Düz Dünya Teorisi "En Sonunda Salladınız, Salladınız, Açtınız Gazını Kaçırdınız Dünyanın :)"




İnanın bu yazıyı yazmak zorunda hissettiğime hala inanamıyorum… Eğlenirken ağzınızın salyalarını akıtarak izlediğiniz filmlerin, bilinç altınızı allak bullak ettiğini ve bildiğiniz tüm gerçekleri yalanlayabileceğini bunun için de hazırbulunmuşluğunuzu kullanabileceğini biliyorsunuz değil mi?


Peki neden evinizi soyan hırsıza ya da sizi aldatan kocanıza veya kazık atan dostunuza bile güvenemezken bu şeytanların yaydıkları mesajların kaynağına bile inmeden, beyinlerinizi aptala çevirip sendeliyorsunuz?


Bugün sizinle düz dünya üzerine yapılan tartışmalardan üzerime düştüğü kadarıyla bahsetmeye çalışacağım. Kiminiz büyük ünlemlerle “yok artık!” demiş olabilir ya da “herkes bu konuyu tartışıyor demek ki doğruluk payı var” diye düşünüyor da olabilir. Bir kaç yıldır yazılarımı takip eden herkes doğruya ulaşmak için kendince birkaç taktik belirlemiştir çünkü ben hiç bir zaman armut piş ağzıma düş şeklinde paylaşımlar yapmam. Bu konuda da yapmayacağım ancak yüksek sesle tekrar şunu söylemek istiyorum. Size dünyanın düz olduğunu söyleyen kaynak kişiler kimler? Klavuzunuzun karga olmadığına emin olduktan sonra araştırmaya devam edin ya da sizi yine heyecanlandıracak başka yenliklerin peşinden koşun derim.


Blogdaki paylaşım tarzımdan dolayı Kuran ayetlerine tabi ki yer vereceğim ancak siz yazının sonunda paylaşacağım her iki görüşe ait olan linkleri detaylıca inceleyerek kendi fikrinizin konuyla ilgili olgunlaşmasına katkı sağlayabilirsiniz.




NASA yoluyla dünyanın yuvarlak olduğuna inandırılıyoruz diye herkesin kandırıldığını savunan bu görüşün fikrinin tohumlarını insanların beynine eken, Hollywood filmleriyle insanların beynini helva yapan aynı kişilerden başkası değil. Yani Yeni Dünya Düzeni savunucuları. Ayrıca NASA kimlerin elinde? Yine bilgiyi elinde bulunduran toplumların ve büyük güçlerin. Hem kale hem de fil gibi hareket eden “vezir”e karşı tüm toplumlar cahillikleriyle piyon olmaktan öteye gidemiyorlar ne yazık ki.



Dünyaca ünlü eski basketbolcu Shaquille O'Neal, bilim insanlarını şaşkına çeviren bir açıklamada bulundu.
"İnsanları okuduklarını, dinlediklerini ve izlediklerini kontrol altına alarak onları olmayan bir şeye inandırabilirsiniz. Bizim de yaşadığımız budur. Dünya düzdür. Ancak bize sürekli dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyerek bir yalana inanmamızı sağlıyorlar. Florida’dan California’ya araba ile seyahat ettim. Hiçbir zaman 360 derece açıyla aşağıya ya da yukarıya doğru çıkmadım. Florida’dan New York’a araba sürdüğümde düz, New York’tan Seattle’a düz, Seattle’dan aşağıya Los Angeles’a indiğimde düz, Los Angeles’tan tekrar Florida’ya geri sürdüğümde yine düz… Yani kare… Yer çekimi de yoktur. Eğer yerçekimi olsaydı Atlanta’daki o kadar yüksek binalar nasıl ayakta kalabilirdi. Yani Çin’in bizim altımızda olduğunu mu söylüyorsunuz. Bu doğru değil. İnsanoğlu atmosfer dışına da çıkmamıştır. Uzaydan çekildiği söylenen fotoğraflar da kurmacadan ibaret…”Aşağıdaki Filmlerde Düz Dünya konulu Youtube videosunu izlemenizi tavsiye ederim. 


 


Düz Dünya Fikrinin Temelleri

Hristiyan temelli bu düşünce “Eski Ahid”teki yaradılış anlatısından kaynaklanıyordu. Buna göre dünya düzdü, çevresi sularla kaplıydı, dünya kıpırdamadan duruyor, güneş doğudan batıya doğru gidip geliyordu. İ.S. 85 yıllarında Mısır’da İskenderiye’de doğan ve İ.S. 165’te yine aynı yerde ölen Claudius Ptolemaeus’un “düz dünya” anlayışı “Eski Ahid”teki anlayışa uygundu ve Hristiyanlar bu dünya anlayışını benimsemekte hiç zorlanmadılar.

Bir dini yaklaşımın dünya ve evrene ilişkin fikirleri neden bu denli önemli oldu derseniz, bunun  sebebi Roma’ da devlet dinin Hristiyanlık olarak benimsenmesiydi. Kilisenin bu fikirlerine aykırı dünya ve evren tasarımlarına sahip olan kişiler yargılanıyor ve susturuluyorlardı.

Hristiyan Lactantius’un İ.S. 303 - 311 yılları arasında yazdığı Divinarum Institucionum adlı yapıtta Ptolemaeus’un düz dünya anlayışını Hıristiyanlık adına onaylıyor, dahası bunu bir de haritayla perçinliyordu.


Resim

Ardından Hıristiyan Azizi Augustine de “düz dünya” anlayışını Hristiyanlığın ana inançlarından biri konumuna yükselten bir kitap yazacaktı.


Augustine’den 200 yıl sonra İ.S. 500-565 yılları arasında yaşayan Hristiyan Bizans’lı din bilginlerinden Procopius, düz dünya anlayışını sürdürdüğü gibi, İ.S. 550 yıllarında, sonradan papaz olacak olan Cosmas Indicopleustes adlı Yunanlı bir denizci de yazdığı “Hristiyan inancında Yeryüzü” (Xristianikh Topografia) adlı kitapta Hristiyanların “düz dünya” sını çizimlerle anlatıyordu: Cosmas’ın ardından Sevilla Papazı İsidore (570-636) Hristiyan Kilisesi’nin Düz Dünya Anlayışı’nı açıklayan bir kitap yayımlamıştı.


Düz Dünya yalnızca Katolik Kilisesi’nin değil ister Ortodoks ister Protestan olsun Hristiyanlığın bütün mezheplerinin 19. yüzyıla dek değişmez inancı olmuştu.
1822’de EngizisyonModern gökbilimcilerin genel kanısı doğrultusunda güneşin sabit dünyanın ise güneşin çevresinde dönüyor olduğunu yazmak ve yayımlamak Roma (Vatikan Kilisesi) tarafından serbest bırakılmıştır.” duyurusu yapacak, ancak bu Kilise’nin düz dünya anlayışını değiştirdiği anlamına gelmeyecekti. Bu duyuruyla, dünya yuvarlak değildir, düzdür, ama artık dünya yuvarlaktır diyenleri öldürmeyeceğiz, demiş oluyordu Kilise...


1838’de Friedrich Bessel yıldız paralaksını kanıtladığında Kilise’nin direnci kırılmış; 1957’de Sovyet Rusya’nın fırlattığı bir uydu (Sputnik) dünya çevresinde dönmüş; dünyanın top gibi yuvarlak olduğu görülmüş; dünyanın uzaydan çekilmiş görüntüleri yayılmış; ve bütün bunlardan sonradır ki, Papa II. Jean Paul, 10 Kasım 1979’da Galileo olayının yeniden araştırılmasını istemiş; 1981’de Vatikan’da bir araştırma kurulu oluşturulmuş; bu kurul 1982’de Galilei’nin “haklı olabileceğini” dile getirmiş, fakat “haklıdır” dememiş; tam 11 yıl çalışan bu Kilise kurulu, sonunda, 1992’de, Galilei’nin suçsuz olduğunu, görüşlerinin doğru olduğunu açıklamıştır.


Düz Dünya inancını savunan Hristiyanlara göre dünyanın top gibi yuvarlak olduğuna inananlar: “kafir”dirler,“cehennemlik”tirler, İsa yeniden yeryüzüne dönüp dünyanın tepsi gibi düz olduğuna karşı çıkanları toptan yok edecektir. (Cengiz ÖZAKINCI, “Bütün Dünya”, Mart 2014)


Düz dünya teorisini ortaya atan adam: Voliva
1870 doğumlu Wilbur Glenn Voliva, Illinois eyaletindeki Zion Hristiyan Katolik Kilisesi’ne bağlı olarak çalışan tutucu bir din adamıydı ve Avustralya’ya göç etmeden önce Zion kasabasının lideri oldu.
Düz dünya teorisini Voliva ortaya attı; çünkü Dünya’nın yuvarlak olmasını Hristiyanlığın bir yorumunda geçen “gökte cennet ve yeraltında cehennem” inancına aykırı buluyordu. Hatta Zion kasabasında düz dünya teorisini zorunlu ders yaptı.
Voliva hızını alamayarak düz dünyadaki gece-gündüz olgusunu açıklayan spot ışığı Güneş teorisini geliştirdi ve Güneş’in 53 km çapında yassı bir disk olduğunu öne sürdü.


Aslında günümüzden 2200 yıl önce yaşamış olan matematikçi ve coğrafyacı Eratosthenes Dünya’nın yuvarlak olduğunu bulmuştu. Eratosthenes Antik Yunan’daki en büyük akademik kürsü olan İskenderiye Kütüphanesinin Baş Kütüptanecisiydi. İskenderiye Kütüphanesi birçok bilim insanının ve öğrencilerin bir araya gelip fikir alışverişinde bulunduğu ve beyin fırtınalarının had safhalara çıktığı çok canlı bir kütüphaneydi.


21 Haziran tarihinde Eratosthenes, Güneş tam tepe noktasındayken İskenderiye’de yere bir çubuk dikti ve Güneş ışınlarının çubuğa tam dik ulaşmadığını ve yerde 7 derecelik bir gölge oluşturduğunu farketti. Buradan yola çıkarak Dünya’yı bir daire olarak düşünen Eratosthenes, İskenderiye ile Siyene arasındaki mesafenin Dünyanın merkez noktasında da 7 derecelik bir açı oluşturması gerektiğini düşündü. Dairenin toplam açısı 360 Derece olduğuna göre 7 derecelik bir açı 50 de 1 lik bir parça anlamına geliyordu.


Daha önceden İskenderiye ile Siyene arasındaki uzaklığı ölçen Eratosthenes bu mesafeyi yaklaşık olarak 5.000 Stad olarak bulmuştu. 1 Stad o zamanlar yarışların yapıldığı standart bir ölçüydü ve yaklaşık 185 Metre kadardı. Eratosthenes, 5.000 Stadlık mesafeyi 50 ile çarparak Dünyanın çevresinin 250.000 Stad olduğunu hesapladı yani 46.250 km.


Peki İskeneriye ve Siyene arasındaki uzaklığı nasıl ölçmüştü? Çok basit; bir adam tuttu ve bu mesafenin “kaç adım” olduğunu saydırdı.


Bugün Dünyanın çevresinin tam doğru ölçüsünün 40.100 km olduğunu biliyoruz fakat buna rağmen Eratosthenes, çağının şartlarına rağmen bu kadar basit bir matematik ve geometri hesabı yaparak % 15 lik bir sapmayla bile olsa bu denli yakın bir ölçüm yapabilmiş ve tartışma götürmeyecek bir şekilde gerçek bir üstün zeka örneği olduğunu kanıtlayarak tarihteki yerini almayı başarmıştır. (http://www.kozmikanafor.com/dunyanin-cevresini-olcen-ilk-insan-eratosthenes/)


Günümüzdeki düz dünya tartışmaların son zamanlarda alevlenmesinin bir nedeni de şu ki; 12 devlet 2. dünya savaşı sonunda Antarktika ile ilgili bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya göre Antarktika hiç bir devlete ait değil, ayrıca oraya sivil yada askeri hiç kimsenin gitmesine izin verilmeyecek ve gitmek izne tabi olacaktır. Bu anlaşma hala geçerli. Bunu orada bir şey sakladıklarına kanıt olarak gösteriyorlar.


Düz dünya savunucularının görüşlerini incelemek için buraya:


Görelilik açısından bakarsak düz dünya savunucuları kısmen haklı çıkıyor: Dünya’ya ışık hızında yaklaşan fotonlar için gezegenimiz tümüyle yassı ve iki boyutludur. Ancak, fotonlar açısından bakarsak sadece Dünyamız değil, biz insanlar da yassı ve 2B canlılar olmak zorundayız. Bu da düz dünya teorisinden çok farklı bir durum. Her halükarda Dünyamız sokakta yürüme hızımızda ve normal şartlar altında yuvarlak. Sadece ışık hızına yaklaşmaya başladığımız zaman yassılaşmaya başlıyor; o da yüksek hızda giden cisimlerden bakıldığı zaman.


Yine de bu gerçeği düz dünya teorisiyle değil, yerçekimini tanımlayan görelilik teorisi ortaya koyuyor. Bu da bilimsel ve eleştirel düşünce ile sözde bilim arasındaki farkı görmek ve mantıksal safsatalardan kaçınmak için iyi bir örnek oluşturuyor. Bugüne dek binlerce deneyle ispatlanmış olan görelilik teorisi hem düz dünyada öne sürülen noktaları Dünya’nın yuvarlak olmasıyla açıklıyor, hem de düz dünya teorisinin açıklayamadığı zaman yavaşlaması gibi diğer noktalara açıklık getiriyor.


Öyleyse bizim de safsatadan uzak durup bilimin ışığına sarılmamız gerekiyor; çünkü bağnaz yaklaşımların tersine, bilim kendi hatalarını düzeltme kapasitesine sahip bulunuyor. Tıpkı holografik evren ilkesine göre, bırakın düz Dünya’yı, bizzat Evren’in iki boyutlu yassı bir hologram olarak doğup sonradan üç boyutlu olması gibi.


Zaman neden geleceğe akıyor yazısında değindiğimiz gibi, fizik yasaları uzay ve zamanda simetrik. Zaten fizik yasalarının en uzak galaksilerden uydumuz Ay’a kadar Evren’in her yerinde geçerli olması için uzay ve zamanda simetrik olması gerekiyor. Yoksa fizik yasaları her galakside farklı olurdu ve biz de bilim yapamazdık.


Bu nedenle düz dünya teorisini savunanların sadece Dünya’nın düz olduğunu kanıtlaması yeterli değil. Aynı zamanda Güneş’in, Ay’ın ve diğer gezegenlerle yıldızların neden yuvarlak olduğunu da kanıtlamak zorundalar.


Eğer diğer gezegenler ve yıldızların da düz olduğunu düşünüyorlarsa bunu kanıtlamak zorundalar; çünkü yerçekimine yol açan kütleçekim kuvvetini tanımlayan Einstein’ın görelilik teorisi böyle yapıyor: Sadece Dünya’nın değil, bütün gezegenlerin neden yuvarlak olduğunu gösteriyor. (http://khosann.com/duz-dunya-teorisini-curuten-12-kanit/)


Kozan Demircan’ın yazısından gösterilen 12 delile buradan özet geçiyorum ayrıntılara kendiniz göz atabilirsiniz.


1- Yerçekimi
2- Güneş Saati
3- Ay’ın görünmeyen yüzü
4- Ay tutulması
5-Ay’ın evreleri
6-Yıldız Çizgileri
7- Ufuk çizgisi
8-Düz Dünya haritası yanlış
9-Uçak rotaları ve uçuş süreleri
10-Koriyolis Etkisi
11- Tanrı’nın Parmakları (bulutların arasından sızan güneş ışınları)
12-Uzay yolculukları
13-Tarihi belgeler
14- Yerçekimi sabiti problemi


Dünya Gerçekten Düz Olabilir Mi?


Kuran’dan Ulaşabildiğimiz Bilgiler


“O, Evren’in ve yeryüzünün ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir, doğuların (Güneşin doğduğu yerlerin) da Rabbidir O.” 37- Saffat Suresi 5


Taşkın Tuna Saffat Suresinin 5. ayetinin mucizevi işaretini şöyle açıklar: “ Dünyamız’ın da çok değişik hareketleri vardır. Uzay’ın bir noktasından bir daha geçmemek üzere bütün sistem ile birlikte Dünya’ da hareket halindedir. Dünya’nın yuvarlak oluşu sebebiyle bir yerde doğan Güneş aynı anda bir başka yerde batıyor. Gece gündüzü, gündüz de geceyi kovalıyor. O halde Güneş’in doğduğu “yer” değil, “yerler” söz konusudur. Yer kürenin her noktası için sabah saatleri değişiktir. Her yer ayrı ayrı saniyelerde Güneşin doğuşunu bekliyor. Güneş’i Uzay’ın bambaşka yerlerinden doğarken seyrediyoruz, Güneş aynı Güneş, Dünya aynı Dünya ama Uzay’ın yeri değişik…” Taşkın Tuna Kuran’ın, Güneş’in doğduğu yerleri çoğul bir ifadeyle değerlendirmesindeki inceliği bu şekilde açıklamaktadır.


“İşte bunlar bizim insanlara verdiğimiz örneklerdir. Ancak bigli sahiplerinden başkası bunlara akıl erdiremez.” 29-Ankebut Suresi 43


“Ve yeryüzünü de yayıp yuvarlattı.” 79- Naziat Suresi 30
                                           
Ayetin Arapça’sında geçen “dahv” kelimesinin köklerinden türetilen kelimeler “yuvarlaklık” ifade etmekte, “ devekuşu yumurtası” gibi anlamlara gelmektedir. Bu yüzden yukarıdaki ayeti “yeryüzüne devekuşu yumurtasının şeklinin verildiği” şeklinde tercüme edenler de olmuştur. Arapça sözlük olan Lisanul Arab’a da dayanarak kitaplarda bu kelimenin anlamı şöyle açıklanmaktadır: Hasılı dahv döşemek, düzeltmek demek ise de sadece basit bir döşemek ve düzeltmek değil, yuvarlak olarak düzeltmek, döşemek anlamını verir ki bu ayetten yeryüzünün yuvarlak yaratıldığı anlamı çıkar. Dünyamız aynı devekuşu yumurtası gibi geoittir. Yani tam düzgün küre olmayan, fakat küremsi, kutuplardan basık şekildedir. İnsanlığın yıllarca anlamaya çalıştığı Dünya’nın şeklinin ne olduğu hususunda böylelikle Kuran’da işaret edilmiştir.  


O dönemlerde Dünya’yı, öküzün ve balığın sırtındaki düz bir tepsi yapısında algılayan zihniyetin hakim olduğu Arabistan Yarımadası’nda, Dünya’nın şekli çok güzel bir işaretle anlatılmıştır. Devekuşlarının o dönemde Arap yarımadasında bolca bulunması, Kuran ayetlerinin indiği dönemde insanların bu yumurtayı ellerine alıp incelemelerine ve Dünya’nın şeklini hayallerinde canlandırmalarına imkan vermektedir.


“Gökleri ve yeryüzünü gerçek ile yarattık. Geceyi gündüzün üzerine sarıyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor.” 39- Zümer Suresi 5


Bu ayette “sarıyor” diye çevirilen kelimenin Arapçası “yükevviru”dur. Bu kelime Türkçe’ye de geçen “küre” kelimesi ile aynı kökten gelmektedir. Bu fiil Arapça’da yaygın olarak “başa sarık sarmayı” ifade etmek için kullnılır. Baş gibi küremsi bir yapının etrafına sarığın sarılması için kullanılan bu fiil “gecenin gündüzün üzerine sarılmasını” ifade etmek için de kullanılmıştır. Ayette ““gecenin gündüzün üzerine sarılması” ifade edilirken aynı zamanda “gündüzün de gecenin üzerine sarıldığı” ifade edilmektedir. Gece ile gündüzün oluşma sebebi Dünya’nın küremsi yapısıdır. Dünya’nın küremsi şekli sayesinde gecenin ve gündüzün bu şekilde yer değiştirmesi mümkün olmaktadır.


“Ey cinler ve insanlar topluluğu! Göklerin ve yeryüzünün çaplarını aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa aşıp geçin. Ancak üstün bir güçle geçebilirsiniz.” 55- Rahman Suresi 33


Ayette çapları diye çevirilen kelimenin Arapça’sı “aktar”dır. Arapça “çap” anlamına gelen “kutur” kelimesinin çoğulu olan “aktar”, göklerin ve yeryüzünün bir çok çapı olduğunu ifade etmektedir. Arapça’da ikiliği belirten özel çekim de mevcuttur, “aktar” kelimesi çoğulu ifade ederek hem tekil hem ikilik vurgusundan ayrılmaktadır. Bu inceliğe dikkat etmeliyiz. Üç boyutlu cisimlerde çaptan ancak küremsi yapılar için bahsedebiliriz. Düzgün bir kürede ise çaplardan bahsetmek yanlış olur, düzgün bir kürede ancak bir tane çap vardır. Bu ayette çaplar kelimesinin nasıl yerli yerinde, ince bir bilgelikle kullanıldığına tanık oluyoruz. Üstelik bu ayet, Dünya’nın geoit yapısına işaret ettiği için önemlidir.


Ayette “göklerin çapları” denmesi de önemlidir. Uzay’ın tek bir noktanın patlamasıyla oluştuğu ve sürekli genişlediği öğrenilene kadar birçok bilim adamı Uzay’ı sonsuz sanıyordu. Oysa Uzay sürekli genişlemekteydi ve Uzay’ın her genişlediği noktada yeni ve daha büyük bir çapı oluşuyordu. Nitekim Uzay şişmekte olan bir balona benzetilir ki, bu benzetme de ayet ile uyumludur. Uzay’ın değişik yerlerinden alınan ölçülerde Uzay’ın çapları farklı çıkacağı gibi, Uzay genişlemekte olduğu için her an alınan çap ölçüleri de bir öncekinden farklı olacaktır. Bu yüzden göklerin de çaplarından bahsedilmesi, hem birçok çaplar dile getirildiği için, hem de sonsuz uzay görüşü reddedildiği için önemlidir.


Yeryüzümüzün atmosferinin sınırına kadar giden çapların da, Uzay boyunca oluşturulan çapların da insan vücudunun kabiliyetleriyle aşılması imkansızdır. Allah ayette bu çapların aşılmasının güçlüğünü belirttikten sonra, bu çapları aşmanın imkansız olduğunu söylememiş, bilakis bu çapların üstün bir güçle aşılmasının mümkün olduğuna dikkat çekmiştir. Hiç şüphesiz bu çapları aşacak güç, bizim bedenimizin imkanlarının dışındadır. Nitekim insanlık bilimde gelişerek, Dünya’da var olan enerji kaynaklarından, madenlerden yararlanarak, uzay gemisi inşa ederek yer küremizin dışa doğru çaplarını geçmiştir.   


Sizlerle paylaşım yapmayı çok özlemiştim. Umarım siz de okumayı özlemişsinizdir. Günün anlam ve önemine dayanarak bu şarkıyı şaka kaldırabilen bütün düz dünyacılara gönderiyorum :)  Sevgiler…


Kaynak: Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize


Yorumlar