Ölünün arkasından neden Kuran okunur?


Merhabalar;

Hepinizi özlemle selamlıyorum. Sırası gelen konumuz toplumda çokça yer alan ve genelde kökleşmiş bir geleneğe sahip olduğu için, bu konuda çıkan çatlak seslerin hemen ilgili kişilerce bastırıldığı bir konu olan ‘ölmekte olan kişilere karşı yaklaşımlar ve ölen kişinin arkasından yapılan ritüeller.’

Biraz olsun müslümanlığı kulaktan dolma bilgilerle edinmemiş, hazırdan yememiş bir insansanız öğreniminiz sırasında Kuran’a dokunmuşluğunuz vardır. Tahmin edersiniz ki  gerçekten inançlı olduğunu düşünen ve hayatını Kuran yolunda yaşamaya gayret eden kişilerin, müslüman geçinenlere müslümanlığın ritüellerini hatırlatması en zor olanıdır. Bilmeyen kişi ön yargılara sahip değilse sizi dinler sonunda da ya onaylar ya reddeder. Ancak müslümanlığın ruhsatını elinde bulundurduğunu düşünen bunun yanında namaz kılmayan, zekat vermeyen, sadece “elhamdulillah müslümanız” diyen insanlar bir mecliste bu konuyla ilgili laf açıldığı zaman en öne atılır ve ulemacılık taslarlar. O nedenle ki toplumda bu konulardan bahsetmeye çalışan insanların seslerini pek duyamayız. Ben de gerçekten öğrenmeye çalışanlar için bir ses olmak bir görüş bildirmek için buradan bu konuyla ilgili bildiklerimi sizinle paylaşmak istedim.

Öncelikle gelenek sevdalısı ve ön yargılı kişilerin bu yazıyı okumasının vakit kaybı olduğunu söyleyebilirim. Onlar aramızdan ayrılsınlar. Geride kalanlarla hastalık anından başlayarak ölmekte olan, ölen kişinin yanında ve arkasından yapılan bütün ritüellere söyle bir göz atacağız. Ne kadarı zaruri, ne kadarı geleneksel, ne kadarı boş laf hepsini elemeye çalışacağız.

Önemli olan geleceğe aktarılacak olan gelenekleri ve bilgileri, doğruya en yakın şekilde hem kendimizi hem de karşımızdaki bilgiye aç gençleri tatmin etmek için şu andan itibaren en titiz şekilde araştırmaktır.

Çok yaşlı, hasta veya ölmek üzere olduğu düşünülen bir yakınımız olduğunu düşünelim. İçimizden onun için yapılabilecek en iyi şeyin acılarını hafifletmek için salavatı şerifeler içeren tespihler çektirmek, belki kendi bile bir kere okumamışken hayatı boyunca yaptığı günahların ötesinde kendisine onlarca misli sevabı kazandırmak için zincirleme kuran okumaları yaptırmak veya başında gece gündüz içimizden sessizce arapça Kuran okumak olduğu geçecektir. Hasta bitkisel hayatta ise yaptıklarımız ancak kendimizi medite eder. Hasta bizi duyuyor ancak cevap veremiyorsa hayat kitabı olan kuranın türkçesini, yaşayarak hayatına almamışsa o haldeyken hiç yaşayamayacak olmanın pişmanlığını duyuyor olabilir. Belki bir ayetten etkilenip tövbe eder ama şu da aklımdaki ölüme en yakın olunan anda duyulan pişmanlıklar çok da takdir görmeyecektir. Bu konuya burada değinmemin sebeplerinden biri aslında muhtaç olan hastayı kurtarmak değil, hasta yakınlarını daha makul olan uğraşlara yönlendirerek kalan enerjilerini de boşa harcatmamak.

Bu blogdaki yazıları daha önce okuma fırsatı bulanlar rehberimin Kuran olduğunu bilirler. Her şeyi baştan baştan temellendiremeyeceğim o nedenle salavatı şerifelere, tespihlere, ulemanın fikir birliği ettiği konulara nasıl baktığımı eski konuları okuyarak öğrenebilirler.

İnsanları karanlıktan aydınlığa çıkartacağını söyleyen, doğru ile yanlışın ayırdını gösteren, içerisinde hukukun türlerini (savaş-boşanma-miras vs.), ticareti, muhasebeyi, aile hayatını, ülke yönetimini hatta çocuğun ne kadar süre emzirilmesi gerektiğine kadar detaylı konuları anlatan, küçük (mikro) ölçekten büyük (makro) ölçeğe kadar bilimsel veriler sunan, bütün kainatın yaratıcısının mesajlarını içeren, gönderilme amacımızı anlatan ve daha sayamayacağım birçok rehber olan özelliği sunan, diri olanı uyarmak için gönderilen bu kitap, Kuran’ı Kerimdir. Hani bazıları için şimdilerde anlamı bilinmeden okunan hatta anlamının bilinmeden okunması için parayla adam tutulan, güzel seslendirmek için yarışmaları düzenlenen, evlerin en uzak yerlerine genelde dolapların üstüne tozlanmak için bırakılan, ses titreşimlerinden medet umulan, “abdestsiz dokunma çarpılırsınız ha!” denilen ve diri insanların, ölmüş insanlara okudukları kitaptır Kuran’ı Kerim!

Kuran, uyutan bir melodi ve hafifçe esen bir meltem değildir; O, canlandıran bir şarkı ve batılı söküp atan bir kasırgadır.
Caner Taslaman

Diyelim ki kişi ölmek üzere ve son nefesini verecek o sıralarda ona vasiyet etmemişse vasiyet ettirmeye çalışmak, Allah'tan merhamet dilemesini sağlamaya çalışmak, onun rahatça bu anları yaşaması için dua etmek ve onu her zaman sevdiğinizi kulağına fısıldamak ruhsal açıdan iki tarafa da daha iyi gelecektir. Gördüğü halüsinasyonları anlayamadığı için yok etrafında kötü cinler olurmuş onları kovmak için dualar okutmaya çalışmak, hastayı zorlamak, camiden imam getirip hastanın başında bağıra çağıra amin denilen dualar okutmak bunlar gerçekten hiç gerçekçi gelmiyor. Bir de o ailede bir kişi bile hasta yakınlarına veya duyuyorsa hastaya  kendisi eline bir kuran alıp, içinden durumlarına uygun yol gösteren ayetleri bile okuyamıyorsa zaten o anda neden ondan yardım bekler onu da hiç anlamam.

Kişi öldü diyelim tabutun etrafındaki kadınlar sürekli başlarını örterler, o ana kadar alma gereği duymamış gider gusül abdesti alır, mezarlıkta “ölüye” kuran okunur, helvalar kavrulurken dualar edilir helva muskalanır, mevlütler yapılır fasulyeler sayılır okunan Yasinler biriktirilir… İnanın daha da sayardım ancak bunları saymaktansa faydalı olabilecek şeylere değinmek daha makul bir zamanda olan biteni anlamamıza yardım edecektir. Ancak öncesinde çok kısa şekilde bu toplumsal bilinçaltı nasıl oluştu ona bir değinelim.

Tabi ki her zamanki gibi peygamberimizin sözleri olduğu iddia edilen sözlerin bunda rolü büyük. Bunlar şöyledir:

"Yasin, Kur'ân'ın kalbidir. Onu bir kimse okur ve Allah'tan âhiret saadeti dilerse, Allah onu mağfiret buyurur. Yâsin'i ölülerinizin üzerine okuyunuz." (Müsned, 5/26)”

"Ölen kimse kabrinin içinde boğulmak üzere olup da imdat isteyen kimse gibidir. Babasından yahut kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak duayı beklemektedir. Nihayet dua kendisine ulaştığında bu duanın sevabı ona dünya ve dünyada bulunan her şeyden daha kıymetli olur. Muhakkak ki, hayatta olanların ölüler için hediyeleri dua ve istiğfardır." (Mişkatü’l- Mesabih, 1:723)

Ebu Useyd Malik ibni Rebia es-Sâidî (Radıyallahu anh) şöyle dedi:

   Bir gün biz Resulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in huzurunda otururken, Selemoğulları kabilesinden bir adam çıkageldi ve:
-Ya Resulallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? Diye sordu. Resul-i Ekrem şöyle buyurdu:
“Evet! Onlara dua eder, günahlarının bağışlanmasını dilersin, vasiyetlerini yerine getirirsin, akrabasını koruyup gözetirsin, dostlarına da ikramda bulunursun” (Ebu Davud, Edeb, 120; İbni Mace, Edeb, 2)


“Ölülerinize Yasin Suresi’ni okuyunuz” (Ebu Davud Cenaiz, 24; İbni Mace cenaiz, 4; Nesai)

Bir de mezhep ulemaları var ki onlara da değinmeden edemeyeceğim. (http://burasiyerimi.blogspot.com.tr/2017/02/ulemann-islamiyete-etkisi.html)

İslâm âlimleri, ölünün ruhuna Kur'ân okunduğu zaman peşinden bir dua ile ruhlarına bağışlanmasını tavsiye etmişler; sahabiler de bu şekilde yapmışlardır. İmam-ı Beyhakî'nin bir rivayetinde, Abdullah bin Ömer'in ölülerin ruhuna Bakara sûresinden okunabileceğini tavsiye ettiği anlatılmaktadır.(Beyhaki, 4:56)

Bir Fâtiha'nın veya okunan bir Yâsin'in bütün ölülerin ruhuna aynı şekilde hiç eksilmeden nasıl ulaştığını da Bedüzzaman'dan bir nakille öğrenelim:

"Fâtır-ı Hakim nasıl ki, unsur-u havayı; kelimelerin, berk (şimşek) gibi intişarlarına ve tekessürlerine (yayılma ve çoğalmalarına) bir mezraa (tarla) ve bir vasıta yapmış ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedi (a.s.m.) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de okunan bir Fatiha dahi, meselâ, umum ehl-i imanın emvâtına (ölülerine) aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle manevî âlemde, mânevî havada çok manevî elektrikleri, manevî radyoları sermiş, serpmiş; fıtri telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor."

"Hem nasıl ki, bir lamba yansa, mukabilindeki binler aynaya, her birine tam bir lâmba olur. Aynen öyle de, Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer." (Şualar, s.576)

Şu ifadeler de  Hanefî alimlerine aittir.

“Ehl-i Sünnet ve cemaate göre, bir insan namaz, oruç Kur’an’ın okumak, zikir, hac gibi işlediği güzel amellerinin sevabını başkasına hediye edebilir."(bk. Fethu’l-kadîr, 6/132; el-Bahru’r-Raik,7/379- Şamile-; Reddu’l-Muhtar, 2/263).

Şafii ve Hanbelî mezhebine göre, kişinin kendi kabri üzerinde Kur’an okumayı vasiyet etmesi caizdir. Çünkü, şu üç durumda Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır: Kabrin yanında okumak, okumadan sonra dua etmek, sevabını ölünün ruhuna niyet ederek okumak. (bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/51)

 “Bir mezarlıkta okunan ve oradaki bütün ölülerin ruhuna hediye edilen Kur’an’ın sevabı, bölünerek mi, yoksa bölünmeden mi onların ruhuna gider?” şeklindeki bir soruya karşılık, Şafii alimlerinden İbn Hacer; “Her ölüye okunan Kur’an’ın sevabı bölünmeden tam olarak ulaşır, bu Allah’ın geniş rahmetine en uygunudur.” diye cevap vermiştir(bk. Buğyetu’l-musterşidîn, s.97).

“İçinizden birisi öldüğü zaman, onu durdurmayınız ve onu kabrine koyma hususunda acele ediniz. (Sizden birisi de) Ölünün başucunda Fatiha suresini, ayakucunda da Bakara suresinin sonunu okusun” (Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, XII 340, Beyhaki, Şu’abu’l-İman, VII, 16 H. NO: 9294)

“Mezarlıkta ölülere Kuran okumak, trafik kazasında ölen adama trafik kurallarını hatırlatmaya benzer!”
Mehmet Okuyan

Kuran bu konu hakkında nasıl rehberlik ediyor?

“Onlardan sonra gelenler: «Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin» derler.” (Haşr, 59/10)

“Rabbimiz; hesabın görüldüğü günde beni, anamı, babamı ve tüm müminleri bağışla.” (İbrahim, 14/41)

“Biz ona (Peygamber’e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah’tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.” (Yasin, 36/69-70)

Diri olanlarla ölüler bir değildir. Allah, kim/kimi dilerse ona işittirir. Sen mezarlarda bulunanlara işittiremezsin. 35-Fatır:22:

“And olsun Biz Kur’an’ı öğüt alıp düşünmek için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?” 54-Kamer-17/22/32/40

Görüldüğü gibi bizlere hasta yakınlarımızın şifa bulmaları için dua etmek ve çabalamak, ölen yakınlarımız için de Allah’tan bağışlanma dilemek düşüyor. Gerisi okunan ayetleri anladığımız sürece bizim için bir hatırlatma olmaktan öte gitmiyor. Ancak döne döne aynı ayetleri okumak da bir yerden sonra sadece iş olsun diye sevap kazanmak olsun diye arapçadan okunduğundan alınacak olan hayırı köreltmektedir.

Benim tavsiyem böyle zamanlarda illa da sesli şekilde Kuran okunacaksa, ölenin arkasından bağışlanma dilemeyi öğreten ayetler ve geride kalanlara o günün duygusuyla daha çok etki edecek, hatırlatılması gereken ayetler seçilmeli ve toplu olarak okunmalı. Böylece herkes bu durumdan örnek almış ve bu dünyadan sıyrılıp ahiretine biraz daha odaklanmış olur. Erdemli insanların özellikleri, öldükten sonra bize vizyon verebilecek ayetler, ölmeden önce mutlaka yapılması gerekenlerin sıralandığı ayetler, örnek alınması gereken peygamber duaları, günah olan, yasaklanan şeyler ve vasiyet ile ilgili ayetlerin anlaşılan dilde okunması mutlaka bir aydınlanma ve fayda sağlayacaktır.

Ek olarak aşağıda bu konuyla ilgili üç farklı görüşe yer vereceğim. Bu videolarda Emre Dorman ve Mehmet Okuyan’ın nasihat alınacak görüşleri vardır. Aksi için de Nihat Hatipoğlu izlenebilir.





,


Başka bir yazıda görüşmek üzere. Hoşça kalın!

Yorumlar