Güneş Sistemi ve Gör Dedikleri



Merhaba,

Bu yazı belgesel, makale ve kitaplardan yardım alarak yaptığım bir çalışmanın kurgusu olacaktır. Bilimsel anlatım düzeyi diğer yazılara göre daha yüksek olmasına rağmen herkesin anlayabileceği bir akışla düzenlemeye çalıştığıma inanıyorum. Kendi benimsediğim misyondan uzaklaşmadan, güncel bilimsel veriler ışığında, sadece düşünmek ve haberdar olmak isteyen beyinler için Kuran’dan referans noktaları sunduğum bu çalışmanın devamında yakın tarzlarda birkaç konu daha göreceksiniz Allah izin verirse. Önyargısız insanlar görecek ki bugünün modern bilimlerinin yeni ulaştığı birçok temel bilgi, 1400 yıl önce cahilliğin ve yozlaşmışlığın kök saldığı bir bölgeden yayılan evrensel bir mesaj olan Kuran ile yayılmıştır.

39:9 Deki: “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Ancak akıl sahipleri öğüt alır.”

Kuran içerisinde farklı bir çok konuya yer verilmesine rağmen o dönemde anlaşılması mümkün olmayan konularda dahil çelişki taşımamaktadır.

 4:82 Kuran'ı incelemiyorlar mı? ALLAH'tan başkasının olsaydı onda birçok çelişki bulacaklardı.

Çok eğlenceli olacağını düşündüğüm bu kadim maceraya birlikte dalış yapalım isterseniz. Evrenin uzak ufuklarına doğru ilerlemeden önce, en yakınımızdan; kendi güneş sistemimizden bahsederek başlayalım.

Güneş sistemimiz tuhaf bir yerdir. Çünkü galakside yer alan bütün gezegen sistemlerinden tamamen farklıdır. Anlayacağınız bu konuda bir istisnayız. Bilim adamları güneş sistemimizin gizli tarihine göz attığında karanlık, şiddetli, kitlesel ölçekte bir gezegen tahribatı geçmişi keşfettiler. Söylediklerine göre güneş sisteminin şimdiki hali eski halinin sadece hayaletiymiş.

Samanyolu adı verilen devasa bir gökadanın sarmal kolunda olağanüstü bir gezegen sistemi var. Güneş sistemimiz.



Bin yıl boyunca bildiğimiz tek sistem buydu ancak gökbilimciler zamanla 2600 den fazla gezegen sistemi keşfettikçe her şey değişti. Ancak yine de bunların hiç biri dünyamıza benzemiyor. Astronomlar bu gezegen sistemlerini öğrendikçe güneş sistemimizin normal bir sistemde işlemediğini anladıklarını söylemişlerdir. Diğer güneş sistemleri bizimkinden tamamen farklı görünmektedir.

Diğer yıldızların etrafında gezegenler keşfederken ortaya çıkan en büyük bulmacalardan birinin genelde bu gezegenlerin, bizim güneş sistemimizdeki Güneş’e en yakın olan gezegen Merkür’den daha yakın bir yörüngeye sahip olmaları olduğunu belirtiyor. Bizim sistemimizde Merkür ile Güneş arasında olan kısım boştur.



Bu durum klasik modelle açıklanamıyor. Güneş’e Merkür’den daha yakın bir düzlemde hiç bir boyutta hiçbir cisim bilmiyoruz.

Gökbilimciler şimdiye kadar güneşleri tarafından kavrulan, yaklaşık 300 tane gaz bulutundan oluşan gezegenler keşfettiler. Ve onlara Sıcak Jüpiterler adını verdiler. Bizim sistemimizdeki Jüpiter eğer diğer sistemlerdeki gibi biraz daha takılsaydı biz burada olamazdık. Yani bir şey onu alıp hızlıca geriye çekmiş olmalı. Peki devasa bir gezegeni oldukça hızlı bir şekilde hareket ettiren şey ne olabilir?

Tabiki başka bir devasa gezegen. Bu devasa gezegen Satürn’dür. Satürn, Jüpiter’den hemen sonra oluşmuş ve onun hemen arkasından Güneş’e doğru hareket etmektedir. Yeterince büyük olan Satürn, Jüpiter’in içeri doğru olan göçünü durdurarak Jüpiter’i neredeyse dış güneş sistemine kadar çekebilir. Bu nedenle bizim güneş sistemimizin sıcak jüpiteri yoktur ve bu hareketin de küçük gezegenler üzerindeki etkisi büyüktür. Peki dışa doğru yön değiştiren Jüpiter güneş sistemine ne yapmıştı?

İlerlerken yolunun üzerindeki bütün maddeleri Dünya’nın şu anda bulunduğu yere kadar ortadan kaldırdı. Bütün bu maddeler iç güneş sisteminde dar bir bant üzerine doğru itildi ve bugünkü haliyle kayalık gezegenlerin oluşmasını sağladı. Bu durum söz konusu olmasaydı Dünya ‘da oluşmayabilirdi. Bu durum bilim adamları tarafından Büyük Volta modeli olarak açıklanıyor.

2:117  Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işin olmasını dilerse, ona sadece "Ol" der ve olur.

Şimdi tekrar Jüpiter’in dış güneş sistemine çekilirken başlattığı durumlara dönelim. Jüpiter çarpıp götürdüğü bütün uzay çöpleri arasında çok şiddetli çarpışmalara yol açar. Bu büyük çarpışmalar ortaya gerçekten ufak çok fazla madde çıkarır. Bu parçalar Güneş’in etrafındaki gazın etkisiyle güneş sisteminin içerisine doğru çok hızlı bir şekilde çekilir. Bu gezegenimsiler arka arkaya çarpışarak çakıl büyüklüğünde tozlar haline getirilmeye çalışılıyordu. Uzay çöpleri için Güneş’in etrafındaki bu yoğun gaz bulutuna çarpmak rüzgara karşı kürek çekmek gibidir.

Uzay çöpü yığınları Güneş’in etrafında kendilerini yörüngede tutan momentumu kaybeder ve içine çekilmeye başlar. Fakat sonra da yoluna çıkan bloklara çarpar. Yani bütün bu uzay çöpü büyük bir dalga halinde içe çekilir ve süper dünyaların arkasında sıkışıp kalana kadar da çekilmeye devam eder. Süper dünyalar yolu açıncaya kadar uzay çöpleri orada yığılmaya devam eder. Sonunda çarpışmalarla oluşan uzay çöpleri Güneş’in yüzeyine doğru çekilir. Bu olağanüstü hızlı bir süreçtir. Sadece 20.000 yılda bütün süper dünyalar Güneş’e çarpacaktır.

Güneş’ten ilk 62.7 milyon km de hiçbir şey yoktur. (Merkür’e kadar) Ancak bu uzaklığın biraz daha ötesinde kayalık uzay çöplerinden oluşmuş dar bir halka bulunur ve bu uzay çöpleri Jüpiter tarafından süpürülen maddelerin yaklaşık % 10 ‘udur. Bu ise iç güneş sistemini tekrar inşaa etmek için yeterlidir. Bunun sonucunda hayatta kalan küçük gezegenimsiler tekrar gruplaşmaya başlar. Milyonlarca yıl sonra 4 ufak kayalık gezegen oluşacaktır. Merkür, Venüs, Dünya ve Mars işte bu artık uzay çöplerinden oluşmuştur. O nedenle astronomlara göre üzerinde durduğumuz bu gezegen orjinal bir güneş sisteminden herhangi birinde kendiliğinden türeyen bir gezegen olmayabilir!

Süper dünyaların Güneş’e çarparken yanlarında götürdüğü bir şey var; bu da iç güneş sistemindeki hidrojen ve helyum ikmali. Dünya’nın bugünkü atmosferine baktığınızda içinde hidrojen ya da helyum olmadığını görürüz. Etrafımızı saran havanın bileşimi ikinci nesil bir gezegen olduğumuz için bir araya gelmiş olabilir. Yani evimiz olarak gördüğümüz Dünya ikinci versiyon bir dünyadır. İkinci versiyon olmak ise burada yaşıyor olmamızın nedeni olabilir.

Dünya’nın atmosferi yaşamın başlamasını sağlayan bereketli bir gaz karışımıdır. Dünya ilk nesil bir gezegen olsaydı, bu atmosfer tamamamen farklı olabilirdi. İnsan formunda bir yaşamın başlaması için önce ikinci nesil bir gezegen oluşması gerekirdi. Başlarda söylediğimiz gibi diğer güneş sistemlerinden farklı olmamızı sağlayan şey aslında hayatın oluşmasını da sağlamaktaydı.

25:2  Göklerin ve yerin yönetimi O'na aittir. Çocuk edinmemiştir, yönetiminde de kendisinin ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış ve en ayrıntılı ölçülerle ona düzen vermiştir.

Peki kozmik bir yapı içinde Dünya ne kadar özeldir? Astronomlara göre kanıtlar göstermeye başlıyor ki Dünya aslında gerçekten nadir bir yaratım sürecinden geçmiştir ki biz bu sistemi yaratan sistemi  ve yaratıcısını takdir etmeliyiz.

36:67 ALLAH'ı gereği gibi değerlendiremediler. Halbuki, diriliş günü, tüm yer O'nun avucu içindedir, gökler de O'nun sağ elinde dürülmüştür. O Yücedir ve onların ortak koştuklarından çok üstündür.

Bir zaman makinemiz yok bu nedenle 4,5 milyar yıl geriye giderek güneş sistemine bakmak ve o zaman ne yaptığını görmek zor tabii ki ancak bazen doğa size işinize yarayacak bir şey verir. Aslında güneş sisteminin ilk evrelerinden gelen zaman kapsüllerine sahibiz. Onlara göktaşı diyoruz. Çoğu göktaşı Dünya’ya düşen asteroitler topluluğudur. Onlar henüz gezegen haline gelmemiş küçük parçalardır. Bu vasıtayla olup bitenleri incelemeye devam ediyoruz.

Devasa etkilerle birbirini ezen, çarpışan gezegenleri incelemeye başladığınızda hayatta kalanların bir grup ucube olduğunu görürsünüz. Bu ucubelerden biri de komşumuz kızıl gezegen Mars’tır. Ancak bu durumu daha iyi anlayabilmek için bilim adamları 30 gezegenin dahil edildiği başka bir simülasyona daha ihtiyaç duymuştur. İç güneş sistemimizin yapısına baktığınız zaman aslında içte en küçük bir gezegen olduğunu ve gezegenlerin Venüs’ten Dünya’ya gittikçe genişleyip büyüdüğünü görürsünüz. Yani doğal olarak Mars’ın olduğundan büyük olmasını beklersiniz. Mars şu anda olduğundan 10 kat daha büyük olmalı ama değil?
Neden?



Mars’ın küçük boyutu onun sahip olduğu tek gizem değil. O ayrıca beklediğimizden de daha yaşlı. Yapılan araştırmalar Mars’ın Güneş sisteminin oluşumunun ilk 2 milyon yılı içinde ve Dünya’nın hemen öncesinde hızla oluştuğunu ortaya koymuştur. Mars, olması gerekenden çok daha hızlı bir şekilde oluşmuştur. Dünya’nın kütlesi 10 kat daha fazla olmasına rağmen 100 milyon yılda oluşmuştur. Mars ise 2 milyon yılda oluştu! Bu hiç mantıklı değil. Bu bizim komşumuz, bize benzemesi gerekmez miydi? Bu yüzden Mars hakkındaki hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. Bu iki gizem birbirini açıklamaya yardımcı olabilir.

Bilim insanları güneş sistemimizin ilk iki milyon yılında Mars ile birlikte yaklaşık 30 tane daha benzer gezegen olduğunu düşünüyor. Gezegenler bu halleriyle birbirine oldukça yakın ancak durağan halde değiller. Güneş sisteminin ilk zamanlarında yörüngelerinin birbirinden geçmelerini sağlayacak kadar gaz bulunuyordu. Fakat 20 milyon yıl sonra gaz yok oldu ve gezegenlerin yörüngeleri kesişmeye başladı. O andan itibaren bu alan oldukça kaotik bir hal almaya başladı.



Gelecek 100 milyon yıl boyunca Mars büyüklüğündeki proto gezegenler sonunda ikinci nesil gezegenler olan Venüs ve Dünya’yı oluşturmak için birbirlerini yok ettiler.


Ancak bir gezegen tüm kaostan ve yıkımsan kurtulmayı başarmıştı. Bu gezegen Mars’tı.



Bu ise Dünya’ya kıyasla daha yaşlı olmasının sebebiydi. Mars, esasen erken oluşmuştu.Tüm sürecin dışında kalarak, kütlesini daha fazla bir yerlere dahil etmeden Dünya ve Venüs’ün inşaa edilen büyük kütlelerden oluşmasını öylece izlemiştir. Peki Mars’ın diğer gezegen embriyolarıyla çarpışmasını önleyen nedir? Jüpiter’dir! Daha önce aktardığımız Büyük Volta sırasında Jüpiter, Güneş’ten aynı mesafe kadar uzağa, yani bugün Mars’ı bulduğumuz noktaya uzaklaşmış ve bu süreçte kırmızı gezegenin maddesini yiyip bitirmişti. Jüpiter, güneş sisteminin büyük bir parçasını temizlemiş ve Mars’ı aç bırakmıştır. İşte Dünya bu yığının enkazından oluşmuştur ama bu ilk proto gezegenlerin kendilerini bize gece gökyüzünde hatırlattığı bir cisim daha var. O da Ay!



13:02  Görebileceğiniz bir direk olmadan gökleri yükselten, sonra tüm yönetime egemen olan, güneşi ve ayı buyruk altına alan ALLAH'tır. Hepsi belli bir süre için akıp gitmektedir. Tüm işleri kontrol eder ve ayetleri detaylı olarak açıklar ki Rabbinizle kavuşma konusunda kuşkunuz kalmasın.

Çoğu gezegenin uydusu Ay ile karşılaştırıldığında çok daha ufaktır. Peki bizim Ay neden bu kadar büyük? Ay’ın oluşumunun standart fikri, Mars kadar büyük bir cismin Dünya’nın erken dönemlerinde Dünya ile çarpışmasıdır. Bunun sonucunda bir sürü uzay çöpü Dünya’nın yörüngesine atılmış ve Ay’ı oluşturmak için birleşmiştir. Ay bizim düşündüğümüzden tam 140 milyon yaş daha büyüktür. Bu Ay’ın Güneş’in oluşumundan tam 60 milyon yıl sonra oluştuğu anlamına gelir. Bu da Ay’ın oluşumunun 30 gezegen yığınının yok oluşuna denk gelmesi demektir. Şimdiki Ay’ın bir zamanlar Mars boyutundaki cisimler kolonisinin bir üyesi olması tamamen mümkündür. Ay, tıpkı bir Dünya kayası gibi görünür. Dünya ile aynı jeokimyasal parmak izlerine sahiptir.

Ay, Dünya’nın çekirdeğinde bulunan demir ve nikel elementlerinin eksik olması dışında Dünya’nın diğer malzemeleriyle özdeştir. Bu elementlerin yerine 7 esas olarak Dünya’nın kabuğunda ve çekirdek kabuğunda bulunan daha hafif kayalık elementler içerir. Peki neden?

Çünkü bu yaşanan paralel sürtünmeli bir çarpışmaydı. Ağır olan madde Dünya’nın merkezine doğru batmaya başlamıştı ve daha hafif şeyler tepeye doğru yüzüyordu. Adeta Dünya’nın çekirdek kabuğunun bir parçası alınmış ve Dünya’nın etrafındaki boşluğa bırakılmıştı. Zaman içinde her bir çarpmayla Dünya’nın kabuğundan bir parça sıyrılarak gezegenin etrafında bir halka oluşturdu. Her küçük çarpışmayla maddeler Dünya etrafındaki yörüngeye fırlatılmış olurdu. Sonunda bu çarpışma sonucu oluşan uzay çöpleri küçük bir yeni Ay oluşturmak için birleşti. Gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz şey Ay değil, temelde bugüne kadar ayakta kalmış son Ay. Tüm çarpışmalar durduğunda orada kalan tek şey işte oydu!

Ay, Dünya etrafında kıvrılan, sarılan bir yörüngede hareket eder. Dünya’nın Güneş etrafındaki dolaşımı gerçekleşirken Ay’da Dünya’nın etrafında bazen önünde, bazen arkasında olmak üzere sarmal bir yol izler. Böylece Ay, Dünya’nın yörüngesi boyunca kıvrım kıvrım dönerek yol alan bir yörüngeye sahip olur. Tıpkı kıvrılan ve bükülen bir dal gibi.



Ay, Dünya’nın yörüngesi boyunca kıvrım kıvrım dönerek yol alan bir yörüngeye sahiptir. Bu yörünge aynen hurma dalı şekline sahiptir.

36:39  Aya da çeşitli evreler belirledik. Nitekim eski ve eğri bir hurma dalı gibi döner.

Ay, uydusu olduğu Dünya ile birlikte Güneş’in etrafında döner ve evren içinde Güneş nereye doğru hareket ediyorsa Ay ve Dünya’da oraya doğru hareket eder. Yani Ay ve Dünya Güneş’in hareketine bağımlıdırlar. 

25:45 Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığına dikkat ettin mi? Nitekim dileseydi onu hareketsiz de yapardı. Nitekim, güneşi ona delil kıldık (gölgenin varlığını ışığa bağlı kıldık).

91:1  Andolsun güneşe ve onun aydınlığına,
91:2  Onu izleyen aya,
91:3 Onu açığa çıkaran gündüze,
91:4 Onu örten geceye,
91:5 Göğe ve onu kurana,
91:6 Yere ve onu yuvarlayıp döşeyene,

71:15  ALLAH'ın yedi göğü tabakalar halinde nasıl yarattığını görmez misiniz?
71:16  Ayı bunların içinde bir ışık, güneşi de bir lamba yaptı.

6:96  Sabahı ortaya çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da bir hesaplama aracı yapmıştır. Bu, her şeyden Üstün ve her şeyi Bilen'in planıdır.

16:12 Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı hizmetinize sundu. Yıldızlar da O'nun emri altındadır. Aklını kullanan bir toplum için elbette bunda işaretler vardır.

55:5 Güneş ve ay bir hesap ile (hareket etmekte) dir.

Güneş sistemimizin ilk zamanlarında işler bir felaketti ve hiçbir şey düzenli değildi. Sonra işler düzeldi, hayat çok istikrarlı dostane koşullar altında tutunma ve evrimleşme şansı elde etti.

21:33  O ki geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratmıştır. Bunların hepsi bir yörüngede yüzer.

8 Gezegen kabaca aynı düzlemdeki yörüngede hareket ediyor. Fakat Güneş’in dönme eksenine kıyasla bu düzlem eğikleşmiş ve Güneş’in simetrik gözükmemesine yol açmıştır. Güneş’in eğimine baktığınızda aslında Güneş sisteminin düzlemine 6 derece eğik olduğunu görüyorsunuz. Aslında bu güneş sisteminin tüm gezegenlerinin eğikliğinden biraz daha fazladır ve bu aykırılıktır. Peki buna ne yol açmış olabilir acaba? Bu durum güneş sistemlerinin nasıl olduğu hakkında bildiklerimiz ile çelişiyor. Önceleri dönen bir bulut disk haline geldi ve bu disk daha sonra Güneş ve tüm gezegenler oldu. Bu yüzden hepsi aynı düzlemde dönüyor olmalıydı. Yani Güneş’in kutbunun gezegenlerin bulunduğu düzleme göre yönünü değiştirebilmesinin olası bir yolu gezegenleri çok uzun bir süre çekiştiren bir şeyin var olmasıydı!

Bu eksikliğin ne olduğunu bulduğunu iddia eden bilim adamları 9. gezegenden bahsetmeye başladılar. Bu, güneş sisteminin uzak noktalarında ayarsızca kütle hareketi gerçekleştiren teorik bir devdi. 9. gezegen uzun ve önemli bir yörüngenin üzerinde yer alır. Kendisi de oldukça büyüktür. Dünya’nın kütlesinin yaklaşık 10 katı kadardır. Bu gezegen Güneş’in yörüngesinde eğer çok eliptik eğik bir yörüngede hareket ediyorsa Güneş’e her yaklaştığında gezegenlere biraz daha kayacak ama Güneş sistemindeki binlerce yörünge arasında tüm gezegenlerin yörüngesini etkileyebilecek. Ancak Güneş’i etkileyemeyecektir.

36:40  Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece, gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

Milyarlarca yıl boyunca gezegen sistemi yavaş yavaş orjinal düzlemiyle hizasından çıkar. 9. gezegenin uzak mesafesi güneş sisteminin eğikliğini açıklamaya yardımcı olabilir. Ancak Güneş’in ölmeye başlamasıyla birlikte dış gezegenler üzerinde bir felaket etkisi yaratabilir. Güneş, evrendeki her yıldız gibi bir yaşam döngüsüne sahiptir. Doğdu, yaşıyor ve ölecek. Öldüğü zaman kırmızı, dev bir yıldıza dönüşecek. Sonra dış tabakalar dağılacak , bunun anlamı ise Güneş’in çok hızlı bir şekilde kütlesini kaybedeceğidir. Bizi Güneş’in etrafında yörüngede tutan şey Güneş’in yer çekimi kuvvetidir. Güneş ölürken her şekilde Merkür’ü, Venüs’ü belki Dünya’yı yiyecek. Her iki şekilde de biz ve diğer tüm bu iç gezegenler pişecek.

101:1 Şok.

101:2 Hem de ne şok!

101:3 Şoke edenin niteliği sana bildirildi mi?

101:4 O gün halk, yayılmış kelebekler gibi olur.

101:5 Dağlar da atılmış yün gibi olur.



25:25 Göğün bulut kütleleri halinde parçalanacağı ve meleklerin topluca indirildiği gün,

25:26 İşte o gün, yönetim tümüyle ve mutlak olarak Rahman'ındır. İnkarcılar için zor bir gün olacaktır.


14:48 Yerin başka bir yer ile değiştirildiği ve göklerin de... Herkesin Tek ve En yüce olan ALLAH'ın huzuruna getirildiği gün…


21:104 O gün göğü dosyaları dürer gibi katlar ve yaratılışın ilk durumunu nasıl başlatmışsak ona çeviririz. Üzerimize söz; biz mutlaka gerçekleştiririz.


50:44 O gün yer onlardan dolayı yarılıverir. Bu, bizim için kolay bir toparlamadır.



69:13 Boruya bir kez üfürüldüğü zaman,

69:14 Yer ve dağlar kaldırılıp birbirine çarpılıp darmadağın edildiği zaman,

69:15 İşte o gün kaçınılmaz olay gerçekleşmiştir.

69:16 Gök yarılmıştır, parçalanmıştır.



99:1 Yerin korkunç bir depremle sarsıldığı,

99:2 Yerin ağırlıklarını fışkırttığı,

99:3 İnsanın da, "Buna ne oluyor?" dediği zaman,

99:4 İşte o gün (yer), haberlerini anlatacaktır.

99:5 Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.



80:33 Sonra, o müthiş patlama gerçekleşince,


89:21 Doğrusu, yer çarpılıp paralandığı zaman,


75:6 "Diriliş Günü ne zaman?" diye sorar.

75:7 Gözün kamaştığı,

75:8 Ayın tutulduğu,

75:9 Ve güneş ile ay bir araya toplandığı zaman,

75:10 O gün insanoğlu, "Kaçacak yer nerede?" der.

75:11 Hayır, bir sığınak yok.

75:12 O gün son durak Rabbinin huzurudur.


Peki ya dış gezegenler onlara ne olacak? Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’ün dış katmanları genişledikçe Güneş’ten uzaklaşacak ancak bu 9. gezegen için geçerli değil bilim insanları 9. gezegenin Güneş’in ölmesiyle gezegendeki yerçekimsel kavramasını gevşetecek kadar uzağa gideceğini düşünüyor. Bu da kaosu yeniden başlatacaktır. Eğer bir 9. gezegen varsa bu güneş sisteminin ilk zamanlarında dev bir gezegenin içe doğru (Jüpiter) hareket etmesinden dolayı her şeyin gerçekten kaotik olduğu zamana tekrar gelmesi anlamına gelebilir.


81:1 Güneş yuvarlandığı zaman,
81:2 Yıldızlar solduğu zaman,
81:3 Dağlar yürütüldüğü zaman,

81:6 Denizler kaynatıldığı zaman,

81:11 Gök yerinden oynatıldığı zaman,

81:15 Andolsun gizlenen yıldızlara
81:16 Akıp deliklerine girenlere.

81:27 Bu, tüm halklara bir mesajdır.
81:28 Sizden doğru davranmak isteyenler için…


3:190 Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde akıl sahipleri için ayetler var.
3:191 Onlar ki ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken ALLAH'ı anarlar. Göklerin ve yerin yapısı ve yaratılışı hakkında düşünürler: "Rabbimiz, sen bunları boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru."


50:38  Gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yarattık. Hiçbir yorgunluk da duymadık.


10:05 O, güneşi bir ışık kaynağı, ayı da bir ışık yaptı. Yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona evreler düzenleyip belirledi. ALLAH bunları ancak bir gerçek için yaratmıştır. Bilen bir topluma ayetleri böyle açıklar.


41:37  Gece, gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Güneşe ve ay'a secde etmeyin, onları yaratan ALLAH'a secde edin. O'na hizmet edecekseniz.


40: 81  Size işaretlerini gösterir. ALLAH'ın hangi işaretini inkâr ediyorsunuz?


29:43  Bu örnekleri halk için veririz ve onları bilen kimselerden başkası düşünüp anlamaz.


20:98  Tanrınız, kendisinden başka tanrı olmayan ALLAH'tır. Bilgisi her şeyi içine almıştır.


13:02  Görebileceğiniz bir direk olmadan gökleri yükselten, sonra tüm yönetime egemen olan, güneşi ve ayı buyruk altına alan ALLAH'tır. Hepsi belli bir süre için akıp gitmektedir. Tüm işleri kontrol eder ve ayetleri detaylı olarak açıklar ki Rabbinizle kavuşma konusunda kuşkunuz kalmasın.


39:05  Gökleri ve yeri gerçek ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine yuvarlar ve gündüzü de gecenin üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da emri altına sokmuş ve onların her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. Kesinlikle, O Üstündür, Bağışlayandır.


29:61 Onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneşi ve ay'ı kim emrinize verdi?" diye sorsan, "ALLAH" diye karşılık verecekler. Öyleyse neden sapıyorlar?


35:13 Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Belirlenmiş bir süreye kadar akıp giden güneşi ve ayı emri altına almıştır. Rabbiniz ALLAH işte böyledir; egemenlik O'na aittir. O'nun dışında çağırdıklarınız ise bir çekirdek zarını bile yönetemezler.


Son yıllarda yapılan seri gözlem ve araştırmalar sonucunda aslında gezegenimizin üyesi olduğu Güneş Sistemi’nin de kendisine özgü bir hareketi olduğu ortaya çıkmıştır.

Güneş sistemi gezegenlerimizin Güneş etrafında dönen eski heliosentrik modeli sadece sıkıcı değil aynı zamanda yanlış. Güneş sistemimiz uzayda 70000 km / saat hızla ilerliyor. Güneş bir kuyruklu yıldız gibidir, gezegenleri uyandırır. Buna bir girdap gibi diyebiliriz.
Dünya’nın Güneş etrafındaki dolanımı saniyede 30 km’dir. Bu hızla Dünya bir saatte 108.000 km yol alır ki, bu değer, Ay-Dünya arasındaki mesafenin yaklaşık  dörtte biri kadardır. Bir günde aldığı yol ise 2.592.000 km’ye varır. Bu sırada Güneş; Dünya ve diğer gezegenlerle birlikte Herkül takımyıldızı yakınlarında bulunan Vega yıldızının bulunduğu yöne doğru yol almaktadır. Bu hareketin hızı saniyede 20 km olmakla birlikte, sistemimizin bize nispeten ‘yakın’ yıldızlarına göre kabul edilen bir hızıdır. Yani, koordinat bazında görece yavaş bir harekettir. Bu durumda Dünya, bir taraftan kendi ekseni etrafında dönerken, bir taraftan da Güneş etrafındaki yörüngesinde helezonik bir şekilde dolanır.



Güneş’in bu hareketine doğal olarak çekim gücü nedeniyle diğer gezegenler de iştirak ederler. Yani Dünya ve tüm gezegenler Güneş’le birlikte sürüklenirler. Bu durumda Güneş ve tüm sistem, uzayda geçtiği bir noktadan bir daha geçmez. Güneş’in bu hareketinin kuzey kutup ekseni ile 37 derecelik bir açı yapacak şekilde yörünge düzlemine yerleştiği anlaşılmıştır. Bu açıya Solar Apex adı verilir. Solar apex için bir yön belirleyen ilk kişi 1783 yılında, İngiliz astronom William Herschel’dir. Apex, doruk, zirve, uç anlamına gelirken, Solar Apex Güneş hareketinin hedef noktası anlamında kullanılır. Kısaca, bu bir hedefe doğru sürükleniyoruz demektir. Ama burada ilave etmeliyiz ki, Güneş’in bu hareketi, mevcut olan diğer hareketleri ile karıştırılmamalıdır. Güneş Sistemi içindeki bütün cisimler Güneş’in etrafında dönerken, Güneş ve Güneş Sistemi’nin tamamı Samanyolu Gökadası’nın merkezinin etrafındaki dönüşünü saniyede 220 km’lik bir hızla, yaklaşık 250 milyon yılda tamamlar. Güneş’in kendi ekseni etrafındaki hareketini de unutmamamız gerekiyor tabiki (Güneş kendi ekseni etrafında saatte 70.000 km hızla döner ve bir tam turunu yaklaşık 25 günde tamamlar).

Burada Galileo amcamızın sözlerini eklemeden geçemeyeceğim: “Güneş’in sanki başka işi yokmuş gibi, bir salkım koruğu bir salkım üzüm haline getirmek için aylarca uğraşır.” (2)

36:38 Güneş belirlenmiş olan rotasında akıp gitmektedir. Bu Üstün ve Bilgin olanın kurduğu bir düzendir.

21:33 O ki geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratmıştır. Bunların hepsi bir yörüngede yüzer.

Hoşça kalın!


Kaynaklar:
Kuran
https://bit.ly/2XZoEYv
https://bit.ly/32IFt8N
Discovery Science
Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize, Kuran Araştırmaları Grubu

Yorumlar