Yazı dizisi-BÖLÜM 2 "KURAN'DA AKTARILAN ŞEKLİYLE "O' GÜN, O' AN, SAAT" (DÜNYANIN SONU) KAVRAMLARININ TANIMI VE İNSANLARIN ÇEŞİTLİ HALLERİ"


Selamlar.


Yazı dizimizin bu ikinci bölümünde, ilk bölümdeki gibi çoğu insan için pek de iç açıcı olmayan konulardan bahsetmeye devam edeceğim. Biliyorum ölümün yüzü soğuk ve kimse kendisi ile ilgili öz eleştiride bulunurken olumsuz durumlar hayal etmek istemez. Ancak inanan insanların kendisini bu zorlu yargı gününe hazırlaması için, Allah Kuran’da bir takım olayları önceden kullarıyla paylaşmıştır.


İnanan bir insan için bile bu konuyu Kuran’dan haber almak ve ilgili konu üzerinde düşünerek gereken analizleri yapmaya çalışmak, o güne hazırlanmaya gayret etmek bile ister istemez kişide gerginlik yaratan bir durum olduğu için topyekûn şekilde tüm akışı sizinle paylaşmaktansa, sindire sindire ilerlemenin daha iyi olacağını düşünüyorum.


O nedenle bu çalışmamızda öncelikle, Kuran’da “O’ gün,O’an ve saat” kavramlarının Kuran diliyle nasıl bir genel çerçeve çizerek aktarıldığını incelemeye gayret edeceğim.



82:17 Din Gününün ne olduğunu bilir misin?


82:18 Evet, Din Gününün ne olduğunu bilir misin?


82:19 O gün kimsenin kimseye yardımı dokunmaz. O gün tüm kararlar yalnız ALLAH'a aittir.




88:1 Sana o bunaltanın haberi ulaştı mı?


88:2 O gün yüzler saygı gösterir.


88:3 Çalışmıştır, yorgun düşmüştür.




101:1 Şok.


101:2 Hem de ne şok!


101:3 Şoke edenin niteliği sana bildirildi mi?


101:4 O gün halk, yayılmış kelebekler gibi olur.


101:5 Dağlar da atılmış yün gibi olur.


101:6 Kimin tartıları ağır gelirse,


101:7 O, mutlu bir hayat içinde olacaktır.


101:8 Kimin de tartıları hafif gelirse,


101:9 Onun da varacağı yer uçurumdur.


101:10 O uçurumun ne olduğunu bilir misin?


101:11 O, kızgın bir ateştir!




25:25 Göğün bulut kütleleri halinde parçalanacağı ve meleklerin topluca indirildiği gün,


25:26 İşte o gün, yönetim tümüyle ve mutlak olarak Rahman'ındır. İnkarcılar için zor bir gün olacaktır.




14:48 Yerin başka bir yer ile değiştirildiği ve göklerin de... Herkesin Tek ve En yüce olan ALLAH'ın huzuruna getirildiği gün…




21:104 O gün göğü dosyaları dürer gibi katlar ve yaratılışın ilk durumunu nasıl başlatmışsak ona çeviririz. Üzerimize söz; biz mutlaka gerçekleştiririz.




50:41 Çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver.


50:42 O gün o çığlığı kesinlikle duyarlar; bu, çıkış günüdür.


50:43 Biz diriltiriz, öldürürüz ve dönüş de bizedir.


50:44 O gün yer onlardan dolayı yarılıverir. Bu, bizim için kolay bir toparlamadır.




69:13 Boruya bir kez üfürüldüğü zaman,


69:14 Yer ve dağlar kaldırılıp birbirine çarpılıp darmadağın edildiği zaman,


69:15 İşte o gün kaçınılmaz olay gerçekleşmiştir.


69:16 Gök yarılmıştır, parçalanmıştır.


69:17 Denetçiler her yandadır. Rabbinin yönetimi o gün sekiz (evren) üzerinde egemen olacaktır.


69:18 O gün ortaya çıkarılırsınız ve hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.




37:14 Bir delil gördüklerinde onu aşağılıyorlar.


37:15 Derler, "Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir."


37:16 "Ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra mı, biz mi diriltilecekmişiz?"


37:17 "Hatta bizden önceki atalarımız da mı?"


37:18 De ki: "Evet, hem de horlanarak."


37:19 O, bir tek dokunmadır. O zaman (kalkıp) bakınırlar.


37:20 "Vay halimize!" derler, "Bu Yargı Günüdür."


37:21 Bu, sizin yalanlamış olduğunuz karar günüdür.




79:6 O gün o sarsıntı sarsar.


79:7 Ardından bir diğeri izler.


79:8 O gün yürekler titrer.


79:9 Gözleri ise alçalır.


79:10 Derler ki, "Daha önceki halimize mi döndürüldük?"


79:11 "Biz çürümüş kemikler olduktan sonra ha!?"


79:12 "Öyleyse bu zararına bir dönüştür" derler.


79:13 O bir tek dürtüşten ibarettir.


79:14 Onlar uyanıvermişlerdir.




70:43 O gün mezarlarından hızlı hızlı çıkarlar; kurban taşına sürülüyorlarmış gibi…


70:44 Gözleri dönmüş, kendilerini utanç sarmış olarak. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür.




50:19 Sonunda ölüm sarhoşluğu gerçekten gelmiştir; işte senin kendisinden kaçıp durduğun şey budur.



22:7 ve o an hiçbir kuşkuya yer bırakmadan gelmekte ve ALLAH mezarlardakileri diriltecektir.




36:51 Boruya üflenince, onlar mezarlarından kalkıp Rab'lerine koşacaklar.


36:52 "Vay halimize" derler, "Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu, Rahman'ın söz verdiği şeydi. Demek elçiler doğru söylemişti."


36:53 Sadece bir patlama… Hemen huzurumuza toplanıp getirilirler.


36:54 Bugün hiç kimseye en ufak bir haksızlık edilmez ve yaptığınızın karşılığından başkasını da görmezsiniz.




50:20 Boruya üflenmiştir. Bu, söz verilen gündür.


50:21 Her can yanında bir sürücü ve bir tanık ile gelir.


50:22 Sen tümüyle bundan gafildin. Şimdi biz örtünü kaldırdık; bugün gözün çelik gibi keskindir.




99:1 Yerin korkunç bir depremle sarsıldığı,


99:2 Yerin ağırlıklarını fışkırttığı,


99:3 İnsanın da, "Buna ne oluyor?" dediği zaman,


99:4 İşte o gün (yer), haberlerini anlatacaktır.


99:5 Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.


99:6 O gün, insanlar yapmış oldukları kendilerine gösterilsin diye bölükler halinde çıkagelirler.




99:7 Kim bir atom ağırlığı iyilikte bulunursa onu görür.


99:8 Ve kim bir atom ağırlığı kötülükte bulunursa onu görür.




100:9 Bilmez mi ki, mezardakiler ortaya atıldığı,


100:10 Ve göğüslerde gizlenenler açığa çıkarıldığı zaman,


100:11 Evet o gün Rab'leri onların her şeyinden haberlidir.




27:87 Boruya üfürüldüğü gün, göklerde ve yerde bulunan herkes, ALLAH'ın diledikleri hariç korkuya kapılacaklardır. Hepsi ona boyun bükerek gelirler.




44:40 Hepsi Karar Günü topluca buluşacaklardır.


44:41 O gün dost, dostunu hiçbir şeyden koruyamaz ve yardım da görmezler.


44:42 Yalnız ALLAH'ın merhamet ettikleri hariç. O Üstündür, Rahimdir.




45:27 Göklerin ve yerin yönetimi ALLAH'a aittir. O an gerçekleştiği gün, işte o gün batılı savunanlar hüsrana uğrayacaktır.



20:108 O gün, en ufak bir sapma göstermeden çağırıcıya uyarlar. Sesler Rahman'ın huzurunda kısılmıştır; fısıltıdan başka bir şey işitemezsin.


20:109 O gün, kimseden başkasının şefaati (aracılığı) yarar vermez. Rahman'ın izin verdiği ve sözünü uygun gördüğü hariç.


20:110 Hiç kimse O'nu bilgice kavrayamazken, O onların geçmişini de geleceğini de bilir.


20:111 Tüm yüzler O Yaşayan, Ebedi Yöneticiye çevrilmiştir. Zulüm yüklenenler kaybedecektir.


20:112 Gerçeği onaylayıp erdemli davrananlar herhangi bir haksızlıktan ve güçlükten korkmayacaktır.




30:12 O anın gerçekleştiği gün suçlular şoke olurlar.


30:14 O anın gerçekleştiği gün gruplara ayrılırlar.


30:15 Gerçeği onaylayıp erdemli davrananlar ise bir bahçe içinde neşelendirilirler.


30:16 İnkar edip, ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayanlar da azabın içine sokulurlar.




26:88 O gün, paranın ve çocukların yararı olmayacaktır.


26:89 ALLAH'a mükemmel bir kalp ile gelenler hariç.


26:90 Erdemlilere bahçe sunulacaktır.


26:91 Azgınlar için de cehennem ortaya konacaktır.




30:57 O gün, zalimlerin özrü kendilerine bir yarar sağlamayacaktır; kendilerini temize çıkarmaları da istenmez.




40:16 O gün onlar (inkarcılar) tümüyle açığa çıkarılacaklardır. Hiçbir şey onları ALLAH'tan gizleyemez. O gün yönetim kime aittir? Tek ve En Üstün olan ALLAH'a aittir.


40:17 O gün her kişiye yaptığının karşılığı ödenir. O gün haksızlık yoktur. ALLAH hesabı çabuk görendir.


40:18 Onları yaklaşan gün hakkında uyar, o zaman yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunurlar. Zalimler için ne bir dost ne de sözü dinlenir bir şefaatçi vardır.




80:33 Sonra, o müthiş patlama gerçekleşince,


80:34 O gün kişi kaçar: kardeşinden,


80:35 Annesinden, babasından,


80:36 Eşinden ve çocuklarından…


80:37 O gün herkesin kendisine yetecek işi vardır.


80:38 O gün bazı yüzler var ki aydınlık;


80:39 Güleç, neşeli.


80:40 O gün bazı yüzler de perişan;


80:41 Karanlık bürümüştür.


80:42 İşte onlar inkârcılardır, sapanlardır.




89:21 Doğrusu, yer çarpılıp paralandığı zaman,


89:22 Rabbin, dizi dizi meleklerle birlikte geldiği zaman,


89:23 Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlayacaktır. Artık anlamanın kendisine ne yararı var ki!


89:24 "Keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapsaydım" der.


89:25 O gün, O'nun cezası gibi bir cezayı kimse veremez.


89:26 O'nun vurduğu bağ gibisini de kimse bağlayamaz.


89:27 Ey doygunluğa ermiş kişi,


89:28 Hoşnut olarak ve hoşnut olunarak Rabbine dön.


89:29 Kullarımın arasına hoşgeldin.


89:30 Bahçeme hoşgeldin.




75:6 "Diriliş Günü ne zaman?" diye sorar.


75:7 Gözün kamaştığı,


75:8 Ayın tutulduğu,


75:9 Ve güneş ile ay bir araya toplandığı zaman,


75:10 O gün insanoğlu, "Kaçacak yer nerede?" der.


75:11 Hayır, bir sığınak yok.


75:12 O gün son durak Rabbinin huzurudur.


75:13 O gün insana, yapıp yapmadığı her şey haber verilir.


75:22 O gün bazı yüzler parlar.


75:23 Rabbine bakar.


75:24 O gün bazı yüzler de vardır ki asıktır.


75:25 Belkemiğinin kırılacağının endişesi içindedir.


75:26 Doğrusu, (nefis) boğaza dayandığı,


75:27 Ve, "Çare bulan var mı?" dendiği zaman.


75:28 Bunun artık o ayrılık zamanı olduğunu anlar.


75:29 Bacakları birbirine dolaşmıştır.


75:30 O gün sevk Rabbine doğrudur.


75:31 O ne doğruladı, ne de destekledi;


75:32 Fakat yalanladı ve yüz çevirdi.


75:33 Sonra çalım satarak ailesine gitti.


75:34 Sen bunu haketmişsin.


75:35 Gerçekten sen bunu haketmiş bulunuyorsun.




79:34 Büyük baskın geldiği zaman,


79:35 O gün insan, neyin uğrunda çaba harcadığını anlar.


79:36 Cehennem göz önüne çıkarılacaktır.


79:37 Azgınlara,


79:38 Ve dünya hayatını yeğleyenlere gelince.


79:39 Gidilecek yer cehennem olacaktır.


79:40 Rabbinin makamına karşı saygı duyan ve kendini fantezilerinden alıkoyanlara gelince


79:41 Gidilecek yer bahçe olacaktır.


79:42 Sana o an ne zaman gerçekleşecektir diye soruyorlar.


79:43 Onu bildirmek, (ey Muhammed) senin görevin değildir.


79:44 Onun kararı Rabbine aittir.


79:45 Senin görevin, sadece ondan korkanları uyarmaktır.


79:46 Onu gördükleri gün, sanki (dünyada) bir akşam veya kuşluk vakti kadar kalmışlardır.



Yukarıdaki ayetlerde de bahsi geçtiği gibi, çok eski kavimlerden bu yana insanlar tarafından sorulan “Dünyanın sonu ne zaman gelecek?” sorusuna Kuran ışığında cevaplar arayan kişiler olmuş ve yakın geçmişteki bu kişiler Kuran’ın mucizevi sistematiği içinde bir takım cevaplara ulaşmışlardır. (79:42 Sana O’ an ne zaman gerçekleşecektir diye soruyorlar.)


Sizinle bildiğim ve inandığım her şeyi paylaşmak üzere işin başından beri kendime bir söz verdiğim için bu bilgiyi de kendime saklamak istemedim. Zaten ilgisi olan ve çokça araştıran kişiler bu konudan haberdardır. Ben sadece haberi olmayanların kafasında bir ışık yakmak amacıyla bu duruma işaret edeceğim.


Kuran’ın sayısal mucizesine tanık olamamışsanız ya da bu konuya karşı bir önyargınız bile olsa, sadece Kuran’ın mesajını okuyarak anlamak ve sorgulamak isteyen bir kişinin aşağıdaki ayetlere denk geldiğinde kendine yeni sorular sorması gerektiğini düşünüyorum. Belki de bu sorulara cevaplar ararken başka yeni okyanuslara ulaşmanız mümkün olacaktır.


Aşağıda bahsi geçen çalışmayı Edip Yüksel’in “Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar” kitabından alıntılar yaparak, kendi yorumlarımla kurguladığım bir çalışma olarak paylaşacağım. Ayrıca merak uyandıran daha bir çok soru hakkında, cesur analizlerle aktarılmış akılcı cevaplara ulaşabileceğiniz bu kitabı fırsat bulunca okumanızı da tavsiye ederim.




SAAT’İN ZAMANI


20:15 O’an (Saat) elbette gelecektir. Herkes yaptığının karşılığını görsün diye ben neredeyse onu gizleyeceğim. (Edip Yüksel Meali)


20:15 İnnes saate atiyetün ekadü uhfıha li tücza küllü nefsim bi ma tes'a.


Ekadu: Az kalsın ben.

Uhfia: Onu gizliyorum.



Dünyanın sonunu ifade etmek için Kuran “saat” kelimesini kullanır. “Kıyamet” kelimesi ise ölülerin ayağa kalkması, yani diriliş olayı için kullanılır. Kuran “saat” in yani dünyanın sonunun zamanının açıklanmayacağını bildirmez; sadece onun bilgisinin Allah’ın yanında olduğunu bildirir.


79:42 Sana o an ne zaman gerçekleşecektir diye soruyorlar.


79:43 Onu bildirmek, (ey Muhammed) senin görevin değildir.


79:44 Onun kararı Rabbine aittir.


79:45 Senin görevin, sadece ondan korkanları uyarmaktır.


Kuran’a göre dünyanın sonu hakkındaki biricik bilgi kaynağı Allah’tır. Dünyanın sonunun ne zaman geleceği bilgisi Allah’ın dışında başka hiç bir yolla, ne astronomik hesapla, ne rüya ne de kehanetlerle bilinemez.


6:59 Gizliliklerin anahtarı onun elinde. O'ndan başkası onları bilmez. Karada ve denizde ne varsa onları bilir. Bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Yerin karanlığında bir tane, yaş veya kuru hiçbir şey yok ki apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın.


Allah, Muhammed’e Kuran’ı vahyetmiş ve Kuran’ı tebliğ ederek, Kuran’a uygun bir hayat yaşaması için onu görevlendirmiştir. İnsanlar, geçmişte ve günümüzde peygamberlere, Allah’ın yüklediği sorumluluklar ve sıfatlardan daha fazlasını yükleyerek düşüncelerini köreltmişler ve Mesaj’ın getirdiklerine gözlerini kapatmışlardır. Gelenek, öğretiler ve fantastik, masalsı hikayelerin ortaya çıkardığı resim ne yazık ki hep daha çekici gelmiştir. Halbuki Kuran’ı okuyan biri Allah’ın kullarından ve peygamberlerinden ne istediğini açıkça belirttiğini bilir.


31:34 O anın bilgisi ALLAH'ın yanındadır. Yağmuru O yağdırır ve rahimlerde ne varsa bilir. Hiç kimse kendisine yarın ne olacağını bilmez, yine hiç kimse nerede öleceğini bilmez. ALLAH Bilendir, Haberdardır.


Yukarıdaki ayet incelendiğinde görüyoruz ki O’anın bilgisi Allah katındadır, Allah her şeyi bilendir ve haberdardır. Bu bilgiyi, aynı rahimlerde ne olduğunu bildiği gibi bilir ya da yağmurun ne zaman yağacağını. Haliyle şimdilerde teknolojik bilgiler ışığında yağmuru tahmin edebiliyoruz veya ceninin fiziki durumunu hatta cinsiyetini de doğumdan aylar önce sonograf veya genetik analizler yoluyla bilebiliyoruz. Peki ayette açıkça anlatıldığı üzere hiç kimsenin bilemeyeceği şeyler nelerdir? Hiç kimse kendisine yarın ne olacağını bilmez, yine hiç kimse nerede öleceğini bilmez! Yani o halde kıyametin bilgisi hiç kimsenin bilemeyeceği bir bilgi değil, Allah sadece Muhammed’in bu bilgiyi açıklamakla görevli olmadığını ve bu bilgiyi kimin veya neyin açık etmesi gerektiği hakkındaki hükmü vermenin kararının sadece kendisine ait olduğunu ayette belirtmiştir.


34:28 Biz seni tüm halka bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak halkın çoğu bilmez.


21:45 "Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum" de. Ne var ki, sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmez.


6:50 De: "ALLAH'ın hazineleri benim yanımda demiyorum size. Gizlilikleri de bilmiyorum. Size, bir melek olduğumu da söylemiyorum. Sadece bana vahyedileni izliyorum." Şunu da söyle: "Kör ile gören bir mi?"


Unutmamak gerekir ki Allah, Kuran’da yer alan ayetlerinden birinde; Kuran’da müjdelenen veya uyarılan haberlerin insanlar tarafından Kuran mesajı yeryüzüne indikten sonraki zamanlarda öğrenileceğini haber vermiştir.


38:87 Bu tüm dünyaya bir mesajdır.

38:88 Ve onun haberlerini bir süre sonra öğreneceksiniz.


27:93 De ki: "Övgü ALLAH'adır; ayetlerini size gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin onların yaptığından habersiz değildir."


İnsanlar, Allah’ın Kuran’da açıkça belirterek haram ettiği 4 madde ile yetinmeyip, işgüzarlık yaparak bunun sayısını zamanla yüzlerce farklı konuda çeşitlendirdikleri gibi aynı şekilde bu konudaki açıklıkları da göz ardı etmeye ve kendilerini kandırarak yaşamaya devam etmek istiyorlar.


5:3 Leş, kan, domuzun eti ve ALLAH'tan başkasına adananlar size haram kılındı. Canları çıkmadan kesmeniz hariç, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuzlanmış ve canavar tarafından yenmiş hayvanlar, putlaştırılmış taşlar üzerinde boğazlanarak fal oklarıyla dağıtılanlar, evet bunlar kötüdür. Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı beğendim. İnkarcılar bugün dininizden umut kesmişlerdir. Onlardan çekinmeyin; benden çekinin. Kim açlıktan dolayı zorda kalırsa, günaha istekle yönelmeden yerse ona günah yoktur. Çünkü ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.



Tekrar ilk ayete dönelim:


20:15 O’an (Saat) elbette gelecektir. Herkes yaptığının karşılığını görsün diye ben neredeyse onu gizleyeceğim. (Edip Yüksel Meali)


20:15 İnnes saate atiyetün ekadü uhfıha li tücza küllü nefsim bi ma tes'a.


Ekadu: Az kalsın ben.

Uhfia: Onu gizliyorum.


Ayette geçen “ekadü” kelimesinin türevleri Kuran boyunca 24 yerde geçmekte olup, hepsinde başına geldiği olayın neredeyse gerçekleşeceğini ama sonunda gerçekleşmediğini bildirir. Dilerseniz aşağıdaki ayetlere bakabilirsiniz.


2:71 "O diyor ki, o düve yeri sürüp ekini sulayarak boyunduruk altında ezilmemiş, kusursuz, alacasız bir düvedir" dedi. "İşte şimdi gerçeği getirdin!" diyerek sonunda düveyi boğazladılar; az kalsın bunu yapmayacaklardı.


2:20 Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. ALLAH dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. ALLAH her şeye gücü yetendir.


7:150 Musa, kızgın ve hayal kırıklığına uğramış olarak halkına döndüğü zaman, "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrine dayanamadınız mı" dedi, levhaları yere attı, kardeşinin başını tutup kendine doğru çekti. Bunun üzerine, "Anamın oğlu," dedi, "bu halk benim zayıflığımdan yararlandı, neredeyse beni öldüreceklerdi. Üzerime vararak düşmanı güldürme, beni bu zalim halkla bir tutma."


17:73 Başka bir şeyi uydurup bize yakıştırman için neredeyse seni sana vahyettiğimizden ayırıp saptıracaklardı. İşte o zaman seni dost edineceklerdi.


Yazının bu kısmına kadar okuma zahmeti gösteren okuyuculardan Kuran’ın sayısal mucizesine henüz tanık olmamış veya tanıklığı reddetmiş kişiler, bu kısma kadar olan bilgiler ışığında düşündükleri ile yetinebilirler. Çünkü yazıyı okuduktan sonra işaret edilen kısımları ne kadar doğru bulsalar ve Allah’tan bilmediğimiz bir hikmet gelebilir diye düşünseler de sadece soyut boyutta bu şekilde düşünmeleri onları Kuran’dan bu konuyla ilgili alabilecekleri ilmin bir üst boyutuna geçirmeye yetmeyecektir.


2:269 Allah bilgeliği dilediğine verir. Kime bilgelik verilmişse ona çok büyük iyilik yapılmıştır. Düşünce sahiplerinden başkası öğüt almaz.


19:76 Allah doğru yolu seçenlerin hidayetini arttırır.


34:6 Kendilerine bilgi verilmiş olanlar, Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu ve onun Üstün ve en çok Övülen'in yoluna ilettiğini görürler.


22:46 Düşünen beyinlerle ve işiten kulaklarla yeryüzünü dolaşmadılar mı? Gerçek körlük, gözlerin körlüğü değil; göğüslerdeki gönüllerin körlüğüdür.


22:3 İnsanlardan öyleleri var ki ALLAH hakkında bilgisizce tartışır ve her azılı sapkına uyar.


21:24 … Ne var ki onların çoğu gerçeği bilmediğinden yüz çevirirler.



Kimi de sosyal bir takım taşlamaları veya Kuran mesajını anlamak ile birlikte bunun hayatına getireceği sorumlulukları kaldıramayacağı için gerçeği görmek istememektedir. Şahsen dünyanın sonu ile ilgili ulaşılan bilgiye, Kuran’ın sayısal mucizesi vesilesiyle kuşkusuz tanıklık ettiğim için Allah’ın açığa vurmaktan çekinmediği herhangi bir şeyi gizlemekten, Allah’tan çekinmekten daha çok  halktan çekinmekten yine Allah’ın merhametine sığınırım, Allah’tan korkarım. Aynı Zeyd ile ilgili geçen ayette Allah’ın Muhammed peygamber’i uyardığı gibi…


33:37 …..Allah’ın açığa vuracağı bir şeyi gizliyordun. Allah’tan çekinmen gerekirken halktan çekiniyordun….


6:124 Kendilerine bir mucize geldiğinde: "ALLAH'ın elçilerine verilenlerin benzeri bize verilmedikçe onaylamayız" derler. ALLAH mesajını nereye koyacağını daha iyi bilir. Yaptıkları hilelerden ötürü suçlulara ALLAH katından bir aşağılama ve çetin bir azap dokunacaktır.



DÜNYANIN SONU İLE İLGİLİ O’ ANIN ZAMANI HAKKINDA İLK ÇALIŞMALAR NE ZAMAN YAPILMIŞTI?



Yazının bu kısmını Edip Yüksel’in kaleminden aynen aktarıyorum: “İlk çalışma 1985 yılında Tunus’ta yayımlanan “ El-ilm vel iman” adlı bir dergide, Dr. Reşad Halife’nin Tunus’ta verdiği bir konferansın metni yayınlanmıştı. Yazının sonunda Dr. Halife, bir sonraki konferansta “saat” in zamanını bir sonraki konferansta çıkaracağını haber veriyordu. Çok merak etmeme rağmen derginin bir sonraki sayısını elime geçiremedim. Kuran üzerinde araştırma yaptım. Bir tarih çıkardım. Bunu Reşat Halife’ye bildirdim. Reşad, bir mektupla birlikte “The End Of The World” adlı bir makalesini gönderdi. Sonuçlarımız aynıydı.”


Bundan sonraki bölümde yukarıda çıkarımlarda bulunmadığımız alanlara, Reşad Halife’nin Edip Yüksel’e gönderdiği makale üzerinden değinmeye devam edeceğim. Türkçe aktarımlardaki anlamları daha iyi vurgulamak ve konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamak adına bağlamı bozmadan birkaç yerde müdahalelerde bulunduğumu da belirtmek isterim.


İLK İPUCU


“20:15 O’an (Saat) elbette gelecektir. Herkes yaptığının karşılığını görsün diye ben neredeyse onu gizleyeceğim.


Buradaki ayetin numarası bir işarettir. Bu numara saatin nerede açıklanacağını bulmamız için ilk ipucudur. Burada ayet numarası 15’tir ve biz saati açıklayan ayetleri 15. surede bulabiliriz. Nitekim 15. surenin 85. ayeti SON’un gelmekte olduğunu bize anlatmaktadır.


15:85 Biz, gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri belli bir amaç için yarattık. O an elbette gelecektir, öyleyse onlara güzel ve yumuşak davran.


Hemen ardından izleyen ayet, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığını ve onların sonunun ne zaman geleceğini bildiğini bize anlatmaktadır.


15:86 Rabbin elbette Yaratandır, Bilendir.


Devamındaki ayet ise saatin ne zaman geleceğini bize açıklamakta yardımcı olmaktadır.


15:87 Biz sana yedi çifti ve büyük Kuran'ı verdik.”


Bu bağlamda düşünüldüğüde, Kuran’daki başlangıç harflerindeki yedi çift Allah’ın, İslam dinine verdiği zamanı işaret etmektedir. Dolayısıyla sure başındaki harflerin yedi çifti İslam ümmetinin ömrünü ve dolayısıyla “saat”i bildirir.”


Sanırım burada bir ara verip “yedi çift” ile kastedilen bilgiyi açıklamaya çalışmanın, Resad Halife’nin bu veriye dayanarak “saatin” zamanını neden bu ayet ile verildiğini ve İslam ümmetinin ömrü ile neyi kast etmek istediğini anlamamız açısından faydalı olacağı kanısındayım.


Edip Yüksel’in dipnotundan yardım alarak açıklamaya çalışayım.


Öncelikle hiçbir bilgisi olmayan “bir kişi yedi çift ve Kuran verdik sözündeki yedi çift ifadesinden ne anlamalıdır?” diye sorarak başlayalım. 7 tane 2, yani 7 tane çift kaç eder?

14.


Kuran’ı daha önce okuyanlar bilir ki Allah bizlerle bazı sayıları direkt paylaşır; şu ayette olduğu gibi 19:10 “Rabbim bana işaret ver” dedi. “Senin işaretin, birbirini izleyen üç gece boyunca halkla konuşmamandır.” Bazı sayıları da 29:14 numaralı ayetteki örnekte olduğu gibi farklı bir anlatma şekliyle aktarır. “Nuh’u halkına göndermiştik ve onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı...” Nuh halkının arasında 950 yıl kaldı da diyebilirdi ancak Kuran’ın sayısal gizeminin çözülmesinden sonra bu tarz anlatımların Kuran’ın sayısal sistemi için ne denli önemli olduğunu da anlamış bulunmaktayız. Yapılan bu açıklamadan sonra yedi çift anlatımından yola çıktığımızda, hangi mantıkla ilk olarak 14 sayısının akla gelebildiğine işaret edebildiğimi diye düşünüyorum.


Kuran’ın sayısal gizemi çözülmeden önce yedi çift ifadesi ile akla gelenler hadis ve tefsir kitaplarına göre şunlardır:


Fatiha suresidir. (En basit seviyedeki akıl bile, sırf 7 ayetten oluşuyor diye yedi çift anlatımının bu ayete işaret ettiğini düşünmeyecek olsa da...)


En uzun yedi suredir. (Aynı sıkıntı burada da var. )


Ha. Mim harfleriyle başlayan yedi suredir. (Sadece yedi rakamını işaret etmiş olsalar da, daha da vahimi bu kişilerin düşüncesine göre Allah, Muhammed peygambere insanların kesinlikle anlayamayacaklarını düşündükleri başlangıç harflerini Kuran kadar önemli bir lütuf olarak vermiştir. Kendi içinde çelişkili bu bakış açısı tutarlı da değildir.)


Yedi cennettir. (Yaşayan en ilkel insan bile Muhammed peygambere yaşadığı hayatta böyle bir ikram verilmediğini düşünebilmeli ve Allah’ın insanlara verdiği düşünme yeteneğine bu kadar da ihanet etmemelidir.)


Yedi mucizedir. (Yine yedi çift verdik ifadesini karşılayamayan sadece yedi üzerinden düşünülen bir sonuç.)



15:87 Biz sana yedi çifti ve büyük Kuran'ı verdik.” Bu ayette büyük Kuran ve ayrıca yedi çift verildiğini anlıyorsak bu yedi çift kendi içinde ayrıca bir nimet olmalı. Kuran mucizesinin dışında kendisi de bir ayrıcalığa sahip olmalı ki ayrıca betimlenmiş.


Kuran’ın “büyüklerden biri” olarak nitelendirilmiş sayısal mucizesi keşfedildikten sonra Kuran’da yer alan başlangıç harflerinin sistemdeki önemli yerini anlamamak da imkansız oluyor. O nedenle olmalı ki Reşad Halife’nin aklına ilk olarak 14 adet başlangıç harfi gelmiş olabilir.


14 başlangıç harfi nedir? Bunlara huruf-u mukatta denir. Sure başlarında kesik kesik okunan, birleşik veya tek başına bulunan harflerdir. Zaten bu harfler okunurken de teker teker okunur, bir kelime gibi okunmaz.Kuran, belli bölümleri başlangıç harfleriyle başlayan, bildiğimiz tek kitaptır. Bu harfler Kuran'ın 29 suresinin başında bulunmaktadır. Tamamı 14 çeşit harften meydana gelmiştir. Sure başlarında tek, iki, üç, dört ve beş harfli olmak üzere 13 değişik halde görülürler. Harf sayılarına göre şu örnekleri verelim:

1) Tek harfli: Sâd (Sad) Kâf (Kaf) Nûn (Kalem)

2) İki harfli:Tâ-Sîn. (Neml) Yâ-Sîn (Yasin) Hâ-Mîm (Mü’min, Fussilet, Casiye, Ahkaf, Zuhruf, Duhan) Tâ-Hâ (Taha)

3) Üç harfli:Elif-Lâm-Mîm. (Bakara, Al-i İmran, Ankebut, Rum, Lokman, Secde) Elif-Lâm-Ra. (Yunus, Hud, Yusuf, İbrahim, Hicr) Tâ-Sîn-Mîm. (Kasas, Şuara)

4) Dört harfli:Elif-Lâm-Mîm-Sâd. (A’raf) Elif-Lâm-Mîm-Ra. (Ra’d)

5) Beş harfli: Kef-Hâ-Yâ-Ayn-Sâd. (Meryem) Hâ-Mîm-Ayn-Sîn-Kâf (Şura)


Bir rivayete göre 14 harf kombinezonunun sayısal değerlerinin toplamını İslam ümmetinin ömrü olarak yorumlayan bir hadis vardır. Hadisten bu yazıda bahsedebiliyor oluşumuz Kuran’ın sayısal sistemi ile çelişmeyen bir sonuç vermesinden kaynaklanmaktadır. Bu rivayetler kaynak ve hüccet olarak tarafımızdan kabul edilmese de Kuran ayetleri, söz konusu rivayetin doğru olduğunu tasdik etmektedir. Kurani bilgilerle tasdik edilebilen her rivayet bizim için sahihtir. Bu koşulda dahi hadis ve siyer kitaplarının dinin ikinci kaynağı olarak kabul edilmesi mümkün değildir.


İlgili rivayete göre Saat’in (dünyanın sonunun) Kurani başlangıç harfleriyle olan ilgisi Peygamberimiz döneminde biliniyordu. Buhari tarihinde, İbni Kesir tefsirinde ve Beydavi tefsirinde Muhammed peygamber ile Medine Yahudileri arasında geçen ilginç bir tartışma nakledilir.


Tartışma, Medine’ de ilk nazil olan Kurani vahiy, yani “Elif, Lam, Mim” “A,L,M” harfleri hakkındadır ki bu harfler Medine’de ilk nazil olan surenin (Bakara’nın) ilk ayetini oluşturur. O günlerde rakamlar yoktu. Alfabe harfleri “ebced” dizisine göre rakam olarak kullanılıyordu. Bu sisteme göre Elif, Lam,Mim şeklinde okunan ayetin A harfi 1’e eşit, L harfi 30’a eşit, M harfi ise 40’a eşittir. Her üç harfin toplamı 71 etmektedir.


Bu bilgiye ulaşan Medine Yahudileri Muhammed peygambere gelerek sorarlar: “Sadece 71 sene yaşayacak bir dine girmemizi bizden nasıl istersin?” Muhammed peygamber cevap verir. Bunlar Kuran’daki tek başlangıç harfleri değil, başkaları da var.” Bundan sonra ise rivayetlere göre toplam 14 harf birleşimi tek tek hesaplanır. Ortaya uzun bir müddet çıkınca Yahudilerin işine gelmez.


Rivayette görüyoruz ki Muhammed peygamber Yahudilerin tespitine verdiği cevapla, bu harflerin sayısının ümmetin ömrüne işaret edebileceğini reddetmemiştir. Hal böyleyse Muhammed peygamber son peygamber olacağına göre onun ümmetinin sonu aynı zamanda dünyanın da sonu olacaktır.


15:87 Biz sana yedi çifti ve büyük Kuran'ı verdik.”


15:87 ayetinde geçen “ateynake: sana verdik” ifadesindeki ety fiili, Tevrat ve İncil için sık sık kullanılmasına rağmen burası hariç hiçbir yerde Kuran için kullanılmaz. Kuran için sürekli olarak nzl (indirmek) ve vhy (vahyetmek) fiillerinin türevleri kullanılır. O halde neden bu ayette bir istisna kullanılmıştır?


Örneğin “Zaman, ömür, müddet” gökten indirilen bir şey mi; yoksa verilen bir şey mi?


14 başlangıç harfinin sayısal değerlerinin toplamının sayısı ile Kuran ümmetinin ömrüne işaret edildiği varsayılırsa ortaya şu sonuç çıkmaktadır.


Başlangıç Harfleri/ Kuran Ümmetinin Ömrü


Q.  100

NUN.  50

SS.  90

HH. M.  48

Y.S.  70

TT.S.  69

TT.H.  14

‘A.S.Q.  14

TT.S.M. 109

A.L.M.  71

A.L.R.  231

A.L.M.R. 271

A.L.M.SS. 161

K.H.Y. ‘A.Y.S. 195 +

--------------------------------

YEDİ ÇİFTİN TOPLAM SAYISAL DEĞERİ 1709


Kuran senelerinin hicri takvimi (ay hareketlerine göre günleri gösterir) yani kameri yılı baz aldığını ve Allah’ın sistemine göre bir yılda on iki ay olduğunu 9:36 numaralı ayetten de biliyoruz. “Gökleri ve yeri yarattığı gün ALLAH'ın kitabında ayların sayısı, ALLAH'a göre on ikidir.” O halde 1709’u hicri 1709 yılı olarak kabul edebiliriz.


**Ek olarak bu yazı içinde belirtilmediğini fark ettiğim, benim de Mesaj çevirisindeki nottan dikkatimi çekerek kavramaya başladığım önemli bir ayrıntıyı daha burada ekliyorum. Konuya katkıda bulunacaktır. 


43:61 numaralı ayetten önceki ayetlerde Meryemoğlu İsa'dan bahseder, onun örnekliği ile halkının durumu anlatılır ve sonra konumuz ile ilgili şöyle çarpıcı bir söz gelir ve der ki " O (İsa) o an hakkında bir bilgi kaynağı ve işarettir. Öyleyse onun (zamanı) hakkında kuşku beslemeyin ve beni izleyin. Doğru yol budur." 


Hatta daha sonraki ayetlerde İsa'nın da zamanında mucizelerle geldiğini ancak bu durumun partiler ve mezhepler arasında ayrılığa düştükleri bir tartışma konusundan başka bir şey olamadığını aktardıktan sonra O AN ile ilgili duruma işaret eden uyarılarda bulunmaya devam eder. 


43:66- Onlar farkında değilken, o anın kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? Der ve sonra Zuhruf Suresi bitene kadar hep o an sırasında ve sonrasında olacaklara ışık tutar. Hatta konumuzla ilgili olan 43:85 numaralı ayetteki anlatım da bu ayetlerin arasında yer alır. "Göklerin, yerin ve aralarındakilerin yönetimine sahip olan çok yücedir. O anın bilgisi onun yanındadır ve siz ona döndürüleceksiniz." 


Şu ayeti yeniden hatırlatmakta fayda var. O anın bilgisi elbette Allah' ın yanında ancak 20:15 der ki "O’an (Saat) elbette gelecektir. Herkes yaptığının karşılığını görsün diye ben neredeyse onu gizleyeceğim." Yani sadece bu gizemin üzerine hafif bir örtü çekmiş, ancak Allah isterse dilediği bir şekilde, dilediği kadarını, dilediği herhangi bir yolla, dilediği bir elçi ile açıklayabilir. Sadece Muhammed peygamber zamanında açıklamayı uygun görmemiş ki şu ayet de bize bunu işaret ediyor 7:187- Sana o anın ne zaman geleceğini soruyorlar. "O'nun bilgisi Efendimin yanındadır" de. Onu vakti gelince O'ndan başkası ortaya çıkarmaz. Göklere ve yere ağır gelen o an size ansızın gelecektir. Sanki ondan haberdar imişsin gibi sana soruyorlar. "Onun bilgisi ALLAH'ın yanındadır" de. Fakat insanların çoğu bilmez.


Ayette de görüldüğü gibi Muhammed peygamber O AN ile ilgili bilginin gizem örtüsünü kaldıracak bir açıklamaya sahip değil. Ancak öyle bir vakit gelecekmiş ki Allah'tan başkası o bilgiyi ortaya çıkaramayacakmış. Aynen de öyle oluyor Allah, Gizlenen manasına gelen Müdessir Süresine emir veriyor!


74:1 Ey gizlenen,

74:2 Kalk ve uyar

74:3 Rabbini yücelt

74:4 Örtülerini temizle


Allah’ın, Reşat Halife'nin aracılığıyla insanlara bilgisini yaydığı, aynı surenin 35.ayetinde 'Bu büyüklerden birisidir.' dediği hem büyük bir işaret hem de bir sınav vesilesi olan 19 sayısal mucizesinin, Kur'an içindeki sistemin en önemli parçası olduğu anlaşılınca, bu kapının anahtarı O AN bilgisinin de kapısının kilidini açacaktı. Ki zaten biz de şu anda bu konudan bahsedebiliyorsak bundan dolayıdır. 


Ek yapmak istediğim bölümün başında İsa peygamber ile ilgili durumun O An ile ilgili bilginin işaretlerinden biri olduğunu aktarmıştım. Artık aşağıdaki anlatılarda, neden miladi ve hicri takvim ile ilgili düşünceler üzerinde yoğunlaşıldığı sanırım daha rahat anlaşılacaktır.


Peki, İslam ümmetinin ömrünün başlangıcı olarak hangi anı kabul edeceğiz? Sayısal tevafukları değerlendirdiğimizde hicretin yapıldığı tarihi başlangıç noktası olarak kabul etmeye yönlendiriliyoruz. Zira bazı kaynaklardaki anlatıma göre Muhammed peygamberin hayatındaki en önemli olaylardan olan Mekke'den Medine'ye hicreti, Mekke müşriklerinin uzun yıllar boyunca başta Peygamberimiz olmak üzere sahabesine yapılan zulümlerin son bulmasına vesile olurken diğer yandan da İslam davetinin "devletleşmeye" giden en önemli adımıdır. Bu yönüyle hicret aslında İslam İnkılabının başlangıç tarihidir. Başka bir kaynağa göre ise Hicret, İslamiyetin Arap yarımadasında ilk defa varlık sahnesine çıkması, dünya siyasi dengesi içinde vücut bulması anlamına geliyordu. Kendileri açısından bunun ne anlama geldiğini çok iyi idrak ettikleri için ilk Müslüman nesil halife Ömer döneminde bu tarihi anı takvimin başlangıcı olarak belirlediler.


Muhammed peygamberin ümmeti 1709 yılına kadar yaşarsa, dünyanın sonu 1710 yılında gelecektir. Neden 1710 yılında geleceğinin düşünüldüğünden bahsedelim. O’an sadece inkarcı zalimlerin başına kopacağından, Müminlerin ise o dehşetli ana tanık olmayacaklarından Kuran sayesinde haberdarız. Hatta “Bağtatan=ANSIZIN” kelimesinin geçtiği 13 ayette bunun SADECE inanmayanlar için söz konusu olduğunu görürüz.


Örneğin:


6:31 Kaybedenler, ALLAH ile karşılaşmayı yalanlayanlardır. O an kendilerini ansızın yakalayınca, günah yüklerini sırtlarında taşıyarak, "Oradaki hayatımızı boşa harcamamızdan ötürü vay halimize" diyecekler. Yüklendikleri şey ne de kötü!


6:44 Kendilerine iletilen mesajı unuttuklarında kendilerine her şeyin kapısını ardına kadar açtık. Kendilerine verilenlerle şımarınca onları ansızın yakaladık ve böylece şaşkın ve umutsuz kaldılar.


6:47 De: "ALLAH'ın azabı size ansızın veya duyurudan sonra gelse… Zalim toplumdan başkası mı yok edilir?"


7:95 Sonra kötülüğün yerine iyiliği getirdik. Ne var ki anlayışlarını yitirdiler: "Sıkıntı ve refah atalarımıza da dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine, haberleri olmadan onları ansızın yakaladık.


7:187 Sana o anın ne zaman geleceğini soruyorlar. "O'nun bilgisi Rabbimin yanındadır" de. Onu vakti gelince O'ndan başkası ortaya çıkarmaz. Göklere ve yere ağır gelen o an size ansızın gelecektir. Sanki ondan haberdar imişsin gibi sana soruyorlar. "Onun bilgisi ALLAH'ın yanındadır" de. Fakat insanların çoğu bilmez.


12:107 Onlar, ALLAH tarafından kuşatıcı bir azabın kendilerine çatmasından, yahut o anın aniden kendilerine gelmesinden emin mi oldular?


21:40 Nitekim, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecektir. Ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine süre verilir.


22:55 İnkarcılar ise, o an kendilerine ansızın gelinceye kadar, yahut o müthiş günün cezası kendilerine çatıncaya kadar sürekli ondan kuşku duyacaklardır.


26:202: Onlara ansızın, beklemedikleri bir anda gelecektir.


29:53 Azabı getirmen için sana meydan okuyorlar! Belirlemiş olduğumuz bir zaman olmasaydı, o azap onlara gelecekti. Onlara ansızın, haberleri olmadan gelecektir.


39:55 O azap beklemediğiniz anda sizi ansızın yakalamadan önce, Rabbiniz tarafından size indirilen en güzel öğretiye uyun.


43:66 Onlar, farkında değilken, o anın kendilerine aniden gelmesini mi bekliyorlar?


47:18 O anın kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar? Kuşkusuz onun alametleri gelmiş bulunuyor. Onlara gelip çatınca kendilerine gelen mesajın ne yararı olur?


1710 yılında dünyanın sonunun geleceği varsayıldığında bu sonucun doğruluğunu anlamak için her zamanki gibi 19 ile sağlamasını yaptığımızda 19x90=1710 sayısına ulaşmaktayız.


Dünyanın sonu olan 1710 hicri yılı, 2280 miladi yılına tekabül eder. Bu sayı da yine 19’un tam katıdır. 2280= 19x120


Bunların dışında bu buluşun zamanı da çok dikkat çekicidir. Dünyanın sonu ile ilgili buluş, hicri 1400 yılında gerçekleşti. (Miladi 1980 yıllarına tekabül ediyor) Bu, İslam’ın 15. yy’nın başıdır. Dünyanın sonunun açıklandığı yer ise 15. surededir. Aynı zamanda her şeyin başında yola çıkılan ilk ipucu sayısıdır.


(YAZININ ÖNCEKİ BÖLÜMLERİNDEN HATIRLATMA: “20:15 O’an (Saat) elbette gelecektir. Herkes yaptığının karşılığını görsün diye ben neredeyse onu gizleyeceğim.


Buradaki ayetin numarası bir işarettir. Bu numara saatin nerede açıklanacağını bulmamız için ilk ipucudur. Burada ayet numarası 15’tir ve biz saati açıklayan ayetleri 15. surede bulabiliriz. Nitekim 15. surenin 85. ayeti SON’un gelmekte olduğunu bize anlatmaktadır.


15:85 Biz, gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri belli bir amaç için yarattık. O an elbette gelecektir, öyleyse onlara güzel ve yumuşak davran.


Hemen ardından izleyen ayet, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığını ve onların sonunun ne zaman geleceğini bildiğini bize anlatmaktadır.


15:86 Rabbin elbette Yaratandır, Bilendir.


Devamındaki ayet ise saatin ne zaman geleceğini bize açıklamakta yardımcı olmaktadır.


15:87 Biz sana yedi çifti ve büyük Kuran'ı verdik.”)


Dikkat çekici bir işaretten daha bahsedelim. Buluşun yapıldığı tarihi (hicri 1400), ümmetin ömrünün biteceği tarihten (hicri 1709) çıkararak ümmetin O' anın bilgisine ulaşıldıktan sonra geriye kalan ömrünü hesaplayabiliriz. Ümmet dünyada daha ne kadar kalacak veya yaşayacak?


1709-1400= 309


Geriye kalan sayı gayet dikkat çekicidir. Bu sayı Kuran’da geçer.


18:25 Mağaralarında üç yüz yıl kalıp dokuz arttırdılar.


309 sayısı Kuran’da 300 artı 9 biçiminde ifade edilir. 300 ay yılı ile dünyada genel olarak kullanılan 300 güneş yılı arasındaki fark tam 9 yıldır. Allah, bu ayette 300+9 ifadesini kullanarak mağarada kalış süresini hem güneş hem de ay yılı ile veriyor.


Tam da bu aşamada Kehf suresini birkaç ayetle daha incelemenin delilleri kuvvetlendireceğine inanıyorum.


18:7 Biz, kimlerin erdemli davranacağını sınamak için, üzerindeki maddelerle yeryüzünü süsledik.


18:8 Ve elbette biz onun üzerinde bulunanları çorak bir toprak haline dönüştüreceğiz.


18:9 Mağaradakilerin ve onlarla ilgili rakamların ilginç kanıtlarımızdan başka bir şey olduğunu mu sandın?


Allah, yeryüzünü yaratma sebebini ve yine ona kendisi son vereceğini belirttikten sonra Kehf suresinde bahsi geçen mağara ashabının ve onunla ilgili rakamların bu konuya dair ilginç kanıtlarından başka bir şey olmadığını açıkça vurgulamaktadır.


Devam eden ayetlere dikkat edelim:


18:10 Gençler mağaraya sığındıklarında, "Rabbimiz bize merhametini yağdır ve bu durumdan bize bir kurtuluş yolu göster" demişlerdi.


18:11 Bunun üzerine sayılı yıllar süresince mağarada kulaklarını kapadık.


18:12 Sonra onları dirilttik ki onların orada kalış sürelerini hangi grubun daha iyi hesaplayacağını bilelim.


18:21: Böylece onları buldurduk ki ALLAH'ın sözünün gerçek olduğunu öğrensinler ve o an konusunda da kuşkuları kalmasın. Halk onların durumunu aralarında tartışırken bir kısmı, "Onların üzerine bir bina yapın" dedi. Rab'leri onları daha iyi bilir. Onların durumuna karar verme yetkisini ellerine geçirenler, "Onların üstüne bir mescid yapacağız" dediler.


18:25 18:25 Mağaralarında üç yüz yıl kalıp dokuz arttırdılar.


18:26 "Onların orada ne kadar kaldıklarını ALLAH daha iyi bilir" de. Göklerin ve yerin tüm gizemleri O'nundur. O ne güzel Görendir! O ne güzel İşitendir! Onların O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, hükmüne kimseyi ortak etmez.


Bu yazı vesilesiyle bir kez daha Kuran’ın bu mükemmel, iki yönlü anlatım harmonisine şahit olmanın verdiği hazzı sizlere anlatabilmem mümkün değil. Ancak yazı dizisinin bu bölümünü aklıma gelen şu ayetler ile kapatmayı tercih ederim;

72:26- O geleceği bilendir ve O sırrını kimseye göstermez.

72:27- Ancak seçtiği bir elçi hariç, nitekim O, o elçiden önce ve sonraya ait bir gözlem sunar.

72:28- Böylece elçilerin Rab'lerinin mesajını ilettikleri ortaya çıksın, O onların yaptıklarını tümüyle kuşatmıştır ve her şeyi sayı olarak hesaplamıştır.


79:42- Sana o an ne zaman gerçekleşecektir diye soruyorlar.

79:43- onu bildirmek senin (Muhammed peygamber) görevin değildir. 

79:44- Onun kararı Rabbine aittir.

79:45- Senin görevin, sadece ondan korkanları uyarmaktır.

79:46- Onu gördükleri gün, sanki (dünyada) bir akşam veya kuşluk vakti kadar kalmışlardır.


2:23 Kulumuza indirdiğimizden kuşku içinde iseniz, buna benzer bir sure getirin. ALLAH'tan başka tüm tanıklarınızı da yardıma çağırın, doğru sözlü iseniz.


2:24 Bunu yapamazsanız –ki asla yapamayacaksınız– o takdirde inkârcılar için hazırlanan ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.


Yazı dizimizin üçüncü ve son bölümünde Kuran’da haber verildiği şekliyle insanların hesap günü ve sonrasındaki hallerine değineceğiz.


Şimdilik hoşça kalın!




Yorumlar