"Cennet çelişkisi" probleminin inancın aşamaları üzerinden açıklığa kavuşturulması hakkında


Merhaba Edip Yüksel'in "Ateistlere 19 soru" adlı kitabından, ateistler arasında ve Kuran'ı anlamlandırma çabası içinde olan kişiler arasında kafa kırışıklığına sebep olduğunu öğrendiğim bir konu dikkatimi çekti. 

Soru işaretlerini dağıtması açısından yardımı olabileceğini düşündüğüm bir açıklama da ben getirmek istiyorum.

Soru şu: 3: 133 ve 57: 21 numaralı ayetler cennetin genişliği hakkında çelişkili bilgiler mi veriyor?

Söz konusu iki ayetten biri olan 57: 21 numaralı ayeti incelediğimizde ayetin bir kısmında "Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni gök ve yerin eni kadar olan, Allah'a ve resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. " şeklinde bir ifade olduğunu görüyoruz. Kur'an'dan öğrendiğimiz kadarıyla evren tasvirlerinde gök, gökler ve 7 kat gök  gibi kavramlar vardır. Ancak bu ayetle belirtilen en kavramı sadece gök ve yerin eni kadar olan bir cennetten bahsediyor. Ve bu cennete de amenu ile işaret edilen kişilerin girebileceklerini söylüyor.

Peki amenu ile nitelenen kişiler kimlerdir?

Kelime anlamı emanetçi, temin, emanet, teminat ve emniyet demek olan amenu iman eden kişinin temsilidir. Bu kişiler, Allah inancı ve Allah'ın gönderdiğini haber verdiği peygamberlere duyulmasını istediği güven ile ilgili konular, durumlar veya bu soruların cevaplanamaması nedeniyle kişilerin yaşadıkları sorunlarla karşılaşmış kişilerin, sonuçta Allah'a ve peygambere inanmaya karar vermiş olanlarıdır. Bu kişiler Allah ve resulüne inandık ve buna göre yaşamaya çalışacağız dedikten sonra bu durumu kalplerine sindirmişlerdir adı üstünde "amenu" kelimesine karşılık gelen anlamlardaki gibi de Allah'tan kötülüklere karşı güvende olacaklarına dair bir teminat yani güvence almış kişilerdir. Şeytanın kurduğu tuzaklara karşı emniyettedirler. Aynı zamanda nuru tamamlanmış İslam'ı yeryüzünde yaşamaya devam ederken İslam'ın nuru ile nurlanırlar ve geçici dünya hayatları sona erene kadar bu nurun yeryüzündeki emanetçisi olurlar.

İslam dini doğru yolu üzerindedir ve sadece takva eylemi bizim bu doğru yolda ilerlememiz için itici gücü oluşturur. İman eden kişi yüzünü bu yola çevirmiş olan kişidir diyebiliriz. İyi niyet göstermiş ve bir karar vermiştir. Bu kişi niyetini doğru yolda sağlam adımlarla yürümek adına çabalayarak takva içeren  eylemlerle ilerleme yönünde aktif bir değilim gösterdiğinde amenu ile takdir edilen yani iman eden kişi olmaktan bir adım daha öteye geçecektir. 

Aslında iman etmek inanç aşamalarında ikinci aşamadır. Birinci aşama teslim olmaktır. Bunu 49: 14 numaralı ayetten anlıyoruz. "Araplar "gerçeği onayladık "dediler. De ki siz gerçeği onaylamadınız, fakat gerçeği onaylamak kalbinize girinceye kadar "teslim olduk "deyin. Allah'a ve elçisine uyarsanız yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah bağışlayandır, Rahimdir."

49: 14 numaralı ayette bu konu açısından odaklanmamız gereken iki Arapça kelime vardır. Biri "Araplar "gerçeği onayladık" dediler." kısmındaki amenna yani inandık kelimesi diğeri ise yine Araplara iman ettik/ inandık dememelerini onun yerine eslemna yani İslam'a teslim olduk demeleri gerektiğinin söylendigi kısımlardaki kelimelerdir. Burada anlıyoruz ki Allah'a inancın aşamalarında iman safhasından önce gelen aşama eslemna yani teslim olanlardan olma durumudur. 

Peki hangi duruma kadar teslim olduk demeliydiler? İman kalbe girene kadar! Yani teslim oldukları bu dini inancı hazmedip, sindirip, gönülden eyleme geçebileceklerine inanana kadar bu kişiler teslim olanlardır. Bu durumdan sonra ise iman etme durumuna geçiş yaparlar. O halde inanç merdivenlerinden çıkarken teslim olmanın en alt basamak olduğunu ve bu basamaktan sonraki basamağa iman ettikten sonra çıkılabileceğini anlarız. 

İman etme aşaması daha ileri inanç aşamalarına geçmeden önce yaşanan ileriki aşamalardan daha pasif bir basamakta yer alır. Şimdi bir de 29: 2 numaralı ayeti inceleyelim.

29:2- iman edenler sadece iman ettik dedikleri için hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı zannettiler?

Bu ayetten de anlaşıldığı gibi iman etme aşamasında kişilerin inançları sınanmaya başlar. Sonucunda ya iki yüzlü oldukları kendilerine ve başkalarına belli olur ya da mümin olma yolunda güçlü bir adım atmış olurlar. Bu aşamada verilen uyarılar zaten hep ileride başa gelebilecek durumlara karşı önlem niteliğindedir. Örneğin: 4: 29- İman edenler! Birbirinizin malını karşılıklı Rıza ile yapılan ticaret dışında haksızlık ve hile ile yemeyin. Birbirinizi öldürmeyin Allah size karşı merhametlidir. 

Lütfen bu kısma biraz daha dikkat edelim çünkü bu kişiler iman ettikleri halde yani inandık dedikleri halde henüz inançları eylemlerine yansımayan kişiler oldukları için İslam kuralları hatırlatılarak uyarılmaktadırlar. 

24: 47...51 - "Allah'ın elçisine (amenna) inandık derler. Fakat sonra bunun ardından onlardan bir grup yüz çevirir, bunlar mümin olarak inanmış kişiler değildir. Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman onlardan bir grup buna karşı çıkar/ bu durumdan hoşlanmaz. Ancak karar lehlerine olursa ona itaat eder ve hemen teslim olurlar. Kalplerinde bir hastalık mı var? Kuşku mu duyuyorlar? Allah'ın ve elçisinin kendilerine haksızlık yapacağından mı korkmaktadırlar? Aslında onlar zalimlerdir. Aralarında hüküm vermek üzere Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman iman edenler yalnızca şunu söylerler "işittik ve itaat ettik" (ancak bu itaat kelimesi boyun eğerek isteyerek bir işi yapmak şeklinde kullanılan bir köke sahiptir.) Kazananlar işte bunlardır. "

Eni gökle yer arasında bir boyuta sahip olan cennete girmeyi hak edenlerin (Allah'a) teslim olduktan sonra, gönülden bir boyun eğme ile itaat etmeleri bekleniyor. Kazananlar işte bunlardır diyerek konu kapatılıyor. Kur'an'da teslim olduktan sonra itaat etmeye gönüllü olan iman eden kişilere, gelişim göstermeleri adına birtakım öğütler verildiğini görüyoruz. 2:153 - 157 numaralı ayetlere bir göz atalım: " İman edenler! Güçlüklere karşı sabır ve namaz ile yardım dileyin. Allah sabredenlerle beraberdir. Allah yolunda öldürülenlere " onlar ölülerdir "demeyin. Aksine onlar diridir fakat siz farkında değilsiniz. Sizi korkuyla, açlıkla, para, can ve ürün kaybıyla sınayacağız. Müjde ver sabredenlere. Ki onlara bir musibet geldiğinde "Biz Allah'a aidiz ve ona dönücüyüz" derler. İşte onlara rablerinden destek ve rahmet vardır. Onlar doğruya ulaşanlardır." 

Görüldüğü gibi henüz inanç aşamalarının bu kısmında olan kişiler namaz kılma yani bu şekilde Allah ile iletişime geçme eylemini tam olarak pratiğe geçirememişler, şehitlik mertebesini içlerine doğru şekilde sindirememişlerdir. Ancak iyi niyetli oldukları öne çıkarılarak, bu kişiler daha iyisini yapabilmeleri adına yüreklendirilerek, eylemlerinin sonucunda Allah'ın desteğini alacaklarından haberdar edilirler. Kur'an iman edenlerin inandıktan sonra birtakım zorluklarla karşılaşacaklarını ve bunların onların inançlarını sınamak için olduğunu, bu durumlarda kaldıklarında ise sabır göstererek ve namaz kılarak Allah'tan yardım beklemeleri gerektiği bildiren öğütler verir. 

Allah Kur'an'da, kulların kaçınılmaz olay gerçekleştiğinde, dağlar parça parça edilip, toz duman haline getirildiğinde yani kıyamet anı yaşandığında insanların ve cinlerin üç bölüme ayrılacaklarını haber verir. 

- Mutlular
- Mutsuzlar
- Öncüler, yani Allah'ın izniyle kendilerine çabalarından dolayı kolayın daha da kolaylaştırıldığı, hayırda önde giden kişilerdir. Bu kişilerin Allah'a yaklaştırıldığı söylenir. 

Mutlular grubundaki kişilerin 35: 32 numaralı ayetteki açıklamaya dayanarak orta yollu kişiler olduklarını anlıyoruz. Ayet şöyle diyor "sonra kullarımızdan seçtiklerimizi kitaba varis kıldık. Onlardan kimi kendilerine zulmedenlerdir, kimi orta yolu tutar, kimi de Allah'ın izniyle iyi işlerde öncüdür. İşte büyük lütuf budur."

Şimdi birazda Mutlular grubundaki kişilerin girecekleri eni gök ve yer kadar olan cennetten bahsedelim. 

56:27..." (Mutlular) Sağ tarafta olacaklar! Dikensiz meyve ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölgeler, fışkıran sular ve bol meyveler içindedirler. Bunlar ne tükenir ne de yasak edilirler. Onlar yükseltilmiş mobilyalar üzerindedirler. Biz kadınları yeniden biçimlendirdik, onları gençleştirdik. Mükemmel biçimde eşlenmişlerdir. Sağ tarafta olanlar içindir. Onların birçoğu önceki nesillerdendir, onların birçoğu da sonraki nesillerdendir." 

35:33- sonsuzluğa dek süren bahçelere gireceklerdir orada altın bilezikler ve inciler takacaklardır, oradaki elbiseleri ise ipektendir. 

35:34- Ve derler: "Endişelerimizi gideren Allah'a övgüler olsun. Rabbimiz gerçekten bağışlayandır, takdir edendir." 

35:35- O ki lütfuyla bizi durulacak yurda yerleştirdi, orada ne bir yorulma ne de bir bıkkınlık duyarız. 

Anlıyoruz ki defterleri sağ taraftan verilen sağdaki, mutlu kullar boyutu eni gök ve yer kadar olan bu tarzda bir cennet ile karşılaşacaklar. Verdikleri emeğin ve mücadelenin karşılığı bu cennettir.

Şimdi gelelim kafalarda sorular oluşturan iki ayetten bir diğerine yani 3: 133 numaralı ayete. Ayette ne dediğini tekrar hatırlayalım. 3:133- " Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, eni göklerle yeri kapsayan ve korunanlar için hazırlanmış olan bahçeye doğru koşun." 

Bu bahçe ortalama bir yol tutturmanın ötesinde, Allah'a yaklaşmak için her fırsatı bir şans bilen kişilerce kat edilen dopdolu bir ömrün armağanıdır. Boyutları bu nedenle inanç aşamalarının ilk iki adımını tamamlayan ve o seviyede bir ömür geçiren kişilerin hak ettiği cennetten daha büyüktür. 

Konunun başında hatırlattığım gibi 7 kat gök olduğunu biliyoruz ki burada göklerden kastın bu 7 kat gök kadar bir büyüklük olduğunu düşünüyorum. Yani büyüklük bakımından böyle bir örnek verilmiş. 

Peki söz konusu bu ayette korunanlar diye bahsedilen Arapça Lil-muttakine kelimesi ile kastedilen kişiler kimlerdir?

İşte inancın 3 aşamasında bu kişilerle karşılaşacağız. Bu kişiler kendini Kur'an'da haber verilen zalimden ve onun zulmünden, nefsinin bencillik ve kötülüklerinden korunan kişilerdir. İslam dininin emir ve uygulama yöntemlerini gönülden bir itaat ile üzerine vazife olarak alan, bunun için hayatı boyunca çaba gösteren kişidir. Bu kişiler Allah'a karşı görevlerini uygulamakta hassasiyet gösterirler. 

Korunan kişilerin yaptıkları eylemler nedeniyle gönüllerinde taşıdıkları inancın niteliği pasif ve durağan bir içerik taşımaz. 

Konumuzun başında amenu ile işaret edilen kişilerin yani iman eden kişilerin bu kelimeye karşılık gelen anlamlardaki gibi Allah'tan kötülüklere karşı güvende olacaklarına dair güvence/talimat almış olan, şeytanın tuzaklarına karşı emniyete alınan ve İslam nurunun yeryüzündeki emanetçisi olmaya gönül vermiş kişiler olduklarını söylemiştik. Lil-muttakine kelimesi ile kastedilen kişiler ise müminlerdir. Mümin kelimesi ise emniyette olan, kötülük beklentisinden uzak olan, emniyet vaadi güvencesi almış olan kişidir.

İman eden kişi gönlündeki pasif inancı sınavlar ve çabalar sonunda aktif bir inanca çevirebilmiş ve mümin sıfatını kazanmıştır. Çünkü Allah aktif iyiyi pasif iyinin üzerinde tutar. 

4:95 numaralı ayeti hatırlayalım. Ayetin bir kısmında "Allah mallarıyla/canlarıyla mücadele verenleri derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Allah hepsine güzellikler söz veriyor. Bununla birlikte Allah mücadele edip, çaba gösterenleri oturanlar üzerine daha büyük bir ödülle üstün kıldı." 

Son cümledeki "mücadele edenler" kelimesinin arapçası l-mucahidine'dir. Bu kelime çabalayan, emek veren, fazladan gayrete giren, gücünü aşan şekilde çabalayan, hevesli, bir amaç uğruna savaşım veren, üzerine ağır yük yüklenen, zorluklarla mücadele eden demektir. Gördüğünüz gibi yine Kur'an ne demek istediğini en geniş şekilde ifade edebilecek kelimeleri yine kendisi seçerek öğrenmek isteyenlere açıklıyor.

9:112 numaralı ayette bu kişilerin özellikleri şu şekilde belirtiliyor: 

"Onlar tövbe eden, hizmet yapan, yücelterek öven, aktif, eğilen, secde eden, iyiliği savunan, kötülüğü meneden ve Allah'ın yasalarını koruyan insanlardır. Müminleri müjdele."

Mümin olmak iman etmeyi de içinde barındıran bir kavram iken her iman eden kişi mümin olamamaktadır. Mümin kişiler Allah yolunda herhangi bir şekilde hizmet vermenin yolunu ararlar ve bulduklarında da bu yolda çabalarlar. Malları veya canlarından bir pay ile kendileri ve doğru yoldaki veya doğru yola girmek isteyen insanlar için emek verirler. Allah'a namazsız şekilde yönelmez veya bunun başka bir yolunu aramazlar. İman eden kişiler namaz kılmaları için hatırlarsanız ki uyarılmışlardı bu seviyedeki bir müslümana namaz kılmak mecburi kılınmıştır. Mümin olmayı diliyorsa kişi buna dikkat edecektir. 4:103- " Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta oturarak ve uzanarak Allah'ı anın, güvene kavuştuğunuzda namazı gözetin. Namaz müminler üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır." 

98:7 numaralı ayette "iman eden müminler" şeklinde bir ifade vardır ki burada iki kavram bir arada olduğundan bundan daha güzel bir anlatım ile durum açıklanamazdı sanıyorum. Ayette iman eden ve erdemli davranan aktif iyilerin yaratıkların en iyisi oldukları aktarılır. 

53:32- numaralı ayette bu kişilerin güzel davranışlar göstererek kötülükten kaçındıklarını ve yalnız küçük suçlar işlediklerini öğreniyoruz. Güzel davranma eylemi ahsenu ile belirtilmiştir ki; 10:26 numaralı ayette "Güzel davrananlara daha fazlası vardır. Yüzlerini ne bir yoksunluk ne de bir aşağılanma duygusu kaplar. Onlar bahçe halkıdır, orada ebedi kalıcıdırlar." şeklinde aktarılır.

Ahsenu- Bir şeyi iyi yapmak, iyilikte çabalamak- yarışmak, fayda sağlamak, bir şeyi iyi bilmek, süslenmek, güzelleşmek, bir şeyi güzelleştirmek anlamına gelmektedir. 

Müminler güzel davranarak nefislerini bencillik, kötülük ve cimrilikten arındırmışlardır. Kişiliklerini ise İslam'ın nurundan gelen pozitif bir iman ile süslemiş ve güzelleştirmişlerdir.

Bu kişiler, yaratılış ayetlerinin bildirildiği erken dönem zamanlarında, atalarımızın yaşantılarından örnek verilen bir durumu yaşamamak adına Allah'ın öğüdüne uyarak,  Kuran mesajına karşılık verenlerdir. 

7:26- Ey Ademoğulları! Hem avret yerlerinizi/bedenlerinizi örtmesi hem de süs olması için size elbiseler sağladık. Fakat en hayırlı örtü/elbise doğruluk/ takva/erdemlilik elbisesidir. Bunlar Allah'ın işaretlerinden bazılarıdır ki dikkate alınsınlar.

7:27- Ey ademoğulları! Anne babanızın cennetten çıkarılmasına ve elbiselerinin/ örtülerinin sıyrılarak bedenlerinin açığa çıkmasına sebep olduğu gibi, şeytanın sizi de aldatmasına izin vermeyin. O ve suyu sizi görür ancak siz onu ve soyunu göremezsiniz. Şeytanları iman etmeyenlerin yoldaşları olarak atadık. 

İşte mümin kişilerin ahsenu eylemi ile yaptıkları şey erdemlilik elbisesi ile maneviyatlarını nefislerini süslemektir. Onlar bu kadar temelde yatan bir beklentiye karşılık vermek için çabalarlar.

23:1- Müminler başarıya ulaşmışlardır. Nitekim onlar namazlarında saygılıdırlar. Boş sözlerden yüz çevirirler. Zekatı pratiğe geçirirler. Cinsel ilişkilerden sakınırlar ancak eşleri yani anlaşmalarının hak sahibi oldukları hariç onlar kınanmazlar. Kim bunun ötesini ararsa sınırı aşmış olur. Onlar ki kendilerine emanet edilen şeylere dikkat ederler, verdikleri sözleri de yerine getirirler. Onlar ki namazlarını düzenli olarak gözetirler. İşte mirasçı olacak onlardır, bahçeye mirasçı olacak ve orada ebedi kalacaklar.

8:2,3,4- gerçekten müminler öyle kimselerdir ki Allah anıldığında yürekleri titrer, onun ayetleri kendilerine okunduğunda onayları artar ve rablerine güvenirler. Onlar ki namazı gözetirler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan yardım olarak verirler. Böyleleri gerçek müminlerdir onlar için rableri yanında dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır. 

49:15- Müminler onlardır ki Allah'ı ve elçisini onayladılar sonra kuşku beslemediler ve Allah yolunda paraları ve canları ile mücadele verdiler onlar doğru olanlardır.

Öğüt müminlere fayda veren bir eylemdir. 51:55- Öğüt ver çünkü öğüt müminlere fayda verir.

Kur'an onu okuyan müminler için bir hidayet rehberi, şifa ve rahmettir. 27:77 ve 17:82 bu durumu belirtir. Ayrıca Müminler Kur'an'da büyük bir ödülle müjdelenir. (17:9) Bu ödülü de birazdan açıklayacağım. Hatta destek olarak 33:47 ve 17:9 da Müminlere Allah'tan büyük bir lütuf olduğu müjdelenir. 

49:10- Müminler sadece kardeştirler der. Masonlarınki gibi fason bir kardeşliğin söz konusu olmadığı anlaşılır. Bu gerçek bir kardeşliktir, hatta Allah kardeşlerin yani iki müminin kişinin arasının bozuk olmasının hoş olmadığını belirtir ki bu kişilerin aralarının düzeltilmesini ayet ile nasihat eder.

24:12 de müminlerin kanıtı olmayan dedikodulara paye vermediklerini ve bir iftira ile karşılaştırdıklarında bu duruma karşı yüzlerini başka tarafa çevirerek, ilgilenmediklerini öğreniyoruz.

32:59 da mümin kadınlar, hakarete uğramamaları ve diğer kadınlardan ayırt edilebilmeleri açısından bir önlem olarak, giyim kuşamlarında çıplaklığın öne çıkarılması yerine örtünmeyi tercih etmelerinin onlar açısından daha iyi olduğu konusunda uyarılırlar.

Herhangi bir helak durumu olduğunda yani uyarılan toplumlar inkarcılıkta ileri gittikleri için cezalandırıldıklarında kurtarılacak olan kişilerin, sadece elçiler ve iman eden müminler olacağını anlıyoruz ki ayet şöyle diyor 10: 103- " Sonunda elçilerimizi ve iman edenleri kurtarırız evet müminleri kurtarmak bizim değişmez bir yasamızdır." 

Allah kimi dönemlerde zulümle halkları yöneten gruplara karşı Allah'tan yardım isteyen imanlı kullarına, inkarcıların hak ettiği ölçüde bir karşılıkla karşılık verilmesi için canlarıyla mücadele verebilecekleri şekilde yetki vermiştir. Ancak bu konuda çizgiler çok net çizilmiştir ve kimseye haksızlık edilmez. Saldırılara karşı nefsi müdafaa edilecek durumlar ortaya çıkar ki bu durumlar bir ayette "işkence ve zulüm ölümden beterdir" diye belirtildiği gibi toplumdaki büyük sıkıntıların önüne geçmek adına iyi insanların eliyle kötülerin bastırılmasını veya kovulmasını içerir. Bu durumlarda ölmek, öldürülmek, esir düşmek, yaralanmak, bu yolda aç veya susuz mücadele etme durumları ortaya çıkacaktır. Kişiler ayette haber verildiği gibi mal, can, para, eş, çocuk ve korku ile sınacakları bir durumla karşı karşıya kalacaklardır. Bu tarz bir durumda, olaya muhatap olan iman edenler ve imanlı müminler verdikleri mücadele ile birbirlerinden ayrışırlar. Biz sadece bu iki durumu inceleyeceğimiz bir anlatı sunduğumuz için diğer kişilerin durumlarından söz etmeyeceğim bakalım eni gökler ve yer kadar olan bu büyük cennete gireceği müjdelenen Müminler savaş gibi büyük bir sinav içinde nasıl bir mücadele şekli göstermişler veya gösterecekler şimdi bunlar aktarmak  istiyorum. 
Ancak öncesinde ufak bir hatırlatma yapmadan geçmeyelim. İslamın yeni öğrencileri olan iman edenler ilk safhalarda bir ayetle uyarılmışlardı hatırlarsanız, inanmanın onlara kattığı sorumluluğun, karşılarına çıkaracağı bir takım sorunlarda nasıl davranmaları gerektiğine dair öğütler verilmişti. 

2:153...157- " Güçlüklere karşı sabır ve namazla yardım dileyin. Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin aksine onlar diridir fakat siz farkında değilsiniz. Ve sizi korkuyla, açlıkla, para, can ve ürün kaybıyla sınayacağız. Müjde ver sabredenlere. 

Müminlerin karşılaştığı durumlar hakkında ayetleri aktardığımda göreceksiniz ki gün gelmiş iman edenler büyük ayrım sınavı ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu aşamadan sonra ise ya imanlarının hastalıklı bir kalpte yer ettiği aşikar olacak ya da müminlerden olacakları ispat olacaktır. 

Müminlerin ve iman edenlerin savaş gibi normal üstü bir zamanda verdikleri sınav ve muhatap oldukları uyarılar bizim kendi imanımızı tartmamız açısından da bir simülasyon olacaktır diye ümid ediyorum. 

4:71...85

4:71 Gerçeği onaylayanlar! Tetikte durun. Bölük bölük ya da topluca
harekete geçin.
4:72 İçinizde ağır davrananlar var. Size bir musibet gelirse, “ALLAH
bana iyilik etti de onlarla birlikte (musibete) tanık olmadım“ der.
4:73 ALLAH’tan size bir lütuf erişirse sanki önce aranızda hiçbir
dostluk yokmuş gibi, “Keşke ben de onlarla birlikte olsaydım da
büyük bir başarı kazansaydım“ der.
4:74 Dünya hayatını ahirete değişenler ALLAH yolunda savaşsınlar.
Kim ALLAH yolunda savaşır, ölür yahut yenerse, kendisine
büyük bir ödül vereceğiz.*
Gerçeği onaylayanlar Mazlumlardan yanadır
4:75 Size ne oldu ki “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden kurtar, bize sahip çık, bize yardım et“ diye feryat eden ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklara rağmen hâlâ ALLAH yolunda savaşmıyorsunuz?
4:76 Gerçeği onaylayanlar ALLAH yolunda savaşırlar. Kâfirler ise
azgınların ve küstahların yolunda savaşırlar. Öyleyse sapkının
dostlarıyla savaşın; sapkının planı zayıftır.
4:77 Kendilerine, “Elinizi savaştan çekin, namazı gözetin, zekâtı verin“ denilenlere dikkat etmedin mi? Kendilerine savaşmaları emredildiğinde, insanlardan ALLAH’tan korkar gibi, belki daha
fazla korkmaya başladılar ve “Rabbimiz, neden bize savaşı yükledin, bizi yakın bir zamana kadar erteleyemez miydin!“ dedi
ler. De ki: “Bu dünyanın varlığı azdır, erdemliler için ahiret daha hayırlıdır; en ufak bir haksızlığa uğratılmayacaksınız.”

78. Nerede olursanız olun, sağlam kalelerde bile olsanız ölüm sizi yakalar. Başlarına iyi bir şey gelse, "Bu ALLAH tarafındandır" derler. Kendilerine bir kötülük dokunsa, "Bu senin tarafındandır" derler. De ki: "Hepsi ALLAH tarafındandır." Bu topluma ne oluyor ki neredeyse hiçbir hadis (söz) anlamıyorlar!
  
79. Sana gelen her iyilik ALLAH’tan, sana gelen her kötülük ise kendindendir. Seni insanlara elçi olarak gönderdik. Tanık olarak ALLAH yeter.
  
80. Elçiye uyan ALLAH’a uymuş olur. Kim yüz çevirirse çevirsin; biz seni onların üzerine bekçi göndermedik.
  
81. "Tamam, itaat ediyoruz" derler. Ancak senin yanından çıktıklarında onlardan bir takımı, söylemiş olduklarının tersini kuruyor. ALLAH onların planlayıp kurdukları şeyleri kaydediyor. Onlara aldırma; ALLAH’a güven. Destekleyici olarak ALLAH yeter.
  
82. Kuran’ı incelemiyorlar mı? ALLAH’tan başkasının olsaydı onda birçok çelişki bulacaklardı.
  
83. Onlara güvenlik ve tehlikeyle ilgili bir söylenti ulaşsa onu yayarlar. Durumu elçiye ve aralarındaki yetkililere iletselerdi uzmanları onu değerlendirirdi. Size ALLAH’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı pek azınız hariç sapkına uyacaktınız.
  
84. ALLAH yolunda savaşmalısın. Sen ancak kendinden sorumlusun. Gerçeği onaylayanları da aynı şeye özendir ki ALLAH kâfirlerin gücünü etkisiz hale getirsin. ALLAH’ın gücü daha şiddetli, cezası daha çetindir.
  
85. Kim bir iyiliğe aracılık ederse kendisi için ondan bir pay var. Kim bir kötülüğe aracılık ederse, kendisi için ondan bir pay var. ALLAH her şeyi kontrol eder.

8:5,6,7 
8:9...35
8:39,40,41
8:45...75

5. Nitekim Efendin seni belli bir planın gerçekleşmesi için evinden çıkarmıştı. Gerçeği onaylayanlardan bir grup bundan hoşlanmamıştı.
  
6. Gerçek ortaya çıkmasına rağmen, göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle onu tartışıyorlardı.
  
7. ALLAH iki gruptan birisini size söz vermişti; siz ise, güçsüz olanıyla karşılaşmayı istiyordunuz. Oysa ALLAH kelimeleriyle gerçeği gerçekleştirmek ve kâfirlerin ardını kesmeyi diliyor.

9. Sizi kurtarması için Efendinize yalvarıyordunuz ve O da, "Ben sizi birbiri ardınca bin melek ile destekleyeceğim" diye size karşılık vermişti.
  
10. ALLAH bunu, ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz yatışsın diye yaptı. Zafer yalnız ALLAH’tandır. ALLAH Üstündür, Bilgedir.
  
11. Kendisinden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyüp yatıştırıyordu. Sizi temizlemek, sapkının pisliğini (umutsuzluğu) sizden savmak, kalbinizi ikna etmek ve ayaklarınızı pekiştirmek için üzerinize gökten su indiriyordu.
  
12. Efendin meleklere, "Sizinle beraberim, gerçeği onaylayanları destekleyin. İnkârcıların yüreğine korku salacağım. Vurun boyunlara, vurun onların her parmağına" diye vahyediyordu.

13. Çünkü onlar ALLAH’a ve elçisine karşı aktif olarak savaştılar. Kim ki ALLAH ve elçisiyle savaşırsa elbette ALLAH’ın cezası çetindir.
  
14. İşte bunu tadın. Kâfirler için bir de ateş azabı var.
  
15. Ey gerçeği onaylayanlar, size karşı düşmanca harekâta geçen kâfirlerle karşılaştığınızda, onlara arkanızı dönmeyin.
  
16. Kim o gün, savaş taktiği veya başka bir birliğe katılma amacının dışında sırtını dönüp kaçarsa ALLAH’tan bir gazaba uğramıştır ve yeri de cehennemdir. Ne kötü bir duraktır.
  
17. Onları siz öldürmediniz, fakat ALLAH öldürdü. Attığın zaman da sen atmıyordun; ALLAH atıyordu. Fakat böylece gerçeği onaylayanları güzel bir sınavla sınadı. ALLAH İşitendir, Bilendir.

18. İşte böyle; ALLAH kâfirlerin planını bozar.
  
19. Zafer istiyorduysanız, işte size zafer geldi! Saldırmaktan vazgeçerseniz sizin için daha iyi olur. Dönerseniz biz de döneriz ve ordunuz sayıca çok da olsa sizden hiçbir şeyi savamaz. ALLAH gerçeği onaylayanlarla beraberdir.
  
20. Ey gerçeği onaylayanlar, ALLAH’a ve elçisine uyunuz. İşittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyiniz.
  
21. İşitmedikleri halde, "İşittik" diyenler gibi olmayın.
  
22. ALLAH yanında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.
  
23. ALLAH onlarda bir iyilik olduğunu görseydi, onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi bile yine yüz çevirerek dönerlerdi.
  
24. Ey gerçeği onaylayanlar, size hayat verecek şeylere çağırdığında ALLAH’a ve elçisine yanıt verin. Bilin ki ALLAH kişi ile kalbi arasına girer ve O’nun huzuruna toplanacaksınız.
  
25. Sizden sadece zalimlere çatmakla kalmayacak olan sınavdan sakının. Bilesiniz ki ALLAH’ın cezası çetindir.
  
26. Sayıca az olduğunuz, yeryüzünde ezilip horlandığınız ve insanların sizi kapıp kaçıracaklarından korktuğunuz zamanları hatırlayın. O size barınak sağladı, sizi yardımıyla destekledi ve güzel şeylerden size rızıklar verdi ki şükredesiniz.
  
27. Ey gerçeği onaylayanlar, ALLAH’a ve elçisine ihanet etmeyin; sorumluluklarınıza bile bile ihanet etmiş olursunuz.

28. Bilesiniz ki mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir sınavdır ve ALLAH’ın yanında büyük ödül vardır.
  
29. Ey gerçeği onaylayanlar, ALLAH’ı dinlerseniz, size doğruyu yanlıştan ayıracak anlayışı verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. ALLAH Büyük Lütuf Sahibidir.
  
30. İnkârcılar seni etkisiz hale getirmek veya seni öldürmek ya da seni sürmek için planlar yapıyorlardı. Onlar plan kuruyorlarsa ALLAH da plan kuruyor. ALLAH plan kuranların en ustasıdır.
  
31. Ayetlerimizi dinledikleri zaman, "İşittik" diyorlardı, "İstesek biz de bunun bir benzerini getiririz. Bu, geçmişlerin efsanelerinden başka bir şey değil."
  
32. Hatta, "Efendimiz, bu senden gelen bir gerçek ise, üstümüze gökten taşlar yağdır veya başımıza acıklı bir azap getir" diyorlardı.
  
33. Sen onların arasında bulunduğun sürece ALLAH onlara azap edecek değildir. Onlar, bağışlanma dilerlerken de ALLAH onları cezalandıracak değildir.
  
34. Başkalarını Sınırlanmış Mescit’ten menederlerken neden ALLAH’ın azabını hak etmesinler? Oysa onlar onun koruyucuları değiller. Onun gerçek koruyucuları gerçeği onaylayanlardır; ancak çokları bunu bilmez.
  
35. Onların, Ev’deki namazları hile ve menetmekten başka bir şey değil. İnkârınızdan dolayı azabı tadın.

39. Baskı ve zulmü ortadan kaldırıncaya ve dini sadece ALLAH’a ait kılıncaya dek onlarla savaşın. Düşmanlığa son verirlerse, elbette ALLAH yaptıklarınızı Görür.
  
40. Dönerlerse, bilin ki sahibiniz ALLAH’tır. O en iyi Egemen/ Dost/Koruyucu (Mevla) ve en iyi Yardımcıdır.
  
41. Ayrım gününde, iki ordunun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize ve ALLAH’a Gerçeği onaylıyorsanız, bilin ki elinize geçen her ganimetin beşte biri ALLAH’ın ve elçisinindir. Bu pay, akrabalar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışların hakkıdır. ALLAH her şeye Güç Yetirendir.

45. Ey gerçeği onaylayanlar bir ordu ile karşılaştığınızda dayanın ve ALLAH’ı çokça anın ki başarasınız.
  
46. ALLAH’a ve elçisine uyun, çekişmeyin, yoksa zayıflayıp gücünüzü yitirirsiniz. Güçlüklere karşı direnin. Elbette ALLAH sabredenlerle beraberdir.
  
47. ALLAH’ın yoluna engel olmak amacıyla, halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkan o kendini beğenmişler gibi olmayın. ALLAH yaptıklarını çepeçevre Kuşatır.
  
48. Sapkın, işlerini onlara süslemiş ve: "Bugün halktan kimse sizi yenemez, ben sizin yanınızdayım" demişti. İki ordu yüz yüze gelince de, topukları üzerine geri dönüp, "Sizinle bir ilgim yok, sizin görmediğinizi görüyorum ve ALLAH’tan korkarım. ALLAH’ın cezası çetindir" demişti.
  
49. İkiyüzlüler ve kalplerinde hastalık bulunanlar, "Bunları dinleri aldatmış" diyorlardı. Kim ALLAH’a güvenirse, kuşkusuz ALLAH Üstündür, Bilgedir.
  
50. İnkâr edenlerin canlarını melekler alırken bir görseydin! Yüzlerine ve arkalarına (saldıran ve kaçan düşmanlarınıza) vuruyorlardı: "Tadın yakıcı azabı!"
  
51. "Bu, ellerinizin yaptığına karşılıktır. ALLAH elbette kullara zalim değildir."
  
52. Tıpkı Firavunun yandaşlarının ve onlardan öncekilerin gidişi gibi… ALLAH’ın ayetlerini inkâr ettiler. Günahlarından ötürü ALLAH da onları yakalayıp cezalandırdı. ALLAH Güçlüdür, cezası çetindir.
  
53. Zira, bir topluluk kendilerini değiştirmedikçe, ALLAH onlara verdiği nimetleri değiştirecek değildir. ALLAH İşitendir, Bilendir.

54. Örneğin, Firavunun yandaşları ve onlardan öncekiler gibi. Rab’lerinin ayetlerini yalanladılar. Biz de günahlarından ötürü onları yıkıma uğrattık. Firavunun yandaşlarını suda boğduk. Hepsi de zalim idiler.
  
55. ALLAH yanında yaratıkların en kötüsü kâfirlerdir; onlar gerçeği onaylamazlar.
  
56. Onlar, sen kendileriyle anlaşma yaptığın halde her defasında anlaşmalarını bozanlardır. Onlar erdemli davranmazlar.
  
57. Savaşta onları yakalarsan, onları arkalarındakilere ibret olacak şekilde darmadağın et. Belki ders alırlar.
  
58. Bir topluluğun ihaneti seni endişelendiriyorsa, sen de aynı şekilde (diplomatik ilişkiyi kesip) at. Kuşkusuz ALLAH hainleri sevmez.
  
59. Kâfirler, kurtulduklarını sanmasınlar. Kaçamazlar.
  
60. Onlar için elinizden gelen kuvvet ve binekler veya sanal bağlantılar hazırlayıp seferber edin. Böylece onlarla ALLAH’ın düşmanlarını, düşmanlarınızı ve onlardan başka bilmediğiniz, ancak ALLAH’ın bildiği kimseleri caydırırsınız. ALLAH yolunda ne harcarsanız size tam olarak ödenir ve hiç haksızlığa uğratılmazsınız.
  
61. Onlar barışa eğilim gösterirlerse sen de ona eğilim göster ve ALLAH’a güven. O, İşitendir, Bilendir.

62. Seni aldatmak isterlerse, ALLAH sana yeter. O ki seni yardımıyla ve gerçeği onaylayanlarla destekledi.
  
63. Ve onların kalplerini uzlaştırdı. Sen, yeryüzünde bulunanların hepsini harcasaydın bile kalplerini uzlaştıramazdın. Ancak, onların kalplerini ALLAH uzlaştırdı. O, Üstündür, Bilgedir.
  
64. Ey peygamber, ALLAH sana ve seni izleyen gerçeği onaylayanlara yeter.
  
65. Ey peygamber, gerçeği onaylayanları savaşa özendir. Sizden dirençli yirmi kişi olsa, iki yüz kişiyi yenebilir. Sizden yüz kişi, kâfirlerden bin kişiyi yenebilir. Çünkü onlar, anlamayan bir topluluktur.
  
66. Ancak, ALLAH sizde zayıflık bulunduğunu bildiğinden şimdi sizden yükü hafifletti. Sizden dirençli yüz kişi olsa, iki yüz kişiyi yenebilir. Sizden bin kişi olsa, ALLAH’ın izniyle iki bin kişiyi yenebilir. ALLAH sabredip direnenlerle beraberdir.
  
67. Hiçbir peygambere, yeryüzünde savaşa katılmaksızın esirler edinmesi yakışmaz. Siz bu dünyanın geçici malını istiyorsunuz; ALLAH ise (sizin için) ahireti ister. ALLAH Üstündür, Bilgedir.
  
68. ALLAH’ın daha önce koyduğu bir yasa olmasaydı aldıklarınızdan ötürü size büyük bir azap dokunacaktı.
  
69. Artık ele geçirdiğiniz ganimetleri helal ve temiz olarak yiyebilirsiniz. ALLAH’ı dinleyin. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
  
70. Ey peygamber, elinizde bulunan esirlere de ki: "ALLAH kalbinizde bir iyilik bilse, yitirdiklerinizden daha iyisini size verir ve sizi bağışlar. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
  
71. Yok, sana ihanet etmek istiyorlarsa, zaten daha önce ALLAH’a ihanet etmişlerdi. Bunun üzerine onları yenik düşürdü. ALLAH Bilendir, Bilgedir.

72. Gerçeği onaylayanlar, ALLAH yolunda göç edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihat edenler ve onları barındırıp onlara yardım edenler birbirlerinin dostudur. Gerçeği onayladığı halde sizinle birlikte göç etmeyenler göç edinceye kadar onlardan sorumlu değilsiniz. Ancak onlar, din bağından ötürü sizden yardım isterlerse, aranızda anlaşma bulunan bir topluma karşı olmaması koşuluyla kendilerine yardım etmelisiniz. ALLAH yaptıklarınızı Görendir.
  
73. İnkâr edenler de birbirlerinin dostudur. Bu emirleri uygulamazsanız, yeryüzünde kaos ve büyük bir fesat olur.
  
74. Gerçeği onaylayanlar, ALLAH yolunda göç edip çaba gösterenler ve onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar gerçek gerçeği onaylayanlardır. Onlar için bağışlanma ve bol rızık vardır.
  
75. Sonradan gerçeği onaylayanlar, göç edenler ve sizinle birlikte çaba gösterenler de sizdendir. ALLAH’ın Kitabı’na göre akrabalar birbirlerine önceliklidir. ALLAH her şeyi Bilendir.

9:1...6-
9:16
9:38...70
9:73...112
9:117...123

1. Bu, ALLAH ve elçisinden, kendileriyle anlaşma yapmış bulunduğunuz putperestlere bir ültimatomdur:
  
2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın, bilin ki siz ALLAH’ı aciz bırakamazsınız ve ALLAH inkârcıları rezil eder.
  
3. Bu, aynı zamanda, ALLAH ve elçisinden tüm halka, büyük konferans günü yayımlanmış bir bildiridir: ALLAH putperestlerden uzaktır, elçisi de… Tövbe ederseniz sizin için daha iyidir. Dönerseniz, bilin ki siz ALLAH’ı aciz bırakamazsınız. İnkârcılara acı bir azabı müjdele.
  
4. Ancak, kendileriyle yaptığınız anlaşmanın koşullarına eksiksiz uyan ve size karşı başkalarıyla iş birliğinde bulunmayan putperestlerin anlaşmasını tanıdığınız süreye kadar uygulayın. ALLAH erdemlileri sever.
  
5. Sınırlanmış aylar çıkınca, (hâlâ barışa yanaşmıyorlarsa) o putperestlerle karşılaştığınız yerde savaşın. Onları yakalayın, onları kuşatın ve her hareketlerini izleyin. Tövbe edip namaz kılar ve zekât verirlerse yollarını serbest bırakın. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
  
6. Putperestlerden biri sizden geçiş emniyeti dilerse ona koruma sağla ki ALLAH’ın sözünü işitsin; sonra onu kendisinin güvenlik bölgesine ulaştır. Çünkü onlar bilgisiz bir topluluktur.

16. ALLAH, içinizden kendisi uğrunda cihat edenleri, ALLAH’tan, elçisinden ve gerçeği onaylayanlardan başkasını yakın dost edinmeyenleri bilip ayırmadan bırakılacağınızı mı sandınız? ALLAH yaptıklarınızı Haber Alır.

38. Ey gerçeği onaylayanlar, size ne oldu ki, "ALLAH yolunda harekete geçin" dendiği zaman yere çakılıp kaldınız? Ahiret yerine bu dünya hayatına mı razı oldunuz? Dünya hayatının nimetleri ahiret hayatına oranla pek azdır.
  
39. Harekete geçmezseniz sizi acıklı bir azapla cezalandırarak yerinize başka bir toplumu geçirir. Siz O’na asla zarar veremezsiniz. ALLAH her şeye Gücü Yetendir.
  
40. Siz ona yardım etmezseniz, ALLAH ona yardım etmişti. (Örneğin) kâfirler onu, ikinin ikincisi olarak çıkarmışlardı. Hani ikisi mağarada iken, arkadaşına, "Üzülme, ALLAH bizimle beraberdir" diyordu… ALLAH ona huzur ve güven indirdi; görmediğiniz ordularla destekleyerek inkârcıların sözünü alçalttı. Yüce olan, yalnızca ALLAH’ın sözüdür. ALLAH Üstündür, Bilgedir.
  
41. İster donanımsız ister donanımlı olarak savaşa çıkınız. Paralarınızla ve canlarınızla ALLAH yolunda cihat edin. Bu sizin için daha iyidir, bir bilseydiniz.
  
42. Yakın bir menfaat ve orta uzunlukta bir yolculuk olsaydı seni izleyeceklerdi; ancak zorluk onlara fazla geldi. ALLAH’a yemin edeceklerdir: "Gücümüz yetseydi sizinle birlikte çıkacaktık!" Böylece kendilerini mahvediyorlar. ALLAH onların yalancı olduklarını bilir.
  
43. ALLAH seni affetti: Doğrular ve yalancılar sana belli olmadan önce neden onlara izin verdin?

44. ALLAH’a ve ahiret gününü onaylayanlar, paralarıyla ve canlarıyla çaba göstermekten (kaçmak için) senden izin istemezler. ALLAH erdemlileri hakkıyla Bilir.
  
45. Ancak ALLAH’a ve ahiret gününü onaylamayanlar senden izin ister. Kalpleri kuşku ile doludur. Onlar kuşkuları içinde bocalamaktadırlar.
  
46. Savaşa çıkmayı istemiş olsalardı, onun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat ALLAH onların katkısını istemedi ve onları yüreksiz ve isteksiz yaptı. Kendilerine, "Oturanlarla birlikte oturun!" denildi.
  
47. Sizinle çıksalardı, size yalnız karışıklık katarlardı, aranıza fitne ve çekişme sokarlardı. İçinizde de onlara kulak verenler var. ALLAH zalimleri çok iyi Bilir.
  
48. Daha önce de kargaşalık çıkarmayı arzulamışlardı ve senin işlerini tersine çevirmişlerdi. Nihayet gerçek geldi ve ALLAH’ın yasası, onlara rağmen egemen oldu.
  
49. Onlardan bazıları, "Bana izin ver, beni sıkıntıya sokma" diyor. Onlar zaten bu tavırlarıyla sıkıntının içine düşmüşlerdir; kâfirleri cehennem kuşatmaktadır.
  
50. Sana bir iyilik dokunsa onları üzer, sana bir kötülük dokunsa, "Biz önceden önlem almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp giderler.

51. De ki: "ALLAH’ın bizim için yazdığından başkası bize dokunmaz. O’dur bizim Mevla’mız, sahibimiz. Gerçeği onaylayanlar, ALLAH’a güvensinler."
  
52. De ki: "Biz sizin için, ALLAH’ın, ya kendi tarafından veya bizim elimizle sizi cezalandırmasını umarken siz bizim için ancak iki güzelden birini (gazilik veya şehitlik) umabilirsiniz. Umutla bekleyin, biz de umutla bekliyoruz."
  
53. De ki: "Yoksullara ister gönüllü, ister gönülsüz yardım edin; sizden kabul edilmeyecektir. Çünkü siz yoldan çıkmış bir topluluksunuz."
  
54. Yardımlarının kabul edilmesine engel sadece şudur: ALLAH’ı ve elçisini inkâr ettiler, namaza ancak üşenerek yaklaşırlar ve yardımları da isteksiz yaparlar.
  
55. Onların paraları ve çocukları seni etkilemesin. ALLAH bunlarla, onları dünya hayatında cezalandırmayı ve canlarının inkârcı olarak çıkmasını istiyor.
  
56. Sizden olduklarına dair ALLAH’a yemin ederler; oysa sizden değiller, onlar anlaşmazlık çıkaran bir topluluktur.
  
57. Nitekim onlar, sığınacak bir yer, mağaralar yahut girilecek bir delik bulsalardı panik içinde oraya yönelirlerdi.
  
58. Onların bir kısmı, sadakaların dağıtımı konusunda seni eleştiriyor; kendilerine ondan verilince razı oluyorlar, ancak ondan kendilerine verilmeyince öfkeleniyorlar.
  
59. Onlar, ALLAH’ın ve elçisinin kendilerine verdikleri paya razı olmalı ve "ALLAH bize yeter. ALLAH elçisi yoluyla kendi lütfundan bize verecektir. Biz sadece ALLAH’ı arzularız" demeliydiler.

60. Sadakalar, ALLAH’tan bir yükümlülük olarak, yoksullara, düşkünlere, bu konuda çalışan görevlilere, sempatizanlara, kölelerin özgürlüğü için, borçlulara, ALLAH yoluna ve yolda kalmışlara verilmeli. ALLAH Bilendir, Bilgedir.
  
61. Onlardan kimi de, "O (haber toplayan) bir kulaktır" diyerek peygamberi incitiyorlar. De ki: "O, sizin için bir hayır kulağıdır. O, ALLAH’ı onaylar ve gerçeği onaylayanlara güvenir. İçiniz-deki gerçeği onaylayanlar için de bir rahmettir. ALLAH’ın elçisini incitenler için acı bir azap vardır.
  
62. Sizi hoşnut etmek için ALLAH’a yemin edip dururlar. Gerçekten onaylıyorlarsa bilmelidirler ki ALLAH ve elçisi hoşnut edilmeye daha layıktır.
  
63. Bilmediler mi ki, kim ALLAH ve elçisine karşı gelirse, içinde ebedî kalacağı cehenneme mahkûm olur. Bu büyük bir aşağılanmadır.
  
64. İkiyüzlüler, kalplerindekini kendilerine haber verecek bir surenin inmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin bakalım, ALLAH korktuğunuz şeyi açığa çıkaracak."
  
65. Kendilerine sorarsan, "Biz sadece şakalaşıp oynuyorduk" derler. De ki: "Siz, ALLAH ile, ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyorsunuz?"
  
66. Özür dilemeyiniz. Siz onayladıktan sonra inkâr ettiniz. Sizden bir kısmını affetsek bile, suç işlemiş oldukları için bir kısmını cezalandıracağız.
  
67. İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar birbirlerindendir. Onlar, kötülüğü öğütlerler, iyilikten menederler. Elleri sıkıdır. Onlar ALLAH’ı unuttular, O da onları unuttu. İkiyüzlüler, iyice yoldan çıkmış olanlardır.

68. ALLAH, ikiyüzlü erkeklere, ikiyüzlü kadınlara ve kâfirlere ebedî kalacakları cehennem ateşini söz verir. O onlara yeter. ALLAH onları lanetlemiştir ve onlar için tükenmez bir azap vardır.
  
69. Tıpkı sizden öncekilere benziyorsunuz; sizden daha güçlüydüler, sizden daha çok mal ve çocuklara sahiptiler. Kendilerine düşen paydan hoşlandılar, sizden öncekilerin kendi paylarından hoşlanmaları gibi siz de kendi payınızdan hoşlandınız. Kendilerini kaptıranlar gibi siz de kaptırdınız. Onlar, işleri dünya ve ahirette boşa çıkmış kimselerdir. Onlar, kaybedenlerdir.
  
70. Nuh’un halkı, Ad, Semud, İbrahim’in halkı, Medyen sakinleri ve altüst olmuş ülkelerin (Sadom ve Gomore) halkları gibi kendilerinden öncekilerin haberleri onlara ulaşmadı mı? Elçileri kendilerine apaçık belgelerle gitmişlerdi. ALLAH onlara zulmediyor değildi, aksine onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
  
71. Gerçeği onaylayan erkekler ve gerçeği onaylayan kadınlar birbirlerinin dostudur. İyiliği emrederler, kötülükten menederler, namazı gözetirler, zekâtı verirler, ALLAH’a ve elçisine uyarlar. İşte onlara ALLAH rahmet edecektir. ALLAH Üstündür, Bilgedir.
  
72. ALLAH, gerçeği onaylayan erkeklere ve gerçeği onaylayan kadınlara içinden ırmaklar akan ebedî kalacakları bahçeler ve Adn bahçelerinde güzel evler söz vermiştir. ALLAH’ın hoşnut olması ise hepsinden daha büyük bir şeydir. İşte en büyük kurtuluş budur.
  
73. Ey peygamber, kâfirler ve ikiyüzlülerle mücadele et ve onlara karşı güçlü ve sert ol. Varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir orası!
  
74. İnkâr sözlerini konuşmalarına ve teslim olduktan sonra inkâr etmelerine rağmen, onları söylemediklerine dair ALLAH’a yemin ediyorlar. Aslında, ulaşamayacakları şey için çaba gösterdiler. ALLAH ve O’nun lütfuyla elçisi kendilerini zenginleştirdikten sonra öç almaya kalktılar! Tövbe ederlerse kendileri için iyi olur. Yüz çevirirlerse, ALLAH onları dünya ve ahirette acı bir azapla cezalandırır; yeryüzünde ne bir dostları ne de bir yardımcıları olur.
  
75. Hatta bazıları, "Bize lütfundan verirse, paramızı yardım için harcayacağız ve dürüst insanlardan olacağız" diye ALLAH’a söz verdiler.

76. Fakat, onlara kendi lütfundan verince, cimrileştiler ve yüz çevirerek döndüler.
  
77. ALLAH’a verdikleri sözden caydıkları ve yalan söyledikleri için kendisiyle karşılaşacakları güne kadar kalplerine ikiyüzlülük soktu.
  
78. Bilmezler mi ki, ALLAH onların hem gizlediklerini hem açıkladıklarını bilir ve ALLAH tüm gizlileri Bilendir?
  
79. Gönüllü olarak yardımda bulunan gerçeği onaylayanların cömertliklerini eleştirenler ve aynı zamanda fazla veremeyen yoksulları aşağılayanlar yok mu, ALLAH onları aşağılar. Onlar için acıklı bir azap vardır.
  
80. İster onlar için bağışlanma dile, ister bağışlanma dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen bile ALLAH onları bağışlamayacaktır. Çünkü onlar ALLAH ve elçisini yalanladılar. ALLAH yoldan iyice çıkmış toplumları doğruya iletmez.
  
81. Geride kalanlar, ALLAH elçisinin ardındaki yerlerini beğendiler, ALLAH yolunda paralarıyla, canlarıyla çaba göstermekten hoşlanmadılar ve: "Bu sıcakta harekete geçmeyin" dediler. "Cehennem ateşi daha sıcaktır" de. Bir anlasalardı!
  
82. Kazandıklarına karşılık az gülüp çok ağlasınlar.

83. Sefere çıkma konusunda onlardan bir grubun senden izin isteyecekleri bir fırsatı ALLAH sana tekrar verse, "Benimle birlikte ebediyen harekâta çıkmayacaksınız ve benimle birlikte hiçbir düşmanla savaşmayacaksınız. Çünkü siz, ilk başta oturmayı seçmiştiniz. Öyle ise, geri kalanlarla beraber oturun" de.
  
84. Onlardan ölen birisini destekleme, mezarı başında da durma. Çünkü onlar ALLAH’a ve elçisine karşı geldiler ve yoldan çıkmışlar olarak öldüler.
  
85. Paraları ve çocukları seni etkilemesin. ALLAH bunlarla, onları dünyada cezalandırmayı ve canlarının inkârcılar olarak çıkmasını ister.
  
86. "ALLAH’ı onaylayın, elçisiyle birlikte cihat edin" diye bir sure indiği zaman, onların güçlü ve varlıklı olanları bile senden izin istediler ve "Bizi bırak oturanlarla beraber olalım" dediler.

87. Geride kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Sonunda kalpleri mühürlendi. Bundan ötürü anlayamazlar.
  
88. Fakat elçi ve beraberinde bulunanlar, paralarıyla ve canlarıyla cihat ettiler. Tüm iyilikleri onlar hak etmiştir. Kazananlar onlardır.
  
89. ALLAH onlara ebedî kalacakları ve içinden ırmaklar akan bahçeler söz vermiştir. Bu, en büyük başarıdır.
  
90. Araplardan özür uyduranlar, izin almak için sana geldiler. AL-LAH ve elçisini yalanlayanlar böylece oturdular. İnkârcılarına acı bir azap dokunacaktır.
  
91. ALLAH’a ve elçisine içten bağlı oldukları taktirde, zayıflara, hastalara ve yardım için verecek bir şeyi bulunmayanlara bir ayıplama yoktur. İyi davrananlar kınanamaz. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
  
92. Aynı şekilde, kendilerini bindirmen için sana geldiklerinde, "Sizi bindirecek bir taşıt bulamıyorum" dediğin ve mali yetersizliklerinden dolayı üzüntüden gözlerinden yaş akarak geri dönenler de kınanamaz.
  
93. Yalnız, zengin oldukları halde senden izin isteyenler kınanabilir. Geride kalanlarla birlikte olmayı istediler, ALLAH da kalplerini damgaladı. Bunun için bilmezler.
  
94. Kendilerine döndüğünüzde size özürler sayarlar. De ki: "Boşuna özür saymayın; sizi artık onaylamayız, ALLAH durumunuzu bize bildirmiş bulunuyor. ALLAH ve elçisi sizin işlerinizi görecek ve sonra da gizliyi ve açığı Bilenin huzuruna döndürüleceksiniz. O yaptıklarınız her şeyi size bildirecektir.

95. Onlara döndüğünüzde, kendilerinden vazgeçesiniz diye ALLAH’a yemin ederler. Onlardan vazgeç. Onlar kirlidir. Kazandıklarına karşılık, yerleri cehennemdir.
  
96. Kendilerinden hoşnut olasınız diye yemin ediyorlar. Onlardan hoşnut olsanız bile ALLAH yoldan çıkmış toplumlardan hoşnut olmaz.
  
97. Araplar inkârcılıkta ve ikiyüzlülükte en aşırıdırlar. ALLAH’ın elçisine indirdiğini tanımamaya da en yakındırlar. ALLAH Bilendir, Bilgedir.
  
98. Bazı Araplar, yardımlarını bir kayıp ve angarya sayar ve sizin için felaketler gözetlerler. En kötü felaketler onlar içindir. ALLAH İşitendir, Bilendir.
  
99. Araplardan, ALLAH’a ve ahiret gününü onaylayanlar da vardır. Harcadıklarını ise ALLAH’a yaklaştıracak bir vesile ve elçiye destek sayarlar. Gerçekten o, onlar için bir yaklaşma vesilesidir. ALLAH onları rahmetine sokacaktır. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
  
100. Göç edenlerin (muhacir) ve yardımcıların (ensar) öncülerinden ve onları güzelce izleyenlerden ALLAH razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Onlara, içlerinde ırmaklar akan ve ebedî kalacakları bahçeler hazırlamıştır. İşte büyük zafer budur.
  
101. Gerek çevrenizden ve gerekse şehir halkından olan Araplardan bazıları ikiyüzlüdür. İkiyüzlülükte küstahlaşmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliyoruz. Onları iki kat azapla cezalandıracağız ve sonra da büyük bir azaba uğratılacaklardır.
  
102. Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi işlerle kötü işleri birbirine karıştırdılar. Umulur ki ALLAH kendilerini affetsin. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.

103. Onları temizlemek ve yüceltmek için paralarından bir sadaka al ve onları özendir/destekle. Zira senin desteğin onları memnun eder. ALLAH İşitendir, Bilendir.
  
104. Bilmezler mi ki kullarından tövbeleri kabul eden, sadakaları alan ALLAH’tır ve ALLAH Tövbeleri Kabul Edendir, Rahimdir.
  
105. "Çalışın; ALLAH, elçisi ve gerçeği onaylayanlar yaptığınızı görecektir. Gizliyi ve açığı Bilene döndürüleceksiniz ve O da yapmış olduklarınızı size bildirecektir" de.
  
106. Bir başka grup da ALLAH’ın hükmünü bekliyor. Kendilerini ya cezalandırır veya tövbelerini kabul eder. ALLAH Bilendir, Bilgedir.
  
107. Zarar vermek, inkârcılığı uygulamak, gerçeği onaylayanların arasını açmak ve önceden ALLAH ve elçisiyle savaşmış olanlara bir gözetleme yeri hazırlamak için mescit kullananlar da var. "Amacımız sadece iyiliktir" diye yemin ederler. ALLAH onların yalancılığına tanıktır.
  
108. Böyle bir yerde ebediyen namaza durma. İlk günden itibaren erdemlilik üzere kurulan mescit, namaz kılman için çok daha uygundur. Orada temizlenmek isteyen insanlar vardır ve ALLAH temizlenenleri sever.
109. Yapısını ALLAH’ın onayı ve erdemlilik üzerine kuran mı, yoksa yapısını bir uçurumun kenarına kurup onunla birlikte cehennem ateşine yuvarlanan mı daha iyidir? ALLAH zulmeden bir toplumu doğruya ulaştırmaz.
  
110. Kurdukları yapı, yürekleri parçalanıncaya dek kalplerinde bir kuşku kaynağı olarak kalacaktır. ALLAH Bilendir, Bilgedir.
  
111. ALLAH gerçeği onaylayanların canlarını ve mallarını bahçe karşılığında satın almıştır. ALLAH yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, O’nun Tevrat’ta, İncil’de ve Kuran’da verdiği bir sözdür. Verdiği sözü, ALLAH’tan daha iyi kim yerine getirebilir? Öyleyse bu alışverişinizden dolayı sevinin. En büyük başarı budur.
  
112. Onlar: Tövbe eden, hizmet yapan, yücelterek öven, aktif, eğilen, secde eden, iyiliği savunan, kötülükten meneden ve ALLAH’ın yasalarını koruyan insanlardır. Gerçeği onaylayanları müjdele.
  
113. Akraba bile olsalar, ne peygamber, ne de gerçeği onaylayanlar, cehennem halkı oldukları kendilerine belli olduktan sonra ortak koşanlar için bağışlanma dileyemez.
  
114. İbrahim’in babası için bağışlanma dilemesinin biricik sebebi ona önceden söz vermiş olmasıydı. Ne zaman ki onun ALLAH düşmanı olduğu kendisine belli olunca ondan uzaklaştı. İbrahim, çok duygulu ve çok şefkatli idi.
  
115. ALLAH bir toplumu doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri bildirmeden, onları sapıklığa mahkûm edecek değildir. ALLAH her şeyi Bilendir.

116. Göklerin ve yerin egemenliği ALLAH’a aittir. Diriltir, öldürür. Sizin için ALLAH’tan başka ne bir sahip ne de bir yardımcı yoktur.
  
117. ALLAH, peygamberin, göç edenlerin ve yardım edenlerin tövbesini kabul etmiştir. Onlar, içlerinden bir bölümünün neredeyse kalplerinin kaydığı güç anda onu izlemişlerdi. Sonra onların yönelişini (tövbesini) kabul etti. O, onlara karşı çok Şefkatlidir, Rahimdir.
118. Geride kalan o üç kişinin de... Yeryüzü, tüm genişliğine rağmen onlara dar gelmişti. Bunalmışlardı. Sonunda, ALLAH’tan kaçamayacaklarını anladılar. Bunun üzerine, yönelmeleri için O, onlara yöneldi. ALLAH yönelişleri Onaylayandır, Rahimdir.
  
119. Ey gerçeği onaylayanlar, ALLAH’ı dinleyin ve doğrularla beraber olun.
  
120. Ne şehir halkı ne de onların çevresindeki Araplar ALLAH’ın elçisinden geri kalmamalı ve kendilerini ona tercih etmemelidir. Zira ALLAH yolunda uğrayacakları her bir susuzluk, bir yorgunluk ve bir açlık, kâfirleri öfkelendirecek her bir adım ve düşmana karşı kazandıkları her bir başarı, kendileri için iyi bir iş olarak yazılır. ALLAH iyi davrananların mükafatını yitirmez.
  
121. Büyük veya küçük, yaptıkları her yardım ve aştıkları her vadi onlar için iyi bir iş olarak yazılır. ALLAH yaptıklarının en güzeliyle kendilerini ödüllendirir.
  
122. Gerçeği onaylayanların, topluca yola çıkmaları doğru olmaz. Her gruptan sadece bir kaç kişi, dini anlayıp öğrenmek için harekete geçmeli. Nitekim böylece, halklarına geri döndüklerinde, halklarının uyanık bulunması için onları uyarabilsinler.
  
123. Ey gerçeği onaylayanlar, sizi kuşatıp saldıran kâfirlerle savaşın. Sizde sertlik bulsunlar. Bilin ki ALLAH erdemlilerle beraberdir.

3:166...175
33:22,23,24

166. İki ordu çarpıştığı gün başınıza gelenler ALLAH’ın izniyle oldu. Gerçeği onaylayanlar böylece ayırt edilir.
  
167. İkiyüzlüler de böylece açığa çıkarılır. Kendilerine, "Gelin, ALLAH yolunda savaşın ya da katkıda bulunun" denildiğinde, onlar, "Savaştan anlasaydık size katılırdık" dediler. O an onlar onaydan daha çok inkâra yakın idiler. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Halbuki ALLAH onların gizlediğini çok iyi biliyor.
  
168. Onlar oturup, akrabaları için şunu söylediler: "Bize uysalardı öldürülmeyeceklerdi." De ki: "Ölümü kendinizden savın da doğru sözlü olduğunuzu kanıtlayın."
  
169. ALLAH yolunda vurulanları ölü sanmayın; bilakis onlar Rab’leri katında nimetler içinde diridirler.
  
170. ALLAH’ın onlara bolca verdiği nimetlerle neşe içindedirler. Kendilerine daha katılmamış yoldaşlarına bir korku ve üzüntü olmadığını müjdelemek isterler.
  
171. ALLAH’ın bol nimetini ve ALLAH’ın gerçeği onaylayanların ödülünü yitirmeyeceği gerçeğini müjdelemek isterler.

172. O gerçeği onaylayanlar ki, savaşta yara aldıktan sonra bile ALLAH’ın ve elçisinin çağrısına uydular. İyilik yapıp erdemli davrananları için büyük bir ödül var.
  
173. Onlar ki insanlar kendilerine, "Halk size karşı birleşip harekete geçmiş; korkun onlardan" dediklerinde, bu onların ancak onaylamasını arttırır ve şöyle derler: "Bize ALLAH yeter; o ne güzel Koruyucudur."
  
174. Böylece, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan, ALLAH’tan bir nimet ve lütufla geri döndüler. ALLAH’ın rızasını gözetmişlerdi. Büyük lütfun sahibi ALLAH’tır.
  
175. Sapkın ancak kendi dostlarına korku verir. Onlardan korkmayın, benden korkun; gerçekten onaylamışsanız.

22. Gerçeği onaylayanlar, partileri (saldırıya hazır) görünce, "İşte bu, ALLAH’ın ve elçisinin bize söz verdiğidir. ALLAH ve elçisi doğru söylemiştir" dediler. Bu (tehlikeli durum), onların ancak onaylarını ve teslimiyetlerini güçlendirdi.
  
23. Gerçeği onaylayanlardan öyle kimseler var ki ALLAH’a vermiş oldukları sözü gerçekleştirmişlerdir. Onlardan kimi adağını yerine getirdi (şehid oldu), kimi de hazır bekliyor. Hiçbir vakit kararsızlığa düşmediler.
  
24. ALLAH böylece doğruları doğrulukları ile ödüllendirir. İkiyüzlüleri de dilerse cezalandırır veya tövbelerini kabul eder. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.

Evet görüyoruz ki mümin olmak büyük sınavlardan bugün veya yarın başarıyla ayrılan kişi olabilecek potansiyeli gönlünde saf bir iman ile barındıran ve vakti gelince eyleme geçerek Allah ve peygamberin getirdiği kurallar bütününe bağlılığını kanıtlamaktan geçmektedir. Müminliğin en üst mertebesinde gelebilecek noktanda, şayet Allah'ın emri gerektiriyorsa doğruluk adına mücadele ederken canını bile hiçe saymak vardır.

23:57-62 arasında Müminlerin kalplerinde barındırdıkları imanın onlara yaptırdıklarından bahsedilmektedir. 

57. Rab’lerine olan saygıdan ötürü alabildiğine dikkatli olanlar,
  
58. Rab’lerinin ayetlerini onaylayanlar,
  
59. Rab’lerine ortak koşmayanlar,
  
60. Rab’lerine döneceklerinin bilincinde olarak verenler,
  
61. İşte onlar, iyiliklerde yarışanlardır; ve onlar iyilik yapmada öncüdürler.
  
62. Bir kişiye ancak kapasitesi kadar yükleriz. Katımızda gerçeği konuşan bir kitap vardır. Hiç kimse haksızlığa uğratılmayacaktır.

64:16 numaralı ayette iman edenler yüreklendirilerek "Gücünüz yettiği kadar ALLAH’ı sayın. Dinleyin, itaat edin ve kendi yararınız için yardımda bulununuz. Nefsinin bencillik ve cimriliğinden korunanlar başaranlardır." Denmektedir. 

35:32 numaralı ayette 3 gruptan bahsettiğini hatırlayalım bir grup kendilerine zulmedenler bir grup orta yolu tutturanlar bir grupta Allah'ın izniyle hayırlarda önde gidenlerdi. Orta yolun fazileti nasıl iman edenlerin eylemlerinde saklıysa, önde gidenlerin fazileti de müminlerin eylemlerinde saklıdır.

Tüm kavramlar daha anlaşılır hale geldiyse, bu aşamada eni gökler ve yer kadar olan muminlerin cennetinin Vakia suresinden ve Mutaffin suresinden yola çıkarak nasıl bir yer olduğuna dair bilgiler verebiliriz. 

Vakıa suresinde cennet ile ilgili açıklamalı ayetler gelmeden hemen önce kıyamet anı geldiğinde yaşanan birkaç durumdan bahsedilir ve 56:7 numaralı ayetle konuya giriş yapılır.

56:7...26
56:77...96

Sizler de üç bölüme ayrılırsınız. 

Mutlular ne kadar da mutludurlar!

Mutsuzlar ne kadar da mutsuzdurlar!

Bir de ileri geçen öncü seçkinler vardır.

Onlar (Tanrı’ya) yaklaştırılanlardır.

Nimet bahçelerinde…

Onların büyük bir kısmı önceki nesillerden,

Küçük bir kısmı da sonraki nesillerdendir.

Lüks mobilyalar üzerinde,

Karşılıklı yaslanmışlardır.

Onlara ölümsüz gençler servis yaparlar.

Kaynaktan doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle.

Ne ara verirler ne de yorulurlar.

Ve beğendikleri meyveler…

Canlarının çektiği kuş etleri…

Güzel eşler…

Korunmuş inciler gibi…

Yapmış olduklarına bir karşılık olarak verilir.

Orada ne bir saçmalık, ne de günaha sokan bir söz işitirler.

Sadece, "Selam, selam" derler.


Bu, onurlu bir Kuran’dır.

Korunmuş bir kitaptadır.

Onu ancak temizler kavrayabilir.

Evrenlerin Efendisinden indirilmiştir.

Siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

İnkar etmeyi iş mi ediniyorsunuz?

Ya can boğaza dayandığı zaman? 

O anda siz bakınmaktasınız.

Biz ona (can çekişene) sizden daha yakınız; ancak siz göremezsiniz.

Yaptığınızın karşılığını görmeyeceğiniz doğruysa,

Onu geri çevirsenize, eğer doğru sözlü iseniz?

Ancak o, (bana) yaklaştırılanlardan ise,

O zaman neşe, çiçekler ve nimet bahçeleri…

O, sağda olanlardan ise,"

Sana sağdakilerden selam olsun!"

Ama o yalanlayan sapıklardan ise,

Kaynar sudan bir ağırlanma,

Ve cehennemde yanma…

Mutlak gerçek budur.

Öyleyse Büyük Efendinin ismini yücelt.


83:18 numaralı ayette doğrusu kuşkusuz iyilerin kitabı illiyyun'dadır der. İlliyyun ise illiyine olarak yazılır ve ayn-lam-vav kökünden gelir. Karşılığına baktığımızda bu kelime kökünün anlamının üstesinden gelerek yükselmek ve gururlanmak anlamına geldiğini görürüz.

İyiler elleriyle yapıp ettiklerinin karşılığını yükselerek ve gururlandırılarak almışlardır ki onların eylemleri de illiyyun denen bu kitapta yazar. Nasıl ki yazgılarının yazıldığı defterleri/ kitapları sağ tarafından alanlar vardıysa öncü, ilerici ve hayırda yarışan kulların da kitapları vardır ve bu kitap her şeyin kesin bir ölçü ile hesaplanıp rakamlandığı bir kitaptır. Bu kitabı ancak Allah'a yaklaştırılanlar görür ki vakıa suresinde bunların kim olduğunu anlayacağımız Bir bölüm daha aktaracağım. 

83:22-36 numaralı ayetler şöyle der: "Koltuklar üzerinde çevreyi seyrederler, yüzlerinden nimetlerin sevinç ve parıltısını okursun, onlara şarabın en tatlısı, en eskisi, katkısız ve yutması kolay olan mühürlü halis bir şarap içirilir. Çeşnisi misktir. Yarışanlar işte bunun için yarışsınlar. O içeceğin karışımı en seçkin ve yüce olan kaynaktandır yani tesnimdir. Ki o Allah'a yakın olanların içtiği bir pınardır. Suçlular iman edenlere (dünya hayatındayken) gülerlerdi. Yanlarından geçtikleri zaman da birbirlerine göz kaş edip küçümserlerdi. Taraftarlarının yanına döndükleri zaman da alay alırlardı. Onları gördüklerinde bunlar sapkınlardır derlerdi. Oysa onların üzerinde yönetici olarak gönderilmemişlerdi. İşte bugün geldiğinde de iman edenler inkarcılara gülerler, koltuklar üzerinde bakarlar inkarcılar yaptıklarıyla cezalandılar mı diye."

Gördüğünüz gibi akıl yoluyla ve kuran'a danışarak sorgulamak şahane bir eylem kuran'a danışarak sorulan soruların cevapları soruyu soran kişiye açılır ve nasibe ölçüsünde kişi kazanç elde eder. Ben de ateistlerin ve bu soruyu soran diğer akılların sorgulaması sayesinde fark ettiğim "Cennet çelişkisi "konusuna, Kur'an'da herhangi bir çelişki olmadığını kanıtları ile ispat edecek şekilde Ve detaylarda yakaladığımız ekatra hikmetli bilgilerle nasiplenerek uzun da olsa bir cevap vermiş oldum. Umarım Allah'ın üzerimdeki nimeti doğrultusunda kendime ve sorgulayan herkese bir nebze yardımım dokunabilmiştir. Tabii ki en doğrusunu Allah bilir hepimizi daha iyi bir kavrayış ve algılama yeteneğine ulaştırmasını diliyorum. Sevgilerimle.
































Yorumlar