Ben Kimim? Bu Paylaşımlar Okunmaya Değer mi?




Selam "Adem" , "Beşer", "İnsanoğlu" herkim isen ve kendini ne olarak tanımlıyorsan... Hani "ben havyandan gelmiş bir hayvan oğlu insanım" da diyebilirsin. Nede olsa burası merak eden, soran, objektif değerlerin ve gerçeğin peşine düşmüş sonuçların kişilere göre değişebileceğini bilen bir kişinin oluşturduğu ve bu nedenle sadece felsefe yapıp çıkarımların paylaşıldığı bir platform. Burası senin, benim, hepimizin yeri.

Bundan sonra peşi sıra konuları ve başlıkları kafamda çoktan belirlediğim yazılar paylaşmak istiyorum inşallah. Ancak bu arada kısa kısa notlar da almanın arayı biraz olsun kapatacağını sanıyorum.

Bir takım blogları ve yazıları takip ediyorum. Oralardan alıntı yapmak istediğim makaleler oluyor. Kimi yazılara bir kelime veya bir cümle bile eklemeye gerek kalmadığını, sanki yazı okunduktan sonra bir fikir belirtmemin okuyucuyu tembelliğe sevk edeceğini düşünüyorum. Çünkü reel olan bilgi aktarıldıktan sonra kişinin sonuca ulaşma becerisi ancak kendi beyniyle sınırlıdır.Öncelikle bu blog da alıntı yaptığım yazıların çoğunu takdir ediyorum ve emekleriyle kafalarımızı açan burada yazılarına yer verdiğim tüm değerli insanlara teşekkür ediyorum. Bu blog aslında zihin kütüphanesi gibi olsun istiyorum. Burada yer alan her bilgi, her dönemde kıymet gören, her yeni gelen nesile fayda veren, zamanı eskimeyen bilgiler olsun. Bu nedenle amaca hizmet eden her bilgi benim için çok kıymetli ve burada yer vermekte de bir sorun olduğunu düşünmüyorum.

Blog açılalı daha çok olmadı o nedenle ufak çaplı kişisel bilgiler vermenin ön yargı delisi bir takım okuyuculara iyi geleceğini düşünüyorum. Ben Türkiye'den yazan bir blog yazarıyım. Bizim ülkemizde bir kişinin ne dediğini dinlemek için önce o kişinin kim olduğunu, neyle ilgilendiğini veya kimlerden olduğunu anlayabileceğimiz filtrelerden geçirir, daha sonra doğru veya yanlış konuşması fark etmez, ne kadar etkileyici konuştuğuna bakar ve bu kadar çok sınavdan geçirdikten sonra kalan enerjimizle o kişinin ne dediğiyle ilgileniriz. O nedenle kimseyi yormak istemem.

Yaşadığım ülkeye mahsus genel kriterlere uyan bir düşünce yapısına veya dünyada çok tutulan ve popüler olan bir düşünce yapısına da sahip değilim. Hatta dünyada tek başıma da kalsam doğruluğuna önce kendimi ikna edecek deliller bulduğum, gerçek delile/kanıta sahip bir fikirden asla vazgeçmem. Sonunda her ne olacaksa olsun yaşamın bana verdiği bu sonsuz nimetlere ihanet etmem ve aklımı, sezgilerimi, duyu organlarımı, başka insanların fikirlerini, bilimi, felsefeyi, mantığı kendime yol edinirim. Objektiflik benim için kendine olan dürüstlük demektir. Objektif olamayan bir insan bu hayatta önce kendine ihanet eder ve diğer insanları yanıltması hiç de zor olmaz. Düşüncemin sonucunda nereye varacağımdan korkmam ama sonuca giderken yanlış bir yol edinmekten korkarım. Titiz bir şekilde sağlaması yapılabilen delillerin üzerine gider, baştan sona, sondan başa aynı sonuca varmak isterim. Bu hayatta motive olmamı ve her gün yeniden başlamamı sağlayan en büyük güç gerçeği aramaya olan düşkünlüğüm ve samimi olarak şüphe ettiğim şeylerin bana yeni kapılar açmasıdır.

Ortalama yaşayan bir insanın yarı ömrünü doldurdum. Çok sevdiğim ve beni her konuda destekleyen bir eşim var. Akrabalarım, arkadaşlarımla çevrili sıcacık bir yuvam var. Üniversite eğitimimi yıllar önce tamamladım ve bir uzmanlık alanı edindim ama çoğu insan gibi aslında istediğim şeyin o olmadığını anlamam uzun zaman almadı. Yine de bir insanın bir ömre sığdırabileceği kadar çok sevildim ve mutluyum. En büyük umudum tek gerçeğim evrenlerin Rabbi olan Allah'ın da beni sevgisiyle daha iyi, erdemli bir insan yapması. Bu blogu açmak istememin sebebi de onunla olan bağlantımı daha sağlam bir şekilde diri tutmak ve onun istediği gibi Kuran ile mücadele etmekti. Ancak tüm zamana bir rahmet olan Kuran'da da, Allah'ın belirttiği gibi şunları aklımdan hiç çıkartmadan inanan/inanmayan herkese aynı dil ile konuşurum ve bu beni ne öfkelendirir ne de onların düşüncesini değiştirebilmek için baskı yaparım. Hatta aynı doğruya inanmadığım zaman karşımdaki insanın doğru bildiği şeyi hakarete varan sözlerle eleştirmekten de kendimi Kuran'daki sözlere dayanarak men ederim.

27:80-81: Sen ölülere duyuramazsın, aynı şekilde arkalarını dönen sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Körü de sapıklığından çıkarıp yola iletemezsin. Sen ancak, ayetlerimizi onaylayanlara duyurabilirsin; onlar (anlattığın gerçeği) kabul ederler.

35:18:... Sen yalnızca, kendi başlarına iken Rab'lerini sayan ve namazı gözeten kişileri uyarabilirsin. Kim kendisini arındırırsa kendisi yararına arınmıştır. Dönüş ALLAH'adır.

35:19- 20-20-21-22-23-24-25-26: Kör ile gören bir olmaz. Ne karanlıklar ile ışık. Ne de diriler ile ölüler birdir. ALLAH, kim/kimi dilerse ona işittirir. Sen mezarlarda bulunanlara işittiremezsin. Sen ancak bir uyarıcısın. Seni bir müjdeci ve uyarıcı olarak gerçekle gönderdik. Her toplum içinde mutlaka bir uyarıcı gelmiştir. Seni yalanlıyorlarsa, senden öncekiler de yalanlamışlardı. Elçileri kendilerine apaçık belgeler, ilahiler ve aydınlatıcı kitaplar getirdiler. Sonra ben de inkâr edenleri yakaladım. Beni inkâr da nasılmış!

28:56:Sen sevdiğini doğruya iletemezsin. Dilediğini doğruya ileten sadece ALLAH'tır. Doğruya ulaşmayı hak edenleri en iyi bilen de O'dur.

18:54: Biz bu Kuran'da halk için her türlü örneği verdik. Fakat insan tartışmaya çok düşkündür.

16:93: ALLAH dileseydi sizi bir tek toplum kılardı. Ancak, dilediğini saptırır, dilediğine de yol gösterir. Elbette yaptıklarınızdan sorulacaksınız.

2:118:... Biz ayetleri onaylayacak olanlara sergileriz.

6:108: ALLAH'ın dışında yalvardıklarına sövmeyiniz ki onlar da sınırı aşıp cehaletten dolayı ALLAH'a sövmesinler. Biz her topluluğa yaptıkları işi böyle süslü gösterdik. Sonunda dönüşleri Rab'­lerinedir ve onlara yapmış bulunduklarını haber verir.

Sanırım bu kadar magazinel bilgi seni ilerleyen günlerde belki de sırf meraktan burada tutmaya yeter. Allah izin verirse günlerdir tasarladığım bir çok konuyu araya fazla zaman koymadan sırayla paylaşacağım.

Bir yaratıcıya inanmayan veya bir yaratıcıya inanan ya da şüpheci takılan herkes inancının dışında da "insandır". Bu da onu Şeytan'nın hiç de öyle görmediği şekilde "özel" ve "var olmuş" yapar. Yaşamın kıymetini bilelim, yaşamı bizler için daha da değerli kılan iki tavır "kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkasına yapmamak" ve yanlışlarımızdan pişmanlık duyabilmeyi öğrenmektir. Zamanın bizler için var edildiğini, insan olduğumuzu, yanılabileceğimizi, yanlışlardan dönebileceğimizi ve aceleci olduğumuzu unutmayalım. Ahlaki değerler hepimizin içinde zaten vardır bunları kullanarak dünyayı olamasa da kendi çevremizdeki o küçük hayatlarımızı daha yaşanır kılmak elimizde.

Saygı ve sevgiyle.

Yorumlar