that I protected you from the Children of Israel who wanted to hurt you, despite the profound miracles you had shown them. The disbelievers among them said, `This is obviously magic.',


Kuran 5:111- Sohbet arkadaşlarına (havariyun), "Beni ve elçimi onaylayın" diye vahyettiğimde; "Onayladık, bizim barış içinde teslim (müs­limun) oluşumuza tanık ol" demişlerdi.


"Recall that I inspired the disciples: `You shall believe in Me and My messenger.' They said, `We have believed, and bear witness that we are submitters.' ",


Kuran 5:112- Havariler, "Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir ziyafet çekebilir mi" demişlerdi. "Gerçeği onaylıyorsanız ALLAH'a saygı gösterin" demişti.


Recall that the disciples said, "O Jesus, son of Mary, can your Lord send down to us a feast from the sky?" He said, "You should reverence GOD, if you are believers.",


Kuran 5:113- "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalbimiz yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona tanık olalım."


They said, "We wish to eat from it, and to reassure our hearts, and to know for sure that you have told us the truth. We will serve as witnesses thereof.",


Kuran 5:114- Meryem oğlu İsa: "Tanrımız, Rabbimiz, bize gökten bir ziyafet indir de hepimiz ve her birimiz için bir bayram ve Sen'den bir delil olsun. Bizi rızıklandır. Sen en iyi rızık verensin" dedi.(Kuran'ın matematiksel mucizesi, büyük mucizelerden olduğu için (74:35), onu öğrenenlerin sorumluluğu da büyüktür. Ayrıca, Tanrı'nın İsa'ya sürekli olarak "Meryem oğlu" diye seslenmesi dikkat çekicidir. İncil'de de sık sık "insanoğlu" olarak tanımlanan İsa'nın, buna rağmen "Tanrı'nın biricik oğlu" olarak anılması, insanların kahramanları putlaştırma eğilimlerinin delillerinden biridir.)


Said Jesus, the son of Mary, "Our god, our Lord, send down to us a feast from the sky. Let it bring plenty for each and every one of us, and a sign from You. Provide for us; You are the best Provider." (The Quran's overwhelming miracle (Appendix 1) is described in 74:35 as "One of the greatest miracles," and brings with it an uncommonly great responsibility.)


Kuran 5:115- ALLAH, "Onu size indireceğim" dedi, "Kim artık bundan sonra inkâr ederse, onu, hiç kimseye vermediğim bir azapla cezalandıracağım."


GOD said, "I am sending it down. Anyone among you who disbelieves after this, I will punish him as I never punished anyone else.",


Kuran 5:116- ALLAH şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sen mi halka, ‘ALLAH'tan başka beni ve annemi de tanrı edinin' dedin?" O şöyle cevap verecek: "Sen yücesin, hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Zaten böyle bir şey söylemiş olsaydım sen bilirdin. Sen benim düşüncemi bilirsin; ancak ben senin düşünceni bilmem. Sen tüm gizemleri biliyorsun."


GOD will say, "O Jesus, son of Mary, did you say to the people, `Make me and my mother idols beside GOD?' " He will say, "Be You glorified. I could not utter what was not right. Had I said it, You already would have known it. You know my thoughts, and I do not know Your thoughts. You know all the secrets.,


Kuran 5:117- "Ben onlara ‘Rabbim ve Rabbiniz olan ALLAH'a hizmet edin' diye bana emrettiğinden başkasını demedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara tanıktım. Canımı aldıktan sonra ise sen onların üzerine gözetleyici oldun. Sen her şeye Tanıksın."


"I told them only what You commanded me to say, that: `You shall worship GOD, my Lord and your Lord.' I was a witness among them for as long as I lived with them. When You terminated my life on earth, You became the Watcher over them. You witness all things.,


Kuran 5:118- "Onları cezalandırırsan, onlar senin kullarındır. Onları bağışlarsan, kuşkusuz sen Üstünsün, Bilgesin."


"If You punish them, they are Your constituents. If You forgive them, You are the Almighty, Most Wise.",


Kuran 5:119- ALLAH ilan edecek: "Bu, doğrulara doğruluklarının yarar sağladığı gündür." Onlar için içlerinden ırmaklar akan ve orada sürekli kalacakları bahçeler var. ALLAH onlardan, onlar da O'ndan hoşnut olmuştur. Büyük başarı işte bu…


GOD will proclaim, "This is a day when the truthful will be saved by their truthfulness." They have deserved gardens with flowing streams. They abide therein forever. GOD is pleased with them, and they are pleased with Him. This is the greatest triumph.,


Kuran 5:120- Göklerin, yerin ve aralarındaki her şeyin egemenliği ALLAH'a aittir. O'nun gücü her şeye yeter.


To GOD belongs the sovereignty of the heavens and the earth, and everything in them, and He is Omnipotent.,


Kuran 6:100- ALLAH'a cinleri ortak koştular. Halbuki onları O yaratmıştır. Bilmeden O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. O'nun şanı yücedir, onların nitelemelerinden çok üstündür.


Yet, they set up beside GOD idols from among the jinns, though He is the One who created them. They even attribute to Him sons and daughters, without any knowledge. Be He glorified. He is the Most High, far above their claims.,


Kuran 6:101- Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Kız arkadaşı olmadığı halde nasıl olur da çocuğu olur? Her şeyi O yaratmıştır ve O, her şeyi Bilendir.


The Initiator of the heavens and the earth. How can He have a son, when He never had a mate? He created all things, and He is fully aware of all things.,


Kuran 6:102- Rabbiniz ALLAH işte budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Her şeyin Yaratıcısıdır. O'na hizmet edin. O, her şeyi Kontrol Edendir.


Such is GOD your Lord, there is no god except He, the Creator of all things. You shall worship Him alone. He is in control of all things.,


Kuran 6:103- Gözler O'na erişemez O, gözlere erişir. O Şefkatlidir, Haberdardır.


No visions can encompass Him, but He encompasses all visions. He is the Compassionate, the Cognizant.,


Kuran 6:104- Rabbinizden size aydınlatıcı belgeler gelmiş bulunuyor. Kim görürse kendi yararına, kim körlük ederse kendi zararınadır. Ben üzerinize bekçi değilim.


Enlightenments have come to you from your Lord. As for those who can see, they do so for their own good, and those who turn blind, do so to their own detriment. I am not your guardian.,


Kuran 6:105- "Sen ders almışsın" demeleri için ve bilen bir topluma açıklamak için ayetleri böyle sergiliyoruz.


We thus explain the revelations, to prove that you have received knowledge, and to clarify them for people who know.,


Kuran 6:106- Rabbinden sana indirilene uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Ortak koşanlardan da yüz çevir.


Follow what is revealed to you from your Lord, there is no god except He, and disregard the idol worshipers.,


Kuran 6:107- ALLAH isteseydi ortak koşamazlardı. Seni onların üzerine bekçi yapmadık. Onların avukatı da değilsin.


Had GOD willed, they would not have worshipped idols. We did not appoint you as their guardian, nor are you their advocate.,


Kuran 6:108- ALLAH'ın dışında yalvardıklarına sövmeyiniz ki onlar da sınırı aşıp cehaletten dolayı ALLAH'a sövmesinler. Biz her topluluğa yaptıkları işi böyle süslü gösterdik. Sonunda dönüşleri Rab'­lerinedir ve onlara yapmış bulunduklarını haber verir.


Do not curse the idols they set up beside GOD, lest they blaspheme and curse GOD, out of ignorance. We have adorned the works of every group in their eyes. Ultimately, they return to their Lord, then He informs them of everything they had done.,


Kuran 9:31- Din bilginlerini, din adamlarını ve Meryem oğlu Mesih'i ALLAH'ın dışında rabler edindiler. Oysa, yalnız tek Tanrı'ya hizmet etmekle emredilmişlerdi. O'ndan başka tanrı yoktur. O, eş koştukları kimselerden de çok Yücedir.


They have set up their religious leaders and scholars as lords, instead of GOD. Others deified the Messiah, son of Mary. They were all commanded to worship only one god. There is no god except He. Be He glorified, high above having any partners.,


Kuran 9:32- ALLAH'ın ışığını ağızlarıyla söndürmek isterler. Kâfirler istemese de ALLAH ışığını tamamlayacaktır.


They want to put out GOD's light with their mouths, but GOD insists upon perfecting His light, in spite of the disbelievers.,


Kuran 9:33- O, elçisini hidayetle ve gerçek dinle gönderdi ki onu tüm dinlere üstün kılsın. Putperestler istemese de…


He is the One who sent His messenger with the guidance and the religion of truth, and will make it dominate all religions, in spite of the idol worshipers.


Kuran 9:34- Ey gerçeği onaylayanlar, din bilginlerinin ve din adamlarının çoğu halkın parasını hak etmeden yerler ve ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü yığıp ALLAH yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele.


O you who believe, many religious leaders and preachers take the people's money illicitly, and repel from the path of GOD. Those who hoard the gold and silver, and do not spend them in the cause of GOD, promise them a painful retribution.,


Kuran 9:35- Gün gelir o biriktirdikleri altınlar ve paralar cehennem ateşinde ısıtılarak onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır: "Kendiniz için biriktirdiğiniz işte budur. Biriktirdiğinizi tadın."


The day will come when their gold and silver will be heated in the fire of Hell, then used to burn their foreheads, their sides, and their backs: "This is what you hoarded for yourselves, so taste what you have hoarded.",


Kuran 18:1- ALLAH'a övgü olsun, kuluna kitabı indirmiş ve onda hiçbir eğriliğe yer vermemiştir.


Praise GOD, who revealed to His servant this scripture, and made it flawless.,


Kuran 18:2- Dosdoğru... O'ndan gelecek şiddetli bir cezaya karşı uyarsın ve erdemli davranan müminlere kendileri için güzel bir ödülü müjdelesin.


A perfect (scripture) to warn of severe retribution from Him, and to deliver good news to the believers who lead a righteous life, that they have earned a generous recompense.,


Kuran 18:3- Ki orada sürekli kalacaklardır.


Wherein they abide forever.,


Kuran 18:4- Ve "ALLAH çocuk edindi" diyenleri de uyarsın.


And to warn those who said, "GOD has begotten a son!",


Kuran 18:5- Ne onların, ne de atalarının bu konuda bir bilgileri yoktur. Ağızlarından ne büyük bir söz çıkıyor! Yalandan başka şey söylemiyorlar.


They possess no knowledge about this, nor did their parents. What a blasphemy coming out of their mouths! What they utter is a gross lie.,


Kuran 19:16- Kitapta Meryem'i de an. Ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.


Mention in the scripture Mary. She isolated herself from her family, into an eastern location.,


Kuran 19:17- Kendisiyle onlar arasına bir perde çekmişti. Bu durumda ona Ruhumuzu gönderdik ve önünde mükemmel bir insan olarak biçimlendi.


While a barrier separated her from them, we sent to her our Spirit. He went to her in the form of a human being.,


Kuran 19:18- "Senden Rahman'a sığınırım" dedi, "Erdemliysen…"


She said, "I seek refuge in the Most Gracious, that you may be righteous.",


Kuran 19:19- (Melek:) "Ben, sana tertemiz bir erkek çocuğu vermek için görevlendirilmiş Rabbinin bir elçisiyim" dedi.


He said, "I am the messenger of your Lord, to grant you a pure son.",


Kuran 19:20- "Bana hiçbir insan eli değmemiş ve ben iffetsizlik etmemişken nasıl olur da bir oğlum olur?" dedi.


She said, "How can I have a son, when no man has touched me; I have never been unchaste.",


Kuran 19:21- "Öyledir" dedi, "Rabbin, ‘O iş bana kolaydır. Onu halk için bir işaret ve bizden bir rahmet kılacağız. Bu, artık kararlaştırılmış bir iştir' diyor."


He said, "Thus said your Lord, `It is easy for Me. We will render him a sign for the people, and mercy from us. This is a predestined matter.' ",


Kuran 19:22- Ona gebe kalınca onunla uzak bir bölgeye çekildi.


When she bore him, she isolated herself to a faraway place.,


Kuran 19:23- Doğum sancısı onu bir hurma dalına kadar sürükledi. "Keşke bundan önce ölseydim, unutulsaydım" dedi.


The birth process came to her by the trunk of a palm tree. She said, "(I am so ashamed;) I wish I were dead before this happened, and completely forgotten.",


Kuran 19:24- "Üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı hazırlamıştır" diye (ağacın) altından kendisine seslendi.


(The infant) called her from beneath her, saying, "Do not grieve. Your Lord has provided you with a stream.,


Kuran 19:25- "Hurmanın dalını kendine doğru silkele, üzerine olgun hurmalar dökülsün."


"If you shake the trunk of this palm tree, it will drop ripe dates for you.,


Kuran 19:26- "Ye, iç ve gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görürsen, ‘Ben Rahman için oruç tutmaya karar verdim. Bugün hiçbir insanla konuşmayacağım' de."


"Eat and drink, and be happy. When you see anyone, say, `I have made a vow of silence [to the Most Gracious]; I am not talking today to anyone.' ',


Kuran 19:27- Onu alıp halkına getirdi. "Meryem, sen şaşılacak bir şey işledin!" dediler.


She came to her family, carrying him. They said, "O Mary, you have committed something that is totally unexpected.,


Kuran 19:28- "Ey Harun'un kız kardeşi, baban kötü bir adam değildi. Annen de iffetsiz değildi."


"O descendant of Aaron, your father was not a bad man, nor was your mother unchaste.",


Kuran 19:29- (Tanıklık için) Onu gösterdi. "Nasıl olur da beşikteki bir çocukla konuşuruz?" dediler.


She pointed to him. They said, "How can we talk with an infant in the crib?",


Kuran 19:30- (Çocuk:) "Ben ALLAH'ın bir kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber kıldı" dedi.


(The infant spoke and) said, "I am a servant of GOD. He has given me the scripture, and has appointed me a prophet.,


Kuran 19:31- "Nerede bulunursam bulunayım beni kutlu kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı ve zekatı ve "


"He made me blessed wherever I go, and enjoined me to observe the Contact Prayers (Salat) and the obligatory charity (Zakat) for as long as I live.,


Kuran 19:32- "anneme karşı iyi huylu olmamı emretti. Beni baş kaldıran bir zorba yapmadı."


"I am to honor my mother; He did not make me a disobedient rebel.,


Kuran 19:33- "Doğduğum gün, öldüğüm gün ve diri olarak kaldırılacağım gün bana selam olsun."


And peace be upon me the day I was born, the day I die, and the day I get resurrected.",


Kuran 19:34- İşte, Meryem oğlu İsa böyleydi. Hakkında kuşkuya düştükleri konunun gerçeği budur.


That was Jesus, the son of Mary, and this is the truth of this matter, about which they continue to doubt.,


Kuran 19:35- ALLAH için bir çocuk edinmek söz konusu olamaz. O yücedir. Bir iş diledi mi, ona sadece "Ol!" der, o da olur.


It does not befit GOD that He begets a son, be He glorified. To have anything done, He simply says to it, "Be," and it is.,


Kuran 19:36- "ALLAH benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; O'na hizmet ediniz. Doğru yol budur."dipnot


He also proclaimed, "GOD is my Lord and your Lord; you shall worship Him alone. This is the right path.",


Kuran 19:37- Mezhepler, (İsa'nın kimliği üzerinde) aralarında anlaşmazlığa düştüler. Büyük birgüne tanık olacak kafirlerin vay haline!


The various parties disputed among themselves (regarding the identity of Jesus). Therefore, woe to those who disbelieve from the sight of a terrible day.,


Kuran 19:38- Bize geldikleri gün onları dinle ve seyret! Zalimler, o gün apaçık bir sapıklık içindedirler.


Wait till you hear them and see them when they come to face us. The transgressors on that day will be totally lost.,


Kuran 19:39- Yargının noktalanacağı Pişmanlık Günü hakkında onları uyar. Onlar hâlâ aymazlık içinde gerçeği onaylamıyorlar.


Warn them about the day of remorse, when judgment will be issued. They are totally oblivious; they do not believe.,


Kuran 19:40- Yer ve üzerindekiler bize kalacak; onlar bize döndürülecekler.


We are the ones who inherit the earth and everyone on it; to us everyone will be returned.,


Kuran 19:88- Hatta "Rahman çocuk edindi" dediler.


They said, "The Most Gracious has begotten a son"!,


Kuran 19:89- Siz, küstahça bir tez ileri sürdünüz.


You have uttered a gross blasphemy.,


Kuran 19:90- Bu küstahlıktan ötürü neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar göçecektir.


The heavens are about to shatter, the earth is about to tear asunder, and the mountains are about to crumble.,


Kuran 19:91- Rahman'a çocuk yakıştırdılar diye…


Because they claim that the Most Gracious has begotten a son.,


Kuran 19:92- Çocuk edinmek Rahman'a yakışmaz.


It is not befitting the Most Gracious that He should beget a son.,


Kuran 19:93- Göklerde ve yerde kim varsa, Rahman'a kul olarak gelecektir.


Every single one in the heavens and the earth is a servant of the Most Gracious.,


Kuran 19:94- Onları kuşatmış ve tek tek saymıştır.


He has encompassed them, and has counted them one by one.,


Kuran 19:95- Onların hepsi, Diriliş günü O'na tek başına gelecektir.


All of them will come before Him on the Day of Resurrection as individuals.,


Kuran 21:26- "Rahman bir çocuk edindi" dediler. O yücedir. Oysa onlar onurlu kullardır.


Yet, they said, "The Most Gracious has begotten a son!" Glory be to Him. All (messengers) are (His) honored servants.,


Kuran 21:27- Onlar O'ndan önce söz söylemezler; O'nun emirlerini ise titizlikle uygularlar.


They never speak on their own, and they strictly follow His commands.,


Kuran 21:28- O onların geçmişini ve geleceğini bilir. Onlar O'nun hoşnut olduğu kullarından başkası için şefaat etmezler. Onlar bile O'nun karşısında saygıyla titrerler.


He knows their future and their past. They do not intercede, except for those already accepted by Him, and they are worried about their own necks.,


Kuran 21:29- Onlardan kim, "Ben O'nun yanında bir tanrıyım" derse onu cehennemle cezalandırırız; zalimleri biz böyle ödüllendiririz.


If any of them claims to be a god beside Him, we requite him with Hell; we thus requite the wicked.,


Kuran 21:91- Ve ırzını koruyan kadın da… Nitekim ona ruhumuzdan üflemiştik. Onu ve oğlunu tüm dünyaya bir işaret yaptık.


As for the one who maintained her virginity, we blew into her from our spirit, and thus, we made her and her son a portent for the whole world.,


Kuran 23:92- (Allah) Tüm sırları ve tanık olunanları Bilendir; onların ortak koştukları şeylerden yücedir.


The Knower of all secrets and declarations; be He exalted, far above having a partner.,


Kuran 25:2- Göklerin ve yerin yönetimi O'na aittir. Çocuk edinmemiştir, yönetiminde de kendisinin ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış ve en ayrıntılı ölçülerle ona düzen vermiştir.


The One to whom belongs all sovereignty of the heavens and the earth. He never had a son, nor does He have any partners in sovereignty. He created everything in exact measure; He precisely designed everything.,


Kuran 25:3- Buna rağmen O'nun yanında, bir şey yaratamayan, kendileri yaratılan, kendilerine bile yarar ve zarar veremeyen, öldüremeyen, yaşatamayan ve diriltemeyen bir takım tanrılar edindiler.


Yet, they set up beside Him gods who do not create anything - they themselves are created - and who possess no power to even harm or benefit themselves, nor do they possess any power to control life, or death, or resurrection.,


Kuran 29:68- Yalan uydurup ALLAH'a yakıştırandan ve kendisine gelen gerçeği yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kafirler için cehennemde bir yer yok mu?


Who is more evil than one who fabricates lies and attributes them to GOD, or rejects the truth when it comes to him? Is Hell not a just retribution for the disbelievers?,


Kuran 39:4- ALLAH bir çocuk dileseydi, yarattıklarının arasından dilediğini seçerdi. O çok yücedir. O, Tek ve Egemen olan ALLAH'tır.


If GOD wanted to have a son, He could have chosen whomever He willed from among His creations. Be He glorified; He is GOD, the One, the Supreme.,


Kuran 39:43- ALLAH'ın dışında şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip değilseler ve düşünemiyorlarsa da mı?"


Have they invented intercessors to mediate between them and GOD? Say, "What if they do not possess any power, nor understanding?",


Kuran 39:44- De ki: "Tüm şefaat ALLAH'a aittir." Göklerin ve yerin yönetimi O'na aittir. Sonra O'na döndürüleceksiniz.


Say, "All intercession belongs to GOD." To Him belongs all sovereignty of the heavens and the earth, then to Him you will be returned.,


Kuran 39:45- ALLAH tek başına anıldığı an ahiret gerçeğini onaylamayanların kalpleri huzursuz olarak ürker. Fakat O'nun dışındakiler anıldığı zaman hemen yüzleri güler.


When GOD ALONE is mentioned, the hearts of those who do not believe in the Hereafter shrink with aversion. But when others are mentioned beside Him, they become satisfied.


Kuran 39:60- Diriliş günü, ALLAH hakkında yalan uyduranların suratlarını asık görürsün. Cehennem, azgınlara tam uygun bir yer değil midir?


On the Day of Resurrection you will see the faces of those who lied about GOD covered with misery. Is Hell not the right retribution for the arrogant ones?,


Kuran 39:64- De ki: "ALLAH'tan başkasına mı hizmet etmeye beni teşvik ediyorsunuz ey cahiller?"


Say, "Is it other than GOD you exhort me to worship, O you ignorant ones?",


Kuran 39:65- Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedilmiştir: Ortak koşarsan, tüm yaptıkların boşa gider ve kaybedenlerden olursun.


It has been revealed to you, and to those before you that if you ever commit idol worship, all your works will be nullified, and you will be with the losers.,


Kuran 39:66- Öyleyse yalnız ALLAH'a kul ol ve şükret.


Therefore, you shall worship GOD alone, and be appreciative.,


Kuran 39:67- ALLAH'ı gereği gibi değerlendiremediler. Halbuki, diriliş günü, tüm yer O'nun avucu içindedir, gökler de O'nun sağ elinde dürülmüştür. O Yücedir ve onların ortak koştuklarından çok üstündür.


They can never fathom the greatness of GOD. The whole earth is within His fist on the Day of Resurrection. In fact, the universes are folded within His right hand. Be He glorified; He is much too high above needing any partners.


Kuran 57:27- Sonra onların peşinden, ard arda elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da gönderdik ve ona İncil'i verdik. Onu izleyenlerin gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Fakat, bizim kendileri için onaylamadığımız bir ruhbanlık uydurdular. Halbuki onlardan sadece ALLAH'ı hoşnut edecek hususlara uymalarını istemiştik. Üstelik ruhbanlığa hakkıyla da uymadılar. Aralarından gerçeği onaylayanlara ödüllerini verdik; ancak çokları yoldan çıkmışlardı.


Subsequent to them, we sent our messengers. We sent Jesus the son of Mary, and we gave him the Injeel (Gospel), and we placed in the hearts of his followers kindness and mercy. But they invented hermitism which we never decreed for them. All we asked them to do was to uphold the commandments approved by GOD. But they did not uphold the message as they should have. Consequently, we gave those who believed among them their recompense, while many of them were wicked.,


Kuran 61:06- Hani İsa, halkına: "Ey İsrailoğulları, ben, size gönderilmiş ALLAH'ın bir elçisiyim. Benden önceki Tevrat'ı onaylayıcı ve benden sonra gelecek ve ismi daha çok öven bir elçiyi müjdeliyorum." Sonra kendilerine apaçık delilleri gösterdiğinde, "Bu apaçık bir büyüdür" dediler.


Recall that Jesus, son of Mary, said, "O Children of Israel, I am GOD's messenger to you, confirming the Torah and bringing good news of a messenger to come after me whose name will be even more praised (Ahmad)." Then, when he showed them the clear proofs, they said, "This is profound magic.",


Kuran 61:07- İslam'a çağrıldığı halde ALLAH hakkında yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? ALLAH zalim topluluğu doğruya iletmez.


Who is more evil than one who fabricates lies about GOD, and he is being invited to Submission? GOD does not guide the evil people.,


Kuran 61:08- ALLAH'ın ışığını ağızlarıyla söndürmek isterler. İnkarcılar hoşlanmasa da ALLAH ışığını tamamlayacaktır.


They wish to put out GOD's light with their mouths. But GOD insists upon perfecting His light, in spite of the disbelievers.,


Kuran 61:09- O, elçisini hidayet ve gerçek din ile gönderdi ki onu tüm dinlere üstün kılsın, ortak koşanlar hoşlanmasa da…


He has sent His messenger with the guidance and the true religion, and will make it dominate all religions, in spite of the idol worshipers.,


Kuran 61:14- Ey gerçeği onaylayanlar, ALLAH'ı destekleyenler olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa, öğrencilerine, "ALLAH yolunda kim benim destekçilerim olur?" diye sormuştu. Öğrencileri, "Biz ALLAH'ın destekçileriyiz" demişlerdi. İsrailoğullarından bir grup gerçeği onayladı, bir grup da inkâr etti. Gerçeği onaylayanları düşmanlarına karşı destekledik; onlar üstün geldiler.


O you who believe, be GOD's supporters, like the disciples of Jesus, son of Mary. When he said to them, "Who are my supporters towards GOD," they said, "We are GOD's supporters." Thus, a group from the Children of Israel believed, and another group disbelieved. We helped those who believed against their enemy, until they won.,


Kuran 66:12- Ve İmran kızı Meryem de… O, iffetini korudu, biz de ruhumuzdan ona üfledik. O Rabbinin kelimelerine ve kitaplarını onayladı; itaat edenlerden oldu.


Also Mary, the Amramite. She maintained her chastity, then we blew into her from our spirit. She believed in the words of her Lord and His scriptures; she was obedient.,


Kuran 3:79- ALLAH'ın kendisine kitap, bilgelik ve peygamberlik verdiği hiçbir insan, "ALLAH'tan sonra bana da hizmet ediniz" diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, "Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun" der.


Never would a human being whom GOD blessed with the scripture and prophethood say to the people, "Idolize me beside GOD." Instead, (he would say), "Devote yourselves absolutely to your Lord alone," according to the scripture you preach and the teachings you learn.,


Kuran 3:80- Ve size, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?


Nor would he command you to idolize the angels and the prophets as lords. Would he exhort you to disbelieve after becoming submitters?,


Kuran 3:85- Kim İslam'dan (Tanrı'ya barış içinde teslim olmaktan) başka bir din ararsa kendisinden kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır.


Anyone who accepts other than Submission as his religion, it will not be accepted from him, and in the Hereafter, he will be with the losers.,


Kuran 3:151- Güçsüz ve yetkisiz kişileri ALLAH'a ortak koştukları için inkârcıların kalplerine korku salacağız. Yerleri ateştir. Zalimlerin durağı ne kötü!


We will throw terror into the hearts of those who disbelieved, since they set up besides GOD powerless idols. Their destiny is Hell; what a miserable abode for the transgressors!,


Kuran 3:110- Siz, halk için çıkarılmış en iyi topluluksunuz. İyiliği öğütler, kötülükten sakındırır ve ALLAH'ı onaylarsınız. Kitap halkı onaylasaydı kendileri için iyi olurdu. İçlerinde gerçeği onaylayanlar olmakla birlikte çoğunluğu yoldan çıkmıştır.


You are the best community ever raised among the people: you advocate righteousness and forbid evil, and you believe in GOD. If the followers of the scripture believed, it would be better for them. Some of them do believe, but the majority of them are wicked.,


Kuran 3:111- Size hakaretten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşırlarsa dönüp kaçarlar; kendilerine yardım da edilmez.


They can never harm you, beyond insulting you. If they fight you, they will turn around and flee. They can never win.,


Kuran 3:112- Nerede bulunurlarsa bulunsunlar – ALLAH ile bağlantı kuranlar veya halk ile bağlantı kuranlar hariç– horlandılar. ALLAH'ın gazabını hak ettiler ve yoksulluğa mahkûm edildiler. Zira onlar, ALLAH'ın ayetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyorlardı. Tüm bunlar, karşı gelmeleri ve sınırı aşmalarının bir sonucu idi.


They shall be humiliated whenever you encounter them, unless they uphold GOD's covenant, as well as their peace covenants with you. They have incurred wrath from GOD, and, consequently, they are committed to disgrace. This is because they rejected GOD's revelations, and killed the prophets unjustly. This is because they disobeyed and transgressed.,


Kuran 3:113- Ancak hepsi bir değil. Kitap halkından dosdoğru bir grup var ki geceleri ALLAH'ın ayetlerini okuyup secde ederler.


They are not all the same; among the followers of the scripture, there are those who are righteous. They recite GOD's revelations through the night, and they fall prostrate.,


Kuran 3:114- ALLAH'ı ve ahiret gününü onaylarlar, iyiliği öğütler kötülükten sakındırır ve iyi işlere koşuşurlar. İşte onlar iyilerdendir.


They believe in GOD and the Last Day, they advocate righteousness and forbid evil, and they hasten to do righteous works. These are the righteous.,


Kuran 3:115- Yaptıkları hiçbir iyilik karşılıksız kalmayacaktır. ALLAH erdemlileri çok iyi bilir.


Any good they do will not go unrewarded. GOD is fully aware of the righteous.,


Kuran 3:199- Kitaplıların öyleleri var ki ALLAH'a, size indirilene ve kendilerine indirileni onaylarlar. ALLAH'a karşı derin saygıya sahiptirler. ALLAH'ın ayetlerini az bir değere satmazlar. Onların ödülleri Rab'lerinin yanındadır. ALLAH hesabı çabuk görendir.


Surely, some followers of the previous scriptures do believe in GOD, and in what was revealed to you, and in what was revealed to them. They reverence GOD, and they never trade away GOD's revelations for a cheap price. These will receive their recompense from their Lord. GOD is the most efficient in reckoning.,


Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize Adlı Kitaptan Bir Konu “İNCİL’DEN İŞARETLER” (Genel olarak alıntılanmıştır.)


“Ey Kutsal Kitab’ın bağlıları! Kitabın gizlediğiniz birçok bölümünü size açıklayan ve birçoğunu açıklamadan geçiveren elçimiz size geldi! Gerçekten size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir kitap geldi.” Kuran 5:15


Kuran-ı Kerim , Hristiyanların İncil’de açıklanan birçok bilgiyi örtbas ettiğini söylemektedir. Bu bilgilerden bir kısmı, Muhammed’in ileride geleceğine işaret eden İncil açıklamalarıdır.


Herşeyden önce Allah’ın birliği, Allah’tan başkasına tapmamak, Allah’ın kudretinin, ilminin sonsuzluğu gibi en önemli noktalar üç dinde de ortaktır. Ahiretin varlığı gibi çok öenmli bir inanç da üç dinde de ortaktır. Bunun dışında insan canının korunması, mülkiyet hakkının korunması, fakirlerle paylaşım tipi genel ahlaki ilkeler ve Allah’ı çok anmak, şükretmek, belli vakitlerde ibadet etmek gibi hususlar da hep aynıdır. Her dinin yobazlığı kendi dinini tahrif etmiş,orjinalliğini bozmuştur. Kuran özellikle din adamı kılığında ortaya çıkan ve dinin orjinalliğini bozan bu tipleri haber vermektedir.


9:31- Din bilginlerini, din adamlarını ve Meryem oğlu Mesih'i ALLAH'ın dışında rabler edindiler. Oysa, yalnız tek Tanrı'ya hizmet etmekle emredilmişlerdi. O'ndan başka tanrı yoktur. O, eş koştukları kimselerden de çok Yücedir.


9:34- Ey gerçeği onaylayanlar, din bilginlerinin ve din adamlarının çoğu halkın parasını hak etmeden yerler ve ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü yığıp ALLAH yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele.


5:13- Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamını bağlamından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. Onları affet ve aldırma. ALLAH güzel davrananları sever.


2:75- Onların sizi onaylayacaklarını mı umuyorsunuz? Halbuki onların bir kısmı, ALLAH'ın sözünü işitip kavradıktan sonra, bile bile çarpıtıp tahrif ederlerdi.


Kısaca şunu söyleyelim ki bu yobazlıkların ortak taktikleri; Kursal Kitap’taki anlamları bozmak, peygamberleri veya din adamlarını ilahlaştırmak, Kutsal Kitap dışında uydurma dini kaynakları kutsallaştırmaktır.


Eski Ahit üç büyük dinin ilk kitabı olarak hem İsa’nın, hem Muhammed’in gelişine işaret eder. İncil, Musa’yı onaylar, Kuran’a işaret eder. Kuran ise son kitap olma özelliğiyle iki katbı da onaylar.


Hristiyanlar’ın bir kısmının en çok korktuğu şey üçleme inancının yıkılması, İsa’nın diğer peygamberler gibi bir peygamber olarak algılanmasıdır. Muhammed’e, İncil’in işaret ettiği kabul edilirse, İsa’yı aşırı yücelten açıklamaların yanlışlığı ortaya çıkacaktır.


Kiliseler kendi otoritelerini ve hatta varlığını korumak için İncil’de geçen ifadeleri saptırmaya çalışmaktadır.  Unutulmamalıdır ki, İsa Aramice konuşuyordu. En eski İncil nüshaları ise Eski Yunanca, Latincedir. Anlaşılıyor ki tahrifatların önemli bir bölümü İncil’in Eski Yunanca’ya ve Latince’ye aktarılması sırasında olmuştur.


Hani Meryemoğlu İsa ‘da : “Ey İsrailoğulları! Ben sizin için Allah’ın elçisiyim. Benden önceki Tevrat’ı doğrulamaktayım. Benden sonraki ismi övülen/öven (Ahmed) bir elçinin de müjdeleyicisiyim.” demişti. Kuran 61:6


Kuran övülmüş olan veya öven anlamlarına gelen “Ahmed” kelimesiyle Muhammed Peygamber’in müjdelendiğini belirtir. Ahmed kelimesi Muhammed kelimesiyle aynı kökten gelir. Ahmed isminin özel isim olarak kullanıldığını düşünürsek de hiçbirşey değişmez. Her durumda da Ahmed kelimesi Muhammed isminin anlamını vermektedir ve aynı köke (H-D-M) sahiptir.


ORTAK NOKTALARDA BULUŞMAK


Ne Tevrat ne de İncil’in şu anda elimizde olan nüshalarında üçleme inanacına dair hiçbir şey yoktur. Elimizdeki İncil’den bile teslis inancını çıkartmak tamamen zorlama bir saptamadır. Fakat kiliselerin din hakkındaki yorumu, İncil’in o kadar önüne geçmiştir ki kiliselerin resmi açıklamaları üçlemeyi Hristiyanlığın en önemli gerçeği olarak sunmaktadır. Eğer üçleme inancı bu kadar önemli olsaydı, İncil’de bu konuda yüzlerce açıklama olması gerekmez miydi? Oysa bir tane bile yoktur! Aynı şekilde Hristiyanlar Tevrat’ı kabul eder. O zaman Hristiyan din adamlarına şu soruları sormalıyız.: Neden Tevrat’ta üçlemeye işaret yok? Neden Kutsal Ruh (Cebrail) Eski Ahit’te, Tanrısal özün üç kişisinden biri olarak gösterilmiyor? Neden gelecekte insan suretinde Tanrı’nın oğlu gelecek, diye bir izah Eski Ahit’te yok? Bu çok çok önemli olan bu nokta nasıl Eski Ahit’te olmaz? Eski Ahit’in Tanrı’nın sözü olduğu savunulmuyor mu?


Şu anki İnciller’de, Allah tüm insanların babası olarak tanıtılır, tüm inananlar da onun çocukları olarak anılır. Yani şu andaki İncilleri okuyan tarafsız biri, İncil’deki baba kelimesinin tüm insanların babası olarak kullanılan bir mecaz, oğul kelimesinin ise tüm insanlar için kullanılan bir mecaz olduğunu algılar.


Siz göklerde olan Babanızın oğulları olasınız. İncil- Matta - 5,45


Tahminimizce İsa peygamber’in Aramice’de tüm insanların Allah’ı, Tanrısı, Rabbi anlamında Allah için kullandığı bir deyim, Eski Yunanca “Baba” olarak çevrilmiş, “sevgili kul” anlamına gelen bir deyim ise “oğul” olarak çevrilmiştir.


Aramice bir İncil elimizde olmadığı için tahminimizi ispatlayamıyoruz. Fakat mevcut İnciller’de bu kelimelerin kullanılış tarzı bizi desteklemektedir. Bir iddiaya göre İncil’i ilk olarak Sami dilinden Grek-Latin diline çevirenler, Allah için kullanılan “Al-Albar” diye seslendirilen “aklın Kaynağı, Üst Akıl” anlamındaki sözü “Ab, Abra, Abba” sözüne benzetip “baba, ata” anlamına gelen “Pap, papa” diye çevrilmişlerdir. Biz bu yanlışın kasıtlı bir şekilde Hristiyan din adamlarınca yapıldığı kanaatindeyiz. İznik konsülünde kendilerine karşı olan her fikri susturan Hristiyan dini otoriteler, o tarihten sonra yanlış bir baba-oğul anlayışının yerleşmesine neden olmuşlardır.  


Din bilginlerini, din adamlarını ve Meryem oğlu Mesih'i ALLAH'ın dışında rabler edindiler. Oysa, yalnız tek Tanrı'ya hizmet etmekle emredilmişlerdi. O'ndan başka tanrı yoktur. O, eş koştukları kimselerden de çok Yücedir. Kuran 9:31


Zalim olanları hariç, kitap halkıyla en güzel bir biçimde tartışın ve "Bize indirileni onayladık ve size indirileni de onayladık. Bizim Tanrımız, sizin de Tanrınız birdir. Biz sadece O'na teslim olduk" deyin. Kuran 29:46



http://www.hristiyanforum.com/
https://tr.wikipedia.org
www.aktuel.com.tr
Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize
http://www.gotquestions.org/
http://www.study-islam.org/
Rashad Khalifa- Kuran (ingiizce çeviriler)
Mesaj - Edip Yüksel

Yorumlar