Neden Helak Edildik? 1- Ad Kavmi / Elçisi: HUD Peygamber



 Bir İbret Serisi
“75:2- Sürekli öz eleştiride bulunan kişiye and içerim.”

HUD PEYGAMBER’İN UYARDIĞI AD KAVMİ

Ad Kavmi Allah’ın gazabına uğrayarak yok olan eski bir Arap kabilesidir. Kadim kaynaklarda kavmin atası olan Ad’ın, Nuh’un torunlarından Avs’ın oğlu olduğu söylenir. Ad kavmi yüksek kuleler (binalar) diken ve bu yaptıkları işin kendilerini ölümsüz kılacağını zanneden bir kavimdir. İrem şehri, Kuran ayetine göre hiç bir ülkede eşi benzeri olmayan bir özelliğe sahipti. Burası için halk arasında sahte cennet tabiri kullanılmakta olduğu söylenmektedir. Bunca nimetin ve bolluğun lütfedildiği Ad Kavmi, Hud peygamberi “kibir” nedeniyle yalanlamıştır.

11:50/51/52/53/54/55/56/57/58/59/60- Ad halkına da kardeşleri Hud'u… Dedi ki: "Ey halkım, ALLAH'a hizmet edin. O'ndan başka tanrınız yoktur. Siz ancak uyduruyorsunuz." "Ey halkım, buna karşılık olarak sizden herhangi bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim, beni ilk yaratandan başkasına düşmez. Aklınızı kullanmıyor musunuz?" "Ey halkım, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na yönelin ki gökten üzerinize bol rahmet yağdırsın, gücünüze güç katsın. Suçlular olarak yüz çevirmeyin!" Dediler ki: "Ey Hud, sen bize kesin bir kanıt ile gelmedin. Biz, sırf senin sözünle dinimizi bırakacak değiliz, seni onaylayacak değiliz." "Senin tanrılarımızdan biri tarafından çarpıldığını söyleriz," Dedi ki: "ALLAH'ı tanık tutuyorum, siz de tanık olun ki ben uzağım sizin ortak koştuğunuz..." "O'ndan başkalarından. Haydi, topunuz birleşip bana karşı plan hazırlayın. Hiç de beklemeyin." "Ben, Rabbim ve Rabbiniz olan ALLAH'a güvendim. O'nun kontrol etmediği hiçbir yaratık yoktur. Rabbim dosdoğru yolun üzerindedir." "Yüz çevirirseniz, artık ben, kendisiyle gönderildiğim mesajı size bildirdim. Rabbim yerinize başka bir halk geçirecek ve siz O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Benim Rabbim her şeyi Gözetip Kontrol Edendir." Emrimiz gelince Hud'u ve beraberindeki gerçeği onaylayanları bizden bir rahmetle kurtardık. Onları dehşetli bir azaptan kurtardık. İşte Ad halkı böyleydi. Rab'lerinin ayetlerini reddettiler, elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emrini izlediler. Bunun üzerine, hem dünya hayatında ve hem diriliş gününde bir lanete uğradılar. Kısacası, Ad halkı, Rab'lerine karşı çıktı. Hud'un halkı Ad yok olmuştur.

41:13/14/15/16- Yüz çevirirlerse De ki: "Sizi Ad ve Semud yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım." Onlara, "ALLAH'tan başkasına hizmet etmeyin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gitmişti. Onlar ise, "Rabbimiz dileseydi bir melek indirebilirdi. Bundan ötürü getirdiğiniz mesajı onaylamıyoruz" dediler. Ad'a gelince, onlar yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve "Bizden daha güçlü kim var?" dediler. Kendilerini yaratan ALLAH'ın onlardan daha güçlü olduğunu anlamadılar mı? Onlar ayet ve mucizelerimizi bilerek inkâr ediyorlardı. Nihayet, onlara dünya hayatında aşağılayıcı azabı tattırmak için uğursuz günlerde üzerlerine sert bir rüzgar gönderdik. Ahiret azabı ise daha aşağılayıcıdır ve onlar yardım görmezler.

54:18/19/20/21- Ad da yalanladı. Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış! Uğursuzluk üstüne uğursuzluğa sahip bir günde üzerlerine vahşi bir rüzgar gönderdik. İnsanları, sanki köklerinden koparılmış hurma kütükleriymiş gibi yıkıyordu. Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış!

89:/6/7/8- Görmedin mi Rabbin ne yaptı Ad halkına? Yüksek kulelere sahip İrem'e ki; Hiçbir ülkede eşi ortaya konmamıştı.

46:21/22/23/24/25/26/27/28- Ad'ın kardeşinin kum tepeciklerindeki halkını uyarmış olduğunu hatırla. Ondan önce ve sonra "ALLAH'tan başkasına hizmet etmeyin. Sizin için büyük birgünün azabından korkarım" diyen nice uyarıcılar geçmişti. "Bizi tanrılarımızdan saptırmak için mi bize geldin? Doğru sözlü isen bize söz verdiğini getir bakalım" dediler. "Onun bilgisi sadece ALLAH'ın yanındadır. Ben benimle gönderilen şeyi size duyuruyorum fakat sizin cahil bir toplum olduğunuzu görüyorum." Nihayet onun yayılarak vadilerine yönelmiş olduğunu gördüklerinde, "Bu, bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler. Hayır! bu sizin gelmesi için meydan okuduğunuz acı bir azaba sahip bir fırtınadır. Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Sabahladıklarında, evlerinden başka her şey görülmez olmuştu. Suçlu topluluğu işte böyle cezalandırırız. Sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiştik onları. Onlara işitme ve görme duyuları ile beyinler vermiştik. ALLAH'ın ayet ve mucizelerini bile bile inkâr ettikleri için ne işitme, ne görme duyuları ve ne de beyinleri onlara hiçbir yarar sağlamadı. Alaya aldıkları şeyler kendilerini çepeçevre kuşatıverdi. Çevrenizdeki nice kentleri de yok ettik. Dönerler diye onlara ayetleri açıklamıştık. ALLAH'tan başka, O'na yakınlık sağlamak amacıyla edindikleri tanrılar kendilerine yardım etmeli değil miydi? Aksine, onları terkettiler. İşte onların yalanları ve uydurmaları böyledir.

7:65/66/67/68/69/70/71/72- Ad halkına da kardeşleri Hud'u gönderdik. "Halkım, ALLAH'a hizmet edin. O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Erdemli olmayacak mısınız?" dedi. Halkından ileri gelen inkârcılar, "Biz seni beyinsizlik içinde görüyoruz. Biz seni yalancı sanıyoruz." Dedi ki: "Ey halkım, ben beyinsiz değilim; fakat ben, evrenlerin Rabbinden bir elçiyim." "Size Rabbimin mesajını iletiyorum. Sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." "Sizi uyarmak amacıyla Rabbinizden bir mesajın aranızdan bir adama gelmesine mi şaştınız? Nuh'un halkından sonra sizi vârisler yaptığını ve yaratılışta sizi onlardan güçlü kıldığını hatırlayın. Başarmanız için ALLAH'ın nimetlerini düşünün." Dediler ki: "Sadece ALLAH'a hizmet edelim ve atalarımızın hizmet ettiklerini terk edelim diye mi bize geldin? Doğru sözlü isen bizi kendisiyle tehdit ettiğin şeyi getir bakalım." Dedi ki: "Rabbinizden bir azap ve öfkeye mahkûm edilmiş bulunuyorsunuz. Sizin ve atalarınızın uydurduğu ve ALLAH'ın kendilerine hiçbir güç vermediği isimler konusunda mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyiniz, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim." Bizden bir rahmet olarak, onu ve onunla birlik olanları kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayarak onaylamayanların da ardını kestik.

26:123/124/125/126/127/128/129/130/131/132/133/134/135/136/137/138/139/140- Ad (halkı) da elçileri yalanladı. Kardeşleri Hud onlara demişti ki, "Erdemli davranmaz mısınız?" "Ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." "ALLAH'ı dinleyip bana uyun." "Buna karşılık sizden herhangi bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim, ancak evrenlerin Rabbine aittir."  "Her tepenin üzerine bir işaret (bir yapı) yerleştirip oyalanıyor musunuz?" "Ebedi kalırsınız diye sağlam sanayiler/endüstriler mi kurarsınız?" "Yakaladığınız vakit acımasız yakalıyorsunuz." "ALLAH'ı dinleyip bana uymalısınız." "Bildiğiniz her şeyi size vereni dinleyin." "Size çiftlik hayvanları ve çocuklar verdi." "Üstelik bahçeler, pınarlar…" "Sizin için müthiş bir günün cezasından korkarım." Dediler ki, "Öğüt versen de vermesen de bizce birdir."  "Bu, bizden öncekilerin izlediği yaşantı biçimidir." "Biz, cezalandırılacak da değiliz."  Böylece onu yalanladılar. Nihayet biz de onları yok ettik. Bunda bir ders var; ancak çoğunluk onaylamaz. Kuşkusuz senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

51:41- Ad halkında da (bir ders vardır). Üzerlerine korkunç bir rüzgar gönderdik. Rastgeldiği her şeyi toz toprağa çeviriyordu.

69:6/7/8- Ad ise sert ve azgın bir kasırga ile yok edildi. Onu, yedi gece ve sekiz gün boyunca üzerlerine bir bela olarak saldı. Halkın, çürümüş hurma gövdeleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün.Onların hiçbir kalıntısını görüyor musun?

İREM ŞEHRİ OLDUĞUNA İNANILAN UBAR ŞEHRİ’NİN KALINTILARINI İNCELEMEK İSTEYENLER BURAYA!

İrem , Kur'an'da Ahkâf adıyla anılan, Yemen ile Umman arasında bulunan, katlı evleri, muhteşem sarayları ve meşhur İrem bağlarıyla anılan bir şehirdir.

Bu şehrin adı Fecr suresinin 6 ve 8. ayetlerinde geçer ve Âd Kavmi'nin yaşadığı şehir olarak tanımlanır. Eski metinlerde şehir ve topluluk hakkında, hükümdarlarının Cennet'e benzetmek amacıyla bir bağ inşa ettirdiği ve bağa 'İrem Bağı' dendiği belirtilir.

Tarih kayıtlarında böylesine gelişmiş kültüre sahip bir halktan ve bunların kurmuş oldukları medeniyetten bahsedilmemektedir. Böyle bir halkın isminin, tarih kayıtlarında bulunmamasının oldukça garip bir durum olduğu düşünülebilir ancak bu halkın varlığına kayıtlarda ve eski devletlerin arşivlerinde rastlanmamasına çok fazla şaşırmamak gerekir. Zira bu halk, Ortadoğu ve Mezopotamya bölgesinde bulunan diğer kavimlerden uzak bir bölge olan Güney Arabistan’da yaşıyordu ve onlarla olan ilişkileri sınırlıydı. Ad kavmi ile ilgili tarihsel bir kayıt olmamasına rağmen onların “torunları” Hadramiler hakkında önemli bilgiler bulmak ve bu bilgiler sayesinde Ad Kavmi hakkında fikir yürütmek mümkündür.
İrem’in Arkeolog Nicholas Clapp tarafından 1990'lı yılların başında Yemen'de bulunan ve Ubar adı verilen şehrin İrem olduğuna inanılır.

**Muhteşem Arap şehri bulundu! Kumların Atlantis’i Ubar.

İREM ŞEHRİ-UBAR-.JPGBir Arap uzmanı ve belgesel yapımcısı olan Clapp, Arap tarihi üzerine yaptığı araştırmalar sırasında çok ilginç bir kitaba rastlamıştı. Bu, 1932 yılında İngiliz araştırmacı Bertram Thomas tarafından yazılmış olan Arabia Felix idi. Arabia Felix, Romalıların Arap Yarımadası’nın güneyinde bulunan ve günümüzdeki Yemen ve Umman’ı kapsayan bölgeye verdikleri isimdi. Bu bölgeye Yunanlılar “Eudaimon Arabia”, Ortaçağdaki Arap bilginleri ise “Al-Yaman as-Saida” ismini veriyorlardı.


Bu isimlerin tümü “Şanslı Araplar” anlamına geliyordu. Çünkü eski zamanlarda bu bölgede yaşayan insanlar o devrin en şanslı kavimleri olarak biliniyorlardı. Peki, böylesine bir yakıştırmanın sebebi Bunun sebebi, bu bölgenin stratejik konumuydu.


Ekran Alıntısı.JPG
Kitabında bütün bunlardan bahseden İngiliz araştırmacı Thomas, sözünü ettiği bu “şanslı” kavimleri uzun uzun tarif ediyor ve bunlardan bir tanesinin kurmuş olduğu bir şehrin izini bulduğunu iddia ediyordu. Bu, Bedeviler’in “Ubar” ismini taktıkları şehirdi. Bölgeye yaptığı araştırma gezilerinden bir tanesinde çölde yaşayan Bedeviler, kendisine eski bir patika yolu göstermişler ve bu patikanın Ubar isimli çok eski bir şehre ait olduğunu anlatmışlardı. Konuyla çok ilgilenen Thomas, bu araştırmalarını tamamlayamadan ölmüştü. İngiliz araştırmacı Thomas’ın yazdıklarını inceleyen Clapp de, kitapta bahsedilen bu kayıp şehrin varlığına inanmıştı. Çok vakit kaybetmeden araştırmalarına başladı.

Clapp, Ubar’ın varlığını kanıtlamak için iki ayrı yola başvurdu. Önce bedeviler tarafından var olduğu söylenen patika izlerini buldu. NASA’ya başvurarak bu bölgenin resimlerinin uydu aracılığıyla çekilmesini istedi. Uzun bir uğraşıdan sonra, yetkilileri bu bölgenin resimlerinin çekilmesi için ikna etmeyi başardı.

Clapp daha sonra Californiya’da Huntington kütüphanesinde bulunan eski yazıtları ve haritaları incelemeye başladı. Amacı, bölgenin bir haritasını bulmaktı. Kısa bir araştırmadan sonra buldu da. Bulduğu bu harita Mısır-Yunan coğrafyacısı Batlamyus tarafından MS 200 yılında çizilmişti. Haritada, bölgede bulunan eski bir şehrin yeri ve bu şehre doğru giden yolların çizimi gösterilmişti. Sonunda Bedevilerin sözlü olarak anlattıkları hikayelerin konusu olan efsanevi şehrin yeri bulunabilmişti. Kısa süre sonra kazılara başlandı ve kumların içinden eski bir şehrin kalıntıları çıkmaya başladı. Bu nedenle de bu kayıp şehir “Kumların Atlantisi Ubar” olarak tanımlandı.

ad kavmi yemen ve umman.jpg
Kazıyı yürüten araştırma ekibinden Dr. Zarins de, bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran şeyin yüksek sütunlar olduğunu ve dolayısıyla bu şehrin Kuran’da bahsi geçen Ad Kavmi’nin kenti İrem olduğunu söylüyordu.


Kuran’da, İrem’den şöyle söz ediliyordu:
89:/6/7/8- Görmedin mi Rabbin ne yaptı Ad halkına? Yüksek kulelere sahip İrem'e ki; Hiçbir ülkede eşi ortaya konmamıştı.


Tarihsel kayıtlar, günümüzde çölleşmiş bulunan bu yerlerin, bir zamanlar oldukça verimli ve yeşil bir toprak olduğunu göstermektedir. Bölgenin büyük bir kısmı, günümüzden birkaç bin yıl öncesine kadar Kuran’da anlatıldığı gibi yeşil alanlarla ve pınarlarla kaplıydı, bölge halkları da bu nimetlerden faydalanıyordu. Ormanlar, bölgenin sert iklimini yumuşatıyor ve yaşamaya daha uygun hale getiriyordu. Çöl yine vardı ancak günümüzdeki kadar geniş bir alan kaplamıyordu.

Uydudan çekilen resimlerde Ramlat atSab’atayan isimli bir yerleşim bölgesinde çeşitli sulama kanalları ve baraj kalıntıları bulunmuştu. Bu yapıların şekilleri ve boyutları, bunların bu bölgede yaşayan 200.000 kişilik bir topluluğa yetecek kadar büyük olduklarını gösteriyordu.3 Araştırmayı yürüten arkeologlardan Doe şöyle demişti: “Ma’rib çevresinde bulunan alan o kadar verimliydi ki, bir zamanlar Ma’rib ve Hadramut arasında kalan bölgede çok yüksek verimli bir tarım yapıldığı söylenebilir.”

Kuran’da, kavmini uyaran Hz. Hud, onlara Allah tarafından bahşedilmiş olan pınarlara ve bahçelere dikkat çekmektedir:

26:131/132/133/134/135-  "ALLAH'ı dinleyip bana uymalısınız." "Bildiğiniz her şeyi size vereni dinleyin." "Size çiftlik hayvanları ve çocuklar verdi." "Üstelik bahçeler, pınarlar…" "Sizin için müthiş bir günün cezasından korkarım."









Bir bölgenin çölleşmesi için geçerli olan süre, çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Bunlardan biri, Smithsonian Enstitüsü’nün Pakistan’da yaptığı araştırmadır. Ortaçağ’da verimli bir arazi olduğu bilinen bir bölgenin günümüzde 6 metrelik bir kum tepesine dönüştüğü görülmüştür. Kumlar, günde 15 cm. kadar kalınlaşabilmekte ve böylece en yüksek yapıları bile zaman içinde yutabilmekte, bunları sanki hiç var olmamış gibi örtebilmektedir. Yemen’de Timna bölgesinde 1950’li yıllarda başlatılan kazılar sonucu ortaya çıkartılan yapılar, günümüzde tekrar kumlara gömülmüştür. Mısır piramitleri de bir zamanlar tümüyle kumlar altındaydı ve ancak çok uzun süren kazılar sonucunda tekrar yeryüzüne çıkartılabilmişlerdi. Kısacası, bugün çöl olarak bilinen bir bölgenin geçmişte daha değişik bir görünüme sahip olması olası bir durumdur. 
ubar.JPG

Günümüzde Güney Arabistan’a seyahat eden bir kişinin en sık karşılaşacağı şey, geniş çöl alanları olacaktır. Şehirlerin ve sonradan ağaçlandırılmış bölgelerin dışında kalan yerlerin çoğu kumlarla kaplıdır. Bu çöller, yüzlerce belki de binlerce yıldır burada bulunmaktadırlar.


Allah, Kuran’da uyarılarına karşılık vermeyen kavimlerin helakını anlatarak bir çok duruma işaret etmekle birlikte; bu olayları örnek vererek gelecek toplulukları uyarmak istemektedir.  Aşağıdaki ayetlerle birlikte bilmemiz gereken açıklamaları da bizlerle paylaşmıştır:

11:120/121/122/123- Gönlünü pekiştirmek için elçilerin tarihlerinden sana yeterince aktarmaktayız. Bunda, senin için bir gerçek ve gerçeği onaylayanlar için de bir aydınlatma ve uyarı gelmiştir. Gerçeği onaylamayanlara de ki: "Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız." "Sonra bekleyin, biz de beklemekteyiz." Göklerin ve yerin gizlilikleri ALLAH'a aittir. Tüm işler sonunda ona döner. O'na hizmet edin ve O'na güvenin. Rabbin onların yaptığından habersiz değildir.

12:109/110/111- Senden önce, kentler halkının arasından seçip vahyettiğimiz adamlardan başkasını göndermedik. Yeryüzünü dolaşıp kendilerinden öncekilerin akıbetine bakmazlar mı? Erdemliler için ahiret yurdu daha iyidir; anlamaz mısınız? Ne zaman ki elçiler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalancı çıkarıldığını sandılar, işte o zaman onlara zaferimiz geldi. Nitekim, dilediğimiz kurtulur. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez.Onların tarihinde, bilinç sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurma bir hadis değil; fakat kendisinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin detaylı açıklaması ve gerçeği onaylayanlar için bir hidayet ve Rahmettir.

14:9/10/11/12/13/14/15: Sizden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semud halkının ve onlardan sonra gelip de sadece ALLAH'ın bildiği kimselerin haberleri size ulaşmadı mı? Elçileri onlara apaçık delillerle gittiler, fakat onları küçümsediler ve "Biz getirdiğiniz şeyi inkâr ediyoruz ve bizi çağırdığınız mesaj hakkında kuşkumuz ve şüphemiz var" dediler. Elçileri: "Gökleri ve yeri yarıp yaratan ALLAH'tan mı kuşkulanıyorsunuz? Günahlarınızı bağışlamak için sizi çağırıyor ve size belli bir süre tanıyor" dediler. Onlar da, "Siz, ancak bizim gibi insanlarsınız, atalarımızın hizmet etmekte olduğu şeyden bizi çevirmek istiyorsunuz. Bize açık bir yetki belgesi getiriniz" dediler. Elçileri ise kendilerine şöyle dediler: "Biz, elbette sizin gibi birer insanız. Ancak, ALLAH, kullarından dilediğini seçerek ona lütufta bulunur. ALLAH'ın izni olmadan size bir yetki belgesi getirmemiz olanaksızdır. Gerçeği onaylayanlar ALLAH'a güvenmeli.""Bize yollarımızı göstermişken neden ALLAH'a güvenmeyelim? Sizin bize yaptığınız eziyete karşı sabırla direneceğiz. Güvenenler ALLAH'a güvenmeli."İnkârcılar elçilerine, "Ya bizim dinimize geri dönersiniz ya da sizi yurdumuzdan kovarız!" dediler. Rab'leri onlara, "Zalimleri yok edeceğiz" diye vahyetti,"Onlardan sonra o yurda sizi yerleştireceğiz. Bu, otoriteme saygı duyan ve tehditlerimden korkanlar içindir."Zafer istediler, böylece her inatçı zorba perişan oldu.

11:100/101/102/103/104/105/106/107/108- Sana bu aktardıklarımız, o kentlerin haberlerindendir. Onlardan kimi hâlâ ayakta, kimi de biçilmiştir.Biz onlara zulmetmedik, onlar kendi kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiği zaman, ALLAH'tan aşağı yalvardıkları tanrıları onları hiçbir şeyden kurtaramadı. Aslında, onların yalnızca ziyanlarını arttırdı.İşte Rabbin, zulmetmekte olan kentleri yakaladığı zaman böyle yakalar. O'nun yakalaması acıdır, çetindir.Ahiret azabından korkanlar için bunda bir ders vardır. Halkın toplandığı birgündür o. Tanık olunan bir gündür o.Onu ancak sayılı bir süre için erteliyoruz.O gün geldiği zaman, hiç kimse O'nun izni olmadan konuşamaz. Onlardan kimi talihsiz, kimi de mutludur.Talihsizler ateştedir. Onlar orada sızlayıp inlerler.Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin dilediğini Yapandır.Mutluluğu hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece bahçede kalıcıdırlar. Rabbin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu.

3:137/138- Sizden önce de yasalar uygulanmıştı. Yeryüzünde dolaşın da yalanlayıcıların sonunun ne olduğunu görün. Bu, insanlara bir bildiri, erdemlilere de bir yol gösterici ve öğüttür.

25:38/38/40- Ad, Semud, Res halkı ve bunların arasında birçok nesilleri de… Hepsine yeterli örnekler vermiştik, sonunda hepsini kırdık geçirdik. Felaket yağmuruna tutulmuş bulunan ülkenin (Sodom) yanından geçmiş bulunuyorlar. Onu görmediler mi? Aslında onlar yeniden dirilmey gerçeğini onaylamıyorlardı.

29:40- Hepsini günahlarıyla yakaladık. Onlardan kimine çılgın bir fırtına gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de boğduk. Onlara zulmeden ALLAH değildi; onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

65:8/9/10- Nice kentler, Rab'lerinin ve O'nun gönderdiği elçilerin emirlerine baş kaldırdı. Sonunda biz de onları çetin bir hesaba çektik ve onları görülmemiş biçimde cezalandırdık. Kararlarının sonucunu tattılar. Kararlarının sonucu bir hüsran oldu. ALLAH onlar için çetin bir ceza hazırlamıştır. Öyleyse, ey akıl sahibi gerçeği onaylayanlar, ALLAH'ı dinleyiniz. ALLAH size bir mesaj…

11:112- Emredildiğin gibi dosdoğru ol, seninle beraber yönelmiş olanlarla birlikte… Aşma ve azgınlaşma. O, sizin yaptıklarınızı Görendir.

69:1/2/3/4/5/6/7/8/9/10/11/12- Gerçekleşen (olay). Nedir o gerçekleşen? Gerçekleşenin ne olduğunu nerden bileceksin? Semud ve Ad (halkı) sarsıcı olayı yalanladı. Ve Semud o azgın (sarsıntı) ile yok edildi. Ad ise sert ve azgın bir kasırga ile yok edildi. Onu, yedi gece ve sekiz gün boyunca üzerlerine bir bela olarak saldı. Halkın, çürümüş hurma gövdeleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün.Onların hiçbir kalıntısını görüyor musun? Firavun, ondan öncekiler ve altüst olan (Sodomlu)lar da kötülük işlemişti. Rab'lerinin elçisine isyan ettiler. Bunun sonucu olarak da onları şiddeti gittikçe artan bir biçimde yakalamıştı.Su taşınca sizi akıp giden (sal) üzerinde taşımıştık.Ki o size bir ders olsun ve dinleyen kulaklar anlasın.


7:94/95/96/97/98/99/100/101/102/103- Her ne zaman bir ülkeye bir peygamber gönderdiysek, yalvarsınlar diye halkını darlık ve sıkıntıya uğrattık. Sonra kötülüğün yerine iyiliği getirdik. Ne var ki anlayışlarını yitirdiler: "Sıkıntı ve refah atalarımıza da dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine, haberleri olmadan onları ansızın yakaladık. Ülkelerin halkları Gerçeği onaylayıp erdemli davransalardı, göklerden ve yerden üzerlerine bolluk kapısını açardık. Ama yalanladılar ve bunun üzerine kazandıklarıyla birlikte onları yakaladık. Ülkelerin halkları, azabımızın geceleyin onlar uyurlarken kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular? Yoksa o kentler halkının, bir kuşluk vakti oynayıp eğlenirken azabımızın yakalarına yapışmayacağına ilişkin bir garantileri mi vardı? ALLAH'ın planından emin mi oldular? Kaybedenlerden başkası ALLAH'ın planından emin olmaz. Önceki nesillerin yerine yeryüzüne vâris olanlara belli olmadı mı ki, eğer dilesek onları da günahlarıyla cezalandırarak kalplerini mühürleriz de işitemezler.Bunlar, sana haberlerini aktardığımız toplumlardır. Elçileri, onlara apaçık delillerle gitmişlerdi. Ama daha önceden yalanladıklarını onaylayacak değillerdi. ALLAH kâfirlerin kalplerini böyle damgalar.Çoğunu, verdikleri sözü tutanlar olarak bulmadık, aksine çoğunu yoldan çıkmış bulduk.Sonra, onların ardından Firavun ve erkanına Musa'yı ayet ve mucizelerimizle gönderdik; fakat ayet ve mucizelerimize karşı haksızlık ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna dikkat et!




Mesaj-Kuran Çevirisi- Edip Yüksel
http://www.bilinmeyenler.org/
Nicholas Clapp, The Road to Ubar: Finding the Atlantis of the Sands, Houghton Mifflin (1999) ISBN 0-395-95786-9.
Ranulph Fiennes, Atlantis of the Sands: The Search for the Lost City of Ubar, Bloomsbury (1992), ISBN 0-7475-1327-9.
Charles R. Pellegrino, Return to Sodom & Gomorrah: Bible Stories from Archaeologists, Random House (1994), ISBN 0-679-40006-0.
https://tr.wikipedia.org
https://www.youtube.com/watch?v=e_UmHu-cll0








Yorumlar