Nuh Tufanı ile İlgili Mitler ve Semavi Dinlerin Anlattıkları-Kıyaslı

  1. Bölüm Nuh Tufanı ile İlgili Mitler ve Semavi Dinlerin Anlattıkları-Kıyaslı

  2. Bölüm Dünya Toplumları Neden ve Ne Zaman Tufan Olayının Gerçekliğini ve Niteliğini Sorgulamaya Başladı?

  3. Bölüm Nuh Tufanı ile İlgili Güncel Cevaplar


Bölüm 1 


Nuh Tufanı ile İlgili Mitler ve Semavi Dinlerin Anlattıkları 


Merhaba,


Bu yazıyı COVID-19 nedeniyle sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde yazmaya başlıyorum. Bugün aynı zamanda Ramazan’ın ikinci günü. Bu konu benim bu ay için kendime verdiğim ödevim ve zamana yayarak tarayabildiğim kadar fazla kaynak tarayarak, kütüphanemizi sizin için şenlendirmeye çalışacağım. Bireysel ve toplumsal olarak çok kötü günlerden geçiyoruz. Ancak biliyorum ki “yaşamak için bir nedeni olan kişi, her nasıla katlanır.” Ben de bu düsturla yolumu aydınlık tutarak her zaman hikayede kalmaya çalışıyorum. Amacım sadece kendi yolumu aydınlatmak değil, aynı yolu paylaştığım insanlara da bir fayda sağlamak. Umarım Allah’ın izin verdiği ölçüde sağlıklı, hayırlı bir ömür geçirir de bu dileğimi sizlerle daha çok buluşarak gerçekleştirmeye devam edebilirim. 


Ziyadesiyle zor ve uzun bir konu bizi bekliyor. Ancak sorgulayan bir kişi için yolu karşısına  çıkabilecek bütün taşlardan arındırmaya çalıştığım bir yazı olacak. Seriyi sırası ile okursanız düşünce bağlantılarınızı daha rahat oluşturabilirsiniz diye düşünüyorum.


Ben Kuran’ın değişmeyen tek kaynak olduğuna kanıtlarıyla inanan bir tek tanrıcıyım. Ancak çalışmalarımda her zaman, konuları her açıdan incelemeyi tercih ederim. Dayandığım kanıtlar hakkında bilgi sahibi olmak isteyen kişiler, blog içindeki diğer yazıları okuyarak bu meraklarını giderebilirler. 


Herhangi bir temeli olmayan kişiler için dilerseniz önce Nuh Peygamber’in kim olduğuna kısaca değineyim ve ardından konuya giriş yapacağım. 


Nuh Peygamber


Adı İbranîce’de Noah, Yunanca’da Noe şeklindedir. Tevrat’a göre babası Lamek, “Rabbin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak” diyerek (Tekvin, 5/29) oğluna Nuh adını vermiştir. Diğer taraftan Nuh’un, tufan hadisesinin Sümer ve Babil versiyonlarındaki kahramanlarıyla aynı kişi olduğu da söylenmektedir. Buna göre Sumer tufan kahramanına ölümsüzlüğü elde ettiği için “ömrü uzun olan” manasında Ziusudra adının verildiği, tufan olayının Babil versiyonundaki kahramanın adı olan Ut-napiştim’in “hayatı yaşayan” anlamında olduğu, Nuh kelimesinin de benzer bir anlam ifade ettiği belirtilmekte; Habeş dilinde naha kelimesinden türeyen Nuh’un “uzun zaman” manasına geldiği ve “ömrü uzun” anlamında kullanıldığı söylenmektedir (DBS, I, 750, 758).


Nuh’un şeceresiyle ilgili olarak Tevrat’ta iki ayrı liste verilmektedir. Ruhban metnine ait birinci listede soyu Adem’in oğlu Şit yoluyla nakledilmekte (Tekvin, 5/1-32; I. Tarihler, 1/1) ve ömrünün 350 yılının tufan sonrasında geçtiği, tufan öncesinin on lideri arasında sonuncu halkayı teşkil ettiği belirtilmektedir. Nuh 950 yıl yaşadığı bilinmektedir.. Diğer bir listede ise Nuh’un soyu Adem’in oğlu Kabil (Kain) yoluyla Nuh’un babası Lamek’e kadar götürülmektedir (Tekvin, 4/17-24).


Tevrat’ın naklettiğine göre Nuh zamanında insanlar çok bozulmuştu, yeryüzünde kötülük hüküm sürüyordu. Şît’in çocukları Kabil’in soyundan gelen kızlarla evlenmiş, bu birleşmenin sonucunda şiddet taraftarı kötü bir nesil ortaya çıkmıştı (DB, IV/2, s. 1662). Bunlar kötülükte öylesine ileri gitmişlerdi ki Tanrı insanı yarattığına pişman olmuş ve büyük bir tufanla bütün insanlığı, hayvanları, sürüngenleri ve göğün kuşlarını helâk etmeye karar vermişti. Sadece Nuh, Rabb’in gözünde lutuf bulmuştu, çünkü Nuh sadık ve kamil adamdı ve Allah ile yürüyordu (Tekvîn, 6/1-9, 17).


Nuh’un tufan olayının kahramanı oluşu bu hadisenin Sumer versiyonundaki Zivsudra, Bâbil versiyonundaki Ut-napiştim ve Atra-Hasis ile karşılaştırılmasına yol açmış, Nuh’un bunlarla aynı şahıs olup olmadığı tartışılmış, Tevrat’ta tufana kadar geçen şahsiyetlerle Bâbil geleneğine ait tufan öncesi krallık listelerindeki isimler arasında benzerlikler kurulmuştur. Nitekim Tevrat’ta Âdem’den Nuh’a kadar olan bu soy ağacı Bâbil’in ilk krallık listelerine benzemektedir. Tufan öncesi şahsiyetlerin sayıları ile Bâbil krallarının sayısı da aynıdır. Ayrıca tufan kahramanının adı olarak geçen Zivsudra, Sisouthros ve Ut-napiştim’in aynı şahıslar olduğu ve Nuh ile aynı kişiye delâlet ettiği ifade edilmektedir (DBS, I, 750, 758). 


Yahudi ve hıristiyan dinî literatürlerinde Nuh, İbrânî ataları kadar önemli bir yere sahip olmamakla birlikte dürüst ve imanlı bir kişi diye takdim edilir (Genesis Rabba, 30: 77; Sanhedrin, 108a; Petrus’un İkinci Mektubu, 2: 5; İbrânîler’e Mektup 11/7). Onun faydalı icraatlarının başında saban, orak, balta vb. aletleri insanlara kazandırması, insanları tövbeye çağırması ve hayvanlara karşı iyi muamelesi gelmektedir (EJd., XII, 1191-1198).


Kur’an, Nuh’un hayatının sadece peygamber olarak görevlendirildikten sonraki safhasından bahsetmektedir. Kendisine inanmayan kavmi tufanla cezalandırıldığından tufan hadisesi de ona nisbetle Nuh tufanı diye anılmaktadır. Nuh kelimesinin Arapça asıllı olup nevḥ (ağlamak, dövünmek) kökünden geldiğini, bizzat kendi nefsini kötülediğinden veya tövbe etmeden boğulup gitmeleri sebebiyle kavmi için üzüldüğünden ona bu adın verildiğini söyleyenler olmakla birlikte (Fîruzâbâdî, VI, 26) kelimenin Arapça olmadığı kabul edilmektedir (Mevhub b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. 330; Jeffery, s. 282).


Hz. Nuh, kavmini putperestlikten uzaklaştırıp tevhid inancına döndürmek için gönderilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de Nuh’un Allah tarafından seçildiği (Âl-i İmrân 3/33), kendisine vahyedildiği (en-Nisâ 4/163), kavmine peygamber olarak gönderildiği (Nuh 71/1), 950 yıl kavminin arasında kaldığı (el-Ankebut 29/14) ve kavmini Allah’a kulluğa davet ettiği (Yunus 10/71; Hud 11/25-26; eş-Şuarâ 26/106-110) belirtilmektedir. (https://islamansiklopedisi.org.tr/nuh)


Nuh Tufanı İle İlgili Mitler

Mitler kutsal bir öyküyü anlatır; en eski zamanda, “başlangıçtaki” masallara özgü zamanda olup bitmiş bir olayı anlatır.  Başlangıç; evrenin ve alemin yaratılışıdır. Tanrılar ve yarı tanrılar mitin ana kahramanlarıdır. Mit, doğaüstü varlıkların eylemlerinin öyküsünü oluşturur. Bu öykü kesinlikle gerçek ve kutsal olarak kabul edilir. İlk insanın dünyayı yaratanlara kendisini anlamlandırmak için sorduğu neden ve nasıllara, o dönemin şartları içerisinde cevap vermişlerdir. Mitlerin kahramanları ilahlar, ilaheler ve yarı-tanrılardır. 


Mitler, gerçek anlamlarını ancak içinden çıktıkları topluluk içinde bulurlar. İçerdikleri sembollerin ancak yaşadıkları toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik yapısında birebir karşılıkları vardır. Sadece o toplum içinde anlaşılırlar. 

( http://edebiyatogretmenii.blogcu.com/mit-nedir-mit-in-ozellikleri/3573020)


Psikanalistlere  göre  mitosların  oluştuğu  yer,  insanların  bilinçaltıdır.  Bu  doğrultuda mitos,  insanların  yapmak  istedikleri  ancak  yapmaya  güçlerinin  yetmediği  şeylerin  ifadesi  olarak  ortaya çıkmıştır  diyebilirsiniz  (Eroğlu  2007).  Bazı  mitoslar  hayal  ürünün  gibi  görünebilir.  Ama  Hesiodos’un Theogonia’sın da  kimi  bölümlerin  aslında  belli  başlı  yerbilim  olaylarını  mitos  ozanlarına  özgü  sözlerle betimlediğini, Greene (1992) inandırıcı biçimde ortaya koydu. Şiirde betimlenen iki büyük savaştan biri Zeus ve yandaşları ile titanlar (oyunbaz Kronos’un oğulları) arasında geçer. Bu tam anlamıyla bir devler (titanlar) arası  egemenlik savaşıdır;  ikinci  savaş  ise  Zeus  ile  yanardağ  tanrısı Typhon  arasındadır.  Bu  masallardaki öğelerden  yola  çıkan  Greene,  anlatılanların  İÖ  ikinci  bin  yıl  içinde  Minos uygarlığını  yıkan,  Akdeniz’in Santorini (yada Thera) Adası’ndaki çok büyük yanardağ püskürmesi ile Etna Yanardağı’ndaki bir patlamayı (büyük olasılıkla İÖ 735 yılındakini) simgelediğini ortaya koymuştur (Oldroyd 2004).


Tufan olayı, Sümer, Babil ve Hitit kayıtlarında, Hint destanlarında, İngiltere'nin Galler yöresinde anlatılan bazı efsanelerde, Yunan destanlarında, Kızılderili efsanelerinde ve Çin  kaynaklı öykülerde benzer şekillerde anlatılır. Birbirinden hem bu kadar uzak ve kültürel olarak farklı bölgelerde tufanla ilgili bu denli detaylı ve uyumlu  bilginin  nasıl  yayıldığı  ilginç  bir  konudur. https://www.researchgate.net/publication/327439922_NUH_TUFANI_UZERINE


Çoğu toplumlarda, doğrulardan uzaklaşmaları neticesinde tanrılar tarafından cezalandırıldıklarına dair çok eski çağlardan itibaren gelen hakim bir inanç vardır. Topluluklar; bazen iyilik ve doğruluktan uzaklaştıkları için, bazen Tanrı ya da Tanrıların vermiş oldukları emirlere riayet etmedikleri ve o emirlerin dışına çıktıkları için, bazen de onların istemedikleri davranışları göstermemelerinin bir neticesi olarak, doğru yola gelmeleri için Tanrı ya da Tanrılar tarafından, bazı felaketlere maruz bırakılmışlardır. Ders verilme nedeniyle, toplumların maruz kaldıkları bu felaketlerde dünya üzerinde yaşamış olan topluluklar bakımından ciddi bir benzerlik olduğu görülmektedir. Dolayısıyla toplulukların oluşturdukları birbirlerinden etkilenme dahilinde ya da kendiliğinden oluşan ortak ve benzer bir kültür söz konusu olup, bazı küçük değişiklikler hariç, bu kültürün birçok ana unsurunun bir şekilde başka topluluklarda da devam ettiği görülmektedir. 


Geçen yüzyılda Ninova/Ninive’de yapılan kazılarda Asur Kralı Asurbanipal’in kitaplığı içinde bulunan bir tablet, Sümerlerin Gılgamış Destanı’nın son hikayesi olarak değerlendirilmiştir (And, 2012: 104). Birçok yeni buluşun ortaya koyduğu heyecan bu tabletin ortaya çıkarılmasıyla da yaşanmış ve tablette, dünya üzerinde ortak olan tufan mitiyle ilgili önemli bulgular elde edilmiştir. British Museum’da görevli bir yardımcı doçent olan George Smith’in Ninova harabelerinde bulduğu bu tablet, Asurbanipal’in 56 (MÖ 669-626) kil tablet kütüphanesindeki on iki tablete yazılı destanın bir bölümdür. Kitab-ı Mukaddes’de geçen Tufan benzeri hikâye, bu destanın on birinci tabletinde bulunmaktadır. Bu keşif 1872 yılında gerçekleşmiştir (Tez, 2008: 80; Mitoloji, NTV: 28). Destanın kahramanı Gılgamış, ölümsüzlüğün çaresini aramaya çıkar ve bu arama neticesinde “güneşin geçtiği sarayda yaşayan “Uzaktaki” adıyla tanınan ve Fırat kıyısında yer alan Şurrupal kentinde geçtiği düşünülen Tufan’dan sağ kurtulmuş olan Utnapiştim’i bulur. Bulduğu kişi tufandan kurtulmuş ve Tanrılar tarafından ayrıcalıklı olarak değerlendirilen bir seçilmiştir. Tanrılar, insanlar arasında yalnızca ona ölümsüzlük vermişlerdir. Rahatsızlığa neden olan halkı yok etmeden önce yer tanrısı Ea, Utnapiştim’i bir rüya ile uyararak, onun yaşanacak olan bu felaketten nasıl kurtulacağını anlatır ve ölçüleri ile nasıl yapılacağı kendi tarafından bildirilen bir gemi yapmasını ister. Utnapiştim bu gemiyi yedi günde tamamlar ve kendisine öğretildiği gibi, bütün yaratıkların tohumunu, ailesini, akrabalarını, yabanıl ve evcilleşmiş hayvanları, zanaatçıları gemiye alır ve her tarafı sımsıkı kapatır” (Seyidoğlu, 2007: 26). 


Yunan Mitolojisi’nde Deucalion mitine göre, çok eski zamanlarda insanlar günah işlemeye başlarlar ve Zeus bu durumdan rahatsızlık duyar ve onları cezalandırmaya karar verir. Burada da felaket öncesi bir uyarma söz konusudur. Aslında bu olay Pelasgos’un oğlu Lykaon’un tanrı tanımaz oğullarına duyduğu derin öfke nedeniyle Zeus’un insanlığa gönderdiği bir cezaydı. Lykaon’un oğullarının işledikleri suçlarla ilgili haberler Olympos’a ulaştığında Zeus, bütün bunlara bizzat tanık olmak için fakir bir yolcu kılığına girerek onları ziyaret eder. Oğullar canilikte o kadar ileri gitmişlerdi ki, konuklarına verdikleri çorbaya koyun ve keçininkilerle beraber kardeşleri Nyktimus’un bağırsaklarını da karıştırmışlardı. Aynı zamanda pişirdikleri bu çorbayı yaşlı adama da sundular. Zeus, ev sahiplerinin hepsini kurda çevirdi ve Olympos’a dönüşünde, barbarlığın bütün insanlığı sardığını düşünüp onların hepsinin yok edilmesi gerektiğine karar vererek yeryüzüne büyük bir Tufan gönderdi (Graves, 2012: 174). 


“Prometheus, insan olan oğlu Deacalion ve eşini, Tufan’ın geleceğini haber vererek uyarır. Deucalion ve eşi, Pyrrha’yı odundan yapılmış sandığın içine yerleştirir. Dokuz gün dokuz gece süren yağmurun sonunda, bütün dünya yok olur, sadece iki dağın tepesi Yunanistan’da kalır (Seyidoğlu, 2007: 27). Çift, Teselya dağlarında karaya çıktıklarında Tufan geçmiş ve bu kaosun neticesinde kurtulan tek canlı onlar olmuştu. Zeus bu çifte Hermes’i gönderdi (Gezgin, 2009: 53). Çift, Zeus’tan yeni insanlar yaratması talebinde bulunur ve “Ananızın Kemikleri”ni arkanıza atın emri üzerine, Deukalion ile karısı Pyrrha’nın toprağın içinden toplayarak arkalarına attıkları taşlardan insanlar oluşur (Korkmaz, 2012: 323). 


Hindistan ve İran kaynaklarında da benzer öyküler vardır. İran’da dünyanın sonu, korkunç bir kış mevsiminde biriken karların erimesiyle oluşan Tufan’a bağlanmaktadır. Avusturalya’daki yaygın Tufan anlatımlarında, bütün sürüleri yutan dev bir kurbağa yer alır. Susuzluktan kırılan hayvanlar, kurbağayı güldürmeye karar verirler. Kahkaha atan kurbağanın ağzından akan sular, Tufan’a yol açar (Tez, 2008: 81).


Tufan kelimesi Arapça olup “tafe-Yetufu” den gelmektedir. Bütün şehirleri su altında bırakan, bir topluluğun tufan, sel  getiren şiddetli yağmur, su baskını ve Nuh Peygamber  zamanında yağdığı ve bütün dünyayı sular altında  bıraktığı anlatılan şiddetli yağmur, (Tdk,1989) ya da inkarcı ve sapık insanların cezalandırmak  için tanrı  tarafından gönderildiğine inanılan yağmur kasırga afeti olarak tanımlanır (Büyük Larousse, 1986).


Bununla birlikte tufanın yağmura bağlı olmayan, diğer su baskınları (deniz kabarması, ırmak taşması, okyanuslardan gelen kasırgalar v.b) şeklinde açıklandığı da görülür. Bazı ilkel  kabile inançlarında tufan su baskınından ziyade felaket anlamına da gelmektedir. Mesela  eski Türklerde, Afrika’da Yaruba kabilesi ve Pigme inancında ateş, İskandinavya ve Mısır  inancında kan, Columbia nehri ve Washington Eyaleti yerlileri inancında gözyaşı bir tufan afeti olarak belirtilmektedir. Bazen de tufan kelimesi ile birlikte suyun taşması anlamına  gelen “tuğyan” kelimesi metinlerde kullanılmıştır (Aksoy, 1987) Tufan kelimesinin farklı  anlamlara gelmesi gerek tufan anlatılarının ortaya çıkış döneminin koşulları ile gerekse farklı  kültürel ortamlara ve inançlara sahip insanların tufana yüklediği anlamlardan kaynaklanmış olması önemli bir etkendir.


Şamanist Türk boylarında anlatılan Tufan efsanelerinin temeli de Nuh Tufanı’na dayanır. Verbisty tarafından 19. yüzyılın ortalarında tespit edilen Tufan efsanesi Öz Altaylılarındır. “Tanrı Ülgen Nama adında tanınmış bir adama dünyada Tufan olacağını haber verdi. İnsanları ve hayvanları kurtarmak için sandal ağacından bir gemi yapmasını söyledi. Nama’nın da Soozunuul, Saruul ve Balıksa adında üç oğlu vardı. Nama oğullarına Ülgen’in öğrettiği gibi bir gemi yapmasını söyledi. Yapılan bu gemiye Ülgen’in emriyle insanlar ve hayvanlar alındı.” (İnal, 1954, 22)


Potanin tarafından tespit edilen Uryanha (Tuba) rivayetinde ise yer bir kurbağa üzerindedir. Kurbağa kımıldarsa Tufan olduğuna inanılırdı. A.V. Anohin’in tespit ettiği rivayete göre Tufan olacağını demir boynuzlu gök teke haber vermiştir. (İnal, 1954, 23) Türklerdeki bu Tufan efsanesi hakkında A. İnal “Eski zamanlarda Şamanizmin kendine mahsus bir Tufan efsanesi bulunmuş, sonraları Samilerin efsanesiyle karıştırılmıştır.” demektedir. (İnal, 1954, 23)


Şimdi de Hint mitolojisindeki Tufan efsanelerine göz atalım. Tufan efsanesi Hint mitolojisinde ilk olarak yaklaşık MÖ 800-500 arasında Brahmanalar Dönemi’nde karşımıza çıkar. Bu dönem din adamlarının toplum üzerinde hâkimiyet kurduğu, dolayısıyla da kurban seremonilerinin arttığı bir dönemdir; halk isteklerine kavuşmak için kurban sunmak zorundadır. Kurban törenleri sadece din adamları tarafından yapıldığı için onlar, kendilerini tanrılardan daha üstün duruma gelmiş sayıyorlardı. Öyle ki din adamları tanrı olduklarını söyleyebiliyorlardı: “Doğrusu iki çeşit tanrı vardır. Biri tanrı tanrılar, diğeri ise kutsal bilgileri araştıran ve öğreten Brahman insan tanrılardır. Bu kurban bu iki tür arasında paylaştırılır; kurban sunakları tanrılara, hediyeler ise insan tanrılara verilir; kişi kurban sunaklarıyla tanrıları, hediyelerle insanları sevindirir. Bu iki tür tanrı doyurulduğu zaman kişi kutsal dünyaya kavuşur.” (Şatapatha Brahmana II, 2,2,6; 4,3,4,4) Eğer bu iki tür tanrıdan hangisi daha büyüktür diye sorulacak olursa yanıtı hazırdır: “Brahmanlar ulu kişinin bizzat kendisinden, hakikatte bütün tanrılardan gelirler.” (Şatapatha Brahmana 12, 4,4, 6)


Tufan efsanesinden Brahmanalar içinde önemli bir yeri olan Şatapatha Brahmana yani Yüz Yol Brahmana’sında (1.8.1’de) bahsedilir. Manu’nun kızı İdā (veya İlā) adına sunulan 44 beyitlik bu anlatımda Tufan efsanesi, ilk altı beyitte yer almıştır. Geriye kalan beyitlerde ise Manu’nun soyunu devam ettirmek için kurban töreni yaptığını ve bu kurban töreni sonunda da bir kadın (İdā) yaratarak soyunu sürdürdüğü anlatılmaktadır. Tufan’ın süresiyle ilgili bir bilgi içermeyen efsane şu şekilde anlatılmıştır:

“Sabahleyin Manu’ya ellerini yıkaması için su getirdiler. Ellerini yıkarken ellerine bir balık geldi. Balık ona dedi ki: ‘Beni beslersen, seni korurum.’ ‘Beni neden koruyacaksın?’ ‘Sel bütün yaratıkları taşıyacak. Seni ondan kurtaracağım.’ ‘Sana nasıl bakacağım?’ Balık dedi ki: ‘Bu bizim için bir yıkım olacak, biz çok küçüğüz. Balık balığı yok edecek. Sen beni bir kavanozda sakla. Büyüdüğümde bir çukur kaz ve beni oraya koy. Daha büyüyünce beni denize bırak. O zaman ben yıkımı aşmış olacağım.’ Kısa bir süre içinde chasha (büyük balık) oldu. Bütün balıkların en büyüğü oldu. Bunun üzerine dedi ki: ‘Falan yıl içinde sel gelecek. Sonra sen benim tavsiyelerimle hazırladığın gemiyle beni bekleyeceksin. Sular yükseldiğinde sen gemiye bineceksin ve ben seni selden koruyacağım.’ Bu şekilde onu büyüttükten sonra balığı denize götürdü. Aynı yıl balık verdiği tavsiyeyle bir gemi hazırlarken buldu onu. Sel yükseldiğinde o gemiye bindi. Geminin ipini boynuzuna bağlayarak yüzdürdü böylece kuzey dağının ötesine hızlıca geçti. Sonra dedi ki: ‘Seni korudum. Gemiyi bir ağaca bağla. Dağın tepesindeyken su seni sürükleyemeyecek. Sular azalınca yavaş yavaş aşağıya ineceksin.’ Böylece yavaş yavaş aşağıya indi, bu yüzden kuzey dağı ‘Manu’nun İnişi’ olarak isimlendirilir. Sonra bütün yaratıklar sele kapıldı ve sadece Manu hayatta kaldı.”


Şatapatha Brahmana’da geçen bu efsane oldukça kısa ve detay verilmeden anlatılmıştır. Hint mitolojisinde ilk insan olarak kabul edilen Manu’yu bu felaketten kurtaran güç tanrı Brahma’dır. Şatapatha Brahmana’dan sonra Tufan efsanesi, MÖ 300 ila MS 300 yılları arasında Hintlilerin büyük destanı Mahabharata’nın (1) “Vana Parvan” bölümünde (CLXXXVI) şöyle anlatılmıştır:


“Manu Hünnap ağacı ormanında bin yıldan fazla bir süredir çok zor ve sert bir kefaret yapmaktaydı. Bir gün Çirini kıyılarına yaklaşan bir balık elbisesini ıslatarak ona şöyle söyledi: ‘Saygıdeğer Efendim, ben zavallı küçük bir balığım büyük balıklardan korkuyorum, bu yüzden beni onlardan koruyun. Sizin bu iyiliğinizi ödüllendireceğim.’ Balığın bu sözleri üzerine Manu merhametle onu sudan çıkardı. Sudan çıkarıldığında ay ışığı gibi vücudu parlayan balığı topraktan bir kabın içine koyan Manu onunla tıpkı bir çocuk gibi ilgilendi. Bir müddet sonra balık o kadar büyüdü ki toprak kaba sığmaz oldu. Bunun üzerine O, Manu’dan daha geniş bir yere konulmasını istedi. Manu balığı uzunluğu iki yocana ve genişliği bir yocana olan bir kaba koydu. Ancak büyümesi devam eden balık buraya da sığmayınca Manu’dan kendisini Ganj nehrine bırakmasını istedi. Ganj nehrine bırakılan balık orada da kısa süre içinde büyüdü. Bu defa balık Manu’dan kendisini denize bırakmasını istedi. Manu balığı büyük bedenine karşın kolaylıkla taşıyarak denize bıraktı. Denize bırakılan balık şöyle söyledi: ‘Ey şanslı insan, beni özenli bir şekilde korudun. Şimdi beni dikkatlice dinle. Zamanı gelince senin için bir şey yapacağım. Dünya yakında karanlığa gömülecek. Büyük, sağlam bir gemi yapıp, uzun iplerlerle onu bağlamalısın. Ey büyük Muni, çok eski zamanlarda var olan ve Brahmanlar tarafından numaralandırılan farklı birçok tohumu da yanına alarak, yedi azizle birlikte geminin üstüne çıkıp, beni orada bekle. Ben boynuzlu bir balık olarak sana görüneceğim. Böylece sen beni tanıyacaksın. Şimdi gidiyorum. Söylediklerimi yapmalısın, benim yardımım olmadan bu korkunç selden kendini koruyamazsın.’ Balık böyle söyledikten sonra gözden kayboldu. Fırtına kopunca balık tıpkı bir kaya gibi okyanusta göründü. Manu balığın boynuzuna kement gibi ip atarak gemiyi bağladı. Azgın dalgalarla boğuşan gemi tıpkı sarhoş bir fahişe gibi boranın etkisiyle büyük okyanusta oradan oraya savrulup duruyordu. Pusula ne karayı ne de dört ana yönü gösteriyordu. Her yer suyla kaplanmıştı, ne cennet ne de gökyüzü kalmıştı. Dünya selle boğuşurken sadece Manu, yedi aziz ve balık görünüyordu. Gemiyi büyük bir dikkat ve sabırla selde çeken balık sonunda onu Himavat dağının zirvesine getirip, bağlamalarını istedi. Bu yüzden Himavat’ın zirvesi Naubandhana (sığınılacak yer) olarak bilinir. Sonra balık azizlere şöyle söyledi: ‘Ben bütün yaratılmışların efendisi Brahma’yım. Benden daha büyük yoktur. Balık formunda sizi bu afetten korudum. Ciddi ve katı bir uygulamadan sonra büyük bir güce sahip olacak Manu tekrar bütün yaratıkları yaratacak. Benim lütufum sayesinde hiçbir hile onun gücünün üzerinde olmayacak.’ Böyle söyledikten sonra balık ortadan kayboldu.”


Bu efsaneye Purana edebiyatı içinde de rastlamaktayız. Diğer Tufan efsanelerine benzerliğiyle dikkat çeken Matsya Purana II; 1-21’deki anlatım şöyledir:


“Bir gün inziva yerinde kral (Manu) atalarının ruhu için su dökerken avuçlarının arasında küçük bir balığın (şaphari) varlığını hissetti. Balık kraldan kendisini korumasını istedi. Manu da balığı bir kavanoza koydu. Geceden gündüze balık on altı parmak uzunluğunda büyüyerek kavanoza sığmayacak duruma geldi. Kavanozun içine sığmayan balık, kralın kendisini kurtarması için ağladı. Manu balığı alarak daha geniş bir testinin içine koydu. Ancak bir gece boyunca üç el genişliğinde büyüyen balık, ‘senin merhametine sığındım bana yardım et’ dedi. Balığın bu sözleri üzerine kral onu testiden alıp bir kuyuya bıraktı. Bir müddet sonra kuyuya da sığmayınca kral onu bir su deposunun içine koydu. Su deposunun içinde de büyümeye devam eden balık kederli bir sesle kraldan, onu su deposundan çıkarmasını rica etti. Bunun üzerine kral balığı oradan alarak Ganj nehrine bıraktı. Bir müddet sonra oraya da sığmayan balığı okyanusa bıraktı. Orada da gitgide büyüyerek, bütün okyanusu kapladı. Bunu gören kral korku içinde şöyle söyledi: ‘Asuraların şefi misin? Yoksa Vasudeva mısın? Başka kim bu kadar aşırı derecede büyüyerek yirmi yocana genişliğine ulaşabilir? Ey Keşava! Balık bedeninde benim için bilmeceydin, ama seni şimdi tanıdım. Ey Hrişikeşa, Cagannatha, Cagaddhama sana saygılarımı sunarım.’ Bu sözleri duyan balık bedenindeki Bhagavana Canardana onu överek şöyle söyledi: ‘Ey kusursuz kişi, senin tarafından doğru olarak tanındım. Ey kral, birkaç gün içinde evrende Tufan olacak, dağlar, ormanlar su altında kalacak. Devalar (tanrılar) felaketten yaratılanların kurtulması için bu gemiyi yaptılar, içine svedacalar, andacalar, udbhicalar ve carayucaları yerleştirdiler.


Felaket geldiğinde, sert rüzgârlarla sarsılan gemiyi boynuzuma bağlayarak, onlara yardım etmelisin. Yardımının karşılığı olarak yaratılanların büyükbabası olacaksın. Ey şanlı kral, Kritayuga’nın başlangıcından itibaren bir Manvantara’nın hükümdarı olduğunda, Devalar sana büyük saygı duyacak.’ Yaratıcının bu sözleri üzerine kral felaketin ne kadar süre devam edeceğini, yaratılmışları nasıl koruyacağını, tekrar ne zaman karşılaşacaklarını söylemesi için yalvarır. Bunun üzerine balık, ‘bugünden itibaren yüzyıl yağmur yağmayacak, evrende korkunç bir kıtlık baş gösterecek. Yedi kat daha güçlü olacak güneşin ışınları kalan canlıları da öldürecek. Bütün bunların yanı sıra yeraltından ateş çıkacak, bu kızgın ateş Şiva’nın üçüncü gözünü ortaya çıkaracak, Şeşa bin ağzından kin dolu ateşler çıkartarak yeraltı dünyasındaki evinden çıkacak. Böylece üç dünya çeşitli ateşlerin kızgınlığıyla ufalanıp kül olacak, bütün yıldızlar gezegenlerle birlikte gökyüzünün sıcaklığıyla mahvolacak. Bu yıkımın ardından yıkıcı yedi bulut yani Samvarta, Bhimanada, Drona, Chanda, Balabaka, Vidyut ve Patala ortaya çıkacak ve her yer selle kaplanacak. Bütün bunlar olduğunda orada bağlı duran geminin içine yaratılanların tohumunu, kutsal Vedaları koyup, iple gemiyi benim boynuzuma bağla. 


Ey dindar kişi, her şey yok olduğunda sadece sen, ay, güneş, ben, Brahma, kutsal nehir Narmada, büyük aziz Markandeya, kutsal Vedalar, Puranalar, Tanrı Şiva ve çeşitli bilimler kalacak, kral Çakşuşa Manu’nun hükümdarlığının da bir kısmı sona erecek. Bu yok oluştan sonra evrenin tekrar yaratılışının başında Vedik bilgisini çoğaltacağım’ dedikten sonra gözden kayboldu. 


Kral, kutsal Vasudeva tarafından ona verilen yıkım zamanına kadar Yoga yaparak zamanını geçirdi. Felaket zamanı gelince tanrı boynuzlu bir balık olarak, yılan kralı Şeşa ise bir ip şeklinde göründü. Yoga gücü sayesinde kral yaşayan her şeyi bir araya getirdi. Onları gemiye koydu, iple gemiyi balığın boynuzuna bağlayıp, yaratıcıya saygılarını sunduktan sonra gemiye bindi. Böylece Tufan sonunda dünyayı yaratma görevi Manu’ya verildi.”

Matsya Purana’dan başka Purana edebiyatı içinde yer alan diğer Puranalar’dan Agni ve Bhagavata Purana’da da benzer bir anlatım vardır. Bunun yanı sıra Padma Purana, Vishnu Purana, Skanda Purana, Bhavishya Purana ve Kalinka Purana’da da yeryüzünün sular altında kaldığından söz edilmektedir. Ama örgü konusu diğer Tufan efsanelerinden farklıdır. Söz konusu Puranalar’da dünyanın devirleri (8) tek tek anlatılır sonra da Kali Yuga döneminde Tufan’ın meydana geleceğinden söz edilir.

Hint mitolojisinde Tufan efsanesiyle ilk karşılaştığımız yer Şatapatha Brahmana’dır. Bu eserde, insan ırkının nasıl yaratıldığına dair eski bir hikâye anlatılmaktadır. Daha önce de söz edildiği gibi Manu, insan ırkını meydana getirmek için bir kurban töreni düzenlemiş, bu kurban töreninde bir kadın doğmuştur. Doğan bu kız İdā (9) adıyla Manu’nun kızı olarak anılır. İdā’nın doğuşuyla insan ırkı da ortaya çıkmıştır. Winternitz, bu doğum öyküsünün kurban sunma törenlerinin önemini vurgulamak için beyitlere dâhil edilmiş olduğunu söyler. (Winternitz, 1927, vol:I, 211)

https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2014/04/01/hint-mitolojisinde-tufan-efsanesi/


Nuh Tufanı İle İlgili Semavi Dinlerin Anlattıkları


Kutsal Kitap (The Bible)


Kutsal Kitap (The Bible), Yahudi ve Hristiyanların kutsal, ilahi, vahiy mahsulü kabul ettikleri eserlere verilen isimdir. Eski Ahit ve Yeni Ahit olmak üzere iki kısma ayrılır. Yahudiler sadece Eski Ahid’i oluşturan eserlerin kutsallığını kabul ederlerken Hıristiyanlar hem Eski Ahit’i hem de Yeni Ahit’i oluşturan eserlerin kutsal olduğuna inanırlar. Ancak, Yahudilerin Eski Ahit’i oluşturan eserler, bu eserlerin sıralanması ve isimlendirilmesi konusundaki inançları ile Hristiyanların bu konudaki inançları arasında farklılıklar vardır. Hatta Hristiyanlar arasında bile hangi kitapların Kutsal Kitap olarak kabul edilmesi gerektiği konusunda tam olarak bir fikir birliği bulunduğunu söylemek oldukça zordur. 


Kutsal Kitap’ı oluşturan eserlerin, özellikle Eski Ahit bölümüne ait kitapların oluşumlarının ve resmi olarak kabul edilme süreçlerinin (kanon) yüzyıllar hatta binlerce yıl süren oldukça geniş bir zaman aralığında gerçekleştiği bilinmektedir. Kutsal Kitap’ı oluşturan bu iki bölüm, kutsal, güvenilir, hatadan beri ve doğru bilginin ana kaynağı olan yegane kitap olarak yüzyıllar boyunca Yahudiler ve Hristiyanlar tarafından kabul edilmiştir. (https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/257762)


Kutsal Kitap, Eski ve Yeni Antlaşma olmak üzere iki kısım­dan oluştuğunu belirtmiştik. Bunlardan Eski Antlaşma, İbranice ve Aramice olarak ya­zılmıştır, 39 kitaptan oluşmaktadır. Yeni Antlaşma, Kutsal Kitap'ın ikinci kısmıdır. Grekçe yazılmıştır. Anlamı "İyi Ha­berdir. Halk arasında İncil diye bilinir, 27 kitaptan oluşur.


ESKİ ANTLAŞMA: 

Eski Antlaşma'da yer alan 39 kitap, içerik ve biçim açısından dört sınıfa ayrılır: Yasa, tarih, özde­yiş ve şiir, peygamberlik kitapları.


1. Yasa kitapları: Yahudiler'in "Tora" diye tanımladığı bu kitaplar, Kutsal Kitap'ın ilk beş kitabıdır. Genelde Musa'nın beş kitabı olarak bilinir. Bunlar, Kutsal Kitap'taki sırasıyla: Yaratılış, Mısır'dan Çıkış, Levililer, Çölde Sayım ve Yasa­nın Tekrarı'dır.

2. Tarihsel kitaplar: Yeşu, Hakimler, Rut, I. ve II. Samuel, I. ve II. Krallar, I. ve II. Tarihler. Ezra, Nehemya, Esterdir.

3. Özdeyiş ve şiir kitapları: Eyüp, Zebur (Mezmurlar), Süleyman'ın Özdeyişleri, Vaiz, Ezgiler Ezgisi.

4. Peygamberlik kitapları: Yeşaya, Yeremya, Ağıtlar, Hezekiel, Daniel, Hoşea, Yoel, Amos, Ovadya, Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Sefanya, Hagay, Zekeriya ve Malaki'dir.


Yaratılış Kitabı evrenin ve insanın yaratılışını, günahın ve dünyada çekilen acıların başlangıcını, Tanrı'nın insanlığa yaklaşım biçimini anlatmak­tadır. Yaratılış Kitabı'nın iki ana bölüme ayrıldığını söyleyebiliriz:


                 1-11 bölümleri, dünyanın yaratılışı ve ilk insanların öyküsüdür. Adem'le Havva'nın, Kayin'le Habil'in, Nuh'un, Tufan'ın, Babil Kulesi'nin öy­küsünü içerir.


                  12-50 bölümleri, İsrailliler'in ilk atalarının öyküsüdür. Önce imanı ve Tanrı'ya itaatiyle bilinen İbrahim'den söz eder. Bunu İbrahim'in oğlu İshak'ın, torunu Yakup'un ve Yakup'un on iki oğlunun öyküsü izler. Bun­lardan Yusuf'un öyküsüyle, Yakup ve oğullarını Mısır'da yaşamaya sü­rükleyen olayların öyküsü özel bir yer tutar.


Bugün yaptığımız inceleme gereği, biz sadece 1-11 bölümleri arasındaki anlatıları gözden geçirmeye ve daha sonra Kuran anlatımıyla aralarındaki farklara dikkat çekmeye çalışacağız. Böylece Nuh Tufanı ile ilgili bilgilerin insanoğlunu süreç içinde getirdiği noktaları analiz ederken gerekli tüm detaylara hakim olabileceğimizi düşünüyorum.


Aktarılacak kısımların içerik bilgisini de önceden ana hatlarıyla sunuyorum


1:1-2:25 Evrenin ve insanın yaratılışı

3:1-24 Günahın ve acı çekmenin başlangıcı

4:1 -5:32 Adem' den Nuh' a

6:1-10:32 Nuh ve Tufan (Biz 9:29 a kadar ilgili olan kısmı alacağız.)


Dünyanın Yaratılışı


1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.

3 Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu.

4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.

5 Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.

6 Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu.

7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.

8 Tanrı kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.

9 Tanrı, "Göğün altındaki sular bir yere toplansın ve kuru toprak görünsün" diye buyurdu ve öyle oldu.

10 Kuru alana "Kara", toplanan sulara "Deniz" adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

11 Tanrı, "Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar ve türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin" diye buyurdu ve öyle oldu.

12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar ve tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.

14-15 Tanrı şöyle buyurdu: "Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin." Ve öyle oldu.

16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.

17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.

20 Tanrı, "Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun" diye buyurdu.

21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan bütün canlıları ve uçan varlıkları türlerine göre yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.

22 Tanrı, "Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın" diyerek onları kutsadı.

23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.

24 Tanrı, "Yeryüzü türlü türlü canlı yaratıklar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler[i] türetsin" diye buyurdu. Ve öyle oldu.

25 Tanrı türlü türlü yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.

26 Tanrı, "İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun."

27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.

28 Onları kutsadı ve, "Verimli olun, çoğalın" dedi, "Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.

29 İşte yeryüzünde tohum veren her otu ve tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak.

30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere - soluk alıp veren bütün hayvanlara - yiyecek olarak yeşil otları veriyorum." Ve öyle oldu.

31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.

 



[i] 1:24. "Sürüngenler": İbranice sözcük fare, böcek gibi öteki kara hayvanlarını da kapsıyor.


2 Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı.

2 Tanrı yapmakta olduğu işi yedinci gün bitirdi. O gün işi bırakıp dinlendi.

3 Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak ayırdı. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, yarattığı bütün işi bitirip dinlendi.


Adem ile Havva

4 Göğün ve yerin yaratılış öyküsü: RAB Tanrı göğü ve yeri yarattığında,

5 yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir ot bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti. Toprağı işleyecek insan da yoktu.

6 Yerden yükselen buhar bütün toprakları suluyordu.

7 RAB Tanrı Adem'i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.

8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu.

9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacı ile iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.

10 Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.

11 İlk ırmağın adı Pişon'dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar.

12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur.

13 İkinci ırmağın adı Gihon'dur. Kûş sınırları boyunca akar.

14 Üçüncü ırmağın adı Dicle'dir. Asur'un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat'tır.

15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu.

16 Ve ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu,

17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."

18 Sonra, "Adem'in yalnız kalması iyi değil" dedi, "Ona uygun bir yardımcı yaratacağım."

19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların, hepsini topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem'e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.

20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir yardımcı bulunmadı.

21 RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.

22 Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem'e getirdi.

23 Adem,"İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir" dedi,

"Ona 'Kadın[i]' denilecek, Çünkü o adamdan[ii] alındı."

24 Bu nedenle adam anasını babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacak.

25 Adem de, karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.

 

[i] 2:23. İbranice kadın (İşşa) sözcüğü adam (İş) sözcüğünden türemiştir.

[ii] 2:23. İbranice kadın (İşşa) sözcüğü adam (İş) sözcüğünden türemiştir.


İnsanın Günahı


3RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu.


2 Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı,

3 "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi."

4 Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi,

5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."

6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi.

7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.

8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.

9 RAB Tanrı Adem'e, "Nerdesin?" diye seslendi.

10 Adem, "Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi.

11 RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?"

12 Adem, "Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı.

13 RAB Tanrı kadına, "Nedir bu yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi.

14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın" dedi, "Karnın üzerinde sürünecek ve yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.

15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın."

16 RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, Seni o yönetecek."

17 RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lanetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.

18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin.

19 Yaratılmış olduğun toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin."

20 Adem karısına Havva[i] adını verdi. Çünkü o bütün insanların[ii] anasıydı.

21 RAB Tanrı, Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.

22 Sonra şöyle dedi: "Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu. Şimdi yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli."

23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı.

24 Onu kovdu; yaşam ağacının yolunu denetlemek için Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.

 

[i] 3:20. Havva ve insan sözcükleri İbranice yaşam anlamına gelen aynı sözcükten türemiştir.

[ii] 3:20. Havva ve insan sözcükleri İbranice yaşam anlamına gelen aynı sözcükten türemiştir.



Yaratılış


Kayin ile Habil


4Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin'i[i] doğurdu. "RAB'bin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim" dedi.


2 Daha sonra Kayin'in kardeşi Habil'i doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.

3 Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi.

4 Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti.

5 Kayin'i ve sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.

6 RAB Kayin'e, "Niçin öfkelendin?" diye sordu, "Niçin surat astın?

7 Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın."

 8 Kayin kardeşi Habil'e, "Haydi, tarlaya gidelim[ii]" dedi. Tarlada birlikteyken Kayin kardeşine saldırıp onu öldürdü.

 9 RAB Kayin'e, "Kardeşin Habil nerede?" diye sordu. Kayin, "Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?" diye karşılık verdi.

10 RAB, "Ne yaptın?" dedi, "Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor.

11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.

12 İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın."

13 Kayin, "Cezam kaldıramayacağım kadar ağır" diye karşılık verdi,

14 "Bugün beni bu topraklardan kovdun. Artık huzurundan uzak kalacağım. Yeryüzünde aylak dolaşacağım. Beni kim bulsa öldürecek."

15 Bunun üzerine RAB, "Kim seni öldürürse, ondan yedi kez öç alınacaktır" dedi. Kimse Kayin'i bulup öldürmesin diye onun üzerine bir nişan koydu.

16 Kayin RAB'bin huzurundan ayrıldı. Aden bahçesinin doğusunda, Nod[iii] topraklarına yerleşti.


Kayin'in Soyu


17 Kayin karısıyla yattı. Karısı hamile kaldı ve Hanok'u doğurdu. Kayin o sırada bir kent kurmaktaydı. Kente oğlu Hanok'un adını verdi.

18 Hanok'tan İrat oldu. İrat'tan Mehuyael, Mehuyael'den Metuşael, Metuşael'den Lemek oldu.

19 Lemek iki kadınla evlendi. Birinin adı Adâ, öbürünün ise Silla'ydı.

20 Adâ Yaval'ı doğurdu. Yaval sürü sahibi göçebelerin atasıydı.

21 Kardeşinin adı Yuval'dı. Yuval lir ve kaval çalanların atasıydı.

22 Silla Tuval-Kayin'i doğurdu. Tuval-Kayin tunç ve demirden çeşitli kesici aletler yapardı. Tuval-Kayin'in kızkardeşi Naama'ydı.

23 Lemek karılarına şöyle dedi: "Ey Adâ ve Silla, beni dinleyin, Ey Lemek'in karıları, sözlerime kulak verin. Beni yaraladığı için Bir adam öldürdüm, Beni hırpaladığı için Bir genci öldürdüm.

24 Kayin'in yedi kez öcü alınacaksa, Lemek'in yetmiş yedi kez öcü alınmalı."

25 Adem karısıyla yine yattı. Havva bir oğlan doğurdu. "Tanrı Kayin'in öldürdüğü Habil'in yerine bana başka bir oğul bağışladı" diyerek çocuğa Şit[iv] adını verdi.

26 Şit'in de bir oğlu oldu, adını Enoş koydu.

 

 [i] 4:1. "Kayin": Kabil diye de bilinir.

[ii] 4:8. "Haydi tarlaya gidelim" sözleri Septuaginta, Samiriye Tevratı, Vulgata ve Süryanice'den alındı.

[iii] 4:16. "Nod": "Aylak" anlamına gelir.

[iv] 4:25. "Şit": "Bağışlamak" anlamına gelir.  O zaman insanlar RAB'be yakarmaya başladı.



Yaratılış


Adem'den Nuh'a

(1.Tar. 1:1-4)

5Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı.


2 Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve kutsadı. Yaratıldıkları gün onlara "İnsan" adını verdi.

3 Adem yüz otuz yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona Şit adını verdi.

4 Şit'in doğumundan sonra Adem sekiz yüz yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

5 Adem toplam dokuz yüz otuz yıl yaşadıktan sonra öldü.

6 Şit yüz beş yaşındayken oğlu Enoş doğdu.

7 Enoş'un doğumundan sonra Şit sekiz yüz yedi yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

8 Şit toplam dokuz yüz on iki yıl yaşadıktan sonra öldü.

9 Enoş doksan yaşındayken oğlu Kenan doğdu.

10 Kenan'ın doğumundan sonra Enoş sekiz yüz on beş yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

11 Enoş toplam dokuz yüz beş yıl yaşadıktan sonra öldü.

12 Kenan yetmiş yaşındayken oğlu Mahalalel doğdu.

13 Mahalalel'in doğumundan sonra Kenan sekiz yüz kırk yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

14 Kenan toplam dokuz yüz on yıl yaşadıktan sonra öldü.

15 Mahalalel altmış beş yaşındayken oğlu Yeret doğdu.

16 Yeret'in doğumundan sonra Mahalalel sekiz yüz otuz yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

17 Mahalalel toplam sekiz yüz doksan beş yıl yaşadıktan sonra öldü.

18 Yeret yüz altmış iki yaşındayken oğlu Hanok doğdu.

19 Hanok'un doğumundan sonra Yeret sekiz yüz yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

20 Yeret toplam dokuz yüz altmış iki yıl yaşadıktan sonra öldü.

21 Hanok altmış beş yaşındayken oğlu Metuşelah doğdu.

22 Metuşelah'ın doğumundan sonra Hanok üç yüz yıl Tanrı yolunda yürüdü. Başka oğulları, kızları oldu.

23 Hanok toplam üç yüz altmış beş yıl yaşadı.

24 Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu, çünkü Tanrı onu yanına almıştı.

25 Metuşelah yüz seksen yedi yaşındayken oğlu Lemek doğdu.

26 Lemek'in doğumundan sonra Metuşelah yedi yüz seksen iki yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

27 Metuşelah toplam dokuz yüz altmış dokuz yıl yaşadıktan sonra öldü.

28 Lemek yüz seksen iki yaşındayken bir oğlu oldu.

29 "RAB'bin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak" diyerek çocuğa Nuh[i] adını verdi.

30 Nuh'un doğumundan sonra Lemek beş yüz doksan beş yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

31 Lemek toplam yedi yüz yetmiş yedi yıl yaşadıktan sonra öldü.

32 Nuh beş yüz yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham ve Yafet adlı oğulları doğdu.

 


[i] 5:29. "Nuh": "Rahatlık" anlamına gelir.



Yaratılış

Tufan


6Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.

2 İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.

3 RAB, "Ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür" dedi, "İnsanın ömrü yüz yirmi yıl olacak."

4 İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.

5 RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.

6 İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı.

7 "Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım" dedi, "Çünkü onları yarattığıma pişman oldum."

8 Ama Nuh RAB'bin gözünde lütuf buldu.

9 Nuh'un öyküsü şuydu: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.

10 Üç oğlu vardı: Sam, Ham ve Yafet.

11 Tanrı'nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu.

12 Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.

13 Tanrı Nuh'a, "İnsanlığa son vereceğim" dedi, "Çünkü onların yüzünden yeryüzü zorbalık doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim.

14 Kendine gofer[i] ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.

15 Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz[ii], genişliği elli[iii], yüksekliği otuz arşın[iv] olacak.

16 Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını[v] bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap.

17 Yeryüzüne tufanı ben göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her şey ölecek.

18 Ama seninle antlaşmamı sürdüreceğim. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin.

19 Sağ kalabilmeleri için, her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.

20 Türlü çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.

21 Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola."

22 Nuh Tanrı'nın bütün buyruklarını yerine getirdi.


[i] 6:14. "Gofer": Ne çeşit ağaç olduğu tam olarak bilinmiyor.  Selvi ağacı olduğu sanılıyor

[ii] 6:15. "Üç yüz arşın": Yaklaşık 140 m

[iii] 6:15. "Elli arşın": Yaklaşık 23 m

[iv] 6:15. "Otuz arşın": Yaklaşık 13. 5 m

[v] 6:16. "Bir arşın": Yaklaşık 50 cm


Yaratılış

7RAB Nuh'a, "Bütün ailenle birlikte gemiye bin" dedi, "Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.

2-3 Yeryüzünde soyları tükenmesin diye yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan ikişer çift, kuşlardan yedişer çift al.

4 Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım."

5 Nuh RAB'bin bütün buyruklarını yerine getirdi.

6 Yeryüzünde tufan koptuğu zaman Nuh altı yüz yaşındaydı.

7 Nuh, oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak için hep birlikte gemiye bindiler.

8-9 Tanrı'nın Nuh'a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her tür hayvan, kuş ve sürüngenden erkek ve dişi olmak üzere birer çift Nuh'a gelip gemiye bindiler.

10 Yedi gün sonra tufan koptu.

11 Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı.

12 Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı.

13 Nuh, oğulları Sam, Ham ve Yafet, Nuh'un karısı ve üç gelini tam o gün gemiye bindiler.

14 Onlarla birlikte her tür hayvan - evcil hayvanların, sürüngenlerin, kuşlarla uçan yaratıkların her türü - gemiye bindi.

15 Soluk alan her tür canlı çifter çifter Nuh'un yanına gelip gemiye bindi.

16 Gemiye giren hayvanlar Tanrı'nın Nuh'a buyurduğu gibi erkek ve dişiydi. RAB Nuh'un ardından kapıyı kapadı.

17 Tufan kırk gün sürdü. Çoğalan sular gemiyi yerden yukarı kaldırdı.

18 Sular yükseldi, alabildiğine çoğaldı; gemi suyun üzerinde yüzmeye başladı.

19 Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı.

20 Yükselen sular dağları on beş arşın[i] aştı.

21-22 Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, bütün insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü.

23 RAB insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuh'la gemidekiler kaldı.

24 Sular yüz elli gün yeryüzünü kapladı.

 

[i] 7:20. "On beş arşın": Yaklaşık 6. 9 m


Yaratılış

Tufanın Sonu


8Sonra Tanrı Nuh'u ve gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya başladı.

2 Enginlerin kaynakları ve göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.

3 Sular yeryüzünden çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı.

4 Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat Dağları'na oturdu.

5 Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.

6 Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı.

7 Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.

8 Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi.

9 Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh'un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı.

10 Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı.

11 Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı.

12 Yedi gün daha bekledikten sonra güvercini yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.

13 Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın kurumuş olduğunu gördü.

14 İkinci ayın yirmi yedinci günü toprak tamamen kurumuştu.

15-16 Tanrı Nuh'a, "Karın, oğulların ve gelinlerinle birlikte gemiden çık" dedi,

17 "Kendinle birlikte bütün canlıları, kuşları, hayvanları, sürüngenleri de çıkar. Türesinler, verimli olsunlar ve yeryüzünde çoğalsınlar."

18 Nuh karısı, oğulları ve gelinleriyle birlikte gemiden çıktı.

19 Bütün hayvanlar, sürüngenler, kuşlar, yeryüzünde yaşayan her tür canlı gemiyi terketti.

20 Nuh RAB'be bir sunak yaptı. Orada temiz sayılan hayvanların ve kuşların hepsinden yakmalık sunular sundu.

21 Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: "İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insanın yüreğindeki eğilimler çocukluğundan itibaren kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim.

22 "Dünya durdukça, ekip biçmek, sıcak, soğuk,yaz, kış, gece, gündüz hep var olacaktır."



Yaratılış

Tanrı Nuh'la Antlaşma Yapıyor


9Tanrı, Nuh'u ve oğullarını kutsayarak, "Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun" dedi,

2 "Yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümü sizden korkup ürkecek. Yeryüzündeki bütün canlılar, denizdeki bütün balıklar sizin yönetiminize verilmiştir.

3 Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum.

4 "Yalnız kanlı et yemeyeceksiniz, çünkü kan canı içerir.

5 Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her hayvandan hesabını soracağım. Her insandan, kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım.

6 "Kim insan kanı dökerse, kendi kanı da insan tarafından dökülecektir. Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.

7 Verimli olun, çoğalın. Yeryüzünde türeyin, artın."

8 Tanrı Nuh'a ve oğullarına şöyle dedi:

9-10 "Sizinle ve gelecek kuşaklarınızla, sizinle birlikteki bütün canlılarla, kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, gemiden çıkan bütün hayvanlarla antlaşmamı sürdürmek istiyorum.

11 Sizinle antlaşmamı sürdüreceğim: Bir daha tufanla bütün canlılar yok olmayacak. Yeryüzünü yok eden tufan bir daha olmayacak."

12 Tanrı şöyle sürdürdü konuşmasını: "Sizinle ve bütün canlılarla kuşaklar boyu sonsuza dek sürecek antlaşmamın belirtisi şu olacak:

13 Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu, yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak.

14 Yeryüzüne ne zaman bulut göndersem, yayım bulutların arasında ne zaman görünse,

15 Sizinle ve bütün canlı varlıklarla yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir tufan bir daha olmayacak.

16 Bulutlarda ne zaman yay görünse, ona bakıp yeryüzünde yaşayan bütün canlılarla yaptığım sonsuza dek geçerli antlaşmayı anımsayacağım."

17 Tanrı Nuh'a, "Kendimle yeryüzündeki bütün canlılar arasında sürdüreceğim antlaşmanın belirtisi budur" dedi.

… (Konumuzla ilgili olmayan ufak bir kısmı çıkarıyorum.)

 28 Nuh tufandan sonra üç yüz elli yıl daha yaşadı.

 29 Toplam dokuz yüz elli yıl yaşadıktan sonra öldü.



Nuh Peygamber ve Nuh Tufanı


3:33-ALLAH Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini halkların arasından seçti.

3:34-Birbirlerinin soyundan olarak… ALLAH İşitir, Bilir.


7:59-Nuh'u halkına gönderdik: "Ey halkım, ALLAH'a hizmet edin. O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Sizin için büyük günün azabından korkarım" dedi.

7:60-Halkının ileri gelenleri, "Seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz" dediler.

7:61-Dedi ki: "Halkım, bende bir sapıklık yoktur; ancak ben evrenlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim."

7:62-"Size Rabbimin mesajını iletiyor ve size öğüt veriyorum. Sizin bilmediklerinizi ALLAH aracılığıyla biliyorum."

7:63-"Sizi uyarmak için ve erdemli bir hayat sürüp merhamet edilmeniz için sizden bir adama Rabbinizden bir mesajın gelmesine mi şaştınız?"

7:64-Onu yalanladılar. Bunun üzerine onu ve gemide beraberinde bulunanları kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise boğduk. Onlar kör bir halktı.


9:70 Nuh'un halkı, Ad, Semud, İbrahim'in halkı, Medyen sakinleri ve altüst olmuş ülkelerin (Sadom ve Gomore) halkları gibi kendilerinden öncekilerin haberleri onlara ulaşmadı mı? Elçileri kendilerine apaçık belgelerle gitmişlerdi. ALLAH onlara zulmediyor değildi, aksine onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.


10:71-Onlara Nuh'un tarihini anlat. Halkına şunları demişti: "Ey halkım, durumum ve ALLAH'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geldiyse, ben ALLAH'a güveniyorum. Ortaklarınız ve liderlerinizle birlikte toplanın, pişman olmayacağınız son kararınızı alın ve bekletmeden bana karşı uygulayın."

10:72-"Yüz çevirirseniz, hâlbuki ben sizden herhangi bir ücret istememiştim. Benim ücretim ancak ALLAH'ın üzerinedir. Müslümanlardan olmakla emredildim."

10:73-Onu yalanladılar. Bunun üzerine onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Onları yöneticiler yaptık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise boğduk. Uyarılanların akıbetine dikkat et. (Yeryüzündeki tüm insanları öldürme kararı yok.)

10:74-Sonra onun ardından, elçiler gönderdik, halklarına apaçık deliller getirdiler. Geçmişte yalanlamış bulundukları gerçekleri onaylayacak değillerdi. Azgınların kalplerini böyle damgalarız.

10:75-Sonra onların ardından Musa ve Harun'u Firavuna ve konseyine mucizelerimizle gönderdik. Fakat büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular.



11:25-Nuh'u halkına gönderdik: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım"

11:26-"ALLAH'tan aşağısına hizmet etmeyin. Acı bir günün azabına uğramanızdan korkarım."

11:27-Halkından inkâr eden ileri gelenler, "Seni sadece bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz ve aramızdaki sığ görüşlü ayak takımının dışında kimsenin seni izlemediğini görüyoruz. Sizin bizden herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Tersine, biz sizin yalancı olduğunuzu sanıyoruz" dediler.

11:28-Dedi ki: "Ey halkım, ya ben Rabbimden gelen kesin bir kanıta sahip isem ve bana bir rahmet vermiş de bunlar gözünüze görünmüyorsa? Siz onu istemezken sizi ona biz mi zorlayacağız?"

11:29-"Ey halkım, buna karşılık sizden herhangi bir para istemiyorum. Ücretim ancak ALLAH'tan gelir. Gerçeği onaylayanları da kovamam; onlar, Rab'leriyle karşılaşacaklar. Fakat, sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum."

11:30-"Ey halkım, onları kovarsam ALLAH'a karşı kim bana yardım edecek? Düşünmez misiniz?"

11:31-"ALLAH'ın hazinelerinin yanımda olduğunu söylemiyorum, gizliyi bilmiyorum, melek olduğumu da ileri sürmüyorum. Gözlerinizin horladığı kimselere ALLAH'ın bir iyilik bağışlamayacağını da söylemiyorum. Onların gizli düşüncelerini ALLAH daha iyi bilir. Aksi taktirde zalimlerden olurum."

11:32-Dediler ki: "Ey Nuh, sen bizimle tartıştın ve bizimle tartışmayı uzattın. Doğru sözlü isen haydi bizi tehdit ettiğin şeyi getir bakalım."

11:33-Dedi ki: "Onu, dilerse, sizin başınıza ancak ALLAH getirebilir. Siz engel olamazsınız."

11:34-"ALLAH azmanızı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de size o öğüdümün bir yararı olmayacaktır. O' dur Rabbiniz ve siz O'na döndürüleceksiniz."

11:35-"Bunu o uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Onu ben uydurmuş isem, suçumdan ben sorumlu olacağım ve sizin işlediğiniz suçlarla da benim bir ilişkim yok."

11:36-Nuh'a vahyedildi: "Şu ana kadar gerçeği onaylamış olanların dışında artık halkından hiç kimse onaylamayacaktır. Onların tavırları seni üzmesin."

11:37-"Gözetimimiz altında vahyimizle gemiyi yap. Zalimler için bana baş vurma; onlar suda boğulacaklardır."

11:38-Gemiyi yapıyorken, halkının ileri gelenleri her yanından geçişte onunla aşağılıyorlardı. Dedi ki: "Bizi aşağılıyorsanız, sizin bizi aşağıladığınız gibi biz de aşağılıyoruz."

11:39-"Alçaltıcı azabın kime geleceğini ve kimin kalıcı azaba mahkûm olacağını yakında bileceksiniz."

11:40-Nihayet emrimiz gelip de gök kaynayıp taşınca, kendisine dedik ki: "Her türden birer çifti, daha önce mahkûm edilmiş olanlar hariç, çoluk çocuğunu ve gerçeği onaylayanları ona yükle." Kendisiyle birlikte gerçeği onaylamış olanlar zaten birkaç kişiydi. (Mesaj Çevirisi Dipnot: 44 Nuh'un gemisi, birbirine bağlanmış kütüklerden ibaret basit bir gemiydi (54:13). Tufan ise, Nuh'un halkıyla, olayın yaşandığı bölgeyle sınırlı idi. Gemiye alınan hayvanlar ise Nuh'a ait çiftlik hayvanlarıydı.)

11:41-Dedi ki: "Gemiye binin. Akması ve durması ALLAH'ın adıyladır. Rabbim çok Bağışlayandır, Rahimdir."

11:42-Gemi, onları dağ gibi dalgaların arasından geçirirken, Nuh bir kenarda ayrı duran oğluna seslendi: "Yavrum, gel bizimle birlikte bin. Kâfirlerle birlik olma."

11:43-O ise, "Beni sudan koruması için bir tepeye sığınacağım" dedi. "Bugün ALLAH'ın yargısından koruyacak hiçbir şey yoktur; ancak O'nun acıdıkları hariç" dedi. Dalgalar ikisi arasından geçti; o, boğulanların arasındaydı.

11:44-Ve denildi ki: "Ey toprak suyunu yut, ey gök sen de tut." Su yatıştı, karar yerine getirildi, Cudi (Judea) üzerine oturdu ve "Zalimler uzak olsunlar!" dendi.

11:45-Nuh Rabbine seslendi: "Ey Rabbim, oğlum benim ailemdendir, Senin verdiğin söz ise elbette gerçektir ve Sen, yargıda bulunanların en iyisisin."

11:46-Dedi ki: "Ey Nuh, o senin ailenden olamaz. Bilmediğin bir konuda benden istekte bulunman erdemli bir tavır değildir. Cahillerden olmamanı sana öğütlerim."

11:47-Dedi ki: "Rabbim, bilgim olmayan bir konuda sana yalvardığım için sana sığınırım. Beni bağışlamaz ve bana acımazsan kaybedenlerden olurum."

11:48-Dendi ki: "Ey Nuh, sana ve seninle birlikte olan uluslara bizden barış ve bereketlerle in. (Nuh tufan sonrası başka bir toplumun yaşadığı bölgeye iniş yapıyor. Anlaşıldığı gibi tüm evrende yaşanan bir tufan olmamış.) Ayrıca öyle uluslar var ki onları bir süre yaşatacağız ve sonra onlara bizden acı bir azap dokunacaktır." (71:26 numaralı ayette Nuh’un duasına ne karşılık verildiğini merak edenler için cevabı burada buluyoruz. Duasını tekrar hatırlayalım: 

71:26-Nuh dedi ki, "Rabbim, yeryüzünde bir tek inkârcı bırakma." 

71:27-"Onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve ancak bayağı inkârcılar doğururlar."

Allah, Nuh’un duasını ne şekilde kabul ettiğini ve karşılık verdiğini onu ve ona inanan birkaç kişiyi inkarcı toplumdan kurtararak göstermiş ancak Nuh’un duasının içeriğine bakılırsa bir noktaya daha değinerek kulunun duasını hangi haller dahilinde kabul ettiğini de belirtmiştir. “Öyle uluslar var ki onları bir süre yaşatacağız ve sonra onlara bizden acı bir azap dokunacaktır.” İnkarcıları da belli bir süre yaşatacak, şans verilecek ancak sonra sadece azabı hakedenlere acı bir azap dokunacaktır.)


11:49-Bunlar, sana vahyettiğimiz metafizik haberleridir. Ne sen, ne de senin halkın bundan önce onları bilmezdi. Sabret. Sonuç, erdemlilerindir.


14:9-Sizden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semud halkının ve onlardan sonra gelip de sadece ALLAH'ın bildiği kimselerin haberleri size ulaşmadı mı? Elçileri onlara apaçık delillerle gittiler, fakat onları küçümsediler ve "Biz getirdiğiniz şeyi inkâr ediyoruz ve bizi çağırdığınız mesaj hakkında kuşkumuz ve şüphemiz var" dediler.

14:10-Elçileri: "Gökleri ve yeri yarıp yaratan ALLAH'tan mı kuşkulanıyorsunuz? Günahlarınızı bağışlamak için sizi çağırıyor ve size belli bir süre tanıyor" dediler. Onlar da, "Siz, ancak bizim gibi insanlarsınız, atalarımızın hizmet etmekte olduğu şeyden bizi çevirmek istiyorsunuz. Bize açık bir yetki belgesi getiriniz" dediler.

14:11-Elçileri ise kendilerine şöyle dediler: "Biz, elbette sizin gibi birer insanız. Ancak, ALLAH, kullarından dilediğini seçerek ona lütufta bulunur. ALLAH'ın izni olmadan size bir yetki belgesi getirmemiz olanaksızdır. Gerçeği onaylayanlar ALLAH'a güvenmeli."

14:12-"Bize yollarımızı göstermişken neden ALLAH'a güvenmeyelim? Sizin bize yaptığınız eziyete karşı sabırla direneceğiz. Güvenenler ALLAH'a güvenmeli."

14:13-İnkârcılar elçilerine, "Ya bizim dinimize geri dönersiniz ya da sizi yurdumuzdan kovarız!" dediler. Rab'leri onlara, "Zalimleri yok edeceğiz" diye vahyetti,

14:14-"Onlardan sonra o yurda sizi yerleştireceğiz. Bu, otoriteme saygı duyan ve tehditlerimden korkanlar içindir."

14:15-Zafer istediler, böylece her inatçı zorba perişan oldu.

14:16-Ardından da cehennem… Tadı bozuk sudan içirilirler.

14:17-Onu yutmaya çalışır, ama boğazından geçiremez. Ölüm kendisine her yandan gelir, ama ölemeyecek. Ardından da çetin bir azap gelecektir.

14:18-Rab'lerini inkâr edenlerin yaptıkları işler, fırtınalı bir günde rüzgarın savurduğu kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte gerçek kayıp budur.

14:19-ALLAH'ın gökleri ve yeri belli bir amaç için yarattığını görmez misiniz? Dilerse sizi götürüp, yerinize yeni yaratıklar getirir.

14:20-Bu, ALLAH için güç değildir.

14:21-Hepsi ALLAH'ın huzuruna durduklarında. Zayıflar, büyüklük taslamış olanlara: "Biz sizin izleyicileriniz idik. Bizi ALLAH'ın azabından bir parça kurtarabilir misiniz?" dediler. Onlar da: "ALLAH bize bir yol gösterseydi biz de size gösterirdik. Artık sızlansak da dayansak da bizim için birdir, kaçıp kurtulacak bir yerimiz yok."

14:22-Karar yayımlandıktan sonra sapkın onlara şöyle dedi: "ALLAH size gerçeği söz verdi, ben ise size söz verdim ve sözümden caydım. Benim sizin üzerinize herhangi bir gücüm yoktu; ben sizi çağırdım, siz de bana katıldınız. Bundan dolayı beni kınamayın, yalnızca kendinizi kınayın. Ne siz beni kurtarabilirsiniz ne de ben sizi kurtarabilirim. Beni ortak koşmanızı zaten önce de inkâr etmiştim. Zalimler için acı bir azap vardır."

14:23-Gerçeği onaylayan ve erdemli davrananlar, içinden ırmaklar akan bahçelere sokulmuşlardır. Rab'lerinin izniyle orada sürekli kalırlar. Oradaki dirlik temennileri, "Selam" dır.


17:2-Aynı şekilde, Musa'ya kitabı vermiştik. İsrailoğullarını şu gerçeğe iletmek için: "Benden başka bir sahip edinmeyin."

17:3-Onlar, Nuh ile birlikte taşıttığımız kimselerin soyudur; o şükreden bir kuldu.


19:41-Kitapta İbrahim'i an; peygamber olan bir doğrucu idi.

19:42-Babasına, "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve sana bir yararı dokunmayan şeylere niye hizmet ediyorsun?" demişti.

19:43-"Babacığım, bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi. Beni izle de seni düzgün yola ileteyim."

19:44-"Babacığım, sapkına hizmet etme. Sapkın, Rahman'a karşı çıkmıştır."

19:45-"Babacığım, Rahman tarafından bir cezaya çarpılman ve sapkına dost olmandan korkuyorum."

19:46-(Babası:) "Sen benim tanrılarıma yüz mü çeviriyorsun İbrahim? Buna son vermezsen seni taşlarım/kovarım. Benden uzaklaş!" dedi.

19:47-"Sana selam (barış) olsun" dedi, "Senin bağışlanman için Rabbim'e yalvaracağım; O, bana karşı çok merhametlidir."

19:48-"Sizden ve ALLAH dışında yalvardıklarınızdan ayrılıyorum. Ben Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız olmam."

19:49-Onları ve ALLAH dışında hizmet ettiklerini terkedince ona İshak'ı ve Yakub'u verdik. Hepsini peygamber yaptık.

19:50-Onlara rahmetimizden verdik. Onlara, doğru ve onurlu bir dil bağışladık.

19:51-Kitapta Musa'yı an. O kendini tümüyle adayan biriydi. Peygamber olan bir elçiydi.

19:52-Ona Tur dağının sağ tarafından seslendik. Konuşmak için onu yaklaştırdık.

19:53-Katımızdan bir rahmet olarak kardeşi Harun'u kendisine peygamber olarak armağan ettik.

19:54-Kitapta İsmail'i an. O sözünde duran biriydi. Aynı zamanda peygamber olan bir elçiydi.

19:55-Ailesine namazı gözetmeyi ve zekatı vermeyi emrederdi. Rabbi tarafından beğenilmişti.

19:56-Kitapta İdris'i an. O peygamber olan bir doğrucu idi.

19:57-Onu yüce bir makama yükselttik.

19:58-İşte bunlar, ALLAH'ın nimetlendirdiği peygamberlerin bir kısmıdır. Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim'in ve İsrail'in soyundan… Doğruya ulaştırdığımız ve seçtiğimiz kimselerdir onlar. Kendilerine Rahman'ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye varırlar.

19:59-Onlardan sonra gelenler namazı yitirdiler ve heveslerine uydular. Nitekim, felakete uğrayacaklar.

19:60-Tövbe eden, gerçeği onaylayan ve erdemli davrananlar hariç. Onlar en ufak bir haksızlığa uğramadan bahçeye girerler.

19:61-Rahman'ın kulları için söz verdiği, duyular ötesi Adn bahçelerine… O'nun sözü, kuşkusuz yerine gelecektir.


21:76-Daha önce Nuh da bizi çağırmıştı. Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtararak duasına cevap verdik.

21:77-Ayetlerimizi inkâr eden toplumlara karşı onu destekledik. Onlar, kötü bir toplum olduklarından hepsini boğduk. (Kötü bir toplumlardı diyerek yine sadece Nuh’un içinde yaşadığı topluma tufan geldiğine işaret ediliyor.)


23:23-Nuh'u halkına göndermiştik de, "Halkım, ALLAH'a hizmet ediniz. O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Saygı duyup erdemli davranmaz mısınız?" demişti.

23:24-Halkının ileri gelen inkârcıları, "Bu, sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Üzerinize egemen olmak istiyor. ALLAH dileseydi bir melek indirirdi. İlk atalarımızdan böyle bir şey işitmedik.

23:25-O, sadece deli bir adamdır. Hele bir süreye kadar onu gözleyin.

23:26-Dedi ki, "Rabbim, beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et."

23:27-Bunun üzerine kendisine şöyle vahyettik: "Gözümüzün önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelince, kaynaklar kaynayıp taşınca her çeşit (evcil hayvanı) ve aleyhlerine hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni al. Zalimler adına benimle konuşma; onlar boğulacaklardır."

23:28-"Sen ve beraberindekiler gemiye yerleştiğinizde, ‘Bizi o zalim halktan kurtaran ALLAH'a övgüler olsun,' de."

23:29-"Ve, ‘Rabbim, beni kutlu bir yere indir. Sen indirenlerin en iyisisin,' de."

23:30-Bunda işaretler ve dersler vardır. Biz elbette sizleri denemekteyiz.

23:31-Sonra, onların ardından, başka bir soy yetiştirdik.

23:32-Onlara, aralarından bir elçi gönderdik: "ALLAH'a hizmet ediniz, sizin ondan başka bir tanrınız yoktur. Saygı gösterip erdemli davranmayacak mısınız?"

23:33-Dünya hayatında kendilerine alabildiğine nimetler bağışlamamıza rağmen, ahiret karşılaşmasını yalanlayıp inkâr eden, halkının ileri gelenleri şöyle dediler: "Bu, yalnızca sizin gibi bir insandır. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor."

23:34-"Sizin gibi bir insana uyarsanız, siz o zaman gerçekten kaybedersiniz."

23:35-"Siz öldükten, toprak ve kemik haline dönüştükten sonra, sizin geri çıkacağınızı mı söz veriyor?"

23:36-"Size söz verilen bu şey imkansızdır, imkansız!"

23:37-"Yaşantımız sadece bu dünyadadır. Yaşarız, ölürüz. Asla dirilecek değiliz."

23:38-"O, ALLAH'a yalan yakıştıran bir adamdan başkası değildir. Biz onu onaylayacak değiliz."

23:39-Dedi ki, "Rabbim, yalanlamalarına karşılık bana yardım et."

23:40-Dedi ki, "Az sonra onlar pişman olacaklardır."

23:41-Korkunç felaket onları hakettikleri şekilde yakaladı ve böylece onları süprüntü yığınına çevirdik. O zalim halk yok olmayı haketmişti.

23:42-Sonra, onların da ardından başka soylar yetiştirdik.

23:43-Hiçbir toplum kendisi için belirlenmiş süreyi çabuklaştıramaz, geciktiremez.

23:44-Sonra biz, elçilerimizi ardı ardına gönderdik. Her ne zaman bir elçi toplumuna gittiyse onu yalanladılar. Biz de onları birbiri peşinden sürüp tarihe gömdük. Gerçeği onaylamayan bir topluluk yok olmayı haketmiştir.

23:45-Sonra biz, Musa'yı ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.

23:46-Firavun ve ileri gelen takımına… Ancak onlar büyüklendiler. Onlar küstah bir topluluk olmuştu.

23:47-"O ikisinin halkı bize kölelik ederken şimdi biz tutup bizim gibi iki insanı mı onaylayalım" dediler.

23:48-İkisini yalanladılar ve sonuç olarak yok edilenlerden oldular.

23:49-Doğruyu bulurlar diye Musa'ya Kitabı vermiştik.

23:50-Meryem oğlunu ve annesini bir işaret kıldık ve onları yerleşmeye elverişli ve pınarı olan bir tepede barındırdık.

23:51-Elçiler, iyi nimetlerden yiyiniz ve erdemli işler yapınız. Ben sizin yaptıklarınızı çok iyi bilirim.

23:52-Sizin bu toplumunuz bir tek toplumdur. Ben sizin Rabbinizim; beni sayın.

23:53-Fakat, onlar işlerini çeşitli kitaplara ayırdılar. Her grup kendi yanında bulunandan hoşnut…

23:54-Belli bir süreye kadar onları şaşkınlıkları içinde bırak.

23:55-Sanıyorlar mı ki, kendilerine bağışladığımız paralar ve çocuklar ile,

23:56-Onların iyiliğine koşuyoruz? Hayır, farkında değiller.

23:57-Rab'lerine olan saygıdan ötürü alabildiğine dikkatli olanlar,

23:58-Rab'lerinin ayetlerini onaylayanlar,

23:59-Rab'lerine ortak koşmayanlar,

23:60-Rab'lerine döneceklerinin bilincinde olarak verenler,

23:61-İşte onlar, iyiliklerde yarışanlardır; ve onlar iyilik yapmada öncüdürler.

23:62-Bir kişiye ancak kapasitesi kadar yükleriz. Katımızda gerçeği konuşan bir kitap vardır. Hiç kimse haksızlığa uğratılmayacaktır.

23:63-Zihinleri bundan (mesajdan) gafil olup buna aykırı işlerde çalışıp durmaktadırlar.

23:64-Varlıklılarını cezaya çarptığımızda, yakınmaya başlarlar.

23:65-Yakınmayın; bugün tarafımızdan hiçbir yardım görmezsiniz.

23:66-Size ayetlerim okunuyordu da ardınıza dönüyordunuz.

23:67-Ona karşı büyüklük taslıyordunuz, saçmalayarak geceliyordunuz.

23:68-Onlar bu sözü incelemediler mi, yoksa geçmiş atalarına gelmeyen bir şey mi kendilerine geldi?

23:69-Yoksa, kendilerine gönderilen elçiyi tanımadıkları için mi onu inkâr ediyorlar?

23:70-Yoksa, onun deli olduğuna mı karar verdiler? Halbuki onlara gerçeği getirmişti. Ne var ki onların çoğu gerçekten hoşlanmaz.

23:71-Gerçek onların fantezilerine uysaydı, gökler, yer ve içlerindekiler kaosa girerdi. Halbuki onlara mesajlarını verdik, ancak çokları mesajlarından yüz çevirmekte.

23:72-Yoksa sen onlardan bir maaş mı istedin? Rabbinin maaşı çok daha iyidir. O, rızık verenlerin en iyisidir.

23:73-Kuşku yok ki sen onları dosdoğru yola çağırıyorsun.

23:74-Ama ahireti onaylamayanlar yoldan sapmaktadırlar.

23:75-Kendilerine acıyıp başlarına gelen perişanlıklarını giderseydik bile, azgınlıklarına dalıp bocalayacaklardı.

23:76-Onları cezaya çarptırmamıza rağmen Rab'lerine boyun eğmediler, yalvarmadılar.

23:77-Kendilerine çetin bir azabın kapısını açtığımız zaman şaşırıp şoke oldular.



26:105-Nuh'un halkı elçileri yalanladı.

26:106-Kardeşleri Nuh onlara demişti ki, "Dinleyip erdemli davranmaz mısınız?"

26:107-"Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

26:108-"ALLAH'ı dinleyip bana uymalısınız."

26:109-"Buna karşılık sizden herhangi bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim, ancak evrenlerin Rabbine aittir."

26:110-"ALLAH'ı dinleyip bana uymalısınız."

26:111-Dediler ki, "Seni izleyenler bayağı ve kötü kimseler iken, nasıl olur da seni onaylarız?"

26:112-Dedi ki, "Onların yaptıklarından bir bilgim yok."

26:113-"Hesapları, yalnız Rabbime aittir; keşke anlasanız."

26:114-"Kesinlikle hiçbir gerçeği onaylayanı kovamam."

26:115-"Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

26:116-Dediler ki, "Bak Nuh, bu davranışına bir son vermezsen taşlananlardan olacaksın."

26:117-Dedi ki, "Rabbim, halkım beni yalanladı."

26:118-"Benimle onların arasını aç; beni ve beraberimdeki gerçeği onaylayanları kurtar." (Nuh içinde bulundupu toplum tarafından alaya alınınca, Allah’a beni ve beraberimdeki gerçeği onaylayanları kurtar diye dua ettiği için Allah onun bu duası sonrasında inkarcıları cezalandırıyor.)

26:119-Onu ve yanındakileri yüklü bir gemiyle kurtardık.

26:120-Sonra bunun ardından, geride kalanları boğduk.

26:121-Bunda bir ders var; ancak çoğunluk onaylamaz.

26:122-Kuşkusuz senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.



29:14-Nuh'u, halkına göndermiştik ve onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Ancak zulmettikleri için onları tufan yakaladı.

29:15-Onu ve gemi halkını kurtarıp herkese ibret yaptık. (Sodom ve Gomora gibi helak olan diğer toplumların helak sonrası durumlarının insanoğluna ibret olarak bırakılması gibi, Tufan olayını incelemek isteyenler de helak bu dünyada yaşandığı için olay örgüsüne ait kanıtları isterlerse (ibret alabilmeleri için deliller bırakıldığından dolayı) bulabileceklerine işaret edilmektedir. Bu tufan dünya dışında olmuş olsaydı ibret alınacak kanıtlara ulaşabilmemiz mümkün olmayacaktı.)


37:75-Nuh bize seslenmişti de ne güzel karşılık vermiştik.

37:76-Onu ve ailesini o büyük felaketten kurtarmıştık.

37:77-Onun soyunu ise yaşattık.

37:78-Ve biz onu daha sonrakiler için bıraktık.

37:79-Tarih boyunca Nuh'a selam.

37:80-Biz güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.

37:81-O, bizim gerçeği onaylayan kullarımızdandı.

37:82-Sonra diğerlerini boğduk.

37:83-İbrahim onun bir kolundan idi.



38:12-Onlardan önce Nuh halkı, Ad ve saltanat sahibi Firavun da yalanlamıştı.

38:13-Semud, Lut halkı ve Orman halkı da… Onlar partilerdi.

38:14-Hepsi de elçileri yalanladılar ve cezamı hakettiler.

38:15-Bunlar, onması olmayan bir tek patlama bekliyorlar.

38:16-Ve "Rabbimiz, Hesap Gününden önce acele olarak payımızı ver" diye meydan okudular.



40:5-Onlardan önce Nuh'un halkı da yalanlamıştı ve onlardan sonra birçok parti de… Her topluluk elçilerini etkisiz hale getirmeye çalıştı. Gerçeği gidermek için boş ve yanlış şeylerle tartıştılar. Sonunda onları yakaladım; cezalandırmam nasılmış?

40:6-Rabbinin, "Onlar cehennemin halkıdır" diye inkârcılar hakkında verdiği sözü böylece gerçekleşir.

40:7-Yönetim merkezine hizmet edenler ve etrafındakiler Rab'lerini överek yüceltirler ve O'nu onaylarlar. Gerçeği onaylayanlar için bağışlanma dilerler: "Rabbimiz, rahmetin ve bilgin her şeyi içine almıştır. Tövbe edenler ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları ateşin azabından koru."

40:8-"Rabbimiz onları, erdemli atalarını, eşlerini ve çocuklarını söz verdiğin Adn bahçelerine sok. Kuşkusuz sen Üstünsün, Bilgesin."

40:9-"Onları kötülüklerden koru. O gün kimi kötülüklerden korursan onlara rahmet etmişsindir. Büyük zafer budur."

40:10-İnkar etmiş olanlara, "ALLAH'ın hoşnutsuzluğu, sizin kendi kendinize olan hoşnutsuzluğunuzdan daha büyüktür. Gerçeği onaylamaya çağrıldığınızda inkâr ederdiniz" diye seslenilir.

40:11-Diyecekler ki, "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Buradan bir çıkış yolu var mı?"

40:12-Çünkü, YALNIZ ALLAH çağrıldığı zaman inkâr ederdiniz. Ancak kendisine ortak koşulduğunda onaylardınız. Hüküm, Üstün ve Büyük olan ALLAH'a aittir.

40:13-O ki size ayetlerini (kanıtlarını ve işaretlerini) göstermekte ve sizin için gökten bir rızık indirmektedir. Tümüyle yönelip teslim olandan başkası ibret almaz.

40:14-İnkarcılar hoşlanmasa da dini sadece ALLAH'a ait kılarak O'na hizmet edin.

40:15-Dereceleri Yükselten, Yönetim Sahibi. Buluşma gününe karşı uyarsın diye kullarından dilediğine, emirlerini içeren vahyini indirir.


53:50-O'dur helak eden eski Ad halkını,

53:51-Semud'u da bırakmadı,

53:52-Ve ondan önce Nuh'un halkını da; onlar çok zalim ve çok azgın kimselerdi.

53:53-Yıkılıp batırılmış olanlar (Sodom ve Gomora), en bayağılardı.

53:54-Onları örten örttü.

53:55-O halde Rabbinin hangi nimetlerinden kuşkulanırsın?

53:56-Bu, eski uyarıcılardan bir uyarıcıdır.



54:9-Onlardan önce de Nuh'un halkı yalanlamıştı. Kulumuzu yalanlayıp, "Delidir" dediler. Nitekim o engellendi.

54:10-Rabbini çağırdı, "Ben yenildim; bana yardım et."

54:11-Bunun üzerine göğün kapılarını boşalan sularla açtık.

54:12-Yerden de pınarlar fışkırttık. Nihayet sular, daha önce belirlenmiş seviyeye ulaştılar. (Ayette görüldüğü gibi suyun önceden belirlenmiş bir seviyesi vardı. Başka bir ayette dağlar gibi dalgalar benzetmesiyle de yerden yüksekliğinin fazla olduğuna işaret edilmiştir. Göklere çıkan deniz dalgalarına işaret olan herhangi bir ayet yoktur. O nedenle yanıltıcı Tufan hikayelerinden aklınızı koruyunuz.)

54:13-Onu ağaç lifleri ile (bağlanmış) kütükler üzerinde taşıdık. (Ayetten anlaşıldığı gibi günümüzde resmedildiği şekilde devasa bir gemiden bahsedilmiyor. Belli ki sadece üretilmiş anlatılardan dolayı tüm hayvanların içine sığabileceği bir gemi hayal etmişler.)

54:14-Reddedilmiş olan kişiye bir ödül olarak gözetimimiz altında akıp gidiyordu.

54:15-Bunu bir ders olarak bıraktık. Öğüt alan yok mudur?

54:16-Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış!

54:17-Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?



66:10-ALLAH inkârcılara, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını örnek verir. İki erdemli kulumuzun nikahı altında bulunuyorlardı; ancak onlara ihanette bulundular. Kocaları ALLAH'tan gelen hiçbir şeyi o ikisinden savamadı. İkisine de "Girenlerle birlikte cehenneme girin" denildi.



71:1-"Kendilerine acı azap gelmezden önce halkını uyar" diye Nuh'u halkına gönderdik.

71:2-Dedi ki, "Ey halkım, ben size apaçık bir uyarıcıyım."

71:3-"ALLAH'a hizmet edin, O'nu sayın ve beni izleyin."

71:4-"Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz, ALLAH'ın verdiği süre gelince ertelenmez; bir bilseydiniz."

71:5-Dedi ki, "Rabbim, ben halkımı gece gündüz çağırdım."

71:6-"Ne var ki, çağrım onların kaçışını arttırmaktan başka şeye yaramadı."

71:7-"Her ne zaman senin onları bağışlaman için onları çağırdıysam parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına örttüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler."

71:8-"Sonra onları açıkça çağırdım."

71:9-"Sonra onlara ilan ettim, gizliden gizliye de konuştum."

71:10-"Dedim ki, ‘Rabbinizden bağışlanma dileyin; O çok Bağışlayandır.'"

71:11-«‘Size gökten bol yağmur göndersin.'»

71:12-«‘Sizi bol para ve çocuklarla desteklesin, size bahçeler ve ırmaklar versin.'»

71:13-Size ne oluyor ki ALLAH'a saygı göstermek istemiyorsunuz?

71:14-Oysa sizi evrimler halinde yaratan O'dur.

71:15-ALLAH'ın yedi göğü tabakalar halinde nasıl yarattığını görmez misiniz?

71:16-Ayı bunların içinde bir ışık, güneşi de bir lamba yaptı.

71:17-Ve ALLAH sizi topraktan bir bitki olarak bitirdi.

71:18-Sonra sizi ona döndürecek ve sizi tekrar çıkaracaktır.

71:19-ALLAH yeryüzünü sizin için bir yerleşim yeri yaptı.

71:20-Ki orada geniş yollarda gidesiniz.

71:21-Nuh dedi ki, "Rabbim, onlar bana karşı geldiler ve parası, çocukları kendisine sadece zarar veren bir kimseye uydular."

71:22-"Ve hatta büyük tuzaklar kurdular."

71:23-"Dediler ki, ‘Tanrılarınızı terketmeyin. Ne Vedd'i, ne Suva'ı, ne Yeğus'u, Yeuk'u ve Nesr'i bırakmayın.'»

71:24-"Çok kişiyi saptırdılar. Öyleyse, sen de zalimlerin şaşkınlığını arttır."

71:25-Suçlarından ötürü boğuldular ve ateşe sokuldular. Kendilerine ALLAH'tan başka yardımcı da bulamadılar. (Eski Ahitte işaret edildiği şekilde Allah’ın birden insanoğlunu yarattığı için pişman olması ve tufan başlatması durumu söz konusu değildir. Önce Nuh kendisine yapılan eziyetten ve Allah’ın mesajına karşı gelinen tavırlardan usanıyor ve dua ediyor, Allah’da belli koşullarda bu duasına karşılık veriyor. Toptancı şekilde insanları yok etmeye karar vermiyor. Zaten sınav sisteminde de böyle bir eleme söz konusu değildir. )

71:26-Nuh dedi ki, "Rabbim, yeryüzünde bir tek inkârcı bırakma." (Görüldüğü gibi bu ayette aslında Nuh yeryüzünde tek bir inkarcı bırakma diyor ama Allah sadece o bölgedeki insanların mesaj sırtlarını dönmeleri nedeniyle onları cezalandıracağını belirtmiş oluyor. Nuh peygamber gemiyi belirlenmiş yere indirdiğinde Allah Nuh’un duasının tam karşılığının ne olduğunu ona zaten iletiyor.)

71:27-"Onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve ancak bayağı inkârcılar doğururlar."

71:28-"Rabbim, beni, anamı babamı, gerçeği onaylayan olarak evime girenleri, gerçeği onaylayan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin ise ancak yıkımlarını arttır."


Böylece bu bölümün sonuna geldik. Nuh Tufanı ile ilgili serimizin diğer bölümlerinde görüşmek üzere, Allah dilerse çok yakın bir süre içinde blogda bulabilirsiniz diye umuyorum. 


Ayrılmadan önce olayın insanoğlunun ortak mirasında ne şekilde yer aldığının anlaşılması için de Nuh Tufanı ile ilgili dönem resimlerine aşağıda yer vereceğim. Yazının içeriğini oluşturan tüm kaynaklar paragraf sonlarında belirtilmiştir. Resimlerin alındığı çalışma: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/567325


Hoşça kalın!









Yorumlar

  1. Tesadufen buldugum bu sitenin yazarina tesekkur ederim, din ve tarih uzerine cok akici bir yazi , tesekkur ederim, devamini bekliyoruz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder